Haydi çocuklar müze dersine

Yurtdışına hangi müzeye giderseniz gidin, başlarında bir öğretmenle yere oturmuş ellerindeki kâğıtlara notlar alan her yaştan onlarca öğrenci görürsünüz.

Haberin Devamı

Bazen saatlerce müzede kalır, akranları ve öğretmenleriyle o eserlerin hikâyelerini dinler, tarihe yolculuk yaparlar. Öncesinde ziyaret ettikleri yerle ilgili araştırmalarını, ardından müze gezisinde gördüklerini birbiriyle paylaşırlar. Ülkemizde nedense bu manzaraya özel müzeler dışında çok rastlamıyoruz. Oysa eğitim kitap, bilgisayar ya da sınıftan ibaret değil. Aktif öğrenmenin, birebir yaşayarak, görerek öğrenmenin en iyi yolu kuşkusuz bu tür etkinlikler.

Müzede gezen çocuk hem farklı kültürleri tanıma fırsatı bulur hem de aktif şekilde öğrendiklerini kolay kolay unutmaz.

NESNE TEMELLİ ÖĞRENME

İngiltere’de Open Üniversitesi, 2016’da müzelerin ilk ve ortaokul düzeyinde öğrencilerin öğrenmelerine katkılarına ilişkin bir makale yayınladı. Makalede öğretmenlerin uygulayabileceği yöntemlere de yer verildi. Buna göre müzeler çocuklara sınıfların çok ötesinde bir deneyim fırsatı sunuyor. Çocukları müzeye götürmek veya müzeden bazı eserleri okula getirmek, sıradan öğrenme ortamına büyük dinamizm katıyor. Sadece öğrenciler için değil, öğretmenler için de durum böyle. Böylelikle öğretmenler, farklı yollarla her öğrencisinin ilgisini çekebiliyor.

Haberin Devamı

“Nesne temelli öğrenme” yaklaşımının en verimli uygulanabileceği yerlerden biri olarak müzeler gösteriliyor. Orijinal nesnelerin, yani eşyaların gücüyle öğrenmenin faydaları anlatmakla bitmiyor.

Haydi çocuklar müze dersine

MOTİVASYON EKSİK

Bu konuda çalışmalar yapan Ankara Üniversitesi Müze Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ayşe Çakır İlhan, özel müzelerin eğitim departmanları olduğunu, bunların da okullarla işbirliği yaptığını belirterek şunları söylüyor:

“Öğrenmede eğitim ortamı son derece önemli. Öğrenmede yaratıcı düşüncenin gelişmesinde, görsel ve düşünsel algının içselleştirilmesinde motivasyonu yükselten, merakı harekete geçiren şey ortamdır. Öğretmen sınıfta ders işlerken göstereceği fotoğrafın gerçek nesnesini ve öyküsünü müzede anlatırsa daha kalıcı olur. Milli Eğitim ve Kültür Bakanlıkları okul dışı öğrenme konusunda çaba sarf ediyor. Öğretmenlik programlarına “müze eğitimi” ve “okul dışı öğrenme” diye ders kondu. Belediyelerin açtığı müzelerde çocuklarla ilgili güzel şeyler yapılıyor. 81 ilde il eğitim tarihi müzelerinde çocuklar ders yapıyor. 24 Kasım sonrasında öğretmenlere müze ücretsiz olacak. Ama bunlar dışında sorunlarımız var. Okulların devlet müzelerine çocukları götürememesinde en önemli etkenlerden biri ders saatlerinin uygun olmaması, ulaşım ve müze ortamı. İstediğimiz şey planlı, programlı müze gezisi. Çocuk gitmeden önce gideceği yer hakkında bilgisi olacak, materyalleriyle gidip sonrasında bu konuda üzerinde konuşacak. Müzenin de o öğrencilere materyal ve ortam sağlaması lazım. Maalesef müzelerde müze eğitimcisi istihdam edilmiyor. Eğitim konusunda bu tür formasyona sahip insanların sayıları az olduğu için buralarda turlarla yetiniliyor. Okulların programlarında müze eğitimini engelleyecek hiçbir durum yok. Ancak aile, öğretmen okul dışına çıkma konusunda istekli değil, motivasyonları eksik. Bu motivasyon sağlanmalı.”

Haberin Devamı

ARAŞTIRMA GÖREVLİLERİ İKİ AYDIR ATANAMIYOR

DEVLET ve vakıf üniversiteleri iki aydır ciddi sıkıntı yaşıyor. Araştırma ve öğretim görevlisi alamıyorlar. 200’e yakın üniversite günlerdir bu alanlara atama yapamıyor. Geçmişte üniversiteler araştırma ve öğretim görevlisi kadrolarını YÖK’e gönderir, YÖK bunları herkese açık alanda ilan eder ve ona göre başvuranlar arasında atama yapılırdı. Ancak değişen sisteme göre YÖK, bu konuda henüz usul ve esasları belirlemedi. Herhangi bir mevzuat yok. Aslında rektörler atamayı yapabilir ancak risk almak istemiyorlar. Öğrendiğime göre YÖK bu konuda çalışma yapıyor ve yakında bu esasları açıklayacak, üniversiteler de rahat bir nefes alacak.

Haberin Devamı

OKULDAN ‘AYRILAMAYAN’ VELİLER

ÖZELLİKLE büyükşehirlerde, çoğunluğu devlet okullarının bahçesinde, hangi saatte giderseniz gidin neredeyse tamamı annelerden oluşan bir grubu görürsünüz. Büyük bölümü birinci sınıf annelerinden oluşan bu grup, okul yönetici ve öğretmenlerinin uyarısına rağmen okuldan ayrılmak istemez. Çocuklarının kitaplarını toplayamadığı, tuvalet ihtiyacını tam gideremediğini düşünerek her daim ‘destek ekibi’ olarak beklerler. Birçok okulda tam gün eğitime geçildiği için iyi beslenemediğini düşündükleri çocuklarını ellerinde termoslarla bahçede bekleyip, yemek saatinde sınıfa da girip yemeklerini yediklerinden emin olurlar.

Her sabah çocukla birlikte yollara düşüp, okul bahçesinden sınıfa girinceye dek eşlik edip, hatta bazen çocuğu sırasına oturttuktan sonra da kapıda bekleyen bu anneler okuldan bir türlü ayrılamaz, kendi aralarında sosyalleşirler. Kimi zaman çocuğuna dokunan ya da kötü davrananı azarlar, kızar, damgalar hatta cezalandırabilirler. Oluşturdukları WhatsApp grubu ile öğretmeni denetler, dersin işleyişine bile müdahale ederler. Bazıları ‘ziyaretçi kartı’ edinerek okul koridorlarında gezinmeyi, teneffüs zili çaldığında soluğu sınıfta almayı başarsa da eğitimciler bu durumdan çok şikâyetçi.

Haberin Devamı

Yargıtay Ceza Genel Kurulu işte bu velileri de yakından ilgilendiren önemli bir karar aldı. Geçtiğimiz günlerde açıklanan bu karar ile velilerin sınıfa izinsiz girmesi ‘işyeri dokunulmazlığı ihlal suçu’ olarak kabul edildi. Buna göre sınıfa izinsiz giren veli artık suç işlemiş sayılacak.

Lütfen, bırakın çocuklarınız ortama uyum sağlasın. Bağımsız hareket etsin. Sorunla karşılaşırsa da kendisi çözsün. Onlara bağımlı ve yapışkan olmayı bırakın.

Yazarın Tüm Yazıları