Adamın biri geldi, iskeleden denize işedi!

Yan şezlong komşum olan sarışın, aynalı gözlüklü kız yüksek sesle telefonda konuşuyor:

Haberin Devamı

Kızıııamm, deniz buzz gibiydi. İç organlarım üşüdü resmen!”
Çaprazımdaki şezlonglara kurulmuş sevgililer ise sessiz.
Daha çok adam kadınla flört ediyor.
Kadın bu flörtten memnun olduğunu minik kikirdemelerle belli ediyor.
Diğer şezlonglarda ise bir numara yok. Herkes cep telefonlarına gömülmüş, dünyayla/diplerindeki denizle ilişkileri pek yok gibi.
Benim arkadaşlar da bedenlerini güneşe vermiş, “Sezonu erkenden açtık” bronzluğuna ulaşıyor olmanın tepe hazzındalar...
İskeledeki şezlongda tek başımayım yani. Kendi dünyamda.
Derken bir adam kararlı adımlarla iskelenin en ucuna gidiyor ve ani bir hamleyle pantolonunu indirip denize doğru işemeye başlıyor!
Hoop! Bir dakika!
Bu son yazdığım cümle aslında şezlongda okuduğum kitapta oluyor.
Ama kitap, hafta sonu tam da benim bulunduğum gibi bir ortamı tariflediğinden ve girdap gibi içine çektiğinden olsa gerek, sanki bu işeme olayını da “gerçek hayatta olmuş gibi” hissediyorum.

Haberin Devamı

Adamın biri geldi, iskeleden denize işedi

DİYALOGLAR ÇAT ÇAT ÇAT

Hangi kitap bu? Zevkle açıklıyorum: Sema Kaygusuz’un Barbarın Kahkahası adlı kitabı...
Bir motelde tatil yapan birbirinden alakasız insanların denize işeme olayından sonra içlerindekini nasıl teker teker kusmaya başladığını ve gizli kalmış hesaplaşmalarını gün yüzüne çıkarmalarını anlatıyor.
Ama ne anlatış! Kaygusuz’un dili, karakterlerine yazdığı o diyaloglar çat çat çat.
Burada durup karakterlerin ağzından birkaç örnek vermek istiyorum, buyrunuz:

“DUDAĞINI BULAMIYORUM LAN!”
* “Bir şey söyleyeyim mi, ben var ya her şeyin dudağını bulabiliyorum öpmek için. Taşın bile dudağını bulabiliyorum. Seninkini bir türlü bulamıyorum lan.”
* “Mutsuzluk çok kötü kilitliyor adamı. Müslüman mutsuzluğu diye bir şey var biliyor musun? Kafanın içindeki dünyayla dışındaki dünya birbirine uymuyor.”
* “Hani hükümdarın biri varmış, bire bir ölçekte kendi şehrinin haritasını yaptırmaya kalkmış. Her ayrıntının sokuşturulduğu hantal bir harita.
Sen işte böyle bir harita çiziyorsun. Her gün bire bir ölçeğini çıkarıyorsun aramızdaki şeyin.
İyi halt ediyorsun. Ancak bir hükümdar kalkışır böyle işe.
Bu abuk sabuk kudreti kimden aldıysan hemen git geri ver. Dönsene, sırtına da süreyim.”

Haberin Devamı

“KIŞ UYKUSU”NUN YAZ VERSİYONU

İşte böyle...
Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu filminin yazlık versiyonu gibi bir kitap bu.
Pazarlama teknikleriyle cilalanmış, gazete eki röportajlarının övgüsüyle göklere çıkarılmış, kendi derdinden çok yazarının coşkun popülerliğiyle öne çıkmış kitaplardan sıkıldıysanız eğer, alın size gerçek bir yaz kitabı.
Şezlonga mıhlanıp kalarak okumak için ideal.
Ha bir de insana, “Şimdi gidip şu iskeleden işesem n’olur” başlıklı kaos başlatma duygusunu veriyor tatlı bir meltem gibi...
Yani, tadına doyulmaz bir kitap. Bravo Sema Kaygusuz.

Adamın biri geldi, iskeleden denize işedi

Anadolu ‘Sex and The City’si!

Samantha duysa, “Ben bile böylesini düşünemezdim” diyebilirdi.
Samantha dediğim Sex And The City serisinin meşhur çapkın karakteri.
Duyunca hayret edebileceği haber dün bizim gazetede yer aldı: “Adana’daki villada swinger baskını.”
Bir villada eş değiştirme fantezisini ticarete döken çiftler varmış, onlar yakalanmış.
Üstelik olay Adana’yla sınırlı kalmamış.
Ankara, Gaziantep, Kayseri’den gelenler de oluyormuş bu villadaki fantezi partilerine.
Bayağı seks turizmi yani.
Hep yazıyorum, Anadolu erotizmi diye bir şey var diye.
Gizli kapaklı, gözlerden uzak.
Arada bu tür “baskın” haberleriyle barajın kapağının açıldığı...
Sonra tekrar kapanıp kendi halinde fantezilenmeye devam edildiği...

Yazarın Tüm Yazıları