İzmir Trafiğinde Çağrışımlar...

“Köpekler sahiplerine benzer” diye bir lâf vardır.

Haberin Devamı

 

Gerçekten de bu yakıştırmayı azıcık ciddiye alır ve dikkatlice bakarsanız, şaşırtıcı benzerlikler yakalayabilirsiniz. Önce fiziki benzerlikler gözünüze çarpar: Tavırları birbirine benzer, duruşları, oturuşları, bekleyişleri, yüz hatları... Sonra ayrıntıları fark edersiniz: Sesleri, bakışları, istekleri, kaprisleri, huyları, suları... Sevdiğiniz insanların köpekleri ile olan benzerliklerinde genellikle iyi ve olumlu çizgiler öne çıkar: Hallerinde bir asalet vardır; söze gelirler, sadıktırlar, vefalıdırlar... Pek sevmediklerinize ise biraz biraz hoş olmayan etiketler yapıştırırsınız: Kavgacıdır; hain hain bakmaktadır, olur olmaz her şeye bağırır çağırır, tembeldir bazen, uyuşuktur, pistir, pisboğazdır!

 

Haberin Devamı

Çok da yeni olmayan benzer bir mukayese,

başka bir ikiliyi büyüteç alır: “Otomobiller sahiplerine benzer...”

Eh, az çok bu zorlama da zaman zaman yerine oturur: Renk tercihlerinin sahibi konusunda fikir verdiği söylenir evvelâ... Arabanın boyu bosu, yüksekliği alçaklığı, klâsik ya da spor çizgiler taşıması, yeniliği eskiliği, motor gücü, silindir adedi hemen ardından akla gelir. Üstü açık olanlar, saçı dökülmüş beylere takılma vesilesidir meselâ... Neticede, boyası, çarpığı, vuruğu kırığı, tamponu tekeri, kornası derken her ayrıntı bir başka benzerliğe çevrilir; gevezelik konusu yapılır.

 

Şimdi bu benzetmeleri biraz çaprazlamaya çalışalım:

“Köpekler otomobillere benzer...” diyelim; neden olmasın?

Gösterişleri, park halindeyken işgal ettikleri metrekare, hızlanma kabiliyetleri, fren mesafeleri, fayda-maliyet beklentileri, araziye uyum becerileri vs. vs... Otomobiller teknolojinin rüzgârıyla evrimleştikçe, “ortada vasat araba kalmadı” dense yeridir. Yıllar önce yabancı televizyonların Ar-Ge programlarında izlediğimiz inanılmaz hayaller, bugün standart donanımlar arasında. Birkaç yıla kalmaz, kurgu-bilim öngörüleri de sıradanlaşır, ayağa düşer. Güvenlik standartlarının yükselmesi de sevindirici, yaşam kalitesini yelpazeleyen konfetilerin çoğalması da...

 

Haberin Devamı

Ama ne gariptir ki, trafikte araç kullanırken yolları paylaştığınız insanlar, bu olumlu gelişmelere paralel bir gelişim gösteremediler. “Otomobiller gelişti, sahipleri yerinde saydılar; hattâ geriye düştüler...” Yani sahiplerini otomobillere benzetmek zorlaştı. Çünkü araçlar, kendiliklerinden kırmızı ışıkta geçmiyorlar. Kendiliklerinden sinyal vermeden şerit değiştirdiklerine, sağa sola döndüklerine ben rastlamadım. Yolun ortasında durmaz ya da park etmezler sahipleri olmasa... Olur olmaz yerde kornaları çalmaz. Şerit ihlâli yapmazlar, önünüze atlamazlar, yolunuzu kesmezler. Pencerelerinden yere mandalina kabuğu,  sigara paketi atılamaz; sahipleri olmasa.

 

Haberin Devamı

Geriye “araç sahiplerini köpeklere benzetebilmek” kaldı.

Düşündüklerimi kâğıda dökmesem daha iyi olacak galiba.

Hem çok sevdiğim köpeklere haksızlık etmiş olacağım,

hem de benzerlikler epeyce can yakacak.

Yazının sonunu okuyucunun hayal gücüne bırakmak en iyisi.

İzmir trafiğinde dolaşırken,

çağrışım yapmakta zorlanmadığınızı göreceksiniz.

 

Keşke, ben bezmemiş olsaydım

ve bu yazı,

2008 yılında yazılmamış olsaydı !

Yazarın Tüm Yazıları