Paylaş
Geçtiğimiz haftalarda sürpriz bir şekilde Ortadoğu’nun hasım kardeşleri İran ile Suudi Arabistan’ı barıştırmıştı. Şimdi İran ve Suudi Arabistan karşılıklı ılımlı mesajlarla uzlaşmayı kalıcı hale getirmenin yolunu arıyor.
Malûm bu gelişme tam da İsrail’in İran’a karşı Suudi Arabistan’ı yanına almaya çalıştığı bir dönemde gerçekleşti. ABD’li yetkililerin nükleer silah üretmeye çok yaklaştığı gerekçesiyle Tahran’ı tecrit etmeye çalıştığı da bir dönem aynı zamanda.
ÇİN OYUN KURUCU
ASLINDA ABD, 2020 tarihli İbrahim Anlaşmaları ile İsrail ile Arap ülkeleri arasında bir yakınlaşma sürecine dair bir planı hayata geçirmeye çalışırken, bu kez Çin aynı bölgede Suudiler ve İranlıları barıştırarak başka bir oyunla karşısına çıktı.
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti ABD-Suudi ilişkilerine bilindiği gibi büyük hasar vermişti. İşte iki ülke ilişkilerinde yaşanan bu boşluğu Çin’in gayet iyi değerlendirdiği anlaşılıyor.
Aralık ayında Çin lideri Şi Cinping’in Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaret Riyad-Pekin ekseninde yeni bir sayfa açarken Ortadoğu açısından da ilginç gelişmeleri beraberinde getiriyor.
RİYAD’IN ŞANGHAY ADIMI
SUUDİ basınına göre çarşamba günü Kral Selman bin Abdülaziz’in liderliğinde toplanan kabine, Çin ve Rusya’nın başı çektiği Avrasya yapılanması olan Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) ‘diyalog ortağı’ olarak katılma kararı aldı. 2001’de kurulan örgütün katılım süreci devam eden İran ile birlikte üye sayısı 9’a yükselirken 3 gözlemci ülkesi, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 9 da ‘diyalog ortağı’ bulunuyor.
Daha önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin de ŞİÖ örgütüne üye olmayı hedeflediğini söylemiş, açıklama Batı’da tepki çekerken Rus Dışişleri kaynakları ise NATO üyelerinin, ŞİÖ’ye tam üye olamayacakları mesajını vermişti.
NE ANLAMA GELİYOR
‘DİYALOG ortaklığı’ statüsü, üçüncü ülkelere ŞİÖ ile belirli alanlarda sınırlı işbirliği yapmalarına olanak sağlıyor. Bu statü, ‘gözlemci ülke’ statüsünün altında ‘misafir katılımcılar’ statüsünün ise üzerinde yer alıyor.
İşte Suudi Arabistan da ŞİÖ ile bu sürece giriyor. Suudi Arabistan’ın Avrasya grubuyla yakınlaşmasının ABD ile ilişkilerine alternatif olmadığı yorumları yapılsa da Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın tıpkı petrole bağımlı ekonomisini çeşitlendirme arzusunda olduğu gibi siyasi ittifaklarını da çoğaltma niyetinde olduğu belirtiliyor.
PASİFİK’TEN ORTADOĞU’YA
ABD, malûm yıllardır Çin’i en büyük hasım olarak görüyor. Ve yıllardır ABD’nin Pasifik’teki Çin tehdidiyle baş etmek için Ortadoğu’dan askeri olarak çekilmek istediği sır değil. Ancak Irak savaşı, sonra Suriye ve de İran tehdidi bunun hep ötelenmesi için bahane oldu. Şimdi ise Çin, Pasifik’te değil, tam da Ortadoğu’da ABD’nin karşısına çıkıyor.
Biden yönetimi, otokrat yönetimlere karşı Washington’da sanal Demokrasi Zirvesi düzenlerken otokrat ülkelerin liste başı Çin, Asya ve Afrika’dan sonra Ortadoğu’da da nüfuz alanını genişletiyor.
ABD ŞİMDİ NE YAPACAK
ŞİMDİ tabii Çin’e Washington’dan nasıl bir yanıt geleceği de merak konusu. ABD, Tayvan meselesiyle Çin’i meşgul etmeyi umarken, Pekin de Ortadoğu hamleleriyle Washington’ın dikkatini mi dağıtmaya çalışıyor?
Terör örgütü DEAŞ ile mücadele çerçevesinde Suriye’de askeri varlığını sürdürdüğünü savunan ABD, bölgeye daha güçlü bir şekilde dönme kararı alır mı?
Sonuç itibariyle önce koronavirüs salgını, sonra Ukrayna savaşı, arada çıkan enerji, tedarik krizleri dünyayı yeni bir dönemle karşı karşıya bırakıyor. Ve şimdi buna yapay zekânın öngörülemez yükselişi de ekleniyor.
Çin ve Rusya, ABD’nin başını çektiği Batı’ya karşı çok kutuplu bir uluslararası yapıyı test ederken, tehditler ve ittifaklar da çeşitleneceğe benziyor.
Paylaş