Aralık ayı ve Uşşâk bir vefâ…

Aralık ayının ikinci yazısını da yazıyorum. Bir tane daha, bir tane daha; pazartesi, cuma, pazartesi derken… Ömrümüz varsa, “2015 yılının da sonuna geldik” cümlesine hazırlanıyor,

Haberin Devamı

Bilgisayar klavyesi… İstedim ki, bir almanak gibi değil ama, “Aralık ayı”nın geçmişte dökülmüş yapraklarını (giderayak) birlikte hatırlayalım. Yılın sonuna kadar da, (kendime yakın bulduğun başlıklardan) seçilmiş birkaçını paylaşayım sizlerle; tadımlık…

 

Meselâ, geçen haftanın başında (1 Aralık), Timur, 57 yıldır Rodos şövalyelerinin hüküm sürdüğü İzmir'i kuşatmış (1402). Paris’te açılmış dünyanın ilk sinema salonu… 1968’de  Dario Moreno’yu kaybetmişiz. / 2 Aralık 1409’ta Leipzig Üniversitesi kurulmuş; Yahya Kemal doğmuş 1884’te… / İlk kalp nakli ameliyatını, Güney Afrikalı kalp cerrahı Dr. Christian Barnard, Cape Town'da yapmış; 18 gün yaşayabilmiş hasta. (3 Aralık1967) / 4 Aralık’a gelince…  Mekteb-i Mülkiye kurulmuş (1859); Ömer Hayyam 1131’de, Rakım Elkutlu 1948’de ölmüş… / 1492’de, Haiti'yi keşfettiğinde Kristof Kolomb, takvimler 5 Aralık’ı gösteriyormuş… Aynı gün, Türkiye'de kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanıyan kanun kabul edilmiş. (1934) ABD'li film yapımcısı Walt Disney 1901’de doğmuş. Bu hesaba göre Disney, Vasfi Rıza Zobu’dan 1 yaş büyükmüş sadece… Ve 1791’de ölmüş Wolfgang Amadeus Mozart…  / 6 Aralık 1240  günü, Moğol hükümdarı Batu Han ve emrindeki Altın Ordu, Kiev şehrini fethetmiş. ABD Anayasasına köleliği yasaklayan madde eklenmiş; 1865’te… Bestekâr Leylâ Saz Hanım ölmüş 1936’da… / 7 Aralık , Gazeteci büyüğümüz Oktay Ekşi’nin doğum günü. (1933) Abidin Dino’nun ise ölüm yıldönümü  bugün...(1993)

 

Haberin Devamı

Vefâ hislerim, (Dario Moreno’nun sokağına bir selam, Abidin Dino’nun EMOT’un alınlığında yaşayan desenine bir bakış yolladıktan sonra…) paragrafın içinden İzmir’li Rakım Elkutlu’yu çekip çıkarttı nedense ? Klâsik Türk Mûsıkisi’nin “sessiz güç” sayılan bestekârlarındandı kendisi… Dinî ve dindışı olmak üzere, âyin, ilâhi, semâi kâr, durak, beste ve şarkı formlarında dört yüz elliye yakın eseri ulaşmış durumda elimize . Babasının ölümü üzerine, İzmir Hisar Câmii imamlığına tayin edildiğini ve ölünceye kadar bu görevini sürdürdüğünü, aynı zamanda uzun yıllar, İzmir Mûsikî Cemiyeti'nin başkanlığını da yaptığını biliyoruz. Şimdi arkanıza yaslanın… Ben aklımca birkaç tavsiyede bulunayım; siz içinizden geçeni seçip alırsınız… Maksat, Ustayı birlikte anmak.

 

Haberin Devamı

İster, “Ne bahar kaldı, ne gül, ne de bülbül sesi var / Ne o cânân, ne bir ümmîd, ne gönül neş'esi var…” diyen Bayatî şarkının, “Çekecek bence hayatın daha bilmem nesi var ?” diye isyan eden meyanına teslim olun… İster, Nihavend şarkısında sitem edin sevdiğinize; “Hayal içinde akıp geçti ömrü derbederim…” Ya da başka bir Nihavend ile gönül alın: “Mümkün mü unutmak güzelim neydi o akşam ?  / Hülya gibi, rüya gibi bir şeydi o akşam, bir şeydi o akşam…” (Bestekârın bu eseri, İzmir Musiki Cemiyeti'ni beraber kurduğu ve birçok eserini de notaya alarak yok olmaktan kurtaran Mehmet Reşat Aysu ile birlikte bestelediği söylenir…)

 

Biliyorum ki, burada hangi eseri seçsem, bir diğeri eksik kalmış olacak ! Hiç değilse, ısrar hakkımı, “teslimiyetin güftenin inceliğine gizlendiği” bir uşşak (aşıklar) beste için kullanayım:

Haberin Devamı

“Bahçem yine sâyende serâb olmuş efendim / Çoktan gönül aşkınla harâb olmuş efendim / Cevr-ü sitemin gayrı kitâb olmuş efendim / Çoktan gönül aşkınla harâb olmuş efendim…” Eseri, (1946-1948 yıllarında Rakım Elkutlu ile tanışmış ve bestekârın eserlerini kendisinden meşk etmiş ve uzun yıllar İzmir Radyosunda da görev yapmış olan) Bekir Sıdkı Sezgin’in yorumuyla dinlemenizi önersem, (www.youtube.com/watch?v=ULpAoqR5UFI) bilmem çok şey mi istemiş olurum ? 

Yazarın Tüm Yazıları