Paylaş
Perşembe günü merkez üssü Konya’nın Kulu ilçesi olan 5.2 büyüklüğündeki sarsıntı, Ankara’da da ciddi şekilde hissedildi. “Güvenli liman” olarak görülen başkentin sakinleri büyük panik yaşadı.
*
O panik ve korkuyu gazete ofisinde bizler de yaşadık.
*
Sarsıntı geçtikten sonra herkes merkez üssünü ve şiddetini öğrenip yavaş yavaş tekrar rutinine dönüş yaptı.
*
Depremin merkez üssü Kulu’nun Kırkkuyu Köyü ile Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki Akin Mahallesi tam sınır. Bu mahallede bazı yapılar da deprem nedeniyle zarar gördü. Şereflikoçhisar Belediye Başkanı Mustafa Koçak da hemen giderek incelemede bulundu.
Depremin merkez üssü Kulu’nun Kırkkuyu Köyü ile sınır olan Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki Akin Mahallesi’ndeki bazı yapılar da zarar gördü.
*
Depremin hemen ardından CNN Türk’te Prof. Dr. Süleyman Pampal’ı dinliyordum. Kendisi de Ankara’da depremi hisseden Pampal özetle şunları söylüyordu: “Bu deprem şaşırtmasın. Ankara çevresinde de Konya çevresinde de zannedildiğinin aksine çok fazla aktif fay var. Konya için de Ankara için de Eskişehir için de tehlike var. Batı’ya doğru 7.5 büyüklüğüne kadar deprem üretme potansiyeli olan Tuz Gölü fayı var. Bu fay hattı bin yıldan uzun süredir kırılmamış. Abartı gibi geliyor ama değil, Türkiye’nin depremden muaf bölgesi yok. Her yerde aktif fay hattı var. Depremin uzak etkisi olabilir. Bunlar sürpriz konular değil. Türkiye için deprem bir gerçek. Nerede ne zaman olacak tartışmalarını bir kenara bırakıp hazırlık yapılmalı.”
*
Depremden bir gün önce de gazetemizin başarılı muhabiri Ekin Hazal Doğruyusever, hazırladığı haberde “Ankara’nın mevcut yapı stoku ne durumda” sorusunu İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Ankara Şube Başkanı Ahmet Onur Özergene’ye sormuştu.
*
Özergene’nin yanıtında, “Ankara’daki yapı stokunun büyük bir bölümü 20 yaşın üzerinde. Birçok yapının ruhsatı eski yönetmeliklere göre alınmış durumda. Ancak zaman içinde yapılan kaçak müdahaleler, taşıyıcı sisteme zarar veren değişiklikler, yapının ilk projelendirildiği halinden çok farklı bir noktaya gelmesine neden oldu. Yapıların mevcut halinin, ruhsatlı projeleriyle uyumlu olup olmadığı denetlenmeli. Ankara, deprem riski düşük bir şehir olabilir ancak yapı güvenliği bir öncelik olmalıdır. Belediyelerin, odaların ve kamu otoritelerinin ortak çalıştığı bir sistem kurularak bu tespitler kamusal güvenlik anlayışıyla ele alınmalı” ifadeleri dikkat çekiyordu.
*
“Ankara’da deprem riski yok” demek zor. Kent “güvenli liman” olsa da deprem gerçeğinden çok da uzak değil. Merkezinde fay riski yoksa da çevresindeki faylar ve merkezindeki eski yapıların riski var.
*
Belediyeler arama kurtarma ekipleri oluşturuyor, acil durumlar için afet merkezleri kuruyor, afet farkındalığı için eğitimler veriyor... Ama eski ve riskli yapılar maalesef pek de konuşulmuyor.
*
Deprem başkentin de bir gerçeği. Ankara’daki eski yapılar ve kentsel dönüşüm konusu ihmal edilmemeli. Herkes üzerine düşeni yapmalı. Çünkü her zaman denildiği gibi, “Deprem öldürmüyor depreme karşı dayanıksız binalar öldürüyor.” Yakın tarihte yaşananları görünce çok da uzağa gitmek gerekmiyor.
TEKNOLOJİ BAĞIMLILIĞI VE İLGİNÇ BİR ETKİNLİK
ANKARA’da bir etkinlik kulübü bir kafede ekransız sosyalleşme etkinliği düzenlemiş. “Uçak modu” adı verilen etkinlikte katılımcılar telefonlarını kapatıp bir kutuya teslim ediyor. Hep birlikte atölye ve etkinlik çalışmalarına katılanlar, kolajlar ve boyamalar yaparak örgü örüyor. Resim çizip, kitap okuyup, sohbetler edip, oyunlar oynuyor.
*
4 saat boyunca dijital dünyaya mola verenler yüz yüze iletişimin gücünü yeniden keşfediyor. Girişi de biletle ücretli bir etkinlik.
*
Günümüzde telefondan vazgeçmek oldukça zor. Bu teknoloji ve dijital bağımlılık bakalım insanlara daha neler yaptıracak...
Paylaş