“İzmir’in kültürel zenginliği içerisinde Yahudi mirasının korunmasına yönelik olarak İzmir Musevi Cemaati Vakfı’nca hazırlanan ‘İzmir Jewish Heritage Projesi’ başladı. Avrupa Birliği Komisyonu’nun finanse ettiği projeye Kentimiz İzmir Derneği de ortak.
DÜNYADA ÖRNEĞİ YOK
Proje kapsamında 36 ay boyunca İzmir’deki Yahudi kültür mirasının korunması ve gelecek nesillere aktarılmasına yönelik pek çok faaliyet hayata geçirilecek. Proje ile;
* İzmir Tarihi Kent Merkezi Havralar Bölgesi’nde 17’nci yüzyılda yapılmış, ancak metruk haldeki Hevra ve Foresteros sinagoglarının restorasyon projeleri hazırlanacak. Aynı avluya bakan dört havra kompleksinin birer parçası olmaları özelliğiyle bu sinagogların dünyada örneği bulunmuyor.
* Bu sinagoglar kompleksinin Türkiye ve dünyada bir kültür mirası, turizm ve kültürler arası diyalog merkezi olarak tanınması için çalışmalar yapılacak.
COŞKUNUN ADRESİ OLDU
Bir de çok önemli işlevi vardır. 14 Haziran’ların, yani Göztepe’nin kuruluş yıldönümlerinin, simgesidir. Salgın illeti öncesinde taraftar, flama ve meşalelerle bütünleşir onun üstünde. Coşku sahnelenir orada, en güzel fotoğraflar, görüntülerin adresidir. Ve de unutulmaz Hıdrellez kutlamalarının.
SAHİL-KARA BAĞLANTISI
Nereden söz ettiğimi anladınız siz... “Göztepe Köprüsü” diye bilinen, “Göztepe Şehit Kerem Oğuz Erbay Üst Geçidi” konumuz. Göztepe İskelesi’nin kubbesiyle bütünleşmiştir... Yayalara, Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’nın sahiliyle kara tarafının, araç trafiğine takılmadan güvenli geçişini sağlar. Şimdi tramvay durağı da var iki yanında... Gerçi üst geçit yerine, kendilerini araçların arasına atıp karşıya geçmeye çabalayanları da her zaman görürüz.
SÖZ GÜZELYALI MUHTARI’NDA
ÇOK DEĞERLİ BİR NOT ALDIM
Bu yazıdan sonra ünlü spor insanı, gazeteci-yazar, Futbol Federasyonu eski başkanlarından Kemal Ulusu’dan çok değerli bir not aldım:
“Atatürk’ün kütüphanecisinin oğlu olarak ben de bir kitap ve kütüphane sevdalısıyım. Selçuk’tan Emine Bekdemir hanımefendi, hiç tanışmadığımız halde, ‘Atatürk’ün Yanı Başında’ kitabımı okuyup, rahmetli babacığım Nuri Ulusu adına kütüphane oluşturunca dostluğumuz başladı. Açtıkları kütüphanelere, çevremi de devreye sokarak kitaplar yollatmaya başladım ve bu destek gittikçe de büyüyor.”
BEŞ YIL ÖNCE ÇAKILDI KIVILCIM
Ulusu, notunda bu çabaya destek de isteyince, Bekdemir’le iletişim kurdum ve söz onda:
“Çocuklarımızla Okuyoruz Kitap Kulübü, 2016 Ocak ayında çoğunluğu öğretmen olan bir grup anne tarafından, çocukları ile aynı yazarın kitaplarını okuyup, birlikte yazarı ile kitabı konuşma, tartışma atölyeleri düzenleyerek geleceğe güzel anılarla hakim olmak amacıyla kurulmuştur.
AMAÇ İYİ OKUYUCU OLMAKTI
NEFES ALDIRMA İNANCIYLA
“Yemek yapmıyorum, esnafı destekliyorum” diyerek kampanyadan söz etmiş, CHP İlçe Başkanı Çağlayan Bilgen’in görüşlerini iletmiştim:
“Örgüt olarak böyle bir kampanyayla soruna dikkat çektik. Esnafımıza el vererek umut olduk, yaşama sevinci kattık. Çünkü pek çok esnafımız özellikle restoran ve lokantalar, oturarak yemek yasak olduğu için ‘gel al, al götür’ veya telefonla siparişlerle ayakta durmaya çalışıyor. Örgütümüzün başlattığı bu kampanyanın esnafımıza nefes aldıracağına inanıyoruz.”
SİPARİŞLER YÜZDE 40-60 ARTTI
Başkan Bilgen’e, 10 gün olarak planlanan, ancak ilgi görünce 5 gün uzatılan kampanya ile ilgili izlenimini sordum, işte yanıt:
“Kampanya boyunca sosyal medya ve gruplarda paylaşım yapıldı. 15 günde yaklaşık 300 bin kişi ile etkileşim sağlandı. (Güzelbahçe ve çevre ilçeler) Nitekim Güzelbahçe Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Osman Afacan ile yaptığımız görüşmede esnafın memnuniyetini dile getirdi ve kampanya boyunca paket servis siparişlerinde yüzde 40 ile 60 arasında artış olduğunu ifade etti.
ÖNEMLİ ÖLÇÜDE BAŞARILI OLDUK
İNSAN ONURUNA YARAŞSIN
* İnsan onuruna yaraşır çalışma hakkının seyyar esnafa da tanınması. Çalışma yerlerimizi ve koşullarını belirleyelim ki, kent yaşamında hak ettiğimiz yeri alalım.
* Seyyar esnaf olarak kendi odalarımızı, kendi birliklerimizi tüm Türkiye’de kurmak.
* Hurdacısı, atık toplayanı, simitçisi, baloncusu, seyyar manavıyla tüm sokak çalışanlarına sosyal güvence.
* Çocuklar başta olmak üzere, tüm sokak çalışanları için durumlarına uygun eğitim programları.
Cuma akşamından başlıyor. Cumartesi ve pazar günleri sokağa çıkmak yasak. Ancak bakkal, market, çiçekçi gibi yerler 10.00-17.00 arasında açık. Ve de gereksinimi olanların kendilerine en yakın yerlerden alışveriş yapmalarına izin veriliyor. Ancak araç kullanmamak koşuluyla. 65 yaş ve üstü, 20 yaş ve altı ise bu ayrıcalıktan da yararlanamıyor. Buraya kadar her şey güzel. Kural koyulmuş, uymak gerek.
DIŞARI ÇIKAN ÇIKANA
Ama son hafta sonlarında sosyal medyaya düşen görüntülerde, alışveriş bahanesiyle sokağa çıkanların, açık havada olabildiğince kaldığı görülüyor. Sanki, olağan günlerden daha kalabalık gibi bazı gözde yerler. Yarasın, sağlık olsun. Ancak kurallara uyup da evde kalanlar da bozuluyor gibi buna... Gerçi güvenlik güçleri de ellerinden geldiğince, birer alışveriş torbasıyla gezinenleri uyarıyor, evlerine dönmeye çağırıyor, gerektiğinde ceza yazıyor.
BU HAFTA SONU ANLARIZ
Neyse bu tablonun, son haftalardaki bahar havalarından kaynaklandığını varsayalım. Ne yapsın insanlar, güzel hava çağırıyor dışarı. Bakalım bu hafta sonu ne olacak. Malum bugün, yarın ısı düşecek yağış bekleniyor. Bakalım yine dışarı akın olacak mı? Olmazsa anlayacağız meseleyi: İnsanları o güzel havalar bozuyor. Hava biraz mevsim normaline dönünce sorun kalmıyor. İyi hafta sonları...
-----
BİRİ UMUTLU BİRİ MUTLU
Nüfus arttı, ama
BİR DOKUN BİN AH İŞİT
Afetten büyük zarar görenlerden birisi de, yıllardır birlikte çalıştığımız gazeteci İbrahim Irmak’tı. Arkadaşım Irmak’ın Haber Hürriyeti Gazetesi’nin ofisi ve deposu da aşırı yağmurdan payını almıştı. Fotoğraflarını görünce aradım hemen, “Geçmiş olsun ibo’m” dedim. Sesi titriyordu, “Bir dokun, bin ah işit” kıvamında anlattı:
HER ŞEYİMİZ YÜZÜYORDU
“Şiddetli yağmurla gelen sular, sel olup bizi de vurdu. Karabağlar Üçkuyular’daki 9 Sokak’tan inen sular, 11/2 Sokak’taki Hayal Apartmanı’nın istinat duvarını yıktı. www.haberhurriyeti.com Gazetesi’nin ofisi ve kitap deposunun bulunduğu zemin kata su doldu. Depo ve ofisimizdeki 7 bine yakın kitap, dergi, gazete, dosyalarımız, bilgisayarlardan televizyona kadar tüm elektronik eşyamız bele kadar yükselen suların altında kaldı.
DÜN-BUGÜN-YARIN VAZGEÇİLMEZ
CHP Bursa Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Orhan Sarıbal’dan, “CHP Genel Merkezi İzmir Tarımı’nı Sevdi mi” başlıklı yazıyı okuduğunu bildiren bir ileti aldım: “Duyarlılığınız, tarıma verdiğiniz önem için teşekkür ederim. Öncelikle, bildiğiniz gibi pandemi ile gıdanın ve buna bağlı olarak da tarımın önemi bir kez daha ortaya çıktı. CHP olarak bizim için ise tarım dün de önemliydi, bugün de, yarın da önemli, stratejik ve vazgeçilmez bir sektör.
BELEDİYELERİMİZ DESTEK VERİYOR
İzmir Büyükşehir Belediyemizin Sayın Aziz Kocaoğlu ile başlayan, şimdi de Sayın Tunç Soyer ile devam eden tarım sektörüne yönelik çalışmaları takip ediyor ve gereken katkıyı sunmaya çalışıyoruz. Amacımız, küçük aile çiftçiliğini kooperatifçilik üzerinden destekleyerek, insanlarımızın sağlıklı gıdaya ulaşmasını sağlamaktır. İzmir Büyükşehir gibi diğer belediyelerimiz de tarıma gereken önemi vermekte ve birbirlerine destek vermektedirler.
GENEL BAŞKANIN ÖZEL İLGİ ALANI
Tarım, Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun da özel ilgi alanlarından biri olup, belediyelerimizin çalışmalarını yakından takip etmektedir. Tarım sektörüne verilecek her türlü destek, çiftçimize, dolaylı olarak da ülkemize verilen destektir. CHP olarak çiftçimizin alın terinin karşılığını alması için mücadele ettik ve ediyoruz. Bu bağlamda da başta İzmir Büyükşehir Belediyemiz olmak üzere çiftçimize destek olan bütün belediyelerimizin yanında olduğumuzu bilmenizi isterim.”
AKILLARA 30 EKİM GELDİ
Sarsıntılar, doğal olarak İzmir’de hemen herkesin aklına 30 Ekim’de yıkımlara neden olan ve 118 can alan deprem geldi. Bir kez daha asla yaşanmasını istemediğim, ancak kolay kolay da unutamadığım o depremi düşündüm ben de, “Şükür bu kez ucuz atlattık” dedim. Ama bu rahatlığım çok da uzun sürmedi. Çünkü uzmanlar, pazartesi sabahki depremleri yorumlamaya başladı. Onlardan birisi de, yorumuna güvenilen ve ne diyeceği merakla beklenen Prof. Dr. Ahmet Ercan’dı, özetleyeyim:
KORKUTMAK İSTEMİYOR DA
“Deprem fırtınası gibi bir olay var. Bu hiç iyiye işaret değil” demiş ve sürdürmüş: “5.1’lik depremin artçısı 4.8 olmaz. Oradaki gerginlik boşalımı sürecek demektir. Şu anda deprem fırtınası gibi bir olay var. Bu hiç iyiye işaret değil... Ben İzmirlileri korkutmak istemiyorum ama uyarmak istiyorum. Havalar güzel, İzmirliler yazlıklarına gitsinler. Karaburun’da bir yıkım olmasını falan beklemiyorum. Yıkım gücü 5.1’lik depremin şiddeti, Karaburun’da 3’tür. Oraları çok sağlam...”
YAPACAK BİR ŞEY DE YOK
NEFES OLACAĞINA İNANIYORUZ
İlçe Başkanı Çağlayan Bilgen, farkındalık yaratıp sorunu gündemde tutmayı ve esnafa destek olmayı amaçladıklarını vurgulamış:
“Ekonomik durumu iyi olan vatandaşlarımız, zaten esnafa yemek siparişi veriyor. Örgüt olarak böyle bir kampanyayla soruna dikkat çektik. Esnafımıza el vererek, umut olduk, yaşama sevinci kattık. Çünkü pek çok esnafımız özellikle restoran ve lokantalar, oturarak yemek yasak olduğu için ‘gel al, al götür’ veya telefonla siparişlerle ayakta durmaya çalışıyor. Örgütümüzün başlattığı bu kampanyanın esnafımıza nefes aldıracağına inanıyoruz.”
GİRİŞİM ÖRNEK ALINABİLİR
Gazeteci Çağlayan Bilgen, medyada yer alan kampanyanın esnafa katkısını daha sonra açıklar belki. Bu kampanyanın kapsamı için eskilerin deyimiyle, “Deryada bir maşrapa su” denilebilir. Yani: “Denizde bir bardak su.” Genele bakıldığında önemsemeyenler de olabilir. Ama bir kıvılcımdan da kimseye zarar gelmez. Dileyen örnek alıp geliştirebilir. Elbette herkes yemek siparişi veremeyebilir. Ancak olanağı olanlar için de bir dayanışma yoludur.
SERTEL: KIRSAL KALKINMA İÇİN
CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, İzmir modelini AK Parti’li belediyelerin de uygulamaya başlaması gerektiğini savundu: “Bu model Türkiye’ye örnek olmalı. Yerelde AKP’li belediyeler de kendi bölgelerindeki çiftçiyi desteklemeli. Kırsal kalkınma ancak bu şekilde olur. Köyden kente göç de bu şekilde önlenir. Türkiye’deki tüm belediyeler tarıma destek versin.”
PARTİ POLİTİKASI OLUR MU
Sertel’in bu çağrısına AK Parti’den yanıt gelir mi, gelmez mi, bilemem elbette. Gerçi modelle ilgili bazı eleştiriler ile getirildi. Ben de kafama takılan bazı soruları da paylaşmak isterim:
“CHP Genel Merkezi, İzmir Tarımı modelini benimsemiş midir? Bu model bir parti politikası haline getirilecek midir? Bu modelle ilgili olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden ayrıntılı rapor, bilgi gibi çalışma istenmiş midir? Sonuç olarak CHP’nin genel yönetiminin, ‘Başka bir tarım mümkün’ ilkesiyle şekillenen İzmir’in bu modeline yaklaşımı nedir? Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, herhangi bir yorumda bulunmuş mudur?”
Dedim ya, ben her kesimi mutlu edecek tarım modelinin başarılı olmasını isterim... Bu sorular sadece kafama takılıverdi. Herkese kolay gelsin!
-----
ÖNEMİNİ HERKES ANLADI
Yetkili ağızlar da konunun önemini vurguladı... Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “Koronavirüs ile tarımın ne kadar önemli olduğunu sadece bizler değil, diğer ülkeler de anlamış durumda. Hatta bizim ihracatımızda artı veren tek ihracat kalemi tarımdır. Bu açıdan gelecekte tarıma daha çok önem vermemiz gerekir” demiş.
ÜRETİM DÜŞÜK FİYAT YÜKSEK
Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, tarımın en önemli sektörlerin başında geldiğini vurgulamış ve bir tablo çizmiş:
“Tarımsal üretimde çok belirgin bir istikrarsızlık söz konusudur. Tarım ürünleri fiyatları oldukça yüksek oranda dalgalanmaktadır. Önemli miktarda tarım arazisinin işlenmediği ve kullanılmadığı görülmektedir. Bu gelişmeler tarımsal üretimin düşük kalmasına, tarım ürünleri fiyatlarında yüksek artışlara neden olmaktadır.”
SÖZLEŞMELİ MODEL ÖNERİSİ
TEST SONUÇLARI OLUMLU GİBİ
“Ege Üniversitesi’nde her gün yapılan Kovid-19 PCR testlerinde eylül ayında görmeye başladığımız yüzde 37 gibi pozitiflik, kısıtlamalar sonrasında aralık ayı ortasında yüzde 20’lere, ocak ayı başında yüzde 14’lere, 18 Ocak 2021 itibariyle de yüzde 4 civarına geriledi. Aşılama ile taviz vermeden MASKE, MESAFE ve HİJYEN tedbirlerine devam edersek, güzel günler uzak değil.”
Nasıl, insanın en azından biraz rahatlayıp gülümsemesi geliyor değil mi? Daha da güzel gelişmeler duymayı diliyorum...
-----
BİR ÇAĞRI
‘Mekanlara HES
“Engelli bireyler, birçok insanın varlığına alıştığı ve kolaylıkla ulaşabildiği sağlık, eğitim, istihdam, ulaşım ve bilgi edinme gibi hizmetlere erişimde bariyerlerle karşılaşmaktadırlar. Bu nedenle de onların toplum ve devlet tarafından desteklenmeye ihtiyaçları vardır.
DESTEK ALMALARI ŞART
Araştırmalar, dünyanın her yerinde engellilerin çok büyük çoğunluğunun toplumun yoksul kesiminden oluştuğunu ve yoksulluk içinde yaşadıklarını göstermektedir. Ülkemizde de engelli vatandaşlarımızın büyük kesimi açlık sınırının altında yaşamaktadır. Temel insani ihtiyaçlarını gideremeyen bireylerin engelden kaynaklanan bakımının yanı sıra sağlık ve sosyal sorunlarının üstesinden gelmesi de zordur. Bu da engelli bireyin kendisinin ve ailesinin giderlerini karşılamada destek alması gerçeğini ortaya koymaktadır.”
AKÜLÜ ARABA OLABİLİR
Kılıç, “Karayolları Trafik Kanunu’na göre taşıt yolu üzerinde aracını park eden kişi 132 lira ceza ödemektedir. Ancak aracını engelli yerine park ettiği zaman bu ceza ikiye katlanarak 264 lira olmaktadır” demiş. Kılıç, yasa önerisiyle, bu özel yerlere araç park edenlerin ödedikleri cezalardan elde edilecek gelirin engellilerin başta akülü araba olmak üzere benzeri ihtiyaçları için kullanılmasının amaçlandığını bildirmiş.
Bu öneri TBMM’de kabul edilip yasalaşırsa engellilere bir kaynak yaratılmış ve de o cezalar yerini bulmuş olur sanki... (264 liralık ceza artmış da olabilir)
-----
“Su, yaşamın temelini oluşturduğu için tarih boyunca ülkelerin ve kentlerin ileriye dönük politikalarında birinci faktör olmuştur. Su, tarım ve balıkçılık gibi yaşamın temel faktörlerinin kontrolü, enerji için vazgeçilmez olması, yaşam açısından sürekli ve detaylı çalışılması gereken en önemli bilim dallarından biri haline gelmiştir.
SIKINTILAR BEKLENİYOR
Su ile başlayan bir sıkıntı, zincirleme olarak diğer alanlarda da kendini gösterecektir. 2020’li yıllardan sonra öngörülen ciddi boyutlardaki ‘mini soğuma’ dönemine girilmesi sonucunda oluşacak kuraklık nedeniyle su açısından büyük sıkıntılar beklenmektedir. Bu durumda ülkelerin yerüstü ve yeraltı su kaynaklarının, stratejik önemi olacaktır.
CANIMIZI ÇOK ACITIYOR
İklimler ya küresel ısınmada (yağmur çağı) ya da soğumada (kuraklık çağı) olur. Yani iklim krizi değil, iklimlerin neden olduğu krizler vardır. Son 20 yılda 2008, 2013 ve 2017 dışında yağışlar ortalamaların üzerindeydi. Ancak her kuraklık, artık canımızı daha çok acıtıyor. Çünkü nüfusumuz patladı ve suyla planlarımız, kanunlar çok yetersiz kaldı.
YANLIŞ YERLEŞİM
“Serbest şehir İzmir, Türkiye’yi her alanda yükseğe taşır. Özel idari statüyle vergi yükünün, ticaret kısıtlamalarının, bürokratik kontrolün kaldırılması yahut çok hafif tutulması, ihracata dönük faaliyeti geliştirmeye uygun koşullar yaratabilir. İzmir’in ‘Serbest Şehir’ olması, Türkiye ekonomisinin de çıkış yolu...”
Çok önemli konuyla ilgili görüşlerden özetler:
JAK ESKİNAZİ
(EGE İHRACATÇI BİRLİKLERİ KOORDİNATÖR BAŞKANI)
Özellikle bizim bölgede ne var ne yok? Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Aşı Bilimi Derneği Başkanı Prof. Dr. Adnan Yüksel Gürüz’e sordum. Bana ilettiği nottan, Türkiye’de Ege, Selçuk, Erciyes, Mehmet Ali Aydınlar, Ankara, Boğaziçi, Bezmialem Vakıf, Ortadoğu Teknik üniversiteleri, Koçak Farma firması, İzmir Biomedikal ve Genom Merkezi’nde Kovid—19’a karşı aşı çalışmalarının sürdüğünü çıkardım.
KLİNİK AŞAMA YAKINDA
Gürüz’den çalışmaların hangi aşamada olduğunu da öğrendim: “Ege Üniversitesi olarak Kovid-19’a karşı hızlı DNA aşısı geliştirmek üzere onaylanan proje takımının bir üyesi olarak, preklinik aşamanın önemli kısmını tamamladık. İmmünojenik epitopları içeren parçalara karşı 4 farklı aşı modeli geliştirdik. Hayvan deneylerini tamamladık, iyi antikor yanıtlar aldık. Bu aşamada, aşılarımızın içinde herhangi bir toksik kalıntı var mı, onu araştırıyoruz. Bu aşama sonrası iyi üretim uygulamaları kısmına başlayacağız. Bahar başında klinik aşamaya geçmeyi planlıyoruz.”
RİSKLİ YAN ETKİSİ YOK
Gürüz’e aşıyla ilgili genel ve Çin’den gelenle ilgili görüşlerini de sordum, işte yanıtlar: “Sinovac firmasının CoronoVac (PiCoVacc), Çinlilerin çok iyi bildikleri üretim teknolojisi ile hazırlanmış inaktif virüs aşısıdır. Çin hükümeti erken kullanım izni vererek FAZ 3 sonuçlarını beklemeden 100 binlerce vatandaşına risk gruplarına göre uygulamaya başladı. Türkiye’de 7 bin civarında gönüllüye FAZ 3 kapsamında aşılama yapıldı. Çin’le bizim verilerimiz yan etki açısından çok uyumlu görünüyor. Ağır, hayati riske sokan yan etki yok. Aşı yerinde ağrı (yüzde 2,94), yorgunluk (yüzde 1,44), ateş (yüzde 0,27) en sık rastlanan şikayetler.
YÜZDE 50 KORUSA BİLE
BORÇLAR SİLİNEBİLİR
Bayraktaroğlu, özellikle elektrik, su ödemeleri, sigorta primleri ve çalışanların ücretleri konusunda işletmelere daha çok destek gerektiğine dikkat çekti: “Kiracılar için durum çok daha zor. Maliyetler, borçlar çığ gibi büyüyor, işletmeler iflas bayrağını çekmemek için direniyor. Önümüzdeki yaz için yurt dışından yüksek talep beklemiyoruz. 2020 yılında oluşan, turizmcilerin devlete olan vergi ve SGK primi gibi borçların bir kereye mahsus silinmesi elimizi rahatlatacak. Bu yapılamıyorsa bile en azından dayanabilmeleri için turizmin paydaşlarına sıfır faizli ve daha uzun vadeli kredi desteği sağlanmalı, krediye ulaşmak da kolay olmalı.”
UMUTLUYUZ AMA
Her şeye rağmen turizmciler olarak yeni yıla umutla baktıklarını belirten Bayraktaroğlu, “Bu umudun yeşerebilmesi için gereken destekler sağlanmalı. Bizler de salgın sonrası dönem için hazırlıklı olmalı, Türkiye’yi tanıtmaya devam etmeli, kalite, hijyen ve dijitalleşmeye önem vermeliyiz” dedi.
Alaçatılı turizmcilerin istek ve önerileri böyle. Tüm işkollarındakiler gibi, onlar da soluklanmak istiyor. Dilerim, bir formül bulunur, turizmciler de biraz rahatlar.
-----
Peki 2021’in iyilik, güzellik, sağlık, mutluluk getireceğinden emin miyiz? 2019’la vedalaşırken de 2020’de salgın, orman yangınları, depremler, toplu şehit haberleri, kadın cinayetlerinde artış getireceğini elbette bilmiyorduk. Ve özellikle salgın, tüm dünya gibi hepimizi vurdu, kabusumuz oldu... (Olmayı da sürdürüyor...)
SALGIN BELASINI UNUTMA
Bu salgın belasını, “Aman 2020’yi atlattık” düşüncesiyle asla hafife almamak gerek. Unutmayalım, ortalama olarak 5-6 dakikada bir can yitiriyoruz. 9 ayda hemen her gün ortalama bir sağlık çalışanıyla vedalaştık. Ve kişisel olarak yapabileceklerimiz çok da abartılı değil. Maske takacağız, zorunlu uzaklığa dikkat edeceğiz, sık sık elimizi, ağzımızı, burnumuzu sabunla yıkayacağız. Hep yinelerim: “Üç M’ye dikkat! Maske, Mesafe, Musluk...” Uymayanlara ne yapılıyor, para cezası veriliyor.
KAMU CEZALARI MI VERİLSE
Zaman zaman sokağa çıkmak yasak. Hele maskesiz asla! Mazeretsiz, izinsiz çıkanlara yine para cezası. Yılbaşı gecesi yasak olmasına karşın parti, özel eğlence yapan var mıydı, yakalandılar mı, ne uygulandı, tam bilemiyorum. Bu yasaklara; toplumla kafa bulurcasına karşı gelenlere, farklı cezalar mı verilse? Örneğin korona hastalarının yoğun bakım servislerinde temizlik mi yapsalar? O hastaları yakından mı görseler? Neyse canım, benimki hep o kendini bilmezlere kızgınlıktan.
Bu yıl belleklerde pek de iyi anılmayacak. Salgın belası, orman yangınları, son olarak 30 Ekim depremi, ilk akla gelen tatsızlıklar. Hayat kurtarmayı, hayatta kalmayı, hayata tutunmayı anlamaya, öğrenmeye ve öğretmeye çalışan, çabalayan Dr. Ülkümen Rodoplu’dan gelen öneriler bizleri yeni yıla ve yeni dünyaya hazırlamayı hedefliyor. Söz, “Sağlık ve umut” diyen “Bay Acil” Rodoplu’da:
“2020 yılının kaderini Kovid-19 belirledi. 20 saniyede sabunlu suyla yok olan virüs, tüm dünyaya yeni bir düzen getirdi. Yeni dünya. Yeni düzen.
SAĞLIK İÇİN ÖNERİLER
* Yavaşlayalım artık. Yaşadığımız her saniyenin, aldığımız her nefesin kıymetini anlamalıyız. Bize hizmete hazır olan vücudumuza teşekkür etmeye başlamalıyız.
* Sevdiklerimiz ile daha fazla zaman geçirdiğimizde daha huzurlu, güvende ve mutlu olduğumuzun farkında mıyız ?
* Yürümeyi ve hareketi sevmeye başlayalım.
Alkollü içki fiyatları için çalışma gerek
VERGİ düzenlemeleriyle alkollü içkilere yine zam geldi.
Kısaca, “Rakı, bira zammı” diyorum... Nitekim bu tür içki fiyatları öyle arttı ki, “Rakı veya içki sizden, meze, yiyecek bizden” diyen restoran sayısı giderek artıyor. Bu işletmeciler de içki fiyatlarının artmasından yakınıyor. Haaa bir de işin şarap kısmı var. Şarap üreticileri de vergilerin artırılması yüzünden özellikle ihracatta rekabet edemediklerinden yakınıyor.
AK PARTİLİ YAKINMASI
Bir hesaplamaya göre bundan önce 142.50 liralık 70’lik rakının, (76.10 lira ÖTV, 21.60 lira KDV) toplam 97.70 lirası vergiymiş... Şimdi fiyat 152.50 lira olmuş. Diyecek şey yok, nitekim bakkal ve marketlerde içki satışının düştüğü söylenip durur. Nereden mi aklıma geldi rakı, bira, şaraptan söz etmek. Sosyal medyada bir haber gördüm... AK Parti’yi İzmir Büyükşehir ve Konak belediye meclislerinde temsil eden bir dernek başkanı da içki fiyatlarından yakınmış.
SORUNLARN İLETİLMİYOR
Kordon İşadamları Derneği Başkanı Ömür Şanlı, son zamdan önce, Sonsöz TV’de Aslı Eren’in sorularını yanıtlarken alkollü içki fiyatının esnafı zorda bıraktığını vurgulayıp eklemiş: “Vergilendirme sistemlerindeki sorunların danışmanları tarafından cumhurbaşkanına iletildiğini düşünmüyorum. Alkollü içeceklerdeki fiyatlandırma konusunda çalışma gerek. İnsanlar kaçak, merdivenaltı alkollü içeceklere yöneliyor. Milletvekillerimizin yardımıyla sorunun çözüleceğini düşünüyorum.”
Demek ki Kordon’daki işletmeciler de bu konuda dertli. Dilerim, esnafın sorununu ileten Şanlı’nın dilediği gibi bir çözüm bulunur. Kolay gelsin!
BİR ALIŞKANLIK SORUSU
100 gün hedefleriyle
yapılanlar açıklanacak mı
GENELDE adettendir ya. Belediye başkanları seçildikten sonraki ilk 100 günde yapacaklarını açıklar önce. Sonra da aynı sürede yapılanları. Merak ediyorum, İzmir ve Ege’deki başkanlar bu adete uyacak mı? Elbette böyle bir zorunluluk yok ama, merak edilir sanki. Başkanlar şöyle 100 günde yapılanları kısa, madde madde açıklasa da vatandaş görüp anlama fırsatı bulsa.
BİR ÖNEMLİ BİLGİ DEMETİ
Tatilde ilkyardım
HERKES İçin Acil Sağlık Derneği Başkanı Dr. Ülkümen Rodoplu’dan çok yararlı bilgiler: Yaz geldi. Havalar ısındı. Tatilin de başlamasıyla birlikte bazı hastalıklar ve kazaların artacağını biliyoruz. En sık görülenlere göz atalım: Suda boğulma, düşme ve travmalar, yaralanmalar, kanama, hayvan dostlarımızın ısırması, arı sokması, sıcak çarpması. Hepsinde ambulans gelene kadar yapılması gereken ilkyardım uygulamaları, yaşam kurtarıcıdır. Gelin, ilkyardım uygulamalarına bakalım:
BOĞULMADA SANİYE ÖNEMLİ
* Boğulan bir kişi gördüğünüzde hemen yardım çağırın, 112 Ambulansı arayın.
* Sudan insan çıkarma eğitiminiz yoksa, çok iyi yüzme bilseniz bile kurtarmak için suya atlamayın. Can simidi, halat, kürek, dal parçası uzatarak kişiyi kurtarmaya çalışın. Su boyu aşmıyor, yardımcı olabilecek kişiler varsa boğulan kişiye doğru, insan zinciri oluşturmaya çalışın.
* Kişiyi sudan çıkarın. Bilincini kontrol edin. Gerekliyse temel yaşam desteğine başlayın. Nefes alıp vermiyorsa, göğüs masajına başlayın.
KANAMAYI DURDURMAK
* Kanayan yere temiz bir bez koyup bastırın, eşarp, havlu veya kravat yardımıyla bandaj yapın. Pıhtıları sakın kaldırmayın! Kanayan yarada yabancı cisim varsa (bıçak, tahta parçası vb.) çıkarmayın. Kırık kemik uçları gözüküyorsa içeri ittirmeyin. Kanama durmuyorsa ana damar geçen yere yumruk veya parmakla basınç yapın. Yine de durmuyorsa sargı yapın.
KIRIK, ÇIKIK, BURKULMALAR
* Kırıkta şüphelendiğiniz bölgeyi hareketsiz hale getirin. Kırık bölgenin altına veya her iki yanına sert destek yerleştirin. Kolda bir kırık şüphesi varsa, dergi, harita metod defteri veya gazeteyi rulo yapıp o bölgeyi hareketsiz hale getirebilirsiniz.
DOSTLARIMIZ ISIRDIĞINDA
* Isırıklarda yarayı en az 5 dakika sabunlu suyla yıkayıp durulamak gerekir. Her ısırık acildir, ilkyardım sonrasında zaman yitirmeden acil servise başvurulmalıdır.
* Arı sokmalarında iğneyi bir cımbızla çıkarın. Sokma yerini bol soğuk suyla yıkayın.
SICAK ÇARPMASINA DİKKAT
* Hastayı sıcak ortamdan uzaklaştırın, yatırarak/ oturtarak dinlendirin. Fazla giysilerini çıkarın. Uzanmasını sağlayın. Bilinci yerinde değilse kesinlikle ağzından sıvı vermeyin. 30 dakikada iyileşme görülmezse, bilinci bulanıklaşıp vücut ısısı düşmezse, hemen hastaneye ulaştırın.
SON SÖZ: Herkes İçin Acil Sağlık Derneği’nin (HİASD) ‘Acil Komşum’ eğitimlerinde ilkyardım öğrenebilirsiniz.
SÖZ SİZİN
BİR DUYURU BİR UYARI
Bornova ilginizi bekliyor
BİR ALINTI
Barış Kaşıkçı’dan: “Cehennemin dibindeyim dese, yanına gidecek kadar sevdik bazılarını.” “Bırak şimdi yanaklarımı, dudaklarımı... Gücün yeterse yüreğimden öp beni...” (Küçük İskender)