YouTube kanalıma bekliyorum

Bir gün içimden gelmişti yazmıştım.

Haberin Devamı

17 yaşımdaki halime geri dönseydim kendime ne derdim onu yazmıştım. İnsanın ah keşke, şunu şu vakitler bileydim dediği çok oluyor.
Oturup, hiç düşünmeden, kalemimden döküldüğü gibi, kaba kaba yazmıştım. ‘En önemli şey aşk, onu doya doya yaşa bu bir’ diye başlayan bir dolu tavsiye.
İçlerinde hâlâ her gün kendime hatırlattıklarım var. İnsan büyüyor da, öyle kolay olgunlaşmıyor. Bazı taraflarımız çocuk, bazıları ergen, bazıları bizimle akran oluyor. İçlerimiz zengin. İhtimallerimiz çok.
Beş yıl önce olsaydı yazamazdım bu yazıyı. Oturup öyle kendime hayat hakkında ahkam kesecek kadar çok şey birikmemişti. Şimdi birikti gibi hissediyorum. Kendimce emin olduklarım var. Altını defalarca çizdiğim gerçekler gördüm. Oturup sıralamıştım.
Burada yazdığım her yazı, öyle etli olmuyor. O yazı çok paylaşılmıştı. Haberi geldi. Sırf o gün, üçyüzbine yakın paylaşılmış. Mutluluktan ölmüştüm. Çoğalmayı bırakın, cümleler hayatlara nüfuz etti, bir işe yaradım gibi hissetmiştim.
17 yaşımda olup, o yazıyı okumak isterdim. Daha hayat hızlanıp, beni sarhoş edip, savurmaya başlamadan.
Yolun başında, yüzümde güneş, saçlarımda rüzgarlar varken biri fısıldasaydı iki üç cümlesini, işime yarardı yani. Kilitli sandığım bazı kapıları açabilirdim belki, mesela ‘yapmak istediğim şeyi alışkanlık haline getirmeyi’ başarabilseydim. Kendimi katlayıp kaldırdığım yıllar oldu, yapmazdım eğer duvara ‘kendimi suçlu hissetmiyorum’ yazsaydım.
Daha özgür davranırdım, ‘komşunun hayatım hakkında topu topu 15 dakika konuşacağını, halbuki benim o hayatı ölene dek yaşayacağımı’ bilseydim. Allah’tan, başkalarının kriterlerine göre yaşamadım, başkalarının gideceği yere sapmadım. Yolumda gittim. ‘Bendeki bana yeter’ felsefesini de benimsedim diyebilirim. Onun bunun sahip olduklarında gözüm olmadı. Fazlasıyla dünyasında, dünyasıyla meşgul biri oldum.
Sonra, bu köşedeki bazı yazıları toparlayıp, ‘Kelebeğin Hayat Sırları’ kitabını derledik. Kitabın ilk başındaki birkaç yazı, en çok sevilen yazılar.
İlk yazı, ‘Gençliğime sevgilerimle’. Neden kendi sesimden okumuyorum bunu dedim. Stüdyoya girdim, bir kere okudum. Şarkılı okudum. Arada aklıma bir melodi geldiyse, o cümleyi öyle okudum. Şarkılı okuma yaptık yani. Ezgi ve Danny’le. İçimizden geldiği gibi.
Yılbaşı hediyesi gibi olsun, yeni yıla morallerle başlatsın diye geçen Cumartesi 9’da, yeni açılan YouTube kanalıma yükledik. (Evet, artık benim de bir kanalım var, oradan yayında olacağım).
Geçen cumartesi’den bu yana, bir milyon, ne! Bir milyon, nasıl yani bir milyon! kişi izledi. Sizler izlediniz.
Öyle mutluyum ki. O kadar çok teşekkür ederim ki. Paylaştınız, sabredip 7 dakikasını birden dinlediniz. Değişik bir şey deneyen birini, ödüllendirdiniz. İlham olmak nasıl bir şey yaşattınız.
Daha güzellerini yazacağım, okuyacağım, durmayacağım.
Layık olacağım.

 

Yazarın Tüm Yazıları