Suriye’de tehlikeli hareketler

Bir gün önce 25 Ekim’de ABD hedef Rakka dedi.

Haberin Devamı

Oysa sıranın Irak’ta Musul’u IŞİD’den almak olduğu da ilan edilmişti.

Hatta aynı gün Paris’te, ABD öncülüğündeki koalisyonun Batılı güçleri bir Musul toplantısı yapmıştı.

Rusya, ABD’nin IŞİD’çilerin Musul’dan Rakka yönüne doğru, yani Suriye yönüne kaçabilmesi için açık koridor bıraktığını iddia ediyor, bunu protesto ediyor.

Türkiye’nin elindeki bilgiler de aynı yönde.

ABD adeta Irak’ı, İran’ın insafına bırakmaya razı vaziyette bütün IŞİD’çileri Suriye’de Rakka etrafında sıkıştırıp, karada PKK/PYD milisleri aracılığıyla imha etmeyi düşünüyor. Rusya buna karşı değil, müttefiki Suriye rejiminin ipleri iyice elden kaçırıyor olmasından endişe ediyor.

Belli ki ABD, Musul ve Rakka operasyonları için belli bir koordinasyon sağlanmaya çalışıyor.

Bu konu dün Brüksel’deki NATO Savunma Bakanları Toplantısı'nda da masadaydı. NATO’nun Türkiye’nin üyeliği sayesinde Suriye ve Irak’la sınırı var ve adı Kuzey Atlantik İttifakı olan bir askeri örgüt, petrol zengini Irak topraklarında, Suriye çöllerinde göreve hazırlanıyor.

Nitekim o toplantılar çerçevesinde Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, ABD’li ve Fransız mevkidaşlarıyla üçlü toplantı yaptı; Musul ve Rakka operasyonlarına odaklandılar, askeri yetkililerin birlikte çalışma yapmasını kararlaştırdılar.

Ancak ABD’nin ‘İstikamet Rakka’ demesinden bir süre sonra PYD Başkanı Salih Müslim ABD’ye operasyon için bir şart koştu.

PYD ABD’nin desteğiyle Rakka üzerine yürürdü ama Türkiye tarafından “sırtından hançerlenmek” istemiyordu.

Tamam, deyim doğru değil, sırtından hançerlenmek kendini dost olarak gösterenler için kullanılır, Türkiye PYD’yi PKK’nın Suriye’deki devamı ve düşman görüyor.

Ama Salih Müslim’in ne demek istediği gayet açık anlaşılıyor: Biz Rakka ile uğraşırken, Türkiye de Rakka’ya yürüyüp bizi imha etmeye kalkarsa ne yapacağız? Yani, ABD Türkiye’nin Rakka’ya yürümeyeceğine garanti versin.

Peki, Türkiye bu garantiyi verir mi?

Daha önce, 18’i 19’a bağlayan gece ABD Başkanı Barack Obama’nın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı aradığı görüşme ardından; Türkiye’nin PYD’ye indirilen silahlar konusunda kafasını diğer tarafa çevirdiği, bunun karşılığında ABD’den Münbiç’in IŞİD’ten temizlenmesi ardından da PYD’nin şehri terk edip Fırat’ın Batısına çekileceği sözü alınmıştı.

Evet, o arada IŞİD Gaziantep’te kanlı bir saldırı daha yaptı, ama Fırat Kalkanı o saldırı üzerine bir gecede başlamadı. ABD, Münbiç’te sözünde durmuş olsa belki de başlamazdı.

Türkiye ABD’nin, PYD’yi Münbiç’ten çıkarmayacağı, ya da çıkaramayacağından emin olduktan sonra 24 Ağustos’ta Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) milislerine destek gerekçelendirmesiyle Suriye’ye girdi. Amerikalıların düşmesi çok zor dediği Cerablus’a aynı gün girdi. Birkaç gün içinde sınırın 90 kilometreye yakın bölümü IŞİD’ten temizlendi ve Suriye’deki IŞİD’in Türkiye sınırı ile fiziki bağlantısı kesildi.

Bu durum PYD’yi çok tedirgin etti. Çünkü ABD Merkezi Komutanlık (CENTCOM) desteğiyle Hatay-Kilis hattındaki Efrin kantonuyla birleşip Türkiye sınırı boyunca olan kesimi kontrollerine aldıktan sonra bağımsızlık-özerklik pazarlığı yapma planı suya düşebilirdi.

Türkiye’nin desteklediği FSA kısa sürede IŞİD açısından siyasi-psikolojik önemi yüksek olan Dabık’a da girdi ve coğrafi önemi yüksek olan El Bab kasabasına epey yaklaşmış oldu. Bunun üzerine PYD geçen hafta ABD’ye güvenerek, elinde tuttuğu Tel Rifat’tan El Bab’a doğru harekete geçti. İşte o zaman beklenmedik bir şey oldu: Türk uçak ve topçu birlikleri PYD’yi Suriye topraklarında vurdu ve ABD de yardımlarına gelmedi. Üstelik Suriye’nin batısı bizi bağlamaz gibi bir açıklama yaptılar; ABD’nin PYD’ye yalnızca Rakka ve çevresinde IŞİD’le göğüs göğüse çarpışmak için ihtiyacı vardı.

İşte Salih Müslim’in Rakka çıkışı arkasında bu tablo vardı.

Cumhubaşkanı Erdoğan’ın dün, 26 Ekim’deki “Münbiç’i PYD’den temizlemeye kararlıyız” açıklaması da işte bunun ardından geldi.

Türk askeri desteğindeki ÖSO aslında kuzeyden Münbiç’e hayli yaklaşmış durumda. El Bab’ın IŞİD’den alınabilmesi halindeyse Batıdan da 40 kilometre yakınına gelmiş, Halep’le yolunu kesmiş olacak.

Aslında El Bab, Halep’e 25-30 kilometre uzaklıkta; benzetmek gerekirse Sincan ile Ankara merkez gibi bir uzaklıkta. Dolayısıyla Türkiye destekli güçlerin El Bab’a girmesine mesela Rusya da karşı.

Ancak Rusya’nın şu sıra başka ciddi sorunları var. Mesela Kuzey Deniz’inden gelen Kuznetsov uçak gemisi ve deniz görev gücünün yakıt ikmali gibi bir sorunu çıktı ve bu sorun (o da NATO üyesi) İspanya ile Rusya arasında ciddi bir meseleye dönüştü.

Öte yandan PYD, Cerablus ve Dabık örneklerine bakıp, Erdoğan’ın Münbiç tehdidini dinleyip tedirgin oluyor ve ABD ile Rakka pazarlığı yapmak istiyor ama aslında Türkiye’nin Rakka operasyonuna girişme niyeti de yok. Bir yetkili bu durumu “El Bab sınırımıza 30-35 kilometre uzaklıkta, IŞİD ya da PYD elinde olması Türkiye için açık ve yakın tehdit oluşturuyor” diye izah etti; “Oysa Rakka 90-95 kilometre ve bizim için yakın tehdit değil, ayrıca bu mesafeden kontrol desteği vermek de zor”.

Ayrıca El Bab’ı almanın PYD’nin koridor planını bozma ve Halep’e ikmal hatları açma gibi özellikleri de var.

Buna karşın Türkiye’nin Suriye’de El Bab kadar önem verdiği bir yer daha var.

TV uzmanlarının şimdilik fazla dikkatini çekmeyen bu yer, Akçakale’nin tam karşısındaki Tel Abyad. Diğer yandan Rakka’ya inen yollar da Akçakale sınır kapısından geçiyor, hini hacette.

Hatırlanacağı gibi, 2014 Haziran’ında Musul Başkonsolosluğu'nun IŞİD tarafından basılması ardından Rakka’ya kaçırılan başkonsolosluk çalışanları ve aileleri, MİT’in yaptığı girişim ve pazarlıklar sonucu Tel Abyad-Akçakale üzerinden Türkiye’ye dönmüştü. Bu kasaba geçenlerde, ABD’nin desteklediği PYD güçlerinin IŞİD’ten alması ardından Türkiye ateş açmasın diye karakollara ABD bayrağı çekmesiyle gündeme gelmişti.

“Tel Abyad bizim için önemli” diyor konuştuğum kaynak; “Ne IŞİD ve PYD kontrolünde olmasını istemeyiz. Bu da Türkiye için açık ve yakın tehdit sayılır.”

Özetle Salih Müslim bir yerde haklı; Türkiye PYD olduğu müddetçe Rakka’ya katılmam diyor ama bir yandan da Rakka’ya giden yolların başı sayılan Tel Abyad’ın PYD’de kalmasına izin vermek istemiyor; tabii bu durum PYD koridorunda da bir gedik daha demek olacak.

Yani, ABD ve Türkiye arasında PYD üzerinden El Bab ve Tel Abyad sorunları da yaşanacak gibi duruyor yakında, diğer sorunlara ek olarak.

Yazarın Tüm Yazıları