Büyükelçiler konferansının düşündürdükleri

Büyükelçiler Konferansının 10’cüsü bu hafta içinde yapılıyor. Yurt dışında görevli bulunan tüm Büyükelçilerimiz Ankara’da, Dışişleri Bakanlığı’nda üst düzeyde görevli Büyükelçilerle bir araya gelerek Türk dış politikasının geleceğine bakıyorlar ve değerlendiriyorlar.

Haberin Devamı

Büyükelçiler Konferanslarının yapılması artık geleneksel oldu ve 10 yıldır devam ediyor. Dışişleri Bakanlığında aktif görevli bulunduğum dönemlerde ben de bu Konferansların ilk yapılanlarına katılmıştım. Birçok acıdan faydalı geçen Konferanslar bir yandan Büyükelçilerimizin Türk dış politikasının oluşumuna doğrudan etki yapan üst düzey devlet yetkililerimizle bir araya gelmesini sağlanıyor, diğer yandan Büyükelçilerin görüşlerini açıklayarak Türk dış politikasının yönünün oluşmasına katkı sağlamaları imkanını ortaya çıkartıyor.

Konferanslar sırasında Büyükelçiler aralarında Cumhurbaşkanı ve (geçmişte Başbakan) ile Meclis Başkanının da bulunduğu en üst düzey devlet yetkilileri tarafından kabul ediliyor ve bu yetkililerle bir araya gelerek, Türkiye’nin karşılaştığı önemli sorunlar konusunda bu yetkililerimizin görüşlerini doğrudan dinlemek imkanı elde ediyorlar.

Haberin Devamı

Konferans sırasında Dışişleri Bakanlığı’nda düzenlenen toplantılarda Türkiye’nin önündeki tüm önemli sorunlar masaya yatırılarak ele alınıyor, Büyükelçilerin başta Dışişleri Bakanı olmak üzere Dışişleri Bakanlığının üst düzey yetkililerinin de katıldığı bu toplantılarda sorunlar ve çözümler konusunda görüşlerini açıklamaları imkanı yaratılıyor.

Konferanslar sırasında Büyükelçilerin Türkiye’nin (Ankara ve İstanbul dışında) bir şehrine gitmesi, burada yerel ve sivil toplum yetkilileriyle bir araya gelmeleri, dış politikayı ve ülkemizi ilgilendiren konularda görüş alış verişinde bulunmaları da sağlanıyor. Bangkok’ta Büyükelçi olduğum bir dönemde iştirak ettiğim bir Büyükelçiler Konferansında Erzurum ve Sarıkamış’a gitmiş, Sarıkamış’ta Üniversitelerarası Kış Sporları organizasyonu için yapılan spor tesislerini ziyaret etmiş ve Birinci Dünya Savaşı sırasında vatanlarını korurken hayatlarını kaybeden sayısı 100 bine yaklaşan şehidimizin aziz hatıraları için düzenlenen anma törenlerine katılmıştım.

Büyükelçiler Konferanslarına yabancı ülke devlet adamlarının ve özellikle diğer ülkelerin Dışişleri Bakanlarının davet edilmesi de bir gelenek haline gelmiştir. Davet edilen bu yabancı devlet adamlarının Büyükelçiler Konferansı sırasında Büyükelçilerle bir araya gelmeleri ve bir konuşma yapmaları beklenmektedir. Geçmişte aralarında Pakistan, Makedonya, Sırbistan, Malta, Gürcistan, Tunus, Norveç, Şili, Kenya, İngiltere, Ukrayna, İsviçre, Brezilya, İsveç, Arjantin, Hollanda, Nijerya’nın da bulunduğu birçok ülkenin Dışişleri Bakanı Büyükelçiler Konferansına katılmış ve konferansta birer konuşma yapmışlardır.

Haberin Devamı

Büyükelçi Konferanslarına Dışişleri Bakanları dışında önemli uluslararası kuruluşların yöneticilerinin de davet edildiği bilinmektedir. Geçmişte aralarında Uluslararası Göç Örgütü, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Avrupa Konseyi Genel Sekreterleri ile UNESCO Genel Direktörünün de bulunduğu birçok yetkilinin Büyükelçiler Konferansına katıldığı ve birer konuşma yaptıkları hatırlanmaktadır.

Büyükelçiler Konferanslarının sonunda bir “Sonuç Bildirisi” yayınlanması da geleneksel hale gelmiştir. Bu sonuç bildirileri hem Konferans’ta alınan kararları hem de Türk dış politikası konusunda ortaya çıkan görüşleri yansıtması bakımından önem taşımaktadır.

Dışişleri Bakanlığının yurtdışında ve merkez teşkilatında görevli tüm Büyükelçilerinin katılımıyla bu yıl yapılan Büyükelçiler Konferansı’nın temasının “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde Girişimci ve İnsani Dış Politika” olarak belirlendiği açıklanmıştır. Bu yıl da Konferansa katılan Büyükelçiler Cumhurbaşkanı ve TBMM Başkanı tarafından kabul edilmişler ve Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı ve Dışişleri Bakanı Büyükelçilere hitaben birer konuşma yapmışlardır. Büyükelçilerin Ankara’daki toplantılardan sonra Konya’ya giderek yerel yetkilerle görüşecekleri açıklanmıştır.

Haberin Devamı

Bu yılki Büyükelçiler Konferansı’na yabancı ülke yetkilileri olarak Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, şu anda Birleşmiş Milletler 72. Genel Kurul Başkanlığını da yürüten Slovakya Dışişleri Bakanı Miroslav Lajcak ile Sudan Dışişleri Bakanı Mohamed Ahmed davet edilmiştir. Bu 3 Dışişleri Bakanı, Büyükelçiler Konferansı’nda birer konuşma yapmaları dışında, Ankara’da ikili temaslar da gerçekleştirmişlerdir.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı yurt dışı teşkilatı son dönemlerde ciddi bir şekilde büyümüştür. Bugün Türkiye’nin yurtdışında 138 Büyükelçiliği, 13 Daimi Temsilciği, 88 Başkonsolosluğu bulunmaktadır. Türkiye’nin toplam dış temsilcilik sayısı 239’a ulaşmıştır. Böylece, toplam dış temsilcilik sayısı olarak, Türkiye Dünya’daki ilk 5 ülke arasına girmiştir. Türkiye son yıllarda Afrika, Asya ve Güney Amerika’daki Büyükelçilik sayısını hızla arttırmış ve bu kıtalardaki temsil düzeyini yeni bir boyuta taşımıştır. Türkiye’nin 2000’lı yılların başında Afrika kıtasında sadece 6 Büyükelçiliği bulunurken bu sayı bugün 44’e çıkmıştır. Türkiye, bugün (birkaç istisna dışında) hemen tüm Asya ülkelerinde Büyükelçilik düzeyinde temsil edilmektedir.

Haberin Devamı

Bu yılki Büyükelçiler Konferansı Türk dış politikasının zor bir dönemden geçtiği bir zamana rastlamıştır. Özellikle Türkiye’nin 1950’lerden bu yana müttefiklik bağları içinde olduğu ABD ile ilişkilerinin ciddi bir krizden geçtiği, Türkiye ile ABD arasındaki “güven bunalımının” Vaşington’dan arka arkaya gelen “yanlış karar ve davranışlarla” hızla büyüdüğü izlenmektedir.

Türkiye’nin Vaşington Büyükelçisi Serdar Kılıç’ın Büyükelçiler Konferansının açıldığı gün Ankara’da değil Vaşington’da olması Türkiye ile ABD arasında yaşanan krizin boyutlarını ortaya koyması bakımından ilginçtir. Büyükelçi Kılıç Büyükelçiler Konferansı’na katılmak yerine Vaşington’da görevinin başında kalarak, ABD yetkilileriyle temaslarını sürdürmüştür. Büyükelçinin geçen salı günü Beyaz Saray’da Başkan Trump’ın Milli Güvenlik Başdanışmanı John Bolton ile son krizin ele alındığı bir görüşme yaptığı yönünde haberler basında geniş şekilde yer almıştır. Bu görüşme tırmanan krize rağmen Ankara ile Vaşington arasında diplomatik temasların devam ettiğini göstermesi bakımından önem taşımaktadır.

Haberin Devamı

Ankara ile Vaşington arasındaki krizi bu hafta başında hızla büyüten gelişmelerin Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal başkanlığındaki Türk heyetinin Vaşington’da geçen hafta yaptığı görüşmelerde ABD yetkililerinin aldığı tutumla başladığı izlenmektedir. Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısının ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı John Sullivan’la yaptığı görüşmede ABD tarafının Türkiye’de mahkemesi devam eden ve ev hapsinde bulunan rahip Brunson’un serbest bırakılması konusunda ısrarcı davrandığı ve ilişkilerin normale dönmesini buna bağladığı yönündeki haberler basında geniş şekilde verilmiştir.

Daha sonra Başkan Trump’ın attığı bir “twitte” Türkiye’den ithal edilen çelik ve alüminyum ürünlerinden alınan gümrük vergisinin tekrar arttırılarak, iki katına çıkarttığını açıklaması ABD’nin Türkiye ile ilişkilerinde diplomasi ve görüşme yolunu değil “zorlama, tehdit ve yaptırımları” tercih ettiği görüntüsünü ortaya çıkartmış, bu durumu Ankara-Vaşington hattında ilişkilerin hızla bozulmasına sebep olduğu görülmüştür.

Trump Yönetiminin Türkiye ile ilişkilerde aldığı kararların Türkiye’de ABD doları-Türk lirası dengesi üzerinde yaptığı olumsuz etki ve Türk lirasının hızlı değer kaybı Ankara’da ABD’nin Türkiye’de karşı başlattığı “ekonomik bir saldırısı” olarak değerlendirilmiş, Ankara-Vaşington hattında “güven ortamının” çok daha büyük ölçüde bozulmasına sebep olmuştur. Türkiye’de ortaya çıkan algı ABD’deki bazı güçlerin 2016 darbe girişimiyle başaramadıklarını şimdi Türkiye’ye karşı “ekonomik bir savaş” açarak başarmaya çalıştıkları yönündedir.

Ankara, Trump Yönetimi’nin Türkiye’den ithal edilen çelik ve alüminyum ürünlerine getirdiği ek gümrük vergisine, mütekabiliyet kuralları çerçevesinde karşılık vermiştir. Ankara hafta içinde aldığı bir kararla ABD’den ithal edilen 22 üründe uygulamaya başladığı gümrük vergilerini arttırmış, bazı ürünlerde getirilen ek vergi oranını iki katına çıkartmıştır. 

ABD’nin “işlemeyen” Türkiye politikasını hızlı bir şekilde gözden geçirmesi, var olduğunu düşündüğü sorunları “zorlama” yoluyla çözmeyi deneme yerine diplomasiyi çalıştırarak ve masa başında çözmeye gayret göstermesi gerekmektedir. ABD’nin “yanlış” ve Trump Yönetimi’nin “kendine özgü” politikalarıyla kötüleşen Türkiye-ABD ilişkilerini hala doğru yöne döndürmek imkanı bulunmaktadır. Her şeyden önce iki başkent arasında  “güven ortamını” yeniden tesis etme yönünde hızlı adımlar atılması gerekmektedir. Bu adımlardan ilki Menbiç’te Türkiye-ABD ortak devriyelerinin başlatılmasıyla atılabilir.

Son bir hafta içinde Türkiye ve ABD’nin yaşadığı kriz sırasında Dünya’nın verdiği tepki Ankara açısından oldukça olumlu bir tabloyu ortaya çıkartmıştır. ABD’nin zorlamalarına karşı Dünya’nın Türkiye’ye vermeye çalıştığı “destek” Ankara’nın uzun bir süreden beri uygulamakta olduğu “çok yönlü dış politikanın” işlediğini ve sonuçlarını verdiğini göstermektedir. Her ne kadar Türkiye-ABD ilişkilerinde kriz hızlı bir şekilde tırmanırken Rus Dışişleri Bakanı’nın Ankara’da olması bir tesadüfse de Türkiye-Rusya işbirliğinde görülen olumlu tablo dikkat çekicidir. Türkiye’nin aralarında Rusya, Çin, Meksika, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika gibi önemi artan ve büyüyen ekonomilere sahip ülkelerle ilişkilerini hızla arttırması önem taşımaktadır.

Ancak son kriz sırasında esas dikkat çekici tutum Almanya ve Avrupa Birliği’nden gelmiştir. Almanya’dan gelen Türkiye’yi ve Türk ekonomisini destekleyen açıklamaların arka planında bir ölçüde Trump Yönetimine duyulan “tepkinin” yattığını düşünmek mümkünse de, ortaya çıkan durum Türkiye-AB ilişkilerini yeniden “düzene” sokma konusunda bir “fırsat penceresinin” açıldığına işaret etmektedir. Türkiye’den Almanya’ya Eylül ayında Cumhurbaşkanı düzeyinde bir ziyaret yapılacak olması da önemli bir “fırsat” yaratmaktadır. Türkiye-AB ilişkilerinin Gümrük Birliği Anlaşmasının yenilenmesi görüşmelerinin başlatılması ve hızla tamamlanması seviyesine getirilmesi iki taraf için de çok olumlu bir gelişme teşkil edecektir.      

 

Yazarın Tüm Yazıları