Ağlamasın bülbüller dünürler, düğünümüz var dostlar

Şu sıra, özellikle de içinden geçmekte olduğumuz eylül dolaylarında, birçok insanın esas gündemi ne o, ne bu, ne de şu. Tek gündem/gerçek: Düğün.

Haberin Devamı

Keşke Türkiye’nin bir Hasan Minhaj’ı olsa da düğünleri enine boyuna incelese, ölçse tartsa biçse. O tatlı kara mizah çemberinden geçire geçire.
Ama o bile yok (sızlanabiliriz).
Çünkü düğün başlı başına bir ekonomi, bir seremoni dünyası.
Ayrıca: Hem eski nesli hem de gelinle damadın en zıpır (muhtemelen çoğu en havalısından ‘start-up’çı) arkadaşlarını bir araya getiren yegane coşma/kavuşma arenası...
Geçenlerde bir arkadaşım ara sıcağını yedikten sonra bir şey itiraf etti:
“Epeydir hiç düğün davetiyesi almıyorum. Benim çevremdeki herkes patır patır boşanıyor, yaşım mı geçti ne?”
Pis pis sırıttım tabii, “Ben bayağı düğün daveti aldım” diyerek.
Aslında arkadaşımın dediği doğru, boşanan çok.
Ama aynı oranda evlenen de... Evlilik hâlâ moda yani.
Hele ki düğün olayı, aman tanrım!
Misal: Hafta sonu sadece Çeşme’de 17 tane düğün varmış.
Bunu duyunca şöyle diyaframdan bir derin “Oha!” çektim.
Nereden hakimim konuya?
Çünkü Çeşme’deydim. Bir düğüne davetli olarak...
Ve dedim ki, çoğunluğun hayatını etkileyen bu koca detay uzun uzun yazılmalı.
Sonuçta güncel sanat yaz dur, nereye kadar?
Kaldı ki, en büyük güncel sanat bence düğünler.
O zaman buyurun düğünlerin anatomisine...
Gelinle damadın giriş seremonisi
Giriş seremonisi mühim.
Hele damatla gelinin olay yerine intikal edişini beklemek en az bir büyük starın konser açılışını beklemek gibi. Kitledeki heyecan aynı heyecan.
Konuşmalardan anlıyorsun:
“Niye geciktiler?”
“Ay nolmuş, hazır değiller mi acaba?”
“Hah işte geliyorlar.”
Damatla gelinin giriş seremonisindeki müzik ise düğünün genel gidişatına dair keskin bir işaret fişeği.
Kimi dramatik müzikle açılışı yapıyor kimi parti müziğiyle.
Oradan anlıyorsun: Bu düğünde ya feci kopulacak ya da ortamın dinamizmi bir Fazıl Say konseri huzuruna eşit olacak.
Seremoni safhasını çok uzatan da var.
Mesela hatırlıyorum, bir düğünde gelinle damat birbirlerini neden seçtiklerini uzun uzun birbirlerine (ve davetlilere tabii) kağıttan okumuşlardı.
Tam oradan hayatın anlamına doğru bir yatay geçiş yapacaklardı ki, Allahtan Belediye Başkanı beyefendi usta
bir manevrayla son noktayı koymuştu: “Sizi karı koca ilan...”
Rezidans gibi düğün pastası
Seremoni bitince ne oluyor? Herkes hurra masalarına yemek yemeye...
Olan yine zavallı gelinle damada oluyor.
Onlar tek tek masaları dolaşıp tebrikleri yerinde kabul ediyor.
Valla zor iş: Herkesi tek tek öp, sarıl, kucaklaş.
Kucaklaşırken, “Amma içtiler ha, çok ekstra gelecek ertesi gün” diye düşünmeden durabilir misin, zor.
Yetmedi, sonrasında piste koş, ilk dans gazını ver, ki elalem de coşsun.
Tek anlamadığım şey, o partileme olayını bölen düğün pastası seremonisi.
Pek demode değil mi artık?
Hele bazı düğünlerde kat kat oluyor ya o pasta, 1 oda 1 salonu milyon dolarlık 55 katlı rezidanslar gibi.
Damat kostümü konuşmak da artık moda
Ağlamasın bülbüller dünürler, düğünümüz var dostlar
Peki düğün davetlilerinin en çok sevdiği şey ne?
Tabii ki dedikodu yapmak! İtiraf edin, herkes mutlaka ucundan yapmıştır.
En azından gelinle damadın kostümlerini çekiştirmişsinizdir. Ki artık damat kostümleri de gelinler kadar konuşuluyor artık. Hele hele bu yaz sonu düğünlerinde. Hatırlarsınız, Hande Ataizi’nin ex eşi Benjamin Harvey düğününde (yıl 2012 idi) mavi bir takım giymişti. Bebek mavisi dediklerinden. İnanılmaz ama, o mavi hâlâ moda. Bak son düğünlerinde Bartu Küçükçağlayan ve Kolpa solisti Barış Yurtçu’ya. Masmaviler. Benjamin’in açtığı yolda (ısrarla) ilerliyorlar.

Haberin Devamı

Ağlamasın bülbüller dünürler, düğünümüz var dostlar

Yazarın Tüm Yazıları