Merhamete asıl muhtaç olanlar

Ne güzeldir “merhamet sahibi” olmak. Ama tepeden bakıp acımakla, merhamet arasında ince bir çizgi var.

Haberin Devamı

İslamiyet’in en temel kavramlarındandır, merhamet. Allah’ın rahmeti, “yarattığı bütün varlıklara ayırmadan merhamet eden, maddi-manevi nimet veren” anlamındadır. Örneğin dilimizde yağmura “rahmet yağıyor” denmesinin ardında bu anlam yatar. Kuran besmeleyle, yani “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı” ile başlar. “Rahman, rahmet ve merhamet” kelimelerinin hepsi aynı kökten gelir ve Kuran’da yüzlerce defa geçer. Hatta “Rahman”, Allah ile eş anlamlı sayılır: “İster Allah deyin, ister Rahman deyin (İsra, 110)”. “Rahmet Peygamberi” de Kuran’da merhametli olduğu için övülür.

Merhamete asıl muhtaç olanlar

DUYGU BİRLİĞİ

“Rahmet” Yaradan için, “merhamet” ise genellikle insanların diğer varlıklara davranışını anlatmak için kullanılır. Merhamet, “başkalarıyla duygu birliği kurup, onlara yardımcı olma isteği” anlamına geliyor. Dilimizde en bilinen karşılığıysa, “acımak”; yani “birinin acılarını yüreğinde hissedip, yardım hissiyle dolmak”.

*

Haberin Devamı

İster merhamet deyin, ister acımak... Bu duygu, “insanı insan yapan” en temel değerlerden biri. Ne de olsa merhametle muamele, bu dünyada zayıfın, fakirlerin, küçüklerin, yaşlıların, engellilerin, hastaların, mültecilerin, zulüm görenlerin... Kısacası duygusal veya maddi sıkıntı çeken herkesin ihtiyacıdır. İnsanlık, merhamet olmadığında insanlıktan çıkar.

*

Maalesef tarih boyunca, “insanlığın insanlıktan çıktığı” dönemler yaşandığını hepimiz biliyoruz. Merhametsizlik, adeta bulaşıcı bir hastalık gibidir. Bu yıkıcı hastalık karşısında insanlık, Hz. Peygamber’in ifadesiyle “bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir beden” gibi olmalıdır. Yani hem duyarlı davranmalı, hem de iyileşmek için hızla harekete geçmeli. “Acımak” tek başına yetmiyor; acılı insanlara, mahlukata yardımcı olmak gerekiyor.

ACIMA, SEV

Elbette birine “acımak” için öncelikle ortada bir “acılı bir durum” olması gerekir. Oysa “merhamet” içinde sadece acıyı değil, empatiyi (duygudaşlık), sevgi ve şefkat göstermeyi de içeriyor. Nitekim Hz. Peygamber’in küçük torunlarına sevgiyle sarılıp öptüğünü gören bir bedevi, bunu garipseyerek “biz çocuklarımızı öpmeyiz” der. Bu “ağır abi”nin Peygamber’den aldığı cevap, merhametin aynı zamanda sevgi göstermek olduğunu anlatır: “Allah, senin kalbinden merhameti çekip almışsa, ben senin için ne yapabilirim ki!” Hiç şüphesiz, Hz. Peygamber “reyhanım” dediği torunlarına acımıyor, ama onları çok seviyordu. Tabii ki sevgi ve merhamet, onları dışarıya yansıtmadığımız sürece sadece bir duygudan ibaret.

Haberin Devamı

ACINACAK HALE DÜŞMEK

Ne var ki böylesine yücelttiğimiz acıma duygusunun tehlikeli bir sınırı var: Kendimizi anlayış ve destek bekleyen insanlardan üstün zannedip, kibre kapılmak. Kendini “lütfeden, bahşeden” biri gibi görmenin sonu, kendini beğenmiş Firavun’a veya Nemrut’a dönüşmek değil mi? Sahip olduğumuz avantajları, ebediyen bizim sanıp, günün birinde dezavantajlı kişilerin “halleriyle hallenebileceğimizi” gözden kaçırmak, ne büyük bir gaflet. Kaldı ki, pek çok kişinin azimle çalışarak “dezavantajını”, “üstünlüğe” çevirdiğini de unutmayalım.

*

“Acınacak halde” olmak, esasen engelli, fakir veya mazlum olmak değil... Kendini herkesten büyük görüp, merhametin özünü kaçırmak demek. Belki de bu dünyada en fazla acınacak halde olanlar, kendini Kaf Dağı’nda görenlerle merhamet yoksunlarıdır.

Haberin Devamı

MERHAMET VE ORUÇ 

“Türkistan’dan Şam kapısına kadar birinin parmağına bir diken batarsa, o diken benim parmağıma batmıştır. Aynı şekilde (...) eğer bir kalpte hüzün olsa, o kalp benim kalbimdir.” Bu sözlerin sahibi 11.yüzyıl başlarında yaşamış olan Ebü’l-Hasen el-Harakānî. Elbette hiç ayrım gözetmeden, tüm mahlukatı böylesine koşulsuz bir merhametle sevmek, ancak manevi gelişimle mümkündür. Bu doğrultuda “rahmet ayı” ramazanda tutulan oruç, aç kalanların, mazlumların halleriyle hallenip gönlü yumuşatmak için çok kıymetli görülmüştür. Hoca Ahmet Yesevî şöyle der: “Tövbe kılan âşıklara nuru erer; gece gündüz oruçlu olsa, gönlü parlar”.

BİR AYET

İster Allah deyin, ister Rahman deyin, hangisini derseniz deyin, en güzel isimler O’nundur. (İsra, 110)

BİR HADİS

Haberin Devamı

İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez. (Buhârî, Tevhîd, 2)

ESMA-İ HÜSNA
Er-Rahman

Yarattığı bütün varlıklara ayırmadan merhamet eden, nimet veren

Yazarın Tüm Yazıları