Nil Karaibrahimgil

Bulutların üzerindeki çağrı merkezi

11 Eylül 2023
Artık bulutların üzerinde bir çağrı merkezi olduğuna inanıyorum.

Biz, hayatta aradığımız şeylerin numarasını çeviriyoruz, orası çoğu zaman meşgul çalıyor.
Bazen cevap vermediği oluyor.
Sonra ısrarlıysak, mutlaka o telefon açılıyor ve sana “Merhaba, çağrı merkezimize ulaştınız, size nasıl yardımcı olabilirim” diyor.
Beş senedir bir şarkının peşindeyim.
Hayatımda ilk defa, bir başkasının bestesine söz yazdım. Seslendirme hevesindeydim.
Şarkının bestecisi dört kişiydi. İkisi izin vermedi. (Neden bilmiyorum.)
Yani çağrı merkezi çaldı çaldı, açılmadı bulutların üzerindeki telefon. Yıllar geçti.

Yazının Devamını Oku

Bir yaz sonu rüyası

4 Eylül 2023
Bir yaz daha bitti.


Denizde kovaların kumu son kez akıtıldı.
İki top dondurmanın üçe çıktığı, çocukların uykusunun 12’lere uzadığı günler geride kaldı.
Plajda kayıp mayo üstünü beklerken, çay ikram eden Sena, “Bu sene son. Turizm sektöründe çalışmayacağım” dedi.
Aslında muay thai dövüş ustası olup da, sponsor bulamayan arkadaşı Ali de katıldı buna.
O da çalışmayacakmış bu sektörde.
Birkaç sene önce rubik küpü turnuvasında dünya birincisi olmuş. “Ah keşke yanımda olsaydı, öğretirdiniz” dedim.

Yazının Devamını Oku

Zamanımı, sevgimi, enerjimi ve dikkatimi isteyenlere ne diyeyim?

28 Ağustos 2023
Sınırlarım nerede başlar, nerede biter? Uzun zamandır kafamı kurcalayan bir konu.

Hani ülkeler kalemleri almışlar, kan akıtıp çizmişler.
Hani komşular çitleri almışlar, bahçenin etrafına sıra sıra dizmişler.
Öyle bir sınır.
Çocuğun olduğunda bunu daha sık düşünüyorsun.
Çünkü çocuk, sınırları çizilmemiş şekilde geliyor sana. Ne seni değiştirebiliyor ne de senin yaklaşımlarını.
Sen ona sınırlarını çizmeyi de öğretiyorsun.
Daha doğrusu bir şey öğretemiyorsun, kendin ona örnek olarak gösteriyorsun.

Yazının Devamını Oku

Her gün kendinle bir saat

21 Ağustos 2023
Bir yerde karşıma çıktı. Artık her şey bir yerde karşıma çıkıyor zaten ve ben asla hatırlamıyorum neresi olduğunu.

Kim demiş, nerede demiş, kime demiş, kitaptan mıymış, başkasının mıymış, neden denmiş hepsi karman çorman oldu.

Gördüğümüz ve okuduğumuz şeyler, hızlı bir trenin geçerken camdan belli belirsiz bize gösterdiği şekiller gibi oldu.

Neyse uzatmayayım, uzatmak da kabahat bu devirde...

Ben bu cümleyi bir yerde okudum ve hemen ‘evet’ dedim, aynen öyle: İnsan her gün bir saati sadece kendine ve canı ne istiyorsa ona ayırmalı... 

Bunu okuduğum günden beri, dizi dizi dosyaları masasında bırakıp, öğle arasına sorgusuz sualsiz çıkan bir memur gibi, bir saatliğine kayıplara karışıyorum. İnsanlardan uzak, telefonu çoktan unutmuş halde, canımın ne istediğini dinliyorum.

Bu bir saat, kimsesizken, “Kendimleyken neye ihtiyacım var”, “Çıkıp dolaşayım mı”, “Kitap mı, spor mu”, “Oturup etrafı mı seyredeyim”, “Yazayım mı”, “Kaybolduysam kendimi nerede bulayım”la geçti.

Bu bir hafta bunu yaptım.

Her seferinde de eve dönerken bir top çikolatalı dondurma aldım.

Yazının Devamını Oku

Bir yelkenliden öğrenilecekler

7 Ağustos 2023
Bir yere gitmeye karar vermek güzeldir ama buna bir de rüzgarı eklemek gerekir.

Gidilecek yere varılacak zaman, dümende kararlı bir kaptan çarpı rüzgarların keyfi olarak hesaplanmalıdır.
Kafanı kaldırıp göğe bakmak iyidir.
İnsanlar bunu çabuk unutmuş ve adımlarını izleyen yerebakanlara dönüşmüştür.
Halbuki gökte kocaman bir ay, sayısız yıldızlar, bulutsuz sabahlar, güneşin doğuşu ve batışında ton ton turuncular ve kanatlarını özgürce açan kuşlar vardır.
Göğe bakmayan bunları kaçırır.
Bedenin sudur. Sudan yapılmışızdır. Et ve kemik sanırız. Halbuki denizizdir biz.
Suyun üzerinde geçirilen günler, anne karnına dönmüş gibi olunur.

Yazının Devamını Oku

Sinead O’Connor ve Suavi Karaibrahimgil

31 Temmuz 2023
Bu hafta, Sinead, hayata, o güzel, o kocaman, o hep ıslak gözlerini yumduğunda, içimdeki 15 yaşındaki kızın omuzları düştü.

Yıl 91’di. Kendine kahramanlar aramakla meşguldü.

Zaten çocukluğun büyük bölümü kahramanlarını aramakla geçer.

Bir tane bulmuştu işte! Kafası kazılı, siyah boğazlı kazak giymiş, sesi özgür bir kadın, nasıl göründüğünü önemsemeden çıkıp şarkısını söylüyordu.

Göktaşları sadece uzayda dolaşmaz, dünyaya düşmezler. Hayatlara da düşer göktaşları.

Sinead O’Connor, gözlerimin içine bakarak ‘Sen kalbini alıp gideli, 15 gün 7 saat oldu’ diye şarkıya girdiğinde, benim 15 yaşıma bir göktaşı düştü.

Bazen, çok seyrek olarak, biri çıkar. Kimseye benzemez.

Öncesi ve sonrası olmayan yeni bir şey gibi durur. Işığı içinden, fikri kendinden, isyanı doğuştan.

Kopyalanmamış ve kopyalamaya da ihtiyaç duymamış biri. Aklını alır tabii. Kalbini hızlandırır.

Yazının Devamını Oku

Kendime sarıldığım fotoğraf

17 Temmuz 2023
Üzerimden tren gibi bir şey geçmişti.

Sanki bir kamyonun lastiği bütün gücüyle göğüs kafesime bastırmış, beni nefessiz ve hareketsiz bırakmıştı. Öyle bir zamandı.

İnişleri çıkışları, kuyuları ve tepeleri olan hayat coğrafyasının karanlık bir mağarasındaydım.

Yüzeye çıkmak için ayaklarımı var gücümle çırpıyordum. Mecburdum. Mecbur değildim de öyle biriydim.

Düştüğü çukurdan başını kaldırıp, yıldızlara bakanlardandım. Güneş kapandıysa, bulut gelmiştir, bulut da gelip geçecektir diyenlerden.

Güneşi hafızasında tutanlardan. Nefesini tutup bekleyenlerden. Nefes alıp vermeye devam edenlerden.

Yine de gücüm yoktu. Olan tek gücümü ayaklarımı çırpmaya vermiştim.

O günlerden bir gün, Serdar’la birbirimize birer hediye yapmıştık.

Yazının Devamını Oku

Özkan Abi’nin ardından

10 Temmuz 2023
Şimdi düşünüyorum da, keşke yaşarken sana bunları söyleseymişim...

Yani ne kadar önemli olduğunu bu topraklarda çalan müzik için.

Senin, MFÖ’nün peşinden durdurulamayan bir nehir gibi sürüklendiğimizi...

Ele güne karşı yapayalnız kaldığımızı, mazeretimiz olduğunu, zincirin kopuk olduğunu ve olduramadığımızı...

Bu kelimenin her zaman sana ait olacağını.

Yani içinde durmadan çalan ritme, sesinden, bedeninden fışkıran o enerjik davete, bir gün bile sessiz kalamadığımızı.

Senin yanında fişe takıldığımızı, akıma kapıldığımızı, yeniden yapıldığımızı, şarj olduğumuzu, hayran olduğumuzu...

Yani Mazhar Abi’nin evinde, hep telefondaki ekrandayken sen, onun ne şanslı olduğunu düşündüğümü...

Senin de ne şanslı olduğunu düşündüğümü.

Yazının Devamını Oku