İzmir de yalnız bıraktı “Cahide”yi...

“ALKIŞLARINIZI lûtfedin” diye söze başladı sanatçı.

Haberin Devamı

 

Geçen yıl kendisiyle yapılan bir söyleşide, “Söz konusu Cahide Sonku olmasaydı tiyatroya dönmezdim / ‘Cahide Müzikali’ çok heyecan verici bir teklif” demişti zaten.
“Besbelli özlemişti, - yalnızlıktan korktuğu bilinen - Cahide, alkışı...”
Projenin sahnelere taşınması fikrinde ise, “adından etkilenip, heyecan duyup da izlemeye gelen ortalama seyircinin tarifleri” gizliydi.
Sanatçı, açıkça aynı resmi çiziyordu zaten; “Cahide Sonku çocukluğumdan beri büyük hayranı olan annem ve babamdan dinlediğim çok dramatik bir figürdür / Ailemin içinde bana da geçmiş olan derin bir hüzün vardır. Bu hüznü dile getirmeyiz. Ben onların tavrından bu rolün benim için uygun olduğunu anladım.”
Bütün bunların üstüne salondaki yaş ortalaması da tiyatro seyircisinin “Sinemamızın Marlene Dietrich’i denilen” ismin hâtırası için, üstelik tazelenmiş bir merakla orada olduklarını doğruluyordu.
Oyunu yöneten Kemal Başar’ın teksti Gökhan Erarslan’a, özellikle Nilüfer Açıkalın’ın oynaması için yazdırdığı da bilindiğine göre olabilecek en iyi şartlar oluşturulmuştu ve salondaki alışverişin tarafları yüksek ve karşılıklı bir performansa hazır gibiydiler.
İşte tam bu noktada “görünmez mukavele”nin seyirci tarafı sözünü tutmadı, “yalnız bıraktı Cahide’yi...”
O “Cahide” ki, “kimsenin sarılışı alkış gibi değil” diyordu; seyircinin alkışı, sahnedeki sanatçıya sarılmaya bile yetmedi.
Kukla Günleri ve Avrupa Caz Festivali aynı anda başlayınca, “Artık hangi etkinliğe gideceğimize karar veremiyoruz” diye ayakları yerden kesilen bazı sanatsever dostlar bile evlerine mahalle bakkalından daha yakın Karşıyaka Hikmet Şimşek Merkezi’ne kadar gelmeye üşenmişlerdi geçen cuma akşamı.
Belki de yağmur gözlerini korkutmuştu.
Bu (hayatı boyunca) tekrarlanan vefâsızlığı hissetmiş olmalıydı ki “Cahide”, oyunun birkaç yerinde, “...tehlikeye atıldımsa sizin yüzünüzden” diye yakınıp durdu.
Seyircinin azlığı sahnedeki enerjiyi de etkiledi kuşkusuz.
İzmir’in “Cahide”yi iyi ağırlayamadığını düşünüyorum.
Farkı görmek için, belki bir de İstanbul’da izlemek lâzım.
“Tiyatro Keyfi”nin tanıtım notlarında oyun için “Cahide Sonku’nun olağanüstü ve dramatik yaşam öyküsünü çağdaş bir müzikal olarak sahneye taşıyor” cümlesine yer verilmiş. Bu noktada “müzikal” vurgusunu ihtiyatla karşılamak gerekiyor bence. Çünkü müzikal, salondan ayrıldığınızda, daha merdivenlerde, hemen ertesi gün, hattâ yıllar sonra bile “iz bırakmış sözler ve belli belirsiz de olsa mırıldanacağınız ezgiler” demektir. Müzikleri besteleyen Orhan Enes Kuzu “Cahide” için biraz daha farklı şeyler anlatmayı düşünmüş olmalı. Son olarak, “Tek kişilik oyunların zorluğu zaten ortada! Keşke Nilüfer Açıkalın’a canlı müzikle eşlik edenler olabilseydi” diye geçirdim içimden.
Ama oyunun yönetmeni bütün bu beklentilere önceden yanıt vermiş zaten: “Tiyatro bedava ve ucuz bir iş değil. Biz herkesten tiyatro bileti parası alıyoruz, eleştirmenden de... Yapacağımız galaya tiyatro dünyasından kimseyi çağırmayacağız....”

Yazarın Tüm Yazıları