‘Bilimsel kuraklıkta ısrar’ çok orman kaybettirir

ORMAN yangınlarıyla ilgili iklim bilim uzmanı, Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar’ın görüşlerinden özet sunuyorum bugün:

Haberin Devamı

BU YANGIN MİLATTIR
“Ülkemizde son 18 aydır her türlü doğal afetle yüzleştik. Salgın hastalık, 30 Ekim İzmir depremi, seller, müsilaj ve yaşamakta olduğumuz büyük yangın. Artık Türkiye’de ekosistemle ilgili bir konu açıldığında, ‘Büyük yangından önce, büyük yangından sonra’ denilerek bu yangının bir milat olacağından şüphem yok. Ancak doğal afetlerin felakete dönüşmesinde şüphesiz en büyük pay bizimdir. Doğal afetler bundan sonra da olacak. Felaketlere dönüştürmemeyi öğrenmemiz lazım. Bu yangından da dersler çıkarıp bir daha böyle felaket yaşamamak için hazırlık gerektiğine inanıyorum.
BU SEFERKİ REKORTMEN
Yaşadığımız, Türkiye’nin en büyük orman yangını olmaya adaydır. Son yıllarda yangınlarda orman kaybımızın rekoru, 16 bini yine Manavgat bölgesinde olmak üzere, 29 bin 749 hektarla 2008’de kırılmıştı. Önemli özelliği ise son 30 yılın en kurak yılı olmasıydı. Yüzde 26 eksik yağışla yine çok kurak dönemdeyiz. Kabaca hesaplar, yanan alanın 120 bin hektarlarda olduğunu göstermektedir. En çok orman alanı kaybettiğimiz bu iki yılın ortak özelliği aşırı kurak olmasıdır.
YAKMAZ ZENGİNLEŞTİRİR
Türkiye’nin orman alanları, küresel ısınmanın şiddetlenmesiyle 2003’lü yıllardan günümüze 20.8 milyondan 23 milyon hektarlara çıkmıştır. Bu artış fide dikerek gerçekleştirilemez. İklim bilimini bilmeyen bazı kişiler, bu yangınların nedeni olarak küresel ısınmayı gösterse de, yağış artıran küresel ısınma orman yakmaz, aksine zenginleştirir ve genişletir.
SAÇMA SAPAN BAHANE
Ayrıca küresel ısınma bugün mü başladı, geçen ya da bir önceki yıllarda yok muydu? Küresel ısınma gibi saçma sapan bahanelerin ardına saklanırsak daha çok orman kaybederiz. Yangının küresel ısınmadan çıkması mümkün değildir. Çok kuru sıcak hava nedeni ile yangının daha hızlı yayılması doğaldır. Şu günler yılın en sıcak, yangın potansiyelinin tavan yaptığı günlerdir. Türkiye’de resmi verilere kabaca her yıl ortalama 10 bin hektarı yangında kaybediyoruz. Yangın başına ise 6,2 hektar kaybediyoruz ki mücadelede oldukça başarılı olduğumuzu göstermektedir. Ancak son yangın, istatistikleri değiştirecektir.
NEDEN SERT KANUNLAR YOK
Yangınların büyük çoğunluğu insandan kaynaklanmaktadır. Bir AB projesi nedeni ile 1991’de gittiğim Rusya’da, arazi çalışmalarından önce ormanlık alana girmememiz için çok tembihlendik. Rus meslektaşlarımız, ‘Kesinlikle orman alanına girmeyin’ diye uyarıp bu konuda kanunların çok sert olduğunu anlatmıştı. Biz neden çok sert kanunlar uygulamıyoruz?
NELER YAPMALIYIZ
Teknoloji o kadar gelişti ki sıradan bir bilgisayarla dünyanın her yerindeki yangını tespit edebiliyoruz. Türkiye olarak uydumuz var. Neden ormanlarımızı takip etmiyoruz? Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan tavsiyeler görüyoruz. 2019 Tarım ve Orman Şurası’nda, ‘Orman yangınlarına müdahalede yüksek teknoloji ve yapay zeka kullanılması’ cümlesi yer almaktadır. İHA, drone gibi çok teknolojik hava araçlarımız da olduğuna göre, ormanlara girişi önleyebiliriz, yangınları da ilk anda saptayarak büyümeden söndürebiliriz.
FİDAN TARTIŞMASI
Yanan alanlara hangi tür ağaç dikilmesi, bana göre tartışmaya bile açık olamaz. ‘Küllerinden doğmak’ deyiminin ormanlar için söylendiğine inanırım. Dünyanın her yerinde yangınlardan sonra ormanlar ve ekosistem yeniden eski haline döner. Bu kadar büyük alan için fide bulunamaz ve iş gücü yetmez. Doğaya dokunmazsanız, 2-3 yılda yeniden yeşerip ekosistem kaldığı yerden dengeleri bulacaktır.
DOĞA KALLEŞ DEĞİL
Her küresel afeti felakete dönüştüren bizlerin suçu doğaya, yani küresel ısınmaya atması bilim dışı iddiadır. Doğa kalleş değildir ve arkadan vurmaz. 12 yıl önce seller konusundaki, ‘Yaşadığımız olumsuz olayların nedeni takdiri ilahi değil, takdiri idarilerdir’ sözünü tekrarlamak isterim. Çünkü, küresel ısınmanın suçlandığı selleri de bizler felakete çeviriyoruz.
ÖNLEMLERE YOĞUNLAŞALIM
Pandemi de ilk çıktığında küresel ısınma suçlanmıştı. Tüm bu bahaneleri, ‘Nasıl çıkmış, neden çıkmış, neden çok büyümüş, yanan ağaçların yerine ne dikelim’ gibi tartışmaları bırakalım ve bu tür afetleri felaketlere dönüşmeden nasıl önleriz konularına yoğunlaşalım. Bilimsel kuraklıkta ısrar ettiğimiz sürece daha çok orman alanı kaybederiz.”

Yazarın Tüm Yazıları