Terörist PKK ve mafyanın arabulucu gazetecileri

Amerika’da 1974 yılında kitle iletişimi dalında “doktora” derecesi alarak Türkiye’de bir ilk gerçekleştiren Prof. Dr. Haluk Şahin, Twitter hesabından “Bir ‘muhalif gazeteci’ lafı gidiyor, öyle bir şey yoktur, gazeteci vardır.” diye yazdı ve bu yaşından sonra sosyal medyanın çok bilmişlerinden “dersini aldı”...

Haberin Devamı

Yıllarca gazetecilik, televizyonculuk yaptıktan ve üniversitelerde ders verdikten sonra sosyal medyanın bilgisiz ukalalarından, trollerinden, çok bilmişlerinden, saplantılılarından “ders almak” Haluk Şahin’i tatlı tatlı gülümsetmiştir herhalde.

Söylediği gazetecinin “objektif” olma yükümlülüğüdür aslında.

OLGU MU, ALGI MI?

Geniş anlamda ise; ister hükümet, muhalefet, ister işadamları, meslek kuruluşları, ister sivil ya da askeri bürokratlar, avukatlar, yargı mensupları, diplomatlar, ister STK temsilcileri, spor kulüpleri, ister tarikat gibi güç odakları veya organize suç örgütleri ve hatta terör örgütleri ile görüşen gazetecinin bu güç odaklarının sözcüsü olmaması gerektiğine işaret eder.

Haluk Şahin derslerinde ve kitaplarında hep “olguların aktarılmasına” dikkat çeker. Ona göre “olguların” yani hakikatin aktarılması yeterlidir, gazetecinin işi de bununla sınırlıdır. Olgular da kimin aktardığına göre değişmeyeceği için, gazetecinin önüne “muhalif” sıfatını takmasına gerek kalmaz. Gazeteci için “olguları aktarmak” yeter, geriye kalanların işi ise, sıfatı ne olursa olsun, algıdır, algı yaratmaktır.

Haberin Devamı

Haluk Hoca’nın sözleri aslında önemli bir uyarıyı barındırıyor; kendine “muhalif gazeteci” sıfatını uygun gören kişi aslında “yanlı” olduğunu tarif etmiş oluyor. Gazeteci kelimesinin önüne sıfat takmak en çok dile getirilen olguya yani hakikate zarar verir.

Dolayısıyla gazetecinin mesleğinin önüne herhangi bir sıfat takmadan söylediğine ya da yazdığına bakılarak değerlendirme yapılmalı. Hakikati yani bir bütün halinde olguları mı anlatıyor yoksa eksiltip çarpıtarak yalan mı söylüyor. Sadece halka bilgi aktarmakla mı yetiniyor yoksa, siyasetten, iş dünyasına, bürokrasiden yeraltı dünyasına kadar güç odaklarının sözcülüğünü mü yapıyor, ona bakılmalı.

TERÖRİST VE MAFYA İLE ŞİPŞAK FOTO

Yazımın konusu FETÖ, PKK ya da DHKP-C gibi terör örgütlerinin yayın organlarında çalışanlar değildir. Onlar “gazeteci” değil, terör örgütünün propagandasını yapan ya da yalanlarla, algı operasyonlarıyla dezenformasyon faaliyeti yürüten örgüt elemanlarıdır.

Haberin Devamı

Güncel bir tartışma üzerinden örnek vereyim: Mafya lideri Sedat Peker’in açıklamaları, mafya ve siyasetçilerle çok yakın ilişkide olan ve hatta kendilerine “arabulucu” rolü çıkaran “gazetecileri” gündeme getirdi. Hatırlayacaksınız, yalnız 2013 yılındaki açılım ve sonrasında değil, 1990’larda da Türkiye’nin çok ünlü gazetecileri PKK elebaşı terörist Öcalan ile gruplar halinde veya tek tek görüşmeler yapardı. Bunlardan çok azı evrensel gazetecilik kurallarına göre yapılan işlerdi. Karşılarında kanlı bir terör örgütü elebaşı değil de “sempati” duyulacak sözde gerilla profili çizerlerdi. Tuttuğu takıma kadar manşetlere taşınırdı.

HABER DEĞİL PROPAGANDA

Haberin Devamı

Sonra arabulucular çıktı. 1990’larda hükümet ile teröristler arasında haber getirip götürenler piyasayı kapladı. Açılım sürecinde de diğer PKK yöneticisi teröristlerle röportajlar moda oldu.

Bazen ayakta, bazen bir masa başında çaylar ve meyveler eşliğinde ya da bir çekyata yayılmış teröristin yanında, ağız dolusu gülücüklerle çekilen fotoğraflar ile haber değil propaganda metinleri okur olduk.

O da yetmedi, kendilerine gazeteci diyen bazıları, açılım sürecinde PKK’lı teröristlere silah bırakılmaması konusunda akıl vermeye başladı. Kandil’e gidip teröristler için “yere izmarit atmayan” çevreciler imajı çizeni de çıktı, “annesinden habersiz” Kandil’e gidip oradaki kadın teröristleri güzelleyenler de. Hatta aralarından PKK’nın siyasi kolu HDP’den milletvekili olan bile çıktı.

Haberin Devamı

Fakat hepsinin ortak bir özelliği vardı; hiçbirisi dönüp geldiklerinde PKK için “terör örgütü” ifadesini kullanmazdı. Dikkat edin bugün dahi çoğu hâlâ PKK için “terör örgütü” ifadesini kullanmaz ama kendilerine “gazeteciyim” derler!

Bu kişiler bugünlerde ne yapıyorlar biliyor musunuz?

Sedat Peker isimli mafya lideri ile ilişki kurmuş, gazetecilikten çok vıcık vıcık ilişki kurarak “arabuluculuk” rolü oynayan, karşısındakine suç örgütü lideri değil de “reis” diye hitap eden diğer “gazetecileri” eleştiriyorlar...

‘TERÖRİST’, ‘MAFYA’ DİYEMEYENLER

Kısaca, terör örgütü PKK ile arabuluculuk yapmış ya da PKK’ya “terörist” diyemeyen tırnak içinde “gazeteciler”, mafyaya “reis” diye hitap eden arabulucuları yerden yere vuruyor.

Haberin Devamı

Aralarında fark var mı sizce...

İtibar zannederek, PKK’lılarla fotoğrafları olanlar, mafya ile fotoğrafı olanları, mafya ile fotoğrafı olanlar ise PKK’lılarla fotoğrafı olanları eleştiriyor.

Terörist PKK’nın sözcüsü gazetecilerin ağzından, “demokrasi, hukuk, insan hakları”, mafya ile içli dışlı olanların ağzından “vatan, millet, devlet” lafları düşmüyor.

Ama bu kavramları terör örgütü PKK ve mafya ile onların yardakçıları ağızlarına alıp kullansalar da hiçbir önemi yok. Hukuka, demokrasiye, vatana, devlete de hiçbir kire bulaşmamış bu millet sahip çıkacaktır.

Yazarın Tüm Yazıları