İçimizde üç kişi var

O sabah, her sabah yaptığım gibi yürüyordum. Yine geç kalmıştım.

Haberin Devamı

9’da yürümeye başladım, güneş yine yakacaktı. Ama alışkanlık alışkanlıktır.
Karantinadan beri, babam gibi, her gün yürümeye başlamıştım.
Güneş tepemde diye yürümeyecek değildim.
Bedenime verilmiş bir sözü tutar gibi, sorgusuz sualsiz yürüyordum artık.
Yürüyüş üç bölümden oluşuyordu...
Kayalardan zıplamalı zor yol, sonra uzun plaj, sonra ormanda patika. Zor yol bitmişti. Sıra uzun plajdaydı.
Şezlong kapmak için, herkesin cep telefonu ışıklarıyla, sabah beşte buraya indiklerini duymuştum. Doğruydu bence.
Çünkü sabah kaçta yürürsem yürüyeyim doluydu bütün şezlonglar.
Uzun plajdan geçerken en sevdiğim şey, bu şezlonglardaki kitaplara bakmaktı.
Bu yaz ne okunuyordu?
Öyle herkesin hep bir ağızdan okuduğu bir kitap yoktu.
Elbette Livaneli, biraz Ferzan Özpetek, biraz Sapiens derken şaşırtan kitaplar da oluyordu.
Mesela Tolstoy’un çocuklar için yazdığı “Erik Çekirdeği” diye bir öykü kitabı olduğunu bilmiyordum.
Kadınlar yine insanı çözmeye çalışıyorlardı.
Bir sürü spiritüel, astrolojik, metafizik, kişisel gelişim kitapları...
Sonra hiç beklenmedik bir kitap ilişti gözüme: Çocuklar İçin Transaksiyonel Analiz-Öz Saygı Geliştirmede Güçlü Teknikler.
Tabii ki bir anda duraksadım.
Sanki alıştırma kitabı gibi bir şeydi.
Bir psikoloğun ya da pedagogun okuduğunu düşündüm. Ya da öğretmenin.
Bilmiyorum ama ilgisini çekiverdi işte bir annenin. Kafama not ettim, sonra da buldum kitabı.
Kitap çocuklara ve gençlere hitaben yazılmış.
‘Aman büyüklerin tufasına gelmeyin’ gibilerden bir uyarı kitabı. Ve haklı da.
Tufalarla, tuzaklarla, mızraklarla dolu olduğumuz bir gerçek onlara karşı.
‘Gardınızı alın, kuşanın! onlar da ak kaşık değil canım’ diyen bir kitap.
Tamamen katılıyorum. Ama asıl beni ilk cümlesiyle vurdu.
Okudum ve oturup kaldım öyle bir kaç dakika. Şöyle başlıyor kitap: İçinizde sizden kaç tane olduğunu biliyor musunuz? Üç tane var. Çocuk, ebeveyn ve yetişkin. Herkesin içinde kendisinin bu halleri var diyor. Çocuk hali, ebeveyn hali ve yetişkin hali. Çocuk hali kayıtları beş yaşına kadar alınmış hafızadan oluşuyor. Yapacak bir şey yok. Kaydedilmiş o. Ebeveyn hali, sadece anne baba değil, etrafta yetişkin kim vardıysa biz büyürken, onlardan alınmış kayıtlar. Buna da yapacak bir şey yok, kayıt belli. Fakat bir de yetişkin biz var. O işte, bizi kurtaracak olan, şu anki olgun, yenilenen, değişen ve değiştirebilen halimiz.
Buraya kadar güzel, aklım aldı fakat bundan sonrası daha da iyi.
Bu üç halimiz içimizde, birbirleriyle diyalog halinde.
Mesela ben sana “saat kaç” dedim.
Yetişkin yanım sana bir soru sordu. Sen de bana “sen de hiç saat takmıyorsun” diye cevap verirsen, bana ebeveyninden cevap vermiş oluyorsun.
Ve anlaşmazlık çıkıyor. Daha doğrusu paralellik, akım bozuluyor.
Ben sana “gel hadi yağmurda yürüyelim” dedim. Çocuk yanım konuştu.
Sen “hadi” desen, çocuk olabileceğiz ikimiz.
Ama sen “ıslanırız” dersen yetişkinden cevap vermiş olursun ve yine ayrı düşeriz.
İdeali, çocukla çocuk, yetişkinle yetişkin konuşması. Paralellik olması.
Okuduktan sonra diyaloglara bu gözle bakmaya başladım ama asıl kendime bakışım değişti.
Çocuk Nil, ebeveyn Nil ve yetişkin Nil gün boyu söz alıp duruyor demek.
Önyargıların çoğu da içimizdeki ebeveyn kayıtlarından.
İçimizdeki sorgusuz sualsiz bütün ayrımlar, ırkçılık, ayrımcılık hep ebeveyn kayıtları.
Şu kötüdür bu iyidir’ler yerleşiyor içimize ve paçamızı kurtaramıyoruz.
Paçamızı kurtarmanın tek yolu, kendimizi tanımak.
İçimizdeki çocuk nasıl biri, kayıtları neler, ebeveyn nasıl biri, kayıtları neler...
Bunları bilirsen, yetişkinin seni değiştirebiliyor.
“A evet bu içimdeki ebeveynin fikri, onun korkusu ama ben buna katılmıyorum” diyecek olan yetişkin halimiz.
İyi ki var, yoksa eski bir radyo gibi hep aynı şarkıyı çalardık ve değişim mümkün olmazdı.
İnsan mecbur kalınca değişirmiş, bir de kendinden sıkıldığında bir de değişimin mümkün olduğuna ikna olduğuna.
Ben buna her zaman ikna oldum.
Değişim her günün en büyük cevheri. Her güneş doğuşu, temiz bir sayfa.
Dünü de kopyalayabilirsin, yepyeni şeyler de yazabilirsin.
Konuyla ilgili derinleşmem sürüyor.
Bazı insanların çocuk tarafı kapalı.
Çok sıkıcılar ama napsınlar çocuk tarafları sevilmedi, okşanmadı, beslenmedi.
Bazılarının yetişkini kapalı. Çocuk ve ebeveyn izin vermiyor. Psikopatlar, empati yoksunları bunlardan çıkıyor mesela.
Güneş tepede ama aklımda hep bu üç tip, ilmek ilmek işliyorum içime.

Yazarın Tüm Yazıları