Mustafa Bahçeci

'Yapay zeka' üreme tıbbına yön veriyor! Yapay zekanın tüp bebek tedavisindeki rolü

2 Ocak 2024
Dijital yaşamın her alanında etkin şekilde kullanılan yapay zeka teknolojisi üreme tıbbına da yön vererek çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin yüzünü güldürmeye devam ediyor. Uyguladığımız tüp bebek tedavilerine geçtiğimiz yıllarda dahil ettiğimiz yapay zeka şimdi de Akıllı Sperm teknolojisi sayesinde dölleme ve kaliteli embriyo oluşturma şansı en yüksek spermin seçilmesini sağlıyor.

Yapay zeka teknolojisi insan gözünün bile algılmakta yetersiz kaldığı sperm hareketlerini veri tabanına kaydedilmiş milyonlarca spermle karşılaştırır ve en kaliteli spermleri anında işaretleyerek embriyoloğa bildirir. Böylece hareketliliği ve hızı en iyi olan sperm seçilerek kaliteli embriyolar elde edilir. Bu teknoloji sayesinde de gebelik şansı artmaktadır. Bu doğrultuda modern yaşamın her alanında etkisini gösteren yapay zekanın tüp bebek tedavisindeki rolünün günden güne büyüdüğünü ve yapay zeka teknolojisi sayesinde doğan bebeklerin sayısının her geçen yıl artış gösterdiğini söylemek mümkündür.

YAPAY ZEKA, AKILLI SPERM TEKNOLOJİSİ İLE ERKEK KISIRLIĞINA SAVAŞ AÇIYOR

Dünya ile birlikte ülkemizde de hızla dijital verileşmeye doğru ilerlemekteyiz. Elimizdeki verileri yazılımlarla birleştirerek daha doğru sonuçlara ulaşmaya çalışmaktayız. Sağlık, savunma sanayi, ilaç keşfi, eğitim, pazarlama, otomotiv gibi pek çok alanda kullanılan yapay zeka ürünleri son birkaç yıldır tüp bebek laboratuvarlarında da yerini alarak baş döndürücü sonuçlar ortaya koymaya başlamıştır. Birkaç yıl önce tedavi protokolümüze dahil ettiğimiz ve bu sayede çok sayıda çiftin hayalini kurdukları bebeklerine kavuşmalarını sağlayan yapay zeka teknolojisi şimdi de erkek kaynaklı yaşanan kısırlık problemine karşı savaş açacak nitelikte yenilikler sunuyor. Dünyadaki tüp bebek merkezlerinde uygulanan ve Türkiye’de de çok kısa bir süre önce hizmete sunulan Akıllı Sperm teknolojisi, mikroenjeksiyon işlemi sırasında dölleme ve kaliteli embriyo oluşturma şansı en yüksek spermin yapay zekâ kullanılarak seçilmesini sağlamaktadır. Gerçek zamanlı ve mili-saniye düzeyindeki bu değerlendirme; hareketliliği ve hızı en iyi olan spermi insan gözünün yeteneklerini aşarak anında tespit ederek mikroenjeksiyon işlemi sırasında yumurtaya en doğru spermin verilmesine yardımcı olmaktadır.

BAŞARILI SONUCA ULAŞABİLMEK İÇİN YAPAY ZEKA TEKNOLOJİSİNDEN FAYDALANMAK BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR

Tüp bebek tedavisi kişiye özel yaklaşım gerektiren bir tedavi olduğu için en doğru analizi yapabilmek, en doğru tanıyı koyabilmek ve sonucunda başarıya ulaşabilmek adına yapay zeka teknolojisinden faydalanmak büyük önem taşımaktadır. Tüp bebek laboratuvarında yumurtaya verilecek en sağlıklı sperm mikroenjeksiyon işlemini yürüten deneyimli embriyologlar tarafından seçilmektedir ancak anlık değerlendirmelerde insan gözünün algıladığı ve dikkate aldığı kriterler sınırlı kalabilmektedir. Akıllı Sperm uygulaması mikroenjeksiyon işleminde yumurta hücresine verilecek spermlerin seçilmesi sırasında, işlemi gerçekleştiren embriyoloğa yol göstererek en sağlıklı hücrenin seçilmesine; dolayısıyla çok sayıda kaliteli embriyonun oluşturulmasına katkı sağlamaktadır. Mikroskoba yerleştirilen özel kameralar yardımıyla bilgisayar, sperm hücrelerini takip eder ve insan gözünün fark edemeyeceği hareket dinamiklerini anında analiz ederek yaptığı seçimi embriyoloğa iletir. Bu uygulama kullanılarak elde edilecek kaliteli embriyoların transferleriyle pozitif sonuca ulaşma şansı artabilir ve çiftler yıllarca kavuşmayı bekledikleri bebeklerine bir adım daha yaklaşmış olur.

TEKNOLOJİYİ İYİ KULLANABİLEN LABORATUVARA GÖRE MERKEZ SEÇİLMELİ

Tüp bebek tedavisi için başvuran çiftlerimize en doğru tedavi programını oluşturarak sağlıklı gebelikler elde edebilmek için son teknolojiyle birlikte üreme tıbbına dair yeniliklerin yakından takip edilerek uygulanması gerekir. Son geldiğimiz noktada tedavilerimizde genetiği ve yapay zekayı birleştirerek hareket ediyoruz, sperm seçimlerinde yine yapay zekadan faydalanıyoruz ve başarılı sonuçlar elde ediyoruz. Tıbbın her alanında olduğu gibi üremeye yardımcı tekniklerde de yapay zekayı kullanarak elimizdeki verileri yazılımlarla birleştirerek daha akılcı ve daha doğru sonuçlara ulaşmaya çalışıyoruz. Bizler dünyada olan tüm yenilikleri ülkemize getirmeye ve uygulamaya koymaya çaba gösterirken tedaviye başlayacak olan çiftlere de başvurdukları merkezlerde laboratuvarların nasıl işlediğini, teknolojiyi ne oranda kullandıklarını sorarak bilgi almaya çalışmalarını önermekteyiz. Çünkü tercih edecekleri merkezin altyapı ve tıbbi hizmet süreçlerinin niteliği, teknolojik donanımı, bilimsel veriler ışığında hareket ediyor olması tüp bebek tedavisinin başarıya ulaşmasını sağlayan zincirin önemli halkalarıdır. Bu faktörleri değerlendirerek verecekleri kararla başarısı kanıtlanmış laboratuvara sahip merkezleri

Yazının Devamını Oku

Yumurta dondurarak her yaşta hamile kalmak mümkün!

28 Kasım 2023
Son yıllarda hem ülkemizde hem de Dünya genelinde ortaya konulan veriler kadınların kariyerine öncelik verdiğini; bu sebeple evlilik ve çocuk yapma fikrini ertelediğini göstermektedir. Bu tabloda özellikle 35 yaşından sonra evlenmeyi tercih eden kadınlar anne olmak istediklerinde başta yumurta rezervinde azalma olmak üzere birtakım problemlerle karşı karşıya kalmaktadır. Üreme tıbbında son yıllarda sıklıkla uygulanan yumurta dondurma yöntemi sayesinde kadınların hem kariyer hem de istedikleri yaşta çocuk yapması mümkün hale geliyor. Evlenmeden önce yumurtaların dondurularak saklanması ve aynı kalitede uzun yıllar korunması, iş dünyasındaki basamakları hızla tırmanan kadınların anne olmak için geç mi kalıyorum endişesini ortadan kaldırıyor.

YUMURTA DONDURMA YÖNTEMİ, ÜREME SAĞLIĞINI KORUMAK ADINA ALINABİLECEK EN ETKİLİ TEDBİRLERDEN BİRİDİR

Eğitim seviyesinin yükselmesi, toplumsal değişim ve yeni çalışma alanlarının açılmasıyla birlikte iş dünyasında çalışan kadının sayısı gün geçtikçe artış göstermektedir. Kadınların üreten ve kendi gücünü yaratan kimlikleri, kariyerlerinde başladıkları noktadan üst düzey yönetici pozisyonuna kadar yükselmelerini sağlamaktadır. Bu motivasyonla tüm odak noktası iş hayatı olan kadınların evlilik ve anne olma fikrini ikinci plana atması ise biyolojik saatin ilerlemesine ve buna bağlı olarak üreme fonksiyonlarında bozulmaya yol açmaktadır. Bu durumu yaşayan kişilerin merak ettiği konulardan biri de; bekar kadınlar yumurta dondurabilir mi şeklinde oluyor. Gelişen teknolojiyle birlikte üreme sağlığına yönelik kullanılan uygulamalardan biri olan yumurta dondurma yöntemi, çocuk sahibi olmak ve kariyeri arasında seçim yapmak zorunda kalan kadınların diledikleri zaman evlilik ve hamilelik planlamalarına fırsat sağlıyor.

Yumurtalar her kadın için sınırlı sayıdadır ve yaş ilerledikçe vücudun yumurta üretimi azalarak sona erer. Özellikle 35 yaşını aşmış kadınlarda yumurta sayısı da kalitesi de gebelik şansını son derece düşürecek ölçüde azalır. Henüz anne olmamış kadınlar ilerleyen yıllarda hamile kalabilme şanslarını artırmak için yumurta dondurma işlemini tercih edebilir. Doğurganlığını muhafaza etmek isteyen ancak henüz anne olmak istemeyen kadınların gelecek yıllarda rahatça anne olabilmesi için uygulanan yumurta dondurma işlemi, ilerleyen yaşlarda yaşanabilecek kısırlık sorunlarına karşı alınabilecek en etkili tedbirlerden biridir.

YUMURTA DONDURMA İŞLEMİNİN 35 YAŞINDAN ÖNCE YAPILMASI SAĞLIKLI YUMURTA BULUNABİLMESİ İÇİN ÇOK ÖNEMLİDİR

Yumurta dondurma yöntemi kadınların üreme potansiyellerini korumak için son dönemde sıklıkla uygulanan bir işlemdir. Düzenli adet gören 37-38 yaşındaki birçok kadının yumurtalık rezervi ve yumurta kalitesi azalmaktadır. 35 yaşından sonra dondurulan yumurtalar ile oluşacak gebelik şansı azalmaya başlarken 37-38 yaşlardan sonra kırılma çok daha belirginleşir ve her bir yılın önemi daha da artmaktadır. 45 yaşından sonra sağlıklı yumurta bulma olasılığı çok azaldığından yumurta dondurma işleminin 35 yaşından önce yapılması sağlıklı yumurtanın bulunabilmesi açısından önerilmektedir.

Yazının Devamını Oku

Kaç yaşında menopoza girilir, menopoz belirtileri nelerdir?

12 Ekim 2023
Menopoz adet döngülerinin bittiği, kadınlarda hormonal birtakım değişikliklerin olduğu ve buna bağlı olarak doğurganlığın sona erdiği bir dönemdir. Ortalama menopoz yaşı 48-50’dir; adet kanamalarının 40 yaşından önce sonlanması, birtakım cerrahi müdahalelerle yumurtalıkların alınması erken menopoz olarak değerlendirilir.

Kadının menopoz yaşını belirleyen en önemli etken annesinin menopoza girdiği yaştır. Eğer ailede erken menopoz hikayesi varsa kadının erken menopoza girme riski yüksektir. Menopoz sürecine dair belirtiler her kadın için farklılık gösterse de en sık karşılaşılan şikayetler ateş basması, uyku problemleri ve düzensiz adetlerdir. Menopoz kadınlarda doğal bir süreç olduğu için tedavi gerektiren bir durum değildir ama süreci rahat geçirmeye ve semptomları hafifletmeye yardımcı olacak önerileri dikkate almak gerekir. Düzenli fiziksel aktivite ile kemik yapısını ve kasları güçlendirmeye özen gösterilmeli, menopozun beraberinde getireceği ruhsal etkilerden uzaklaşmak için stresten uzak durulmalı, uykusuzluk ve sıcak basması gibi durumları tetikleyecek çay- kahve gibi içecekler yerine rahatlatıcı bitki çayları tercih edilmeli, tuz ve şeker tüketimi sınırlandırılmalıdır.

MENOPOZ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Kadınlarda üreme hücresi olan yumurtanın olgunlaşması sonucu rahmin iç dokusu kalınlaşır. Eğer kadın vücudunda herhangi bir yumurta döllenmemiş ise bu kalınlaşmış olan doku belli bir miktar kan ile birlikte vajinal yollan adet kanaması olarak dışarı atılır. Yaş ilerledikçe yumurtalıklar da yaşlanır, 40 yaş civarında yumurtalıklar beyinden gelen hormonal sinyallere daha az cevap verir ve daha az östrojen salgılar. Adetler düzensizleşir ve menopoz öncesindeki bu dönemde östrojen seviyesi hızlı bir düşüş gösterir. Sonunda yumurtalıklarda yumurta gelişimi ve östrojen üretiminin durması ile adetler kesilir ve menopoz süreci başlar. Bir kadının menopoz tanısı alması için adet olmadan 12 ay geçirmiş olması gerekmektedir.

Ortalama menopoz yaşı 48-50’dir, ancak bu ortalama toplumdan topluma değişiklik göstermektedir. İyi beslenemeyen, zayıf, vejetaryen, rahmi alınan, anne karnındayken gelişme geriliği olan ve yüksek yerlerde yaşayan kadınlarda menopoz yaşı biraz daha erken olabilmektedir. Ayrıca sigara içen kadınlar menopoza daha erken girerler. Kadınlar genellikle annelerinin menopoza girdiği yaşta son adetlerini görürler. Yaşı ne olursa olsun cerrahi olarak yumurtalıkları çıkarılmış kadın menopoza girmiş kabul edilir. Rahmi çıkarılıp yumurtalıkları bırakılan kadınlarda adet kanaması olmaz ama yumurtalık fonksiyonları devam ettiği sürece menopoza girmiş olmazlar. Menopoz belirtilerinin en tipik örneği ateş basmasıdır. Baş, boyun ve göğüs bölgesinde ani kızarıklık, vücut ısısında artış ve ardından aşırı terleme görülür. Ateş basmalarına bağlı olarak hastanın uyku kalitesi ve dolayısı ile günlük yaşam kalitesinde bir bozulma görülebilir. Kilo alımı ile yavaşlayan metabolizma, saçlarda incelme-dökülme, kuru cilt ve vajinal kuruluk da menopoz belirtileri arasında gösterilebilir.

ERKEN MENOPOZ TANISI ALAN KADINLAR TÜP BEBEK TEDAVİSİYLE ANNE OLABİLİR

Bir kadının 40 yaşından önce adet kanamalarının sonlanması erken menopoz olarak değerlendirilir. Erken menopozda östrojen hormonunun salgılanması azalır, FSH ve LH hormon seviyelerinde yükselme görülür. Eğer ailede erken menopoz hikayesi varsa kadının erken menopoza girme riski yüksektir. Herhangi bir nedenle kadının iki yumurtalığı da alınmışsa erken menopoz oluşur. Erken menopoz yaşanmasının en yaygın sebeplerinden biri de otoimmun hastalıklardır. Otoimmun hastalıklar, bağışıklık sisteminin kendi organlarını yabancı doku olarak kabul etmesi ve bu organlara saldırmasıdır. Eğer bu organlar yumurtalıklarsa erken menopoz görülür.

Kanser tedavisi süresince alınan radyoterapi ya da kemoterapi yumurtalıklara zarar vererek erken menopoza neden olabilmektedir. Erken menopozda ilk belirti daha sık adet görmektir. Normal koşullarda kadınlar 28 günde bir adet olmaktadır, adetin 22 günden daha sık görülmesi genellikle yumurtalık rezervinin azaldığına işaret eder. Erken menopoz öngörülemeyen bir durumdur fakat düzenli doktor muayenesi ile erken teşhisi mümkündür. Yumurtalık rezervi azaldığını tespit ettiğimiz ve anne olmak isteyen hastalar için vakit kaybetmeden tüp bebek tedavisi öneririz. Evli olmayan ve kısa bir süre içerisinde gebelik düşünmeyen hastalarımız için ise yumurta dondurma uygulaması uygundur.

Yazının Devamını Oku

Her 10 kadından birinde polikistik over sendromu görülebilir

21 Eylül 2023
Polikistik over sendromu, insülin seviyesinin artmasına bağlı olarak meydana gelen hormonal düzensizlikler sonucu kısırlığa yol açabilen ciddi bir problemdir. Her 10 kadından birinde görülebilen Polikistik Over Sendromu düzensiz adet olma veya hiç adet olamama, yüzde veya vücutta tüylenme artışı gibi belirtiler gösterir. Bu problemi yaşayan kişilerin tedavisinde ilk adım fazla kilonun verilmesidir. Hastanın sağlıklı beslenme alışkanlığını kazanması ve düzenli egzersiz yapması önemlidir. Diyet ve egzersizle beraber ideal kilonun sağlanması yumurtlama fonksiyonlarının düzenlenmesini sağlayabilir. Yaşam tarzındaki değişiklik veya ilaç tedavilerine rağmen gebelik sağlanamayan hastalarda tüp bebek tedavisine ihtiyaç duyulabilir.

ADET DÜZENSİZLİĞİ, SİVİLCE VE TÜYLENME BELİRTİLERİ DİKKATE ALINMALI

Polikistik over sendromu üreme çağında olan kadınlarda yaygın olarak görülen bir yumurtlama problemidir. Bu sendromu olan hastalarda düzensiz adet görme veya hiç adet görememe, kilo alma, aşırı tüylenme, sivilcelenme en sık karşılaşılan şikayetler arasındadır. Polikistik over sendromunun en önemli belirtilerinden biri de kanda insülin direnci ve bununla birlikte görülen artmış açlık kan insülin seviyesidir. Bu durum erkeklik hormonlarında yüksekliğe sebep olur. Yüksek seviyedeki erkeklik hormonları beyinde yumurtalıkların görevini kontrol eden merkezin durumunu bozarak yumurtlamama, adet görememe ve kısırlık gibi sorunlara sebep olmaktadır. Doğru tanı için özellikle adet döneminde kan tahlilleri ile yapılacak hormon değerlendirmesi çok önemlidir. Yine bu konuda uzman doktorlar tarafından rahim ve yumurtalıkların ultrason ile incelenmesi gerekmektedir. Kan şeker düzeyi, kolesterol düzeyi ve erkeklik hormon düzeyini değerlendirmek için yapılacak ekstra kan tetkikleri de mutlaka dikkate alınmalıdır.

POLİKİSTİK OVER SENDROMU OLAN KİŞİLERİN TÜP BEBEK TEDAVİLERİNDE BAŞARI ORANLARI YÜKSEKTİR

Polikistik over sendromu, kadınların anne olma yolunda karşılaştığı önemli sağlık sorunlarından biridir. Polikistik Over Sendromu olan hastaların doğurganlık şanslarının artması için diyet ve egzersiz odaklı bir yaşam tarzına geçmeleri gerekmektedir. Öncelikle fazla kiloları vermek hedeflenmelidir. Daha aktif bir hayata geçmek, her gün düzenli egzersiz yapmak önemlidir. İnsülini dengede tutmak için tahıllar, kuru baklagiller, posalı sebze ve meyveler tüketilmelidir. Gazlı içecekler, beyaz unla yapılmış yiyecekler ve karbonhidrattan uzaklaşmak gerekmektedir. Polikistik over tedavisinde bitkisel çözümler maalesef kalıcı bir çözüm sunmamaktadır. Yumurtlamayı sağlamak için ilaç tedavisi de uygulanabilir. Çoğu zaman doğum kontrol hapları önerilir. İlaçla cevap alınamadığında cerrahi yönteme başvurulur. Laporoskopiyle batın içerisine girip yumurtanın üzerindeki kapsüle bazı delikler açılır. Bu deliklerle sonrasındaki 6 aylık dönem içerisinde hastanın yumurtlamasında ve gebelik oranlarında artış saptanmaktadır. Sağlıklı yaşam tarzı, ilaç tedavisi ya da geçirilen operasyonlarla olumlu yanıt alınamayan durumlarda tüp bebek tedavisine ihtiyaç duyulabilir ve Polikistik Over Sendromu olan hastaların tüp bebek tedavilerindeki başarı oranları oldukça yüksektir.

RUTİN JİNEKOLOJİK MUAYENELER İHMAL EDİLMEMELİ

Bu problemi yaşayan kadınların yumurtalıklarında çok sayıda kist oluşmaktadır ancak bu kistler hormonal bir dengesizlikten oluştuğu için kansere dönüşme ihtimali yoktur. Dikkat edilmesi gereken konu şudur; hormon dengesizlikleri uzun yıllar tedavi edilmediği takdirde risk yaratabilmektedir. Özellikle rahim içerisindeki değişiklikler ileri yaşlarda tehlikeli olabilmektedir. Gençken sivilcelerini, kilo artışını, adet düzensizliklerini ya da çocuk sahibi olamamayı önemsemeyen ve tedavi görmeyen kadınların ileri yaşlarında farklı sağlık problemleri ortaya çıkabilir. Bu nedenle kadınların her yıl düzenli olarak jinekolojik muayenelerini yaptırmaları gerekmektedir.

 

Yazının Devamını Oku

Doğal yolla bebek sahibi olan çiftler de tüp bebek tedavisi olabilir

16 Ağustos 2023
Dünya genelinde %25 oranında görülen kısırlık problemi stres, sağlıksız beslenme, sigara kullanımı ve evlilik yaşının yükselmesi gibi çeşitli faktörlerin etkisiyle de günden güne artış göstermektedir. Çocuk sahibi olamama problemi birincil ve ikincil kısırlık olarak iki gruba ayrılmaktadır. Birincil kısırlık çiftin daha önce hiç gebelik sağlayamaması olarak tanımlanırken ikincil kısırlık, en az bir kez gebeliğin sağlanmasına rağmen kişinin bir daha gebe kalamaması durumu olarak açıklanır. Dolayısı ile “bir çocuğum var ama ikinci çocuğum olmuyor” şeklindeki yakınmalar ikincil kısırlık kapsamında değerlendirilir. Çiftler ilk gebeliklerini hiçbir şekilde tedaviye ihtiyaç duymadan elde etseler bile zamanla gelişebilecek kadın veya erkek kaynaklı birtakım faktörler sebebiyle ikinci çocuk planlamalarında tüp bebek tedavisine ihtiyaç duyabilirler.

“BİR ÇOCUĞUM VAR AMA İKİNCİ ÇOCUĞUM OLMUYOR” DİYEN ÇİFTLER DİKKAT!

Çiftlerin düzenli ve korunmasız olarak bir yıl süreyle cinsel ilişkiye girmesine rağmen gebelik sağlayamaması kısırlık (infertilite) olarak tanımlanır. Gebelik oluşumu üzerinde pek çok faktör rol oynasa da kadın yaşının önemi büyüktür. Bu yüzden 35 yaşın üzerindeki kadınlarda gebeliğin oluşması için beklenmesi gereken süre 6 aydır. Kadına veya erkeğe bağlı çeşitli sebeplerle gelişen çocuk sahibi olamama problemi, bazı durumlarda çiftte herhangi bir sorun olmamasına rağmen de yaşanabilir. Kısırlık, birincil (primer ) ve ikincil (sekonder ) olmak üzere iki farklı şekilde tanımlanır. Birincil kısırlık çiftin daha önce hiç gebelik sağlayamaması olarak tanımlanırken sekonder kısırlık, en az bir kez gebeliğin sağlanmasına rağmen kişinin bir daha gebe kalamaması durumu olarak açıklanabilir.

Sekonder kısırlık varlığında kişinin gebeliğinin canlı doğumla sonuçlanıp sonuçlanmadığı kriter değildir. Yalnızca daha önce hiç gebeliğin sağlanıp sağlanmadığı, infertilite türünün belirlenmesi için yeterlidir. Gebeliğin oluşması için üreme sisteminin yanı sıra kişinin hormonal düzeni ve diğer organlarının da sağlıklı ve birbiriyle uyum içinde çalışıyor olması gerekir. İlerleyen zamana ve yaşa bağlı olarak üreme sağlığında yaşanabilecek pek çok farklı rahatsızlığa bağlı olarak gelişebilen ikincil kısırlık ilk gebeliğin ardından gelişen süreçte yaşanan travmalara, geçirilen operasyonlara ya da endokrin hastalıklarına bağlı olarak da oluşabilir. Buna bağlı olarak doğal yolla oluşan ilk gebelik ikinci çocuğun garantisi değildir. Dolayısıyla “bir çocuğum var ama ikinci çocuğum olmuyor” diyen çiftlerin üreme sağlığına yönelik değerlendirilmeleri ve gerekli tedavilerin yapılması için zaman kaybetmeden hekime başvurmaları gerekir.

YAŞIN İLERLEMESİYLE BİRLİKTE ÜREME SAĞLIĞINI OLUMSUZ YÖNDE ETKİLEYEN PROBLEMLER DOĞABİLİR

İkincil kısırlık tanısı için kadına bağlı ve erkeğe bağlı nedenler detaylı olarak ele alınmalıdır. Erkeğe bağlı ikincil kısırlık sebepleri varikosel, geçirilen bazı enfeksiyonlar, travmalar ve testis tümörleri şeklinde sıralanabilir. Varikosel olarak bilinen sperm damarlarında varis bulunması kan dolaşımını engeller ve testis ısısının artmasına yol açar. Sperm üretimini etkileyen bu durum, erkeğe bağlı ikincil kısırlık nedenlerinin başında yer alır. Testis tümörleri ve hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçlar da sperm üretimini olumsuz etkiler. Testislere alınan darbeler ve üreme organlarını etkileyen bazı hastalıklar, erkeğe bağlı kısırlık üzerinde etkili olabilir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar da erkek üreme sağlığını olumsuz yönde etkileyen problemler arasındadır. Kadınlarda sonradan oluşan kısırlık ise yaşın ilerlemesine bağlı olarak azalan yumurta rezervi, yumurtlama düzeninde oluşan bozukluklar, tüplerde hasar veya tıkanma olması, rahim yapısında bozulma, rahim ve rahim ağzı kanseri gibi etkenlere bağlı oluşur.

Yumurtlama düzeninin bozulmasına yol açan hormonal değişimler, adet döngü düzeninin değişmesi gibi nedenler kadının gebe kalmasına engel olabilir. Döllenmenin gerçekleştiği fallop tüplerinde oluşan hastalık ve tıkanmalar da spermin yumurtaya ulaşmasını engelleyebilir. Bazı vakalarda yumurtanın döllenmesi gerçekleşse bile rahim yapısında oluşan bozulmalar gebeliğin düşükle sonuçlanmasına yol açarak ikincil kısırlığa neden olabilir. Geçirilen enfeksiyon hastalıkları, kist varlığı ve cinsel yolla bulaşan bazı hastalıklar rahim yapısında bozulmalara yol açabilir. Döllenmeyi engelleyen nedenlerden bir diğeri de rahim ve rahim ağzı kanserleridir. Son derece önemli bir sağlık sorunu olan bu kanser türlerine karşı tetikte olunmalıdır. Tüm bunların yanı sıra alerjiler de sekonder infertiliteye neden olabilir. Her kişide farklı etkilere yol açabilen alerji türleri, çoğunlukla hapşırma ve kaşınma gibi semptomlara yol açsa da bazı durumlarda kişinin üreme sistemi ile ilgili problemlere neden olabilir. Bu gibi rahatsızlıkların varlığı çiftin çocuk sahibi olmasına engel olabilir. Bu hastalıkların tedavi edilmesi kişinin genel sağlığının düzelmesini ve tekrar gebe kalmasını sağlayabilir.

BU PROBLEMİ YAŞAYAN ÇİFTLERDE KİŞİYE ÖZEL TEDAVİ YAKLAŞIMINDA BULUNULMALI

Yazının Devamını Oku

Hipo hipo hastalığı olan kadınlar anne olabilir mi?

17 Temmuz 2023
Beyinden salgılanan bazı hormonların yetersiz kalması durumunda ortaya çıkan hipo hipo hastalığı, adet döngüsünün kendiliğinden oluşmasına engel olur ve bu sebeple de kadınların doğurganlığına zarar verir. Doğuştan gelen hipo hipo hastalığı, kişinin ergenlik döneminde ortaya çıkar ve en temel belirtisi adet olamama durumudur. Sonradan edinilen hipo hipo hastalığı ise adet döngüsünün bozulmaya uğraması, hamilelik ya da başka bir sebep olmadığı halde adet görülememesi ve hamile kalamama gibi belirtilerle ortaya çıkar. Farklı türleri ve tedavi yöntemleri bulunan hipo hipo hastalığı doğru işlemler uygulandığında büyük oranda tedavi edilebilir ve hipo hipo sebebiyle yaşanan üreme problemi giderildikten sonra hastalar doğurganlıklarını geri kazanabilir.

HİPO HİPO HASTALIĞININ TEMEL BELİRTİSİ ADET OLAMAMAKTIR

Hipo hipo hastalığı kadınlarda sıklıkla rastlanan bir problemdir. Yumurtlamayı engellemesi sebebiyle doğurganlığı azaltan ve kadınların üreme sağlığını olumsuz yönde etkileyen bu problem esasen bir hormon bozukluğudur. Hipo hipo hastası kadınların büyük bir bölümünün yumurtalıklarında adet görmeye ve hamile kalmaya yetecek olgunlukta yumurtalar vardır ancak beyinden salgılanan bazı hormonların yetersizliği bu yumurtaların etkili bir şekilde olgunlaşmasına engel olur. Hipo hipo hastalığının temel sebebi GnRH, FSH ve LH hormonlarının eksikliğidir. Yumurtaların olgunlaşmasından ve çatlamasından sorumlu olan bu hormonların hiç salgılanmaması ya da yetersiz seviyede salgılanması yumurtalıklardaki yumurtaların pasif kalmasına yol açar.

Hipo hipo hastalığı yumurtlama bozukluğu sorunlarının ortalama %5- %10’unu oluşturur. Hipo hipo hastalığının temel belirtisi kadının adet olamamasıdır. Doğuştan gelen hipo hipo hastalığı, kişinin ergenlik döneminde ortaya çıkar. Vücutta yeterli seviyede GnRH, FSH ve LH hormonu bulunmaması sebebiyle ilk adetini göremeyen kızlarda teşhis edilen hipo hipo hastalığı ağırlıklı olarak iğne takviyesiyle tedavi edilir. İhtiyaç duyulan hormonları takviye olarak alan kişiler adet görmeye başlayabilir ve hastalığın seviyesine göre bu iğnelerin her ay tekrarlanması gerekebilir. Sonradan edinilen hipo hipo hastalığı ise kadınların adet döngüsünün bozulmaya uğraması, hamilelik ya da başka bir sebep olmadığı halde adet görememesi ve hamile kalamaması gibi belirtilerle ortaya çıkar. Sonradan edinilen hipo hipo hastalığında kadınlar nadiren adet görebilir ve bu durum da hastalığın ciddiye alınmamasına yol açabilir. Bu sebeple adet düzensizliği yaşayan tüm kadınların tedbir amaçlı doktor kontrolünde olmasında yarar bulunmaktadır.

HİPO HİPO HASTALIĞI İKİ AYRI GRUPTA DEĞERLENDİRİLİR

İki farklı türde ortaya çıkan Hipo hipo hastalığının ilki primer, ikincisi ise sekonder hipo hipo hastalığı olarak adlandırılır. Primer hipo hipo hastalığı, doğuştan gelir ve son derece nadir bir şekilde gözlemlenir. GnRH, FSH ve LH hormonlarının çocukluktan itibaren salgılanamaması sebebiyle yaşanan primer hipo hipo ağırlıklı olarak Kallman sendromu ve Charge sendromu gibi rahatsızlıklardan kaynaklanır. Doğuştan gelen hipo hipo hastalığı genellikle genetik bozukluk yaşayan kişilerde ortaya çıkar. Bu sebeple diğer sağlık sorunlarıyla birlikte tespit edilen problem, hormon takviyesiyle tedavi edilerek çözüme kavuşturulur. Sekonder hipo hipo hastalığı ise sonradan edinilmiş bir rahatsızlıktır ve diğer sağlık sorunlarının yan etkisi olarak gelişir. Beyin ve hipofizde kanser dokularının gelişmesi, trafik kazası ya da yüksekten düşme gibi şiddetli olaylar sonucunda gelişen kafa travmaları, uzun süre ve yoğun şekilde radyasyona maruz kalınması, steroid- opioid gibi maddeler içeren ilaçların kontrolsüz ve uzun süre kullanılması, yoğun stres ya da duygusal travmalar sebebiyle adet döngüsünün bozulması, anoreksiya nevroza veya farklı rahatsızlıkların vücuttaki hormon dengesine zarar vermesi sekonder hipo hipo hastalığına yol açan durumların arasında sıralanmaktadır. Bu durumlar sebebiyle yaşanabilen sekonder hipo hipo hastalığı, erken teşhis edilmesi durumunda soruna sebep olan sağlık probleminin tedavisi sayesinde kısa sürede giderilebilir. Kimi durumlarda ise hormon takviyesi ya da medikal müdahale gibi yöntemlere başvurulabilir.

HİPO HİPO HASTALIĞI OLAN KADINLAR ANNE OLABİLİR Mİ?

Yazının Devamını Oku

Dondurulmuş embriyo transferi hamilelik şansını artırır

15 Haziran 2023
Tüp bebek tedavisi kapsamında uygulanan embriyo dondurma yöntemi, gelişmekte olan embriyoların ileri bir tarihte kullanılmak üzere -196 derecede dondurulup saklanması işlemidir. Tedavide olan anne adayında düşük yumurta rezervi görülüyorsa, ailede erken menopoz hikayesi varsa, yumurta rezervini etkileyecek cerrahi müdahalelerde bulunulacaksa ya da genetik tarama yapılmasını gerektiren durum söz konusuysa embriyoların dondurulması önerilir. Embriyo dondurma işlemi gebelik elde etme şansını artırmanın yanı sıra transfer edilen embriyodan geriye kalan iyi kalitede diğer embriyoların da ilerleyen dönemlerde kullanılabilmesi için olanak sağlar. Dondurulan embriyoların çözülmesinden sonra yüksek canlılık oranları elde edebilmenin iki koşulu vardır; bunlardan biri teknolojik alt yapı ile donatılmış bir laboratuvar diğeri ise tecrübeli embriyologlardır. Bu iki faktörün sağlanabildiği merkezlerde dondurulmuş embriyolar ile gerçekleştiren tedavilerde daha yüksek başarı oranları elde edilmektedir.

EMBRİYOLAR -196 DERECEDE DONDURULARAK SAKLANIR

Laboratuvar ortamında oluşturulan embriyoların ileri bir tarihte kullanılmak üzere dondurularak saklanmasına embriyo dondurma işlemi denmektedir. Embriyolar koruyucu bir sıvı ile karıştırılarak plastik tüp ya da cam ampullere konulur ve sıvı nitrojen içerisinde -196 derecede dondurularak saklanır. Embriyolar tüm gelişim evrelerinde dondurulabilmektedir. Dondurulmuş embriyolar çözülecekleri zaman sıvı nitrojenden çıkarılır, oda sıcaklığında çözülür, koruyucu sıvıdan ayrılarak özel bir kültür ortamına alınır ve inkübatöre (embriyoların bekletildiği cihazlara) konulur. Aynı gün iyi görünen embriyolar transfer edilebilir. Embriyo dondurma işlemi ile gebelik elde etme şansı artmaktadır, aynı zamanda kalan iyi kalitede embriyolar daha sonra kullanılabildiğinden çiftler için daha ekonomik bir tedavi imkanı oluşmaktadır.

Embriyo dondurma yöntemi sadece evli çiftlere uygulanabilen bir işlemdir. Tüp bebek tedavisinde transfer sonrası kullanılmayan sağlıklı embriyolar kalmışsa, ailede erken menopoz hikayesi varsa, düşük yumurta rezervi söz konusuysa, yumurta rezervini etkileyebilecek cerrahi girişim, kemoterapi-radyoterapi tıbbi müdahaleler uygulanacaksa, çikolata kisti nedeni ile cerrahi operasyon geçirecek anne adaylarında ya da çift yakın zamanda değil ancak gelecekte çocuk sahibi olmak istiyorsa embriyo dondurma yöntemi önerilir.

Embriyo dondurma işlemi sadece tüp bebek tedavisi gören çiftler için değil kanser tedavisi görecek olup çocuk sahibi olma şanslarını korumak isteyen kişiler için de son derece önemlidir. Embriyo dondurma yönteminin faydalı olduğu bir başka durum ise embriyolarda genetik tanı yapılması planlanan vakalardır. Yüksek genetik bozukluk riski taşıyan fakat tedavide sınırlı sayıda yumurta ve embriyo elde edilebilen çiftlerde gelişen embriyolar dondurulabilir. Dondurularak biriktirilen embriyolar genetik incelemeye alınır, böylece genetik test maliyeti ciddi oranda azaltılmış olur.

DONDURMA VE ÇÖZME İŞLEMLERİNDE TEKNOLOJİK DONANIM İLE EMBRİYOLOG DENEYİMİ

Dondurulan embriyolar teknik olarak 20 yıldan fazla bir süre saklanabilmektedir ancak hukuki ve etik nedenlerden dolayı saklama süresine sınırlandırma getirilmiştir.Bu süre ülkelerin yasalarına göre farklılık gösterirken ülkemizde dondurulan embriyolar 5 yıla kadar saklanabilmektedir. Beşinci yılın sonunda çiftin izni alınarak saklanmaya devam edilmekte ya da imha edilmektedir. Embriyolarının saklanmasını talep eden çiftlerin her yıl merkeze başvurarak “embriyolarımızın saklanma süresini bir yıl daha uzatmak istiyoruz” diye dilekçeyle başvurmaları gerekmektedir.

Embriyo dondurma işlemi tüp bebek kliniğinin başarısını değerlendirmede önemli bir göstergedir. Bir merkezin ne kadar başarılı olduğu, embriyo dondurma oranları ve dondurulmuş embriyolarla elde ettiği başarılı sonuçlara bakılarak rahatlıkla görülebilir. Dondurulan embriyoların çözülme sonrası yüksek canlılık oranlarına ulaşması için teknolojik altyapı ile donatılmış laboratuvar kalitesi ve tecrübeli embriyologlar olmazsa olmaz iki koşuldur. Bu iki faktörün de sağlanabildiği merkezlerde, hem donmuş embriyolar ile gerçekleştiren tedavilerde daha yüksek başarı oranları elde edilmektedir hem de doğacak çocuklarda daha sağlıklı bir fetal gelişim gözlenir .

Yazının Devamını Oku

Tüpleri tıkalı olan kadınlar doğal yolla hamile kalabilir mi?

19 Mayıs 2023
Tüp bebek tedavisinin ortaya çıkışı ve uygulanmaya başlanması tüplerden kaynaklı problemlere bağlı gelişmiştir. Tüpleri kapalı olan kadınlarda sperm ve yumurta birleşemediği için doğal yolla gebelik oluşmamaktadır ve bu sebeple 1970 li yıllarında sonuna doğru sperm ile yumurtanın laboratuvarda birleştirilerek rahme transfer edilmesiyle tüp bebek tedavisi uygulanmaya başlamıştır. Geçirilmiş olan birtakım ameliyatların etkisi, yapısal durumlar, bazı enfeksiyonlar tüplerin tıkanmasına yol açabilecek faktörler arasındadır. Uygun bir tedavi şekli ile müdahale edilmezse tüplerin tıkalı olan kadınların doğal yolla hamile kalma şansı çok düşüktür ama tüp bebek tedavisiyle anne olmaları mümkündür.

GEBELİĞE ENGEL OLAN KADIN KAYNAKLI FAKTÖRLERİN %25'İ TÜP TIKANIKLIĞINA BAĞLI YAŞANAN PROBLEMDİR

Tüpler yumurtalıkla rahim arasındaki bağlantıyı sağlayan sistemlerdir. Yumurta ve sperm tüplerde birleşir ve daha sonra embriyo gelişiminin basamakları bu alanda gerçekleşir. Olgunlaşan embriyo rahim içerisine implante olmak üzere düşer. Tüplerin çeşitli nedenlerle tıkanması dolayısıyla döllenme ve embriyo gelişimi olmadığında, çiftlerde kısırlık problemiyle karşılaşmaktayız. Çiftlerin genel durumu değerlendirildiğinde çocuk sahibi olmaya engel olan kadın kaynaklı faktörlerin yüzde 25’ini tüplerin kapalı olması ya da hasar görmesi durumu oluşturmaktadır. Tüpün lümeni olarak adlandırdığımız iç kısmı tıkanmış olabilir, dış kısmı çevre dokulara yapışık olabilir veya iç kısmını döşeyen kirpiksi hücreler fonksiyon göremiyor olabilir. Bu gibi durumlarda tüp, yumurtayı içerisine alamaz veya alsa bile sperm tüp hareketlerindeki patolojiye bağlı olarak tüpe ulaşamaz ve yumurtayı dölleyemez. Kimi vakalarda ise döllenme gerçekleşse dahi oluşan embriyo rahme ulaşamaz ve dış gebelik oluşur. Tüpler sadece yumurta ile spermin birbiriyle buluşacağı basit bir kanal olmanın ötesinde oluşan embriyonun beslenmesi, sağlıkla gelişip büyümesini sağlayan üreme sisteminin önemli bir parçasıdır.

GEÇİRİLMİŞ BAZI OPERASYONLAR, TEDAVİ EDİLMEMİŞ ENFEKSİYONLAR TÜP TIKANIKLIĞINA YOL AÇABİLİR

Tüp tıkanıklığının en sık rastlanan sebebi hiç tedavi edilmemiş ya da yeterli şekilde tedavi edilmemiş enfeksiyonlardır. Genellikle enfeksiyon kaynağı daha önceki pelvik enfeksiyonlar, seksüel geçişli enfeksiyonlar, spiral kullanımı, düşük veya doğum sonrası enfeksiyonlar olabilmektedir. Geçirilmiş karın içi ameliyatları da tüplerde yapışıklıklar oluşturabilmektedir. Özellikle perfore olmuş apandisit buna sebebiyet verebilmektedir. Çikolata kisti olgularında da tüplerde tıkanmalar olabilmektedir. Kadınların çoğunluğu kısırlık nedeniyle tetkik yapılana kadar tüplerinin tıkalı olduğundan haberdar değildir; bazı durumlarda adet ağrıları ya da kasık ağrıları şikayetlerini ifade ederler. Tanı koymak için rahim filmi yani HSG kullanılmaktadır. HSG, rahim ve tüpleri görüntüleyen bir röntgendir. Normal bir röntgende rahim ve tüpler görülemez, görünür hale getirmek için rahim ağzından özel bir sıvı verilir ve bu esnada röntgen çekilir. Böylece rahim duvarları ile tüplerin yapısı ve geçirgenliği hakkında bilgi edinilir. Rahim iç duvarı ile ilgili patolojiler ve tüplere ait problemler HSG ile ortaya konulabilmektedir. Tüplerde tıkanıklık olup olmadığını kesin olarak anlamak için laparoskopi (karın içerisine kamera ile bakılması) işlemi de yapılabilir. Rahim filmi esnasında kasılmalar nedeniyle kapalı görülen tüplerin bir kısmının aslında açık olduğu laparoskopide ortaya çıkabilir. Laparoskopi ile tüplerden sıvı geçişi olup olmadığı, tüplerin çevre dokulara olan yapışıklıkları ve ayrıca karın içindeki yapışıklıklar gözle görülerek teşhis edilebilir. Tanısal laparoskopi genellikle hastanede yatış gerektirmeyen ve genel anestezi altında yapılan bir operasyondur.

TÜPLERE BAĞLI PROBLEMLERDE TÜP BEBEK TEDAVİSİ İLE GEBELİK MÜMKÜN

Gebelik oluşabilmesi için tüplerin işlevini yerine getirebilmesi çok önemlidir, bunun için tamamen sağlıklı ve açık olmaları gereklidir. Tüp faktörüne bağlı kısırlığın tedavisinde tüp bebek uygulamaları yüz güldürücü sonuçlar vermektedir. Tüp bebek uygulamaları ile hastanın yaşına bağlı olarak değişen oranlarda gebelik elde etmek mümkün olmaktadır. Özellikle genç yaşlarda tüp tıkanıklığına bağlı gebelik sorunu yaşayan hastaların büyük çoğunluğu bu tedavilerle sağlıklı gebeliklere ulaşabilmektedir. Tüp bebek tedavisiyle tüplerdeki patoloji by-pass edilmiş olur. Tek istisna ultrasonografide ya da rahim filminde görülen hidrosalpenks dediğimiz tıkalı tüpün içi sıvı dolu ve şiş bir hal aldığı durumlardır ki bu halde tüp bebek tedavisi öncesi tüpün laparoskopik çıkarılması veya tüpün rahimle bağlantısının laparoskopi esnasında kesilmesi önerilmektedir. Böylelikle tüp bebek başarısı ve canlı doğum oranları artmaktadır.

Yazının Devamını Oku