Mustafa Bahçeci

Hipo hipo hastalığı olan kadınlar anne olabilir mi?

17 Temmuz 2023
Beyinden salgılanan bazı hormonların yetersiz kalması durumunda ortaya çıkan hipo hipo hastalığı, adet döngüsünün kendiliğinden oluşmasına engel olur ve bu sebeple de kadınların doğurganlığına zarar verir. Doğuştan gelen hipo hipo hastalığı, kişinin ergenlik döneminde ortaya çıkar ve en temel belirtisi adet olamama durumudur. Sonradan edinilen hipo hipo hastalığı ise adet döngüsünün bozulmaya uğraması, hamilelik ya da başka bir sebep olmadığı halde adet görülememesi ve hamile kalamama gibi belirtilerle ortaya çıkar. Farklı türleri ve tedavi yöntemleri bulunan hipo hipo hastalığı doğru işlemler uygulandığında büyük oranda tedavi edilebilir ve hipo hipo sebebiyle yaşanan üreme problemi giderildikten sonra hastalar doğurganlıklarını geri kazanabilir.

HİPO HİPO HASTALIĞININ TEMEL BELİRTİSİ ADET OLAMAMAKTIR

Hipo hipo hastalığı kadınlarda sıklıkla rastlanan bir problemdir. Yumurtlamayı engellemesi sebebiyle doğurganlığı azaltan ve kadınların üreme sağlığını olumsuz yönde etkileyen bu problem esasen bir hormon bozukluğudur. Hipo hipo hastası kadınların büyük bir bölümünün yumurtalıklarında adet görmeye ve hamile kalmaya yetecek olgunlukta yumurtalar vardır ancak beyinden salgılanan bazı hormonların yetersizliği bu yumurtaların etkili bir şekilde olgunlaşmasına engel olur. Hipo hipo hastalığının temel sebebi GnRH, FSH ve LH hormonlarının eksikliğidir. Yumurtaların olgunlaşmasından ve çatlamasından sorumlu olan bu hormonların hiç salgılanmaması ya da yetersiz seviyede salgılanması yumurtalıklardaki yumurtaların pasif kalmasına yol açar.

Hipo hipo hastalığı yumurtlama bozukluğu sorunlarının ortalama %5- %10’unu oluşturur. Hipo hipo hastalığının temel belirtisi kadının adet olamamasıdır. Doğuştan gelen hipo hipo hastalığı, kişinin ergenlik döneminde ortaya çıkar. Vücutta yeterli seviyede GnRH, FSH ve LH hormonu bulunmaması sebebiyle ilk adetini göremeyen kızlarda teşhis edilen hipo hipo hastalığı ağırlıklı olarak iğne takviyesiyle tedavi edilir. İhtiyaç duyulan hormonları takviye olarak alan kişiler adet görmeye başlayabilir ve hastalığın seviyesine göre bu iğnelerin her ay tekrarlanması gerekebilir. Sonradan edinilen hipo hipo hastalığı ise kadınların adet döngüsünün bozulmaya uğraması, hamilelik ya da başka bir sebep olmadığı halde adet görememesi ve hamile kalamaması gibi belirtilerle ortaya çıkar. Sonradan edinilen hipo hipo hastalığında kadınlar nadiren adet görebilir ve bu durum da hastalığın ciddiye alınmamasına yol açabilir. Bu sebeple adet düzensizliği yaşayan tüm kadınların tedbir amaçlı doktor kontrolünde olmasında yarar bulunmaktadır.

HİPO HİPO HASTALIĞI İKİ AYRI GRUPTA DEĞERLENDİRİLİR

İki farklı türde ortaya çıkan Hipo hipo hastalığının ilki primer, ikincisi ise sekonder hipo hipo hastalığı olarak adlandırılır. Primer hipo hipo hastalığı, doğuştan gelir ve son derece nadir bir şekilde gözlemlenir. GnRH, FSH ve LH hormonlarının çocukluktan itibaren salgılanamaması sebebiyle yaşanan primer hipo hipo ağırlıklı olarak Kallman sendromu ve Charge sendromu gibi rahatsızlıklardan kaynaklanır. Doğuştan gelen hipo hipo hastalığı genellikle genetik bozukluk yaşayan kişilerde ortaya çıkar. Bu sebeple diğer sağlık sorunlarıyla birlikte tespit edilen problem, hormon takviyesiyle tedavi edilerek çözüme kavuşturulur. Sekonder hipo hipo hastalığı ise sonradan edinilmiş bir rahatsızlıktır ve diğer sağlık sorunlarının yan etkisi olarak gelişir. Beyin ve hipofizde kanser dokularının gelişmesi, trafik kazası ya da yüksekten düşme gibi şiddetli olaylar sonucunda gelişen kafa travmaları, uzun süre ve yoğun şekilde radyasyona maruz kalınması, steroid- opioid gibi maddeler içeren ilaçların kontrolsüz ve uzun süre kullanılması, yoğun stres ya da duygusal travmalar sebebiyle adet döngüsünün bozulması, anoreksiya nevroza veya farklı rahatsızlıkların vücuttaki hormon dengesine zarar vermesi sekonder hipo hipo hastalığına yol açan durumların arasında sıralanmaktadır. Bu durumlar sebebiyle yaşanabilen sekonder hipo hipo hastalığı, erken teşhis edilmesi durumunda soruna sebep olan sağlık probleminin tedavisi sayesinde kısa sürede giderilebilir. Kimi durumlarda ise hormon takviyesi ya da medikal müdahale gibi yöntemlere başvurulabilir.

HİPO HİPO HASTALIĞI OLAN KADINLAR ANNE OLABİLİR Mİ?

Yazının Devamını Oku

Dondurulmuş embriyo transferi hamilelik şansını artırır

15 Haziran 2023
Tüp bebek tedavisi kapsamında uygulanan embriyo dondurma yöntemi, gelişmekte olan embriyoların ileri bir tarihte kullanılmak üzere -196 derecede dondurulup saklanması işlemidir. Tedavide olan anne adayında düşük yumurta rezervi görülüyorsa, ailede erken menopoz hikayesi varsa, yumurta rezervini etkileyecek cerrahi müdahalelerde bulunulacaksa ya da genetik tarama yapılmasını gerektiren durum söz konusuysa embriyoların dondurulması önerilir. Embriyo dondurma işlemi gebelik elde etme şansını artırmanın yanı sıra transfer edilen embriyodan geriye kalan iyi kalitede diğer embriyoların da ilerleyen dönemlerde kullanılabilmesi için olanak sağlar. Dondurulan embriyoların çözülmesinden sonra yüksek canlılık oranları elde edebilmenin iki koşulu vardır; bunlardan biri teknolojik alt yapı ile donatılmış bir laboratuvar diğeri ise tecrübeli embriyologlardır. Bu iki faktörün sağlanabildiği merkezlerde dondurulmuş embriyolar ile gerçekleştiren tedavilerde daha yüksek başarı oranları elde edilmektedir.

EMBRİYOLAR -196 DERECEDE DONDURULARAK SAKLANIR

Laboratuvar ortamında oluşturulan embriyoların ileri bir tarihte kullanılmak üzere dondurularak saklanmasına embriyo dondurma işlemi denmektedir. Embriyolar koruyucu bir sıvı ile karıştırılarak plastik tüp ya da cam ampullere konulur ve sıvı nitrojen içerisinde -196 derecede dondurularak saklanır. Embriyolar tüm gelişim evrelerinde dondurulabilmektedir. Dondurulmuş embriyolar çözülecekleri zaman sıvı nitrojenden çıkarılır, oda sıcaklığında çözülür, koruyucu sıvıdan ayrılarak özel bir kültür ortamına alınır ve inkübatöre (embriyoların bekletildiği cihazlara) konulur. Aynı gün iyi görünen embriyolar transfer edilebilir. Embriyo dondurma işlemi ile gebelik elde etme şansı artmaktadır, aynı zamanda kalan iyi kalitede embriyolar daha sonra kullanılabildiğinden çiftler için daha ekonomik bir tedavi imkanı oluşmaktadır.

Embriyo dondurma yöntemi sadece evli çiftlere uygulanabilen bir işlemdir. Tüp bebek tedavisinde transfer sonrası kullanılmayan sağlıklı embriyolar kalmışsa, ailede erken menopoz hikayesi varsa, düşük yumurta rezervi söz konusuysa, yumurta rezervini etkileyebilecek cerrahi girişim, kemoterapi-radyoterapi tıbbi müdahaleler uygulanacaksa, çikolata kisti nedeni ile cerrahi operasyon geçirecek anne adaylarında ya da çift yakın zamanda değil ancak gelecekte çocuk sahibi olmak istiyorsa embriyo dondurma yöntemi önerilir.

Embriyo dondurma işlemi sadece tüp bebek tedavisi gören çiftler için değil kanser tedavisi görecek olup çocuk sahibi olma şanslarını korumak isteyen kişiler için de son derece önemlidir. Embriyo dondurma yönteminin faydalı olduğu bir başka durum ise embriyolarda genetik tanı yapılması planlanan vakalardır. Yüksek genetik bozukluk riski taşıyan fakat tedavide sınırlı sayıda yumurta ve embriyo elde edilebilen çiftlerde gelişen embriyolar dondurulabilir. Dondurularak biriktirilen embriyolar genetik incelemeye alınır, böylece genetik test maliyeti ciddi oranda azaltılmış olur.

DONDURMA VE ÇÖZME İŞLEMLERİNDE TEKNOLOJİK DONANIM İLE EMBRİYOLOG DENEYİMİ

Dondurulan embriyolar teknik olarak 20 yıldan fazla bir süre saklanabilmektedir ancak hukuki ve etik nedenlerden dolayı saklama süresine sınırlandırma getirilmiştir.Bu süre ülkelerin yasalarına göre farklılık gösterirken ülkemizde dondurulan embriyolar 5 yıla kadar saklanabilmektedir. Beşinci yılın sonunda çiftin izni alınarak saklanmaya devam edilmekte ya da imha edilmektedir. Embriyolarının saklanmasını talep eden çiftlerin her yıl merkeze başvurarak “embriyolarımızın saklanma süresini bir yıl daha uzatmak istiyoruz” diye dilekçeyle başvurmaları gerekmektedir.

Embriyo dondurma işlemi tüp bebek kliniğinin başarısını değerlendirmede önemli bir göstergedir. Bir merkezin ne kadar başarılı olduğu, embriyo dondurma oranları ve dondurulmuş embriyolarla elde ettiği başarılı sonuçlara bakılarak rahatlıkla görülebilir. Dondurulan embriyoların çözülme sonrası yüksek canlılık oranlarına ulaşması için teknolojik altyapı ile donatılmış laboratuvar kalitesi ve tecrübeli embriyologlar olmazsa olmaz iki koşuldur. Bu iki faktörün de sağlanabildiği merkezlerde, hem donmuş embriyolar ile gerçekleştiren tedavilerde daha yüksek başarı oranları elde edilmektedir hem de doğacak çocuklarda daha sağlıklı bir fetal gelişim gözlenir .

Yazının Devamını Oku

Tüpleri tıkalı olan kadınlar doğal yolla hamile kalabilir mi?

19 Mayıs 2023
Tüp bebek tedavisinin ortaya çıkışı ve uygulanmaya başlanması tüplerden kaynaklı problemlere bağlı gelişmiştir. Tüpleri kapalı olan kadınlarda sperm ve yumurta birleşemediği için doğal yolla gebelik oluşmamaktadır ve bu sebeple 1970 li yıllarında sonuna doğru sperm ile yumurtanın laboratuvarda birleştirilerek rahme transfer edilmesiyle tüp bebek tedavisi uygulanmaya başlamıştır. Geçirilmiş olan birtakım ameliyatların etkisi, yapısal durumlar, bazı enfeksiyonlar tüplerin tıkanmasına yol açabilecek faktörler arasındadır. Uygun bir tedavi şekli ile müdahale edilmezse tüplerin tıkalı olan kadınların doğal yolla hamile kalma şansı çok düşüktür ama tüp bebek tedavisiyle anne olmaları mümkündür.

GEBELİĞE ENGEL OLAN KADIN KAYNAKLI FAKTÖRLERİN %25'İ TÜP TIKANIKLIĞINA BAĞLI YAŞANAN PROBLEMDİR

Tüpler yumurtalıkla rahim arasındaki bağlantıyı sağlayan sistemlerdir. Yumurta ve sperm tüplerde birleşir ve daha sonra embriyo gelişiminin basamakları bu alanda gerçekleşir. Olgunlaşan embriyo rahim içerisine implante olmak üzere düşer. Tüplerin çeşitli nedenlerle tıkanması dolayısıyla döllenme ve embriyo gelişimi olmadığında, çiftlerde kısırlık problemiyle karşılaşmaktayız. Çiftlerin genel durumu değerlendirildiğinde çocuk sahibi olmaya engel olan kadın kaynaklı faktörlerin yüzde 25’ini tüplerin kapalı olması ya da hasar görmesi durumu oluşturmaktadır. Tüpün lümeni olarak adlandırdığımız iç kısmı tıkanmış olabilir, dış kısmı çevre dokulara yapışık olabilir veya iç kısmını döşeyen kirpiksi hücreler fonksiyon göremiyor olabilir. Bu gibi durumlarda tüp, yumurtayı içerisine alamaz veya alsa bile sperm tüp hareketlerindeki patolojiye bağlı olarak tüpe ulaşamaz ve yumurtayı dölleyemez. Kimi vakalarda ise döllenme gerçekleşse dahi oluşan embriyo rahme ulaşamaz ve dış gebelik oluşur. Tüpler sadece yumurta ile spermin birbiriyle buluşacağı basit bir kanal olmanın ötesinde oluşan embriyonun beslenmesi, sağlıkla gelişip büyümesini sağlayan üreme sisteminin önemli bir parçasıdır.

GEÇİRİLMİŞ BAZI OPERASYONLAR, TEDAVİ EDİLMEMİŞ ENFEKSİYONLAR TÜP TIKANIKLIĞINA YOL AÇABİLİR

Tüp tıkanıklığının en sık rastlanan sebebi hiç tedavi edilmemiş ya da yeterli şekilde tedavi edilmemiş enfeksiyonlardır. Genellikle enfeksiyon kaynağı daha önceki pelvik enfeksiyonlar, seksüel geçişli enfeksiyonlar, spiral kullanımı, düşük veya doğum sonrası enfeksiyonlar olabilmektedir. Geçirilmiş karın içi ameliyatları da tüplerde yapışıklıklar oluşturabilmektedir. Özellikle perfore olmuş apandisit buna sebebiyet verebilmektedir. Çikolata kisti olgularında da tüplerde tıkanmalar olabilmektedir. Kadınların çoğunluğu kısırlık nedeniyle tetkik yapılana kadar tüplerinin tıkalı olduğundan haberdar değildir; bazı durumlarda adet ağrıları ya da kasık ağrıları şikayetlerini ifade ederler. Tanı koymak için rahim filmi yani HSG kullanılmaktadır. HSG, rahim ve tüpleri görüntüleyen bir röntgendir. Normal bir röntgende rahim ve tüpler görülemez, görünür hale getirmek için rahim ağzından özel bir sıvı verilir ve bu esnada röntgen çekilir. Böylece rahim duvarları ile tüplerin yapısı ve geçirgenliği hakkında bilgi edinilir. Rahim iç duvarı ile ilgili patolojiler ve tüplere ait problemler HSG ile ortaya konulabilmektedir. Tüplerde tıkanıklık olup olmadığını kesin olarak anlamak için laparoskopi (karın içerisine kamera ile bakılması) işlemi de yapılabilir. Rahim filmi esnasında kasılmalar nedeniyle kapalı görülen tüplerin bir kısmının aslında açık olduğu laparoskopide ortaya çıkabilir. Laparoskopi ile tüplerden sıvı geçişi olup olmadığı, tüplerin çevre dokulara olan yapışıklıkları ve ayrıca karın içindeki yapışıklıklar gözle görülerek teşhis edilebilir. Tanısal laparoskopi genellikle hastanede yatış gerektirmeyen ve genel anestezi altında yapılan bir operasyondur.

TÜPLERE BAĞLI PROBLEMLERDE TÜP BEBEK TEDAVİSİ İLE GEBELİK MÜMKÜN

Gebelik oluşabilmesi için tüplerin işlevini yerine getirebilmesi çok önemlidir, bunun için tamamen sağlıklı ve açık olmaları gereklidir. Tüp faktörüne bağlı kısırlığın tedavisinde tüp bebek uygulamaları yüz güldürücü sonuçlar vermektedir. Tüp bebek uygulamaları ile hastanın yaşına bağlı olarak değişen oranlarda gebelik elde etmek mümkün olmaktadır. Özellikle genç yaşlarda tüp tıkanıklığına bağlı gebelik sorunu yaşayan hastaların büyük çoğunluğu bu tedavilerle sağlıklı gebeliklere ulaşabilmektedir. Tüp bebek tedavisiyle tüplerdeki patoloji by-pass edilmiş olur. Tek istisna ultrasonografide ya da rahim filminde görülen hidrosalpenks dediğimiz tıkalı tüpün içi sıvı dolu ve şiş bir hal aldığı durumlardır ki bu halde tüp bebek tedavisi öncesi tüpün laparoskopik çıkarılması veya tüpün rahimle bağlantısının laparoskopi esnasında kesilmesi önerilmektedir. Böylelikle tüp bebek başarısı ve canlı doğum oranları artmaktadır.

Yazının Devamını Oku

Tüp bebek tedavisinde laboratuvara göre merkez seçilmeli

12 Nisan 2023
Doğal yollarla çocuk sahibi olma konusunda problem yaşayan ve buna bağlı olarak tüp bebek tedavisine başvuran çiftlerin sayısında günden güne artış görülmektedir. Büyük umutlarla anne-baba olmanın hayalini kuran çiftlerin tedavi konusunda karar verip merkez arayışına geçtiği noktada dikkat etmesi gereken çok önemli faktörler vardır. Tedavi olunacak adresin her şeyden önce köklü ve bilimsel alt yapısı olan bir merkez olması son derece önemlidir. Bu aşamada çiftler doktoru ile ilgili fikir birliği sağladıktan sonra merkezin başarı oranını, tıbbi olanaklarını, teknolojiyi ne kadar kullandığını ve tedavinin mutfağı olarak nitelendirdiğimiz laboratuvar koşullarını göz önünde bulundurup karar vermeliler.

Tedavinin sonunda sağlıklı bir gebeliğin elde edilebilmesi ve nihai hedef olan doğumun gerçekleşebilmesi için saydığımız faktörlere ek olarak tedavi olunacak merkezin üreme sağlığı alanında Dünya’nın önde gelen dernekleri tarafından laboratuvarı onaylanmış ve sertifikalarla başarısı tescillenmiş olan merkezler olmasına da dikkat edilmelidir.

TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE İŞİN MUTFAĞI LABORATUVARDIR

Tüp bebek tedavisi tam anlamıyla bir ekip işidir. Merkezin altyapı ve tıbbi hizmet süreçlerinin niteliği, hekim tecrübesi, personelin kalifikasyonu, teknolojik donanım, kurumun sağladığı hizmetlerin Avrupa standartları ile uyumluluğu, personelin deneyimi ile performans takipleri, kalite iyileştirme süreçleri, veri güvenliği, hasta bilgilendirmeleri, akademik ve bilimsel çıktılar gibi tüp bebek ile ilgili tüm faktörler zincirin bir halkasıdır. Tedavide emeği olan herkesin ayrı bir dokunuşu vardır ama bu sürecin başarıyla sonuçlanmasındaki en büyük etken işin mutfağı olarak ifade ettiğimiz teknolojik alt yapı ile donatılmış iyi bir laboratuvardır. Tüp bebek tedavisinde dijital çağı tam anlamıyla yaşıyoruz diyebiliriz. Son geldiğimiz noktada tedavilerimizde genetiği ve yapay zekayı birleştirerek hareket ediyoruz ve başarılı sonuçlar elde ediyoruz. Tıbbın her alanında olduğu gibi üremeye yardımcı tekniklerde de yapay zekayı kullanarak elimizdeki verileri yazılımlarla birleştirerek daha akılcı ve daha doğru sonuçlara ulaşmaya çalışıyoruz. Tüp bebek tedavisi için başvuran çiftlerimize en doğru tedavi programını oluşturarak sağlıklı gebelikler elde edebilmek için son teknolojiyi ve üreme tıbbına dair yeniliklerin yakından takip edilerek uygulanması gerekir.

Günümüzde artan bilgi birikimi ile birlikte özellikle laboratuvar teknolojisindeki ilerlemeler daha yüksek gebelik oranlarının elde edilmesini sağlayarak bebek sahibi olma oranlarını yükseltmektedir. Tedaviye başlayacak olan hastaların da başvurdukları merkezlerde laboratuvarların nasıl işlediğini, teknolojiyi ne oranda kullandıklarını sorarak bilgi almaya çalışmalarını öneririm. Bu doğrultuda başarısı kanıtlanmış laboratuvara sahip merkezleri tercih etmeleri hayallerine kavuşmalarına yardımcı olacaktır. 

LABORATUVAR KOŞULLARI EMBRİYO GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN EN ÖNEMLİ FAKTÖRLERDEN BİRİDİR

Tüp bebek tedavisinde anne adayından alınan yumurtalar ile baba adayının üreme hücresi olan spermler laboratuvar ortamında bir araya getirilerek yumurtaların döllenmesi sağlanır. Döllenen embriyolar takip eden süreçte laboratuvarda günlük olarak büyütülür; belirli kriterlere göre değerlendirilir, aralarından en yüksek başarı sunması beklenenlerin uygun gün ve aşamada rahme nakli sonrası gebelik sağlanması hedeflenir. Embriyoların oluşmasıyla birlikte transfer sürecine kadar geçen süre içinde her embriyoyu bir atletizm yarışındaymış gibi takip edilir, günlük olarak gelişim özellikleri ve kalitesine göre değerlendirilir, ayrı ayrı sınıflandırılır. Bu değerlendirme sırasında embriyolar hücre sayısı, hücreler arası farklılıklar, görünüm, çap ve hücre grupları gibi pek çok parametre açısından incelenir.

Yazının Devamını Oku

Tüp bebek tedavisinde doğru bilinen 5 yanlış

15 Mart 2023
Tüp bebek tedavisi ülkemizde çokça başvurulan bir yöntem olmasına rağmen çiftlerin konu ile ilgili birçok yanlış bilgiye sahip olduğu görülmektedir. Bu durum hastaları çözüm arama noktasında umutsuzluğa sürüklemekle birlikte henüz tedaviye başlamadan bile psikolojik açıdan olumsuz etkilenmelerine yol açmaktadır. Dolayısıyla anne-baba olmak isteyen çiftlerin yakın çevrelerinden veya çeşitli mecralardan edindikleri duyumlara göre hareket etmemeleri; en doğru bilgiye hekimlerine başvurarak almaları son derece önemlidir.

KISIRLIK SADECE KADIN KAYNAKLI OLAN BİR PROBLEMDİR

Yanlış. Kısırlık çiftlerin ikisini de ilgilendiren bir durumdur. Yumurtlama bozuklukları, çikolata kistleri, polikistik over sendromu, rahimde şekilsel bozukluklar, tüplerde tıkanıklık gibi durumlar kadında kısırlık sebebi olarak sayılabilir. Buna karşılık erkeklerde ise sperm yapısında bozukluk, sperm sayısının az olması, varikosel gibi durumlar da kısırlığa neden olabilir. Son yıllarda bu yanlış inanış ortadan kalkmaya başlasa da günümüzde hâla kısırlığın sadece kadından kaynaklandığı algısı vardır. Oysa ki bu inanış tamamen yanlıştır. Çocuk sahibi olma problemi ile sağlık kuruluşlarına başvuran çiftler için gerekli tetkikler yapıldığında kadından kaynaklanan kısırlık ile erkekten kaynaklanan kısırlık oranlarının birbirine oldukça yakın olduğu görülmektedir.

TÜP BEBEK TEDAVİSİ SON ÇARE OLARAK BAŞVURULMASI GEREKEN BİR TEDAVİDİR

Yanlış. Tüp bebek tedavisi kişiye özel bir tedavi yaklaşımı gerektirir. Bu sebeple yumurta rezervinin azaldığı, erken menopoz riskinin görüldüğü vakalarda ya da kanser teşhisi sebebiyle kemoterapi öncesi yumurtaların dondurulması gereken acil durumlarda hiç vakit kaybetmeden gerekli tedaviye başlanmalıdır. Yumurta sayısı ve kalitesindeki yaşa bağlı azalma 35’ten sonra hızlanır ve 45 yaşına geldiğinde kadınların neredeyse hepsi gebe kalabilme özelliğini kaybeder. Kadınların yaklaşık %10’unda yumurta fonksiyonlarındaki yaşa bağlı azalma daha erken dönemlerde başlar ve rezervlerinin yaşıtlarına göre beklenenden düşük olduğu izlenir. Bu kadınların gebe kalabilme olasılığı yaşıtlarına göre azalmış olabilir ve tüp bebek gibi yardımcı üreme tedavileri tek şansları olabilir. Bu gibi durumlarda tüp bebek tedavisi başvurulması gereken ilk tedavi yoludur.

Azalmış yumurtalık rezervinde erken tanı, gebe kalabilme olasılığını artırmak için büyük önem arz eder. Ne kadar geç tanı konursa o kadar zorlu bir mücadele gerekir. Erkek ele alındığında da sperm sayısı ve hareketlilik azsa, medikal tedavilerle çözüme ulaşılamayacak bir durum söz konusuysa cerrahi müdahaleye başvurulması gerekir . Böyle bir durumda da tüp bebek tedavisi ilk seçenektir. Dolayısıyla çiftler yaş, teşhis edilen problem gibi bazı parametrelerle kendi özelinde değerlendirilmeye alınmalı ve ihmal edilmeden uygun zamanlamayla tedavi adımları atılmalıdır.

DONDURULMUŞ EMBRİYONUN BAŞARISI DÜŞÜKTÜR

Yazının Devamını Oku

Rahim ağzı kanserine karşı 'Smear testi' yaptırılmalı, rutin muayeneler ihmal edilmemeli!

16 Ocak 2023
Rahim ağzı kanseri kadınlarda en sık görülen kanser türlerinden biri olup her yıl 500 binin üzerinde yeni vaka ile karşılaşılmaktadır. Yayılım derecesine göre dört evresi olan rahim ağzı kanserinin teşhisi için mutlaka smear testi yaptırmak gerekmektedir. Adet dönemleri arasında veya ilişki sonrasındaki kanamalar ve lekelenmeler rahim ağzı kanserinin habercisi olabilir. Erken dönemde tespit edilen rahim ağzı kanseri tedavisiyle kadının çocuk sahibi olma şansı korunmuş olur. Bu sebeple rutin jinekolojik muayeneler kesinlikle ihmal edilmemeli ve mutlaka belirli periyotlarla smear testi yaptırılmalıdır. Hastanın şikayetleri dikkatli olarak araştırılmalı ve vakit kaybetmeden uygun tedavi şekline karar verilmelidir.

ADET DÖNEMLERİ ARASINDAKİ KANAMALAR DİKKATE ALINMALI

Rahmin vajinaya açıldığı yer olan serviks aynı zamanda rahim ağzı ya da rahim boynu olarak da bilinir. Rahim ağzı kanseri, rahim ağzı hücrelerinde meydana gelen bir kanser türüdür. Cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyon olan HPV virüsünün çeşitli türleri rahim ağzı kanserine neden olmaktadır. Erken dönem rahim ağzı kanseri belirtileri veya semptomları kişinin kendisi tarafından fark edilemeyebilir. Cinsel ilişkiden sonra, menopoz sonrasında veya adet zamanları arasında görülen vajinal kanama, ağır ve kötü bir kokuya sahip olan sulu ve kanlı vajinal akıntı, pelvik ağrı veya cinsel ilişki sırasında yaşanan ağrı ise daha ileri dönemdeki rahim ağzı kanseri belirtileri arasında sıralanabilir. Bununla beraber eğer kişide genital siğil belirlenmişse muhakkak yakın takipte olunmalıdır.

Rahim ağzı kanserinin erken belirtileri kişi tarafından fark edilmese de smear testi gibi tarama testlerinde ve doktor muayenesinde teşhis konulur. Smear Testi, serviks denilen bölgeden 5-10 saniye gibi kısa süre içinde ağrısız olarak fırça yardımıyla sürüntü alınması işlemidir. Alınan sürüntü bir cam üzerine yayılır ve hücreler patolog tarafından incelenir. Hafif bir anormallik izlendiyse tedavisiz veya tedavi ile normale dönebilir ama bunun takibi yapılarak tamamen normale döndüğünden emin olunmalıdır. Eğer belirgin şekilde anormallik saptanırsa rahim ağzına ve vajinanın izlenmesine olanak veren özel bir mikroskopla inceleme yapılabilir. Bu sayede şüpheli bölgelerden küçük doku parçaları ve örnek alınabilir. Alınan örnekler patoloji laboratuvarında incelenerek kesin tanıya gidilir.

RAHİM AĞZI KANSERİNİN TİPİ TEDAVİNİN ŞEKLİNE YÖN VERİR

Rahim ağzı kanseri tedavisinde cerrahi operasyon, radyasyon, kemoterapi veya üçünün bir kombinasyonu kullanılabilir. Rahim ağzı kanserinin iki tipi vardır ve teşhis edilen tip tedavinin şekline yön verir. Erken dönem rahim ağzı kanseri tipik olarak ameliyatla tedavi edilir. Operasyonun şekline kanserin büyüklüğü, evresi ve kadının gelecekte hamile kalmayı isteyip istemediğine bağlı olarak karar verilir. Çok küçük bir rahim ağzı kanseri için kanseri bir koni biyopsisiyle tamamen çıkarmak mümkün olabilir. Bu prosedür koni biçimli bir serviks doku parçasının kesilmesini ancak serviksin geri kalanının bozulmadan bırakılmasını içerir. Bu seçenek gelecekte hamile kalmak isteyenler için uygundur. Erken evre rahim ağzı kanserlerinin çoğu rahim ağzı, rahim, vajinanın bir kısmı ve yakındaki lenf bezlerinin çıkarılmasını içeren radikal bir operasyon ile tedavi edilir. Bu operasyon erken dönem rahim ağzı kanserini iyileştirebilir ve nüksü önleyebilir ancak rahimi çıkarmak hamile kalmayı imkansız hale getirir.

Kemoterapi, kanser hücrelerini öldürmek için kimyasalları kullanan bir ilaç tedavisidir. Damar yoluyla verilebilir veya hap şeklinde alınabilir. Bazen her iki yöntem de kullanılır. Lokal olarak ilerlemiş olan rahim ağzı kanseri için düşük doz kemoterapi genellikle radyasyon tedavisi ile birleştirilir çünkü kemoterapi radyasyonun etkilerini artırabilir. Çok ileri kanser semptomlarının kontrolüne yardımcı olmak için daha yüksek dozlarda kemoterapi önerilebilir. Hedefe yönelik ilaç tedavileri, bazı mutasyonlara sahip kanser hücrelerinde bulunan spesifik zayıflıklara odaklanmaktadır. Bu zayıflıkları kullanarak hedefe yönelik tedaviler kanser hücrelerinin ölmesine neden olabilir. Hedefe yönelik ilaç tedavisi genellikle kemoterapi ile birleştirilir. İleri seviyede serviks kanseri için de bir seçenek olabilir.

Yazının Devamını Oku

Yapay zekayla doğan bebeklerin sayısı günden güne artıyor

15 Aralık 2022
Tüp bebek tedavisinde gelinen son noktada dijital çağı tam anlamıyla yaşıyoruz demek mümkündür. Tıbbın her alanında olduğu gibi üremeye yardımcı tedavilerde de yapay zeka kullanılarak eldeki veriler yazılımlarla birleştirilmekte ve daha başarılı sonuçlara ulaşılmaktadır. Bu yaklaşım ile hastaya dair tüm veriler tek bir havuzda toplanıp kapsamlı değerlendirme yapılmakta, böylelikle tespit edilen en sağlıklı embriyonun transferiyle çiftlerimizin yüzleri gülmektedir. Etkin şekilde kullanılan bu akıllı teknoloji sayesinde doğan bebeklerin sayısı da günden güne artmaktadır.

TEKRARLAYAN BAŞARISIZLIK VE GEBELİK KAYBI YAŞAMIŞ OLAN ÇİFTLERDE TERCİH EDİLİYOR

Dünya ile birlikte ülkemizde de hızla dijital verileşmeye doğru gidiyoruz. Elimizdeki verileri yazılımlarla birleştirerek daha doğru sonuçlara ulaşmaya çalışıyoruz. Son birkaç yıldır Türkiye’de de uygulanarak çok sayıda çifte umut ışığı olan Smart PGT yöntemi, embriyolar üzerinde detaylı genetik inceleme yapmamızı sağlayan NGS testinin en gelişmiş şeklidir. Smart PGT yöntemi, sonuçların analizi kısmında yapay zekadan faydalanılarak tutunma potansiyeli en yüksek embriyoyu seçme imkânı sunar ve gebelik şansının artmasını sağlar. Özellikle tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı olan hastalarda ve gebelik kaybı yaşamış olan çiftlerin tedavisinde tercih edilmektedir.

Ayrıca kadın yaşının ileri olduğu çiftlerde, Translokasyon veya inversiyon taşıyıcılığı olan bireylerde, Şiddetli erkek kısırlığının görüldüğü durumlarda ve akraba evliliğine bağlı olarak ortaya çıkabilecek üzücü sonuçlara engel olmak adına tüp bebek tedavisine yapay zeka teknolojisi dahil edilmektedir.

ELDE EDİLEN BİLGİLER DİJİTAL VERİYE ÇEVRİLİYOR

PGT uygulamaları genellikle embriyolardan belirli sayıda hücre alınması, incelenmesi ve hücrelerin alındığı embriyonun genetik yapısına göre normal ve anormal olarak tanımlanması olarak değerlendirilir ancak doğru tanının konulabilmesi için biyolojik, teknik veya hasta kaynaklı pek çok değişken söz konusudur. Smart PGT'de hastaya ait tüm bilgiler, gerçekleştirilen testler, sonuçlar ve raporlar sayısal bir şekle dönüştürülüyor ve büyük veri bankaları oluşturuluyor. Sonrasında özel olarak hazırlanan programlar bu büyük veriyi inceleyerek öğreniyor; her yeni eklenen benzer verilerle birlikte herhangi bir insanın yapamayacağı hızda tanısal sonuçlar üretebiliyor. Bu durum da yüksek oranda klinik başarı elde edilmesini sağlıyor. Uzmanlar, embriyonun durumuna eğitim ve deneyimleriyle karar verirken yapay zekâ yüz binlerce embriyodan elde ettiği tecrübeyi kullanıyor; biriken veriyi kullanarak bir anlamda yorum yapıyor.

ÇİFTLERİN DURUMUNA GÖRE İLK DENEMEDE DE TEDAVİ PROGRAMINA DAHİL EDİLEBİLİR

Tüp bebek tedavisi kişiye özel yaklaşım gerektiren bir tedavi olduğu için en doğru analizi yapabilmek, en doğru tanıyı koyabilmek adına yapay zeka teknolojisinden faydalanmak büyük önem taşımaktadır. Dolayısıyla tekrarlayan başarısızlık veya gebelik kaybı yaşamış olan hastalarımızın yanı sıra şartları uygun görülen çiftlerin ilk denemelerinde de tedavi kapsamında yapay zekanın yer almasını öneriyoruz. İlerleyen dönemlerde bu teknolojinin etkin ve verimli kullanımıyla, genetik anomalili bebek doğumların azalacağını söylemek mümkün. Özellikle genetik bozukluğu olan ya da ileri yaşlarda çocuk sahibi olmak isteyen kadınlarda hem gebelik kayıplarının hem de anomalili bebek doğumlarının önüne geçilecektir.

Yazının Devamını Oku

Miyomlar üreme sağlığını nasıl etkiler?

15 Kasım 2022
Rahmin kas hücrelerinde kökü bulunan iyi huylu kas tümörleri miyom olarak tanımlanır. Bulundukları bölgeye göre gruplara ayrılan miyomlar dört kadından birinde görülme oranına sahiptir. Miyomlar bazı durumlarda kişinin üreme sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir; tekrarlayan düşük, erken doğum veya kısırlığa yol açabilir. Herhangi bir şikayete yol açmayan miyomların yıllık periyotlarda takip edilmesi önerilir ancak kişide ağrı ve yoğun kanamalara yol açan ya da kişinin üreme kabiliyetini etkileyen miyomların mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Miyom tedavisinde uygulanan cerrahi girişimler sayesinde miyomlar çıkarılabilir. Operasyon sonrası doktorun kontrolü ve onayıyla birlikte gebelik planlanabilir.

MİYOMLAR YERLEŞİM YERİNE VE BOYUTUNA GÖRE DÜŞÜĞE SEBEP OLABİLİR

Rahim duvarında bulunan hücrelerden beslenerek oluşan miyomlar iyi huylu tümörlerdir. Yuvarlak formda, beyaz renkli, sert ve yüzeyi kıvrımlı olan miyomlar doğurganlık döneminde oluşan anormal doku parçalarıdır. Çok ender olarak kansere dönüşebilen miyomlar, 30-40 yaşları arasındaki kadınlarda sık görülür ve genellikle menopoz döneminden sonra küçülür. Kişinin günlük yaşamına ve doğurganlığına etki etmeyen türdeki miyomları rutin kontrollerle takip etmek gerekir. Bazı vakalarda miyomlar çok sayıda ve büyük olabilir.

Miyomun oluştuğu konum ve boyuta göre adet kanamalarında artma, anemi, tekrarlayan düşükler, erken doğum ve kısırlık problemleri ile karşılaşılabilir. Bu vakalarda kişinin komşu organları sıkışabilir ve karnın bir kısmında şişlik görülebilir. Miyoma bağlı oluşabilecek kısırlık problemi, çoğunlukla miyomların fallop tüpleri ile rahmin birleştiği bölgede bulunmasından kaynaklanır. Bu durumda erkek üreme hücresi sperm, yumurtalıklardan fallop tüplerine atılan yumurtaya erişemez. Rahim içi dokusu olarak bilinen endometrium düzenini de olumsuz etkileyebilen miyomlar, döllenen yumurtadan meydana gelen embriyonun rahme tutunmasını engelleyerek gebeliğin devamlılığını tehlikeye atabilir.

MİYOMLAR TÜP BEBEK TEDAVİSİNDEKİ BAŞARIYI DOĞRUDAN ETKİLER

Rahmin iç tabakasında oluşan miyomlar, submukozal miyomlar olarak tanımlanır. Kanama miktarında artış ve kısırlık gibi problemlere yol açabilen submukozal miyomlar, büyüyerek vajina içine sarkma yapabilir. Rahmin orta tabakasında oluşan miyomlar ise intramural miyomlar olarak tanımlanır. Endometriumun içinde büyüyen bu miyom türü, kişinin kilo almış ya da hamileymiş gibi görünmesine neden olabilir. Adet kanaması süresinin uzamasına, pıhtılaşma sorunlarına, sık idrara çıkma isteğine ve pelvik bölgesinde ağrılara neden olur. Rahmin dış tabakasında oluşan miyomlar ise subserozal miyomlar olarak tanımlanır.

Rahim duvarının üstünde ve rahmin dışında gelişim gösteren subserozal miyomlar, çoğunlukla belirtiye yol açmaz ancak ilerlemiş vakalarda diğer organlara bası ve bası yaptığı bölgeye göre farklı alanlarda ağrıya yol açabilir. Bu 3 miyom türüne ek olarak saplı miyomlar olarak tanımlanan miyom türü de bulunur. Rahme ince bir sap ile bağlı olan miyomlar, zamanla dönerek ağrıya yol açabilir. Miyomlar, tüp bebek tedavisindeki başarıyı da büyük oranda etkileyen faktörlerdir. Burada dikkat ettiğimiz en önemli nokta miyomun yeridir. Rahmin dışında yerleşen miyomların tüp bebek başarısı üzerinde olumsuz herhangi bir etkisi yoktur fakat rahmin orta kısmında, kas dokusunun yoğun olduğu kısımda özellikle 4 cm’nin üzerindeki miyomlarla birlikte rahmin içerisindeki boşlukta yerleşmiş miyomlar tüp bebek başarısını kesinlikle azaltmaktadır. Miyom tedavisinde uygulanan cerrahi girişimler sayesinde miyomlar kolaylıkla çıkarılabilir. Myomektomi işleminin nasıl yapılacağı ise miyom türüne bağlı olarak farklılık gösterir.

MİYOMLAR HANGİ DURUMLARDA ALINMALIDIR?

Yazının Devamını Oku