ÇOK DEĞERLİ BİR NOT ALDIM
Bu yazıdan sonra ünlü spor insanı, gazeteci-yazar, Futbol Federasyonu eski başkanlarından Kemal Ulusu’dan çok değerli bir not aldım:
“Atatürk’ün kütüphanecisinin oğlu olarak ben de bir kitap ve kütüphane sevdalısıyım. Selçuk’tan Emine Bekdemir hanımefendi, hiç tanışmadığımız halde, ‘Atatürk’ün Yanı Başında’ kitabımı okuyup, rahmetli babacığım Nuri Ulusu adına kütüphane oluşturunca dostluğumuz başladı. Açtıkları kütüphanelere, çevremi de devreye sokarak kitaplar yollatmaya başladım ve bu destek gittikçe de büyüyor.”
BEŞ YIL ÖNCE ÇAKILDI KIVILCIM
Ulusu, notunda bu çabaya destek de isteyince, Bekdemir’le iletişim kurdum ve söz onda:
“Çocuklarımızla Okuyoruz Kitap Kulübü, 2016 Ocak ayında çoğunluğu öğretmen olan bir grup anne tarafından, çocukları ile aynı yazarın kitaplarını okuyup, birlikte yazarı ile kitabı konuşma, tartışma atölyeleri düzenleyerek geleceğe güzel anılarla hakim olmak amacıyla kurulmuştur.
AMAÇ İYİ OKUYUCU OLMAKTI
NEFES ALDIRMA İNANCIYLA
“Yemek yapmıyorum, esnafı destekliyorum” diyerek kampanyadan söz etmiş, CHP İlçe Başkanı Çağlayan Bilgen’in görüşlerini iletmiştim:
“Örgüt olarak böyle bir kampanyayla soruna dikkat çektik. Esnafımıza el vererek umut olduk, yaşama sevinci kattık. Çünkü pek çok esnafımız özellikle restoran ve lokantalar, oturarak yemek yasak olduğu için ‘gel al, al götür’ veya telefonla siparişlerle ayakta durmaya çalışıyor. Örgütümüzün başlattığı bu kampanyanın esnafımıza nefes aldıracağına inanıyoruz.”
SİPARİŞLER YÜZDE 40-60 ARTTI
Başkan Bilgen’e, 10 gün olarak planlanan, ancak ilgi görünce 5 gün uzatılan kampanya ile ilgili izlenimini sordum, işte yanıt:
“Kampanya boyunca sosyal medya ve gruplarda paylaşım yapıldı. 15 günde yaklaşık 300 bin kişi ile etkileşim sağlandı. (Güzelbahçe ve çevre ilçeler) Nitekim Güzelbahçe Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Osman Afacan ile yaptığımız görüşmede esnafın memnuniyetini dile getirdi ve kampanya boyunca paket servis siparişlerinde yüzde 40 ile 60 arasında artış olduğunu ifade etti.
ÖNEMLİ ÖLÇÜDE BAŞARILI OLDUK
İNSAN ONURUNA YARAŞSIN
* İnsan onuruna yaraşır çalışma hakkının seyyar esnafa da tanınması. Çalışma yerlerimizi ve koşullarını belirleyelim ki, kent yaşamında hak ettiğimiz yeri alalım.
* Seyyar esnaf olarak kendi odalarımızı, kendi birliklerimizi tüm Türkiye’de kurmak.
* Hurdacısı, atık toplayanı, simitçisi, baloncusu, seyyar manavıyla tüm sokak çalışanlarına sosyal güvence.
* Çocuklar başta olmak üzere, tüm sokak çalışanları için durumlarına uygun eğitim programları.
BİR DOKUN BİN AH İŞİT
Afetten büyük zarar görenlerden birisi de, yıllardır birlikte çalıştığımız gazeteci İbrahim Irmak’tı. Arkadaşım Irmak’ın Haber Hürriyeti Gazetesi’nin ofisi ve deposu da aşırı yağmurdan payını almıştı. Fotoğraflarını görünce aradım hemen, “Geçmiş olsun ibo’m” dedim. Sesi titriyordu, “Bir dokun, bin ah işit” kıvamında anlattı:
HER ŞEYİMİZ YÜZÜYORDU
“Şiddetli yağmurla gelen sular, sel olup bizi de vurdu. Karabağlar Üçkuyular’daki 9 Sokak’tan inen sular, 11/2 Sokak’taki Hayal Apartmanı’nın istinat duvarını yıktı. www.haberhurriyeti.com Gazetesi’nin ofisi ve kitap deposunun bulunduğu zemin kata su doldu. Depo ve ofisimizdeki 7 bine yakın kitap, dergi, gazete, dosyalarımız, bilgisayarlardan televizyona kadar tüm elektronik eşyamız bele kadar yükselen suların altında kaldı.
DÜN-BUGÜN-YARIN VAZGEÇİLMEZ
CHP Bursa Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Orhan Sarıbal’dan, “CHP Genel Merkezi İzmir Tarımı’nı Sevdi mi” başlıklı yazıyı okuduğunu bildiren bir ileti aldım: “Duyarlılığınız, tarıma verdiğiniz önem için teşekkür ederim. Öncelikle, bildiğiniz gibi pandemi ile gıdanın ve buna bağlı olarak da tarımın önemi bir kez daha ortaya çıktı. CHP olarak bizim için ise tarım dün de önemliydi, bugün de, yarın da önemli, stratejik ve vazgeçilmez bir sektör.
BELEDİYELERİMİZ DESTEK VERİYOR
İzmir Büyükşehir Belediyemizin Sayın Aziz Kocaoğlu ile başlayan, şimdi de Sayın Tunç Soyer ile devam eden tarım sektörüne yönelik çalışmaları takip ediyor ve gereken katkıyı sunmaya çalışıyoruz. Amacımız, küçük aile çiftçiliğini kooperatifçilik üzerinden destekleyerek, insanlarımızın sağlıklı gıdaya ulaşmasını sağlamaktır. İzmir Büyükşehir gibi diğer belediyelerimiz de tarıma gereken önemi vermekte ve birbirlerine destek vermektedirler.
GENEL BAŞKANIN ÖZEL İLGİ ALANI
Tarım, Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun da özel ilgi alanlarından biri olup, belediyelerimizin çalışmalarını yakından takip etmektedir. Tarım sektörüne verilecek her türlü destek, çiftçimize, dolaylı olarak da ülkemize verilen destektir. CHP olarak çiftçimizin alın terinin karşılığını alması için mücadele ettik ve ediyoruz. Bu bağlamda da başta İzmir Büyükşehir Belediyemiz olmak üzere çiftçimize destek olan bütün belediyelerimizin yanında olduğumuzu bilmenizi isterim.”
AKILLARA 30 EKİM GELDİ
Sarsıntılar, doğal olarak İzmir’de hemen herkesin aklına 30 Ekim’de yıkımlara neden olan ve 118 can alan deprem geldi. Bir kez daha asla yaşanmasını istemediğim, ancak kolay kolay da unutamadığım o depremi düşündüm ben de, “Şükür bu kez ucuz atlattık” dedim. Ama bu rahatlığım çok da uzun sürmedi. Çünkü uzmanlar, pazartesi sabahki depremleri yorumlamaya başladı. Onlardan birisi de, yorumuna güvenilen ve ne diyeceği merakla beklenen Prof. Dr. Ahmet Ercan’dı, özetleyeyim:
KORKUTMAK İSTEMİYOR DA
“Deprem fırtınası gibi bir olay var. Bu hiç iyiye işaret değil” demiş ve sürdürmüş: “5.1’lik depremin artçısı 4.8 olmaz. Oradaki gerginlik boşalımı sürecek demektir. Şu anda deprem fırtınası gibi bir olay var. Bu hiç iyiye işaret değil... Ben İzmirlileri korkutmak istemiyorum ama uyarmak istiyorum. Havalar güzel, İzmirliler yazlıklarına gitsinler. Karaburun’da bir yıkım olmasını falan beklemiyorum. Yıkım gücü 5.1’lik depremin şiddeti, Karaburun’da 3’tür. Oraları çok sağlam...”
YAPACAK BİR ŞEY DE YOK
NEFES OLACAĞINA İNANIYORUZ
İlçe Başkanı Çağlayan Bilgen, farkındalık yaratıp sorunu gündemde tutmayı ve esnafa destek olmayı amaçladıklarını vurgulamış:
“Ekonomik durumu iyi olan vatandaşlarımız, zaten esnafa yemek siparişi veriyor. Örgüt olarak böyle bir kampanyayla soruna dikkat çektik. Esnafımıza el vererek, umut olduk, yaşama sevinci kattık. Çünkü pek çok esnafımız özellikle restoran ve lokantalar, oturarak yemek yasak olduğu için ‘gel al, al götür’ veya telefonla siparişlerle ayakta durmaya çalışıyor. Örgütümüzün başlattığı bu kampanyanın esnafımıza nefes aldıracağına inanıyoruz.”
GİRİŞİM ÖRNEK ALINABİLİR
Gazeteci Çağlayan Bilgen, medyada yer alan kampanyanın esnafa katkısını daha sonra açıklar belki. Bu kampanyanın kapsamı için eskilerin deyimiyle, “Deryada bir maşrapa su” denilebilir. Yani: “Denizde bir bardak su.” Genele bakıldığında önemsemeyenler de olabilir. Ama bir kıvılcımdan da kimseye zarar gelmez. Dileyen örnek alıp geliştirebilir. Elbette herkes yemek siparişi veremeyebilir. Ancak olanağı olanlar için de bir dayanışma yoludur.
SERTEL: KIRSAL KALKINMA İÇİN
CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, İzmir modelini AK Parti’li belediyelerin de uygulamaya başlaması gerektiğini savundu: “Bu model Türkiye’ye örnek olmalı. Yerelde AKP’li belediyeler de kendi bölgelerindeki çiftçiyi desteklemeli. Kırsal kalkınma ancak bu şekilde olur. Köyden kente göç de bu şekilde önlenir. Türkiye’deki tüm belediyeler tarıma destek versin.”
PARTİ POLİTİKASI OLUR MU
Sertel’in bu çağrısına AK Parti’den yanıt gelir mi, gelmez mi, bilemem elbette. Gerçi modelle ilgili bazı eleştiriler ile getirildi. Ben de kafama takılan bazı soruları da paylaşmak isterim:
“CHP Genel Merkezi, İzmir Tarımı modelini benimsemiş midir? Bu model bir parti politikası haline getirilecek midir? Bu modelle ilgili olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden ayrıntılı rapor, bilgi gibi çalışma istenmiş midir? Sonuç olarak CHP’nin genel yönetiminin, ‘Başka bir tarım mümkün’ ilkesiyle şekillenen İzmir’in bu modeline yaklaşımı nedir? Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, herhangi bir yorumda bulunmuş mudur?”
Dedim ya, ben her kesimi mutlu edecek tarım modelinin başarılı olmasını isterim... Bu sorular sadece kafama takılıverdi. Herkese kolay gelsin!
-----
ÖNEMİNİ HERKES ANLADI
Yetkili ağızlar da konunun önemini vurguladı... Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “Koronavirüs ile tarımın ne kadar önemli olduğunu sadece bizler değil, diğer ülkeler de anlamış durumda. Hatta bizim ihracatımızda artı veren tek ihracat kalemi tarımdır. Bu açıdan gelecekte tarıma daha çok önem vermemiz gerekir” demiş.
ÜRETİM DÜŞÜK FİYAT YÜKSEK
Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, tarımın en önemli sektörlerin başında geldiğini vurgulamış ve bir tablo çizmiş:
“Tarımsal üretimde çok belirgin bir istikrarsızlık söz konusudur. Tarım ürünleri fiyatları oldukça yüksek oranda dalgalanmaktadır. Önemli miktarda tarım arazisinin işlenmediği ve kullanılmadığı görülmektedir. Bu gelişmeler tarımsal üretimin düşük kalmasına, tarım ürünleri fiyatlarında yüksek artışlara neden olmaktadır.”
SÖZLEŞMELİ MODEL ÖNERİSİ
TEST SONUÇLARI OLUMLU GİBİ
“Ege Üniversitesi’nde her gün yapılan Kovid-19 PCR testlerinde eylül ayında görmeye başladığımız yüzde 37 gibi pozitiflik, kısıtlamalar sonrasında aralık ayı ortasında yüzde 20’lere, ocak ayı başında yüzde 14’lere, 18 Ocak 2021 itibariyle de yüzde 4 civarına geriledi. Aşılama ile taviz vermeden MASKE, MESAFE ve HİJYEN tedbirlerine devam edersek, güzel günler uzak değil.”
Nasıl, insanın en azından biraz rahatlayıp gülümsemesi geliyor değil mi? Daha da güzel gelişmeler duymayı diliyorum...
-----
BİR ÇAĞRI
‘Mekanlara HES
“Engelli bireyler, birçok insanın varlığına alıştığı ve kolaylıkla ulaşabildiği sağlık, eğitim, istihdam, ulaşım ve bilgi edinme gibi hizmetlere erişimde bariyerlerle karşılaşmaktadırlar. Bu nedenle de onların toplum ve devlet tarafından desteklenmeye ihtiyaçları vardır.
DESTEK ALMALARI ŞART
Araştırmalar, dünyanın her yerinde engellilerin çok büyük çoğunluğunun toplumun yoksul kesiminden oluştuğunu ve yoksulluk içinde yaşadıklarını göstermektedir. Ülkemizde de engelli vatandaşlarımızın büyük kesimi açlık sınırının altında yaşamaktadır. Temel insani ihtiyaçlarını gideremeyen bireylerin engelden kaynaklanan bakımının yanı sıra sağlık ve sosyal sorunlarının üstesinden gelmesi de zordur. Bu da engelli bireyin kendisinin ve ailesinin giderlerini karşılamada destek alması gerçeğini ortaya koymaktadır.”
AKÜLÜ ARABA OLABİLİR
Kılıç, “Karayolları Trafik Kanunu’na göre taşıt yolu üzerinde aracını park eden kişi 132 lira ceza ödemektedir. Ancak aracını engelli yerine park ettiği zaman bu ceza ikiye katlanarak 264 lira olmaktadır” demiş. Kılıç, yasa önerisiyle, bu özel yerlere araç park edenlerin ödedikleri cezalardan elde edilecek gelirin engellilerin başta akülü araba olmak üzere benzeri ihtiyaçları için kullanılmasının amaçlandığını bildirmiş.
Bu öneri TBMM’de kabul edilip yasalaşırsa engellilere bir kaynak yaratılmış ve de o cezalar yerini bulmuş olur sanki... (264 liralık ceza artmış da olabilir)
-----
“Su, yaşamın temelini oluşturduğu için tarih boyunca ülkelerin ve kentlerin ileriye dönük politikalarında birinci faktör olmuştur. Su, tarım ve balıkçılık gibi yaşamın temel faktörlerinin kontrolü, enerji için vazgeçilmez olması, yaşam açısından sürekli ve detaylı çalışılması gereken en önemli bilim dallarından biri haline gelmiştir.
SIKINTILAR BEKLENİYOR
Su ile başlayan bir sıkıntı, zincirleme olarak diğer alanlarda da kendini gösterecektir. 2020’li yıllardan sonra öngörülen ciddi boyutlardaki ‘mini soğuma’ dönemine girilmesi sonucunda oluşacak kuraklık nedeniyle su açısından büyük sıkıntılar beklenmektedir. Bu durumda ülkelerin yerüstü ve yeraltı su kaynaklarının, stratejik önemi olacaktır.
CANIMIZI ÇOK ACITIYOR
İklimler ya küresel ısınmada (yağmur çağı) ya da soğumada (kuraklık çağı) olur. Yani iklim krizi değil, iklimlerin neden olduğu krizler vardır. Son 20 yılda 2008, 2013 ve 2017 dışında yağışlar ortalamaların üzerindeydi. Ancak her kuraklık, artık canımızı daha çok acıtıyor. Çünkü nüfusumuz patladı ve suyla planlarımız, kanunlar çok yetersiz kaldı.
YANLIŞ YERLEŞİM
“Serbest şehir İzmir, Türkiye’yi her alanda yükseğe taşır. Özel idari statüyle vergi yükünün, ticaret kısıtlamalarının, bürokratik kontrolün kaldırılması yahut çok hafif tutulması, ihracata dönük faaliyeti geliştirmeye uygun koşullar yaratabilir. İzmir’in ‘Serbest Şehir’ olması, Türkiye ekonomisinin de çıkış yolu...”
Çok önemli konuyla ilgili görüşlerden özetler:
JAK ESKİNAZİ
(EGE İHRACATÇI BİRLİKLERİ KOORDİNATÖR BAŞKANI)
Özellikle bizim bölgede ne var ne yok? Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Aşı Bilimi Derneği Başkanı Prof. Dr. Adnan Yüksel Gürüz’e sordum. Bana ilettiği nottan, Türkiye’de Ege, Selçuk, Erciyes, Mehmet Ali Aydınlar, Ankara, Boğaziçi, Bezmialem Vakıf, Ortadoğu Teknik üniversiteleri, Koçak Farma firması, İzmir Biomedikal ve Genom Merkezi’nde Kovid—19’a karşı aşı çalışmalarının sürdüğünü çıkardım.
KLİNİK AŞAMA YAKINDA
Gürüz’den çalışmaların hangi aşamada olduğunu da öğrendim: “Ege Üniversitesi olarak Kovid-19’a karşı hızlı DNA aşısı geliştirmek üzere onaylanan proje takımının bir üyesi olarak, preklinik aşamanın önemli kısmını tamamladık. İmmünojenik epitopları içeren parçalara karşı 4 farklı aşı modeli geliştirdik. Hayvan deneylerini tamamladık, iyi antikor yanıtlar aldık. Bu aşamada, aşılarımızın içinde herhangi bir toksik kalıntı var mı, onu araştırıyoruz. Bu aşama sonrası iyi üretim uygulamaları kısmına başlayacağız. Bahar başında klinik aşamaya geçmeyi planlıyoruz.”
RİSKLİ YAN ETKİSİ YOK
Gürüz’e aşıyla ilgili genel ve Çin’den gelenle ilgili görüşlerini de sordum, işte yanıtlar: “Sinovac firmasının CoronoVac (PiCoVacc), Çinlilerin çok iyi bildikleri üretim teknolojisi ile hazırlanmış inaktif virüs aşısıdır. Çin hükümeti erken kullanım izni vererek FAZ 3 sonuçlarını beklemeden 100 binlerce vatandaşına risk gruplarına göre uygulamaya başladı. Türkiye’de 7 bin civarında gönüllüye FAZ 3 kapsamında aşılama yapıldı. Çin’le bizim verilerimiz yan etki açısından çok uyumlu görünüyor. Ağır, hayati riske sokan yan etki yok. Aşı yerinde ağrı (yüzde 2,94), yorgunluk (yüzde 1,44), ateş (yüzde 0,27) en sık rastlanan şikayetler.
YÜZDE 50 KORUSA BİLE
BORÇLAR SİLİNEBİLİR
Bayraktaroğlu, özellikle elektrik, su ödemeleri, sigorta primleri ve çalışanların ücretleri konusunda işletmelere daha çok destek gerektiğine dikkat çekti: “Kiracılar için durum çok daha zor. Maliyetler, borçlar çığ gibi büyüyor, işletmeler iflas bayrağını çekmemek için direniyor. Önümüzdeki yaz için yurt dışından yüksek talep beklemiyoruz. 2020 yılında oluşan, turizmcilerin devlete olan vergi ve SGK primi gibi borçların bir kereye mahsus silinmesi elimizi rahatlatacak. Bu yapılamıyorsa bile en azından dayanabilmeleri için turizmin paydaşlarına sıfır faizli ve daha uzun vadeli kredi desteği sağlanmalı, krediye ulaşmak da kolay olmalı.”
UMUTLUYUZ AMA
Her şeye rağmen turizmciler olarak yeni yıla umutla baktıklarını belirten Bayraktaroğlu, “Bu umudun yeşerebilmesi için gereken destekler sağlanmalı. Bizler de salgın sonrası dönem için hazırlıklı olmalı, Türkiye’yi tanıtmaya devam etmeli, kalite, hijyen ve dijitalleşmeye önem vermeliyiz” dedi.
Alaçatılı turizmcilerin istek ve önerileri böyle. Tüm işkollarındakiler gibi, onlar da soluklanmak istiyor. Dilerim, bir formül bulunur, turizmciler de biraz rahatlar.
-----
Peki 2021’in iyilik, güzellik, sağlık, mutluluk getireceğinden emin miyiz? 2019’la vedalaşırken de 2020’de salgın, orman yangınları, depremler, toplu şehit haberleri, kadın cinayetlerinde artış getireceğini elbette bilmiyorduk. Ve özellikle salgın, tüm dünya gibi hepimizi vurdu, kabusumuz oldu... (Olmayı da sürdürüyor...)
SALGIN BELASINI UNUTMA
Bu salgın belasını, “Aman 2020’yi atlattık” düşüncesiyle asla hafife almamak gerek. Unutmayalım, ortalama olarak 5-6 dakikada bir can yitiriyoruz. 9 ayda hemen her gün ortalama bir sağlık çalışanıyla vedalaştık. Ve kişisel olarak yapabileceklerimiz çok da abartılı değil. Maske takacağız, zorunlu uzaklığa dikkat edeceğiz, sık sık elimizi, ağzımızı, burnumuzu sabunla yıkayacağız. Hep yinelerim: “Üç M’ye dikkat! Maske, Mesafe, Musluk...” Uymayanlara ne yapılıyor, para cezası veriliyor.
KAMU CEZALARI MI VERİLSE
Zaman zaman sokağa çıkmak yasak. Hele maskesiz asla! Mazeretsiz, izinsiz çıkanlara yine para cezası. Yılbaşı gecesi yasak olmasına karşın parti, özel eğlence yapan var mıydı, yakalandılar mı, ne uygulandı, tam bilemiyorum. Bu yasaklara; toplumla kafa bulurcasına karşı gelenlere, farklı cezalar mı verilse? Örneğin korona hastalarının yoğun bakım servislerinde temizlik mi yapsalar? O hastaları yakından mı görseler? Neyse canım, benimki hep o kendini bilmezlere kızgınlıktan.
Bu yıl belleklerde pek de iyi anılmayacak. Salgın belası, orman yangınları, son olarak 30 Ekim depremi, ilk akla gelen tatsızlıklar. Hayat kurtarmayı, hayatta kalmayı, hayata tutunmayı anlamaya, öğrenmeye ve öğretmeye çalışan, çabalayan Dr. Ülkümen Rodoplu’dan gelen öneriler bizleri yeni yıla ve yeni dünyaya hazırlamayı hedefliyor. Söz, “Sağlık ve umut” diyen “Bay Acil” Rodoplu’da:
“2020 yılının kaderini Kovid-19 belirledi. 20 saniyede sabunlu suyla yok olan virüs, tüm dünyaya yeni bir düzen getirdi. Yeni dünya. Yeni düzen.
SAĞLIK İÇİN ÖNERİLER
* Yavaşlayalım artık. Yaşadığımız her saniyenin, aldığımız her nefesin kıymetini anlamalıyız. Bize hizmete hazır olan vücudumuza teşekkür etmeye başlamalıyız.
* Sevdiklerimiz ile daha fazla zaman geçirdiğimizde daha huzurlu, güvende ve mutlu olduğumuzun farkında mıyız ?
* Yürümeyi ve hareketi sevmeye başlayalım.
KARŞI ÇIKANLAR OLABİLİR
Mühendis ya da mimar değilim. Ancak Büyükşehir’in Konak’ta denizin dibindeki hizmet binası hiç bir zaman içime sinmedi, İzmir’e de yakıştıramadım. Öteden beri Büyükşehir’inkiyle birlikte yandaki Merkez Bankası (Şimdi İletişim Başkanlığı), Vergi Dairesi ve SGK binalarının yıkılmasını, kentin simgesi Konak Meydanı’nın genişletilmesini ve İzmir’in denizle daha da buluşmasını savundum. Alsancak’ta eski TEKEL’in sigara fabrikasının da Büyükşehir’e çok yakışacağını söyledim durdum. Yıkım şimdi yine gündemde... Karşı çıkan uzmanlar da var, elbette saygı duyarım.
KEMERALTI’NA TAŞINSIN
Belediye binasının Kemeraltı ve Konak’tan uzaklaştırılmaması da bir görüş. İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu Başkanı, köşe arkadaşlarımdan sevgili Sıtkı Şükürer de Kemeraltı’nı savundu, Tevfik Paşa Konağı, Albayrak Pasajı, Alga gibi binaları önerdi. Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi de Büyükşehir ve Konak belediyelerinin Kemeraltı’na taşınmasını önerdi, “Belediyeler tarihi çarşıya taşınırsa oraları hem hareketlenir, hem de Kemeraltı’nın UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nden kalıcı statüye kavuşmasına katkı sağlanmış olur” dedi.
BEKLEYİP GÖRECEĞİZ
Şimdi sırada çok önemli bir girişim var: Tülay Aktaş Hastanesi’nde ölümleri en aza indirmek ve çocuklarımızı sağlıklarına kavuşturmak üzere dünyadaki en gelişmiş sağlık merkezleriyle uyumlu olarak, yenilikleri ülkemize taşıyacak ‘Hücresel Tedavi Merkezi...’
TEDAVİDE BAŞARI ORANI ARTACAK
Ege Üniversitesi Kit-Vak Tülay Aktaş Onkoloji Hastanesi’nde her yıl ortalama 50 çocuğa ilik nakli yapılıyor. Tedavilerin başarı oranı yüzde 80 civarındayken, Hücresel Tedavi Merkezi yaşama geçtiğinde, bu oran yüzde 100’e yaklaşacak. Dünyadaki tüm yenilikler yakından izlendiğinden, ilik nakli olan çocukların tedavisiyle ilik veren gönüllülerin sağlığı da daha iyi koşullarda korunacak.
DAHA FAZLA ÇOCUĞA YAŞAM
Yaklaşık 2 milyon liraya mal olacak merkezin protokolü geçen yıl imzalandı. Kit-Vak Başkanı İklil Ulueren ve yöneticilerden dinliyoruz:
“Kök hücre, kemik iliği nakli, çocukluk çağında ölümcül olan, başta lösemi gibi kanserler ve yaşamın mümkün olmadığı birçok doğumsal hastalıkta tek tedavi yöntemidir. Uygulanan tedavinin standartlarını daha da yükseltmek ve dolayısıyla daha fazla çocuğumuzu yaşama kazandırmak Kit-Vak’ın en büyük hedefidir.
HEDEF ULUSLARARASI BELGE
Elleriniz kırılsın!
BAŞLIK sert gelebilir...
Birilerine beddua etmek de adetim değildir. Ama yineliyorum, elleriniz kırılsın! Kimlerin mi? Hemen söyleyeyim... Efendim bizler geçenlerde Filipinler’de okulundan mezun olacak her öğrenciye 10 fidan dikme zorunluluğunu konuşmuştuk. Benzer kampanyaların bizde de gerçekleşebileceğinden söz etmiş, ağacın yok olmaması, yeşilin artırılması gerektiğini vurgulamıştık. “Ağaç Bayramı düzenleyelim, bir günde 81 milyon fidan dikilsin” diyen olmuştu. Bedelli askerlik yapanların da fidan dikmesi önerilmişti.
ORMANLAR ALEV ALEV
Sonra peş peşe, “Ormanlarımız alev alev” haberleri gelmeye başladı. Özellikle hafta sonu Dikili, Buca, Menderes, Gümüldür, Özdere, Seferihisar, Manisa Köprübaşı ve Milas’ta yeşili ateş sardı. Özdere’de alevler yazlıkları, otelleri bile tehdit etti. Ve Dalaman’dan Göcek’e kadar uzanan 350 hektar alana zarar veren yangında bazı evler boşaltıldı, tesellimiz can kaybı olmadı. Yineliyorum, bu yangınlara neden olanlar varsa, elleri kırılsın!
MÜDÜRÜN MANGAL UYARISI
İzmir Orman Bölge Müdürü Mehmet Erol da, Seferihisar’da mangal ateşinden çıkan ve 100 hektar ormanlık alanı kül eden yangından sonra özellikle piknikçileri uyardı. Erol, orman yangınlarının en büyük üç nedeninin sigara izmariti atılması, anız yakmak ve bilinçsiz mangal keyfi olduğunu vurguladı, “Piknik yapmak, herkesin hakkı. Ancak kurallara uyulmalı. Piknik için ayrılmış mesire alanlarını kullanalım. Üç-beş kişinin yaktığı mangal yüzünden milli değerimiz ormanlarımızı harap etmeyelim” dedi.
ÖNLEM SEFERBERLİĞİ GEREK
Erol’a katılmamak mümkün değil. Ancak daha önümüzde uzun sıcak günler, mangal heveslileri, anız yakacaklar ve izmarit atacaklar var. Mutlaka ellerinden geleni yapıyorlardır ama içimde kalmasın, orman müdürlükleri başta olmak üzere polis, jandarma, tüm belediyeler, kamu kuruluşları ormanlar ve yeşil konusunda duyarlı olmalı, olanakları yettiğince bu alanları denetleyip yurttaşları uyarmalı. Çünkü orman ve yeşille birlikte geleceğimiz de yanıyor.
Son söz: Orman, yeşil yakanın, neden olanların elleri kırılsın! (Umarım yanan yerlere değil turistik tesis, tek baraka bile yapılmaz ve yeniden fidanlar dikilir.)
-----
BİR YENİ PROJE
K2 Urla Nefes Alanı’nda
Kalıcı Güncel: Doğa
AÇIK Stüdyo, insan ve doğa ilişkisini sorguladığı yeni projesi Kalıcı Güncel: Doğa’yı, K2 Urla Nefes Alanı’nda sunacak. Yaşama ilişkin hoşnutsuzlukların doğa ile kurulan ilişkideki aksaklıklardan olabileceğini öne süren proje, atölye çalışmaları, performanslar, bir belgesel videodan oluşuyor. Etkinlikler 15 Temmuz – 1 Ağustos arasında gerçekleşecek, İlyas Hayta’nın belgesel filmi eylül ayında gösterilecek.
10 SANATÇIDAN ETKİNLİKLER
Proje kapsamında 2’si Avrupalı 10 sanatçı; 4 farklı performans, 3 farklı atölye çalışması için K2 Urla Nefes Alanı’nda iki hafta konaklayacak. Açık Stüdyo ile işbirliği geçmişe uzanan Serenay Oğuz, Umut Sevgül, Metehan Kayan, Sarp Keskiner tasarım ve performans sergilerken, Aslı Bostancı ve Fatih Gençkal ilk kez konuk olacak. Ayrıca Gaby Koch ve Felix Bürkle, Bahar Nihal Ersözlü, Süha Ertekin de çalışmalarını paylaşacak.
BEDEN-ZİHİN-RUH BÜTÜNLÜĞÜ
Program, 15 Temmuz’da Ersözlü, Gençkal ve Ertekin’in beden, zihin, ruh bütünlüğüne yönelik çalışmasıyla başlıyor. Bütünlüğü sağlayan Tai Chi ile güncel şiir sanatının ele alındığı çalışma, farklı yaş gruplarına açık. Ertekin yetişkinlerle çalışırken, Ersözlü şiirsel bakışla eşlik edecek. Ersözlü, ayrıca Tai Chi şiirlerinden oluşan kitabı Küçük Tao Yolda’yı paylaştığı çocuklarla özel çalışacak. Yogayı eğitmen Gençkal yürütecek.
EKOLOJİK YIKIM SORGULANIYOR
20 Temmuz akşamı, Gaby Koch ile Serenay Oğuz, müzisyen Sarp Keskiner’in eşliğinde doğaçlama performans sergileyecek. Aynı akşam Umut Sevgül ve Metehan Kayan’ın projesi de yer alacak. Ekolojik yıkımı sorgulayan proje 1 Ağustos akşamı da gösterilecek. 31 Temmuz ve 1 Ağustos’ta Aslı Bostancı, bir ses-beden atölyesi yürütecek. Bostancı, 1 Ağustos akşamı solo performans sunacak.
8 YIL SONRA YENİDEN
1 Ağustos akşamı Felix Bürkle, 2011’de bir ormanlık arazinin fırtınada zarar görmesinden sonra insan ve doğa ilişkisini sorguladığı çalışmasını Metehan Kayan, Serenay Oğuz, Umut Sevgül ve Sarp Keskiner ile K2 Urla Nefes Alanı’nda yorumlayacak. Ücretsiz olan tüm etkinliklerle ilgili rezervasyon, ulaşım ve ayrıntılı bilgi için iletişim: acikstudyo@gmail.com (0535) 366 03 41.
-----
BİR ALINTI
Öyle bir ağlasam/ Öyle bir ağlasam ki çocuklar/ Size hiç gözyaşı kalmasa./ Öyle bir aç kalsam/ Öyle bir aç kalsam ki çocuklar/ Size hiç açlık kalmasa./ Öyle bir ölsem/ Öyle bir ölsem ki çocuklar/ Size hiç ölüm kalmasa. (Aziz NESİN)