İş aşktan önce gelir

Kanal D’nin sevilen dizisi “Bodrum Masalı”nın iki güzeliyle bir araya geldik. İkisi de pırıl pırıl genç kızlar. İlginç hikayeleri ve başarı öyküleri var. En önemli ortak noktaları ise çok çalışmak. Hatta bazen ağlamaya varana kadar çok çalışmak! Aşkı bile işten sonra ikinci plana atmış durumdalar. İşte karşınızda “Bodrum Masalı”ndan Ezgi Şenler ve Zehra Yılmaz...

Haberin Devamı

◊ “Bodrum Masalı” hayırlı uğurlu olsun. Ezgi, sen bildiğim kadarıyla bale eğitimi alıyorsun. Oyunculuk var mıydı aklında?
- Ezgi Şenler: Evet, Hacettepe Konservatuvarı’nda bale bölümündeyim. Oyunculuk konusunda her şey çok hızlı gelişti. Menajerimle tanıştık ve ilk dönem konservatuvarda dans ederken ikinci dönem kendimi sette buldum. Şu an modern dans bölümünde üçüncü sınıftayım.

◊ İkiniz de çok gençsiniz. Kaç doğumlusunuz?
- Ezgi: 1993. 
- Zehra Yılmaz: 1992 doğumluyum.

İş aşktan önce gelir


◊ Hikâyenizi dinleyim sizden. Nerede doğdunuz, neler yaptınız?
- Ezgi: Ben Ankara’da doğdum. 3 yaşında bale eğitimine başladım. Aileden gelen bir şey. Halalarım balerin. Kuzenlerim çellist, kemancı. Tam bir sanatçı aileden geliyorum.

◊ Anne, baba?
- Ezgi: Annem ev hanımı, babam muhasebeci.

◊ Kaç yaşında başlamak lazım baleye?
- Ezgi: 3-4 yaşlarında başlamak lazım. 12 yaşındayken konservatuvara girdim. Hâlâ devam ediyorum. 

◊ Peki hep dans mı vardı hayatında? İlkokulda nasıl bir öğrenciydin, sürekli dans ederek mi yürüyordun? 
- Ezgi: İlk başlarda çok seviyordum. Hâlâ seviyorum ama bale sanatının o kadar zor ve disiplinli bir iş olduğunu görünce, herkesin yapamamasının nedenini çok iyi anladım. 

◊ Bir balerinin hayatından kesitler sunan “Black Swan”ı (Siyah Kuğu) izledin mi?
- Ezgi: Evet, izledim. Çok etkilenmiştim.

◊ O filmdeki zorlukların benzerlerini sen de yaşadın mı? O kadar zor mu her şey gerçekten?
- Ezgi: Ayakların acıması, yaralar tabii ki oluyor. Ama acıyı hiçe sayıp o duyguya girerek rolünü oynuyorsun. O sahnedeki şovun arkasında çok yoğun çalışma ve büyük bir disiplin var. 

◊ Zehra, sen de tenis oynuyorsun?
- Zehra: Evet. Tenis de kas yapan bir spor. Vücudu dengeleyen, kas sistemini ilerleten bir spor.

◊ Benim bildiğim kadarıyla tenisçilerin bacakları kalın olur ama seninkiler incecik, ne güzel...
- Zehra: Benim bacaklarım kasa meyilli olduğu için kas yaptım. Teniste bacak ön planda ve her şey bacak hareketlerine dayalı olduğu için öyle bir dezavantajı oluyor.

ANNEM BABAM İÇİN YAŞIYORUM

◊ Ezgi, nasıl bir çocuktun?
- Ezgi: Açıkçası utangaç ve içine kapalı bir çocuktum. Ama konservatuvara başladıktan sonra bir açılma başladı, durduramadım! (Gülüyor)

◊ Tek çocuk musun? 
- Ezgi: Evet. Üzücü bir şey bence tek çocuk olmak. Bazen yaslanabileceğin bir omuz arıyorsun hayatta. Allah gecinden versin, annemle babama bir şey olursa bu dünyada tek başıma ne yaparım diye düşünüyor insan. Onlar için yaşıyorum diyebilirim.

◊ Tek çocuklar genelde arkadaş canlısı olurlar. Ve de çalışkan tabii...
- Ezgi: Öyleyim. Çok genç yaşta çalışmaya başladım. 16 yaşında bale dersleri veriyordum ben.

◊ Oyunculuk var mıydı aklında? 
- Ezgi: Aslında içten içe vardı. Biliyorsunuz bale yaparken de duyguyu konuşmadan seyirciye mimiklerle ve dansla anlatmak gerekiyor. Mimik ve solfej dersleri alıyoruz.

Haberin Devamı

İş aşktan önce gelir


5 YIL ÖNCESİNE KADAR TÜRKÇEM YOKTU

◊ Zehra senin hikâyeni dinleyelim...
- Zehra: Ben Mersin’de doğdum. 5 yaşındayken Bakü’ye taşındık. Babam ziraat mühendisi, orada işleri vardı. Annem, kardeşim, ben ve babam Bakü’de yaşamaya başladık. Rusça eğitim aldım. Hatta son 5 seneye kadar hiç Türkçe konuşmuyordum. Türkçem yoktu. 

◊ Şimdi çok güzel konuşuyorsun...
- Zehra: Teşekkür ederim. Çok çalıştım, çok azmettim. Ağlayarak tekerleme okuduğumu hatırlıyorum.

◊ Evde Türkçe konuşulmuyor muydu?
- Zehra: Yok. Babam Rusça öğrenelim diye bize Rus bakıcı tutmuştu. Şu an Rusça, Azerice, İngilizce ve Türkçe konuşabiliyorum.

◊ Ne zaman döndünüz Türkiye’ye?
- Zehra: 5 sene oldu. Üniversite için geldim. Ailem hâlâ orada, yazları gidip geliyorlar.

◊ Bakü’de büyümek nasıldı?
- Zehra: Çok güzel, çok seviyorum orayı. Kan bağım yok ama gerçekten can ve gönül bağım var. Kendimi ait hissettiğim yerlerden biri. Çocukluğum orada geçti. Azeriler de Türkleri çok seviyorlar. Çok benziyoruz aslında.

◊ Mersin’i hatırlıyor musun?
- Zehra: Yazlığımız var orada. Hâlâ gidip geliyoruz.

Haberin Devamı

BUGÜNE DEK HİÇ ÂŞIK OLMADIM

◊ Aslı, dizide Ateş’e âşık olacak. Sana aşk desem, ne dersin?
- Ezgi: Ben henüz âşık olmadım. İlkokulda falan tabii ilk aşkım olmuştu. Ama böyle deli gibi âşık olduğum biri olmadı.

◊ En uzun ilişkin?
- Ezgi: Üç sene sürdü ama o da aşk değildi. Şu an ise yalnızım.

◊ Sen Zehra?
- Zehra: Ben de yalnızım. Ezgi gibi benim de çok uzun bir ilişkim oldu ama ben de hiç âşık olmadım. Benim için aşk, kavuşamamaktır. Kavuşunca aşk olmuyor. Zaten dram insanıyım. Dramdan besleniyorum. Acı çekmek hoşuma gidiyor! 

◊ Aşka inanıyor musunuz?
- Ezgi: İnanıyorum. Ama güvenemiyorum açıkçası. 
- Zehra: İnsana olan aşka inanmıyorum. Ama mesela bir köpeğim var, sadece ona âşığım. İnsanın insana duyduğu, karşılık beklenen bir şey. “Ben seni seveceğim, sen de beni seveceksin.

Haberin Devamı

İş aşktan önce gelir

KIŞIN DA BODRUM’DAYIZ

◊ İlk bölüm yayınlandı, hep olumlu eleştiriler geldi. Siz diğer bölümleri de bilenler olarak; bu dizinin başarısının nedenini nasıl açıklarsınız?
Zehra: Hikayesi bir kere çok farklı. Bir de Bodrum’da çekiliyor. Sanırım Bodrum’da çekilen ilk dizi bu. Ben içinde olan biri olarak bir sonraki bölümü bu kadar merak ediyorsam, izleyicinin de seveceğini düşünüyorum.
Ezgi: Bence de aynen öyle. 

◊ Kışın da mı orada çekilecek dizi?
Ezgi: Evet, kışın da oradayız.

HERKES ÂŞIK OLDUĞU KİŞİNİN PEŞİNDEN GİDECEK

◊ Senin dizideki karakterinden bahsedelim Zehra...
- Zehra: Ben Rana’yı oynuyorum. Dizinin kara kedisi diyebilirim. Kötü bir karakter değil ama. Belki dışarıdan bakılınca kötü ama bana sorarsanız değil.

◊ Neden? 
- Zehra: Çok âşık olduğu bir çocuk var. Çocuk Su’yla sevgili ama Rana’ya karşı da boş değil. Rana da onları ayırmaya çalışıyor. Kendine göre çok haklı. Âşık çünkü. Dizideki Uzay karakterinin şöyle bir mottosu var; herkes âşık olduğu kişinin peşinden gidecek. Rana da aşkının peşinden kalkıp Bodrum’a gidiyor. İstenmediği, reddedildiği halde savaşıyor.

◊ Rana’nın yaptığı en kötü şey ne?
- Zehra: Şu an bir şey yok. Dört ve beşinci bölümlerde başlıyor, bekleyin. (Gülüyor) Korkun benden! Kötü karakteri oynamak çok keyifli.

◊ Dedikodu yapıyor mu?
- Zehra: Dedikodu yapmıyor ama çok sinsi ve plancı bir kız.

◊ Sen plan yapar mısın?
- Zehra: Yerine göre... Sosyal medyadan yazıyorlar, “Neden kötü kız? Tipinde hiç kötülük yok” diyorlar. Ama ben iyi ki kötü karakterle başlamışım diyorum. Çünkü keyif veriyor. Sınırı yok. Oyunculuk da benim için sınırları olmayan bir şey.

◊ Aşk için neler yaparsın sen?
- Zehra: Ben çabalamam, benim için çabalansın isterim. Âşık da olmadığım için neler yapabileceğimi bilmiyorum. O yüzden büyük konuşmak istemiyorum.

◊ Sen Ezgi?
- Ezgi: Ben her şeyi yapabilirim gibi hissediyorum. Aşkın peşinden gidebilirim.

◊ Sana “İşi bırak” dese?
- Ezgi: Öyle bir şey yapmam. Özgürlüğüme çok düşkün bir insanım. Beni kısıtlamasına izin vermem.

◊ Sen kıskanç mısın? O da bir oyuncu olsa ve öpüşme sahnesi çekse?
- Ezgi: Kıskancım. Ama kesinlikle sanatına bir şey demem.

◊ Sen Zehra?
- Zehra: Mesleğini tabii ki kıskanmam. Sonuçta onun işi. Duygusal anlamda bir şey kurup düşünmediği sürece bir sorun yok. Ben de mesela öpüşme sahnesi çekebilirim ve buna karışması beni tedirgin eder. Şu an hayatımın ortasında kariyerim var ve aşk bunu yıkamaz. Şu an iş daha ön planda aşktan. Aşk bekler.
- Ezgi: Aynen öyle. Benim için de iş daha ön planda. 

Haberin Devamı

RUS KOLEJİNDE OKUDUM, DERSTE NEFES ALMAYA KORKARDIK

◊ Ruslarla mı okudun?
- Zehra: Rus koleji mezunuyum.

◊ “Rus disiplini” diye bir şeyden bahsederler. Nedir o?
- Zehra: Gerçekten öyle bir şey var. Derste nefes almaya korktuğumu hatırlıyorum. İyi bir disiplin ve iyi bir eğitimle büyüdüm. Okulda sporla mutlaka ilgilenmek zorundasın. Bir müzik aletine de yönlendiriyorlar. Oyunculuk ve tiyatroda zaten Rus ekolü diye bir şey var. Ben bunu okulda 6 yaşından beri görüyorum.

◊ Bu oyunculuğuna nasıl yansıdı? Set ortamına?
- Zehra: Disiplinli oldum hep. Zamanında gelme, ezberle gelme, provaya uygun gelme gibi şeyler...

◊ Türkiye’de çok olmayan bir şey bu. Zorlandığın oldu mu?
- Zehra: Zorlandım diyemem, bu set de çok disiplinli çünkü. Mehmet Ada Öztekin’le çalışıyoruz. Çok güzel yönlendiriyor bizi. Bu benim ilk işim. İlk işimde böyle bir ekiple ve böyle bir yönetmenle çalışmak en büyük şansım.

◊ Ne okudun peki Bakü’de ve sonra İstanbul’da?
- Zehra: Bakü’de tiyatro bölümündeydim. Üniversiteyi burada okudum, Marmara Üniversitesi Sinema ve Televizyon bölümünü bitirdim. 

◊ Neden döndün Türkiye’ye?
- Zehra: Hep bir özlem vardı içimde. Oyunculuğu da Türkiye’de yapmak istedim. Ailem de burada okumamı istedi.

◊ Nerede kalıyordun ilk geldiğinde?
- Zehra: İlk geldiğimde Moda’da özel bir yurtta kaldım. Sonra eve çıktım.

◊ Tenis?
- Zehra: Bakü’de başlayan bir şey. Burada da İstanbul Tenis Kulübü’ne yazıldım. Turnuvalar oluyordu, katılıyordum. Artık kulüp TFF’ye geçtiği için gidemiyorum.

TANSU ÇİLLER OLMAK İSTİYORDUM

◊ Oyunculuk var mıydı aklında? Çocukken ne olmak isterdin?
- Zehra: Vardı. Çok küçük yaşlarda Tansu Çiller olmak istiyordum. (Gülüyor) O dönem başbakandı ve televizyonda kendisini görüyordum hep. Saçlarımı da onun gibi kestiriyordum.

Sinema-TV okuyanlar işin mutfağına da girmek isterler. Öyle bir hayalin var mı?
- Zehra: Oyunculuk hep istediğim bir şey. Arkasını hiç düşünmedim. Biz yurtdışından geldiğimiz için belli üniversitelerin belli bölümlerine girebiliyoruz. Benim seçebildiklerim arasında bu işe en yakın olan bölüm de sinema televizyondu. Bu yolda ilerlersem daha doğru olacağını düşünüyordum.

ATA DEMİRER ESPRİLERİNİ ANLAYABİLİYORUM

◊ Türk filmlerini nasıl buluyorsun?
- Zehra: Seviyorum, çok da beğeniyorum. Hollywood filmlerini izlemeyi de çok severim ayrıca.

◊ Neleri izliyorsun?
- Zehra: Woody Allen çok severim. “Cafe Society”yi izledim en son. En büyük hayallerimden biri onun yönetmenliğinde bir filmde oynamak. Türk filmlerine de elimden geldiğince gitmeye çalışıyorum. Yavuz Turgul’u çok seviyorum. Dönüp dönüp izlediğim filmleri var. “Av Mevsimi”, “Eşkıya” gibi. Komedi de seviyorum. Ata Demirer’i çok severim. Onun esprilerini gerçekten anlayabiliyorum. (Gülüyor) 

◊ Ezgi, senin sinemayla aran nasıl, takip ediyor musun?
- Ezgi: Konservatuvara giderken hiç vaktim olmuyordu film izlemeye. Sabah bale dersine git, sonra akşam 6’da provadan çık eve gel, yemek ye, yat. Hep böyle geçiyordu. Bir dönem erkek oyunlarına takılmıştım, GTA, PES oynuyordum. Erkek çocuk tavırları vardır biraz bende zaten. Erkeklerle de daha iyi anlaşırım.  

Yazarın Tüm Yazıları