Çarpıcı bir ensest raporu

Bir uyarı daha: Bu yazı okumaktan rahatsız olacağınız bölümleri içerebilir. Şimdi sizlerle, ensest konusunun ne yüzdelere, ne de siyasi göz kırpmalara hapsedilemeyecek kadar acı bir gerçek olduğuna dair bir rapor paylaşacağım. Ve sorunun ensestle de sınırlı olmadığına dair bir başka rapor.

Haberin Devamı

Raporun başlığı “Türkiye’de Bir Üniversite Hastanesindeki Ensest Vakalarının Toplumsal ve Demografik Özelliklerinin Değerlendirilmesi”.

Başlıktan sıkılıp vaz geçebilirsiniz, ama neticede bu bilimsel bir çalışma, meraklıysanız devam edin diyeceğim.

Uluslararası tıp yayını Medical Science Monitor tarafından 26 Nisan 2014 tarihinde İngilizce yayınlanmış. Yayınlayan araştırmacıların isimleri Ali Yıldırım, Erdal Özer, Hasan Bozkurt, Sait Özsoy, Özgür Enginyurt, Durmuş Evcuman, Rıza Yılmaz ve Yunus Emre Kuyucu.

Tokat’taki Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Tıp Fakültesi Adli Tıp Bölümüne 2008-2012 arasında gelen ensest vakaları üzerinde yapılmış bilimsel bir araştırma. Çalışmada, Orta Karadeniz bölgesindeki ensest vakalarının genellikle Gaziosmanpaşa Üniversitesi Hastanesine sevk edildiği vurgulanarak insanın içini acıtan veriler paylaşılıyor.

Haberin Devamı

Ensest, Birleşmiş Milletler (BM) dâhil uluslararası zeminde kan bağı bulunan akrabalıkların yanı sıra yasa ile evlenmeleri mümkün olmayan üvey çocuklar ve aile üyeleri arasında cinsel eylem olarak tanımlanıyor. Dünyanın istisnasız her ülkesinde, her sosyal sınıfta görülen ve tabu sayılan ensest konusu, kolay kolay paylaşılmaması, gerek korku, gerek utanç nedenlerle saklanması, örtbas edilmek istenmesi nedeniyle hem kamuoyu araştırmacıları, hem akademik araştırmacılar tarafından çalışılması en zor alanlardan sayılıyor.

BM’ye bağlı Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bu nedenle ensesti “sessiz sağlık acil durumu” olarak tanımlıyor.

Raporda en yaygın ensest türünün babanın kız çocuğuna cinsel saldırısı olduğu yazılıyor. Onu erkek kardeşin kız kardeşe, kız kardeşin kız kardeşe cinsel tecavüzü izliyor; son olarak en az rapor edilen durum olsa da annenin erkek çocuğa cinsel eylemi yer alıyor.

Raporda 1999’da 296 ensest vakası üzerinde yayınlanan bir araştırmada saldırganlardan 70’inin biyolojik baba, 87’sinin (büyükbaba, abi, abla, kuzen gibi) biyolojik akraba ve 73’ünün de üvey baba olduğu saptanmış.

Keza 2006’da İstanbul’da 1955 kız lise öğrencisi arasında yapılan bir soruşturmada cinsel saldırıya uğramış olanların yüzde 1,8’inin ensest vakası olduğu ortaya çıkarılmış, tabii bu yalnızca lise öğrencileri arasında yapılan bir araştırma.

Haberin Devamı

2009-2011 yıllarında bir devlet hastanesinde yapılan araştırma ise cinsel suçların yüzde 4,6’sının ensest olduğunu ortaya koymuş.

Konuştuğum kaynaklar, Türkiye genelinde kayda geçmiş cinsel suç vakası içindeki ensest oranının yüzde 5’e yakın olduğunu ifade ediyor; ama bu konuda kesin veriler elde etmenin zorluğunu da vurgulayarak.

Gaziosmanpaşa Üniversitesi araştırmasında (yaşları 4 –evet 4- ila 40 arasında değişen) ensest kurbanlarının yüzde 70’inin 18 yaş altında, yüzde 84’ünün kız çocuğu ya da kadın, yüzde 58’in ilkokul mezunu olduğu görülmüş. Saldırganların ise yüzde 72’si ilkokul mezunu, yüzde 54’ü de işsiz.

Ensest görülen ailelerin yüzde 67’si 3 ila 5 çocuk sahibi, ailelerin yarısında saldırgan ve kurban aynı evde yaşıyor.

Haberin Devamı

Bu aile içi cinsel saldırıların ayrıntılarına girmeyeceğim, raporu okurken içim kalktı.

Ahmet Hakan gibi “yüzde 40’çılar” söylemine girmeyeceğim, çünkü mevcut verilen bunun ne siyasi görüş, ne şehir, ne bölge, ne de bir ülkeye özgü olduğunu gösteriyor; bu illet bütün dünyada var ne yazık ki. Melis Alphan’ın Canan Güllü’den alıntıladığı yüzde 40 ensest oranını gösteren bir bilimsel çalışmadan da haberim yok, o çalışma kamuoyuna açıklanırsa yöntemi üzerine kamuoyu araştırmacıları da yorum yapabileceklerini söylüyorlar.

Ama okuduklarım bu durumun yüzde tartışmasına da, siyasi kutuplaşma göndermeleriyle siz-biz kavgasına da hapsedilemeyecek kadar ciddi olduğunu gösteriyor.

Haberin Devamı

Türk Ceza Kanunun 102’inci maddesi cinsel saldırı suçlarının akrabalar arasında olması halinde cezanın yüzde elliye dek artırılabileceğini söyleyip bunu şikâyete tabi kılıyor. 103’üncü maddesi saldırının çocuklara yönelmesi halinde şikâyet olmaksızın yargının harekete geçmesini zorunlu kılıyor. Ama bir de toplumsal gerçekler var.

Büyük şehirlerden uzaklaştıkça dün toprağa verdiğimiz Şerif Mardin’in o parlak tanımı ile “mahalle baskısı” daha şiddetle hissediliyor. Yani resmi makamların haberi bile olmayabiliyor. Ya da haberi olanlar arasında o şehrin, kasabanın güçlü insanlarının etkisinde kalanlar olabiliyor, ya da daha vahimi yakın geçmişte Mardin’de gördüğümüz bir örnekte olduğu üzere, resmi yetkililer de cinsel suçların parçası olabiliyor.

Haberin Devamı

Yani bu resmi kayıtlara bakıp, o kadar da değil diye geçiştirilecek, ardında siyasi ya da sosyal husumet aranacak bir konu değil.

Zaten 2012, 2015 ve 2017 yılında yapılan değişik KONDA araştırmalarından çıkartılabilecek sonuçlar arasında erken yaşta –bazıları zorla- yapılan evliliklerin önemli nedenlerinden birisinin, kız çocukların evlilik bağı yoluyla ensestten korunmaya çalışılması, ya da ensest olaylarının gizlenme çabası olduğu da var.

Orada başka sorunlar başlıyor tabii, aile içi şiddet gibi. Ucu cinayete varan aile içi şiddet vakaları kolların kırılıp yen içinde kalmasının, çoğunlukla kadın ve çocukların, ceberrut ve sapık eğilimdeki erkekler tarafından ezilmesinin hem kapalı kapılar ardında kalmasının önemli nedenleri arasında. Ocak 2017 KONDA araştırmasında dayak oranı yüzde 27.

Yine bir KONDA çalışmasında Türkiye’deki evliliklerin yüzde 25’ten fazlasının akraba evliliği olduğu saptanmış; bu ensest demek değil ama bu da ciddi bir sorun.

Yazının burasına kadar gelebildiyseniz bir ciddi konuyu daha vurgulamakta yarar var. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) rakamlarına göre 80 küsur milyonluk Türkiye’de 9 milyon küsur engelli vatandaş var; yani neredeyse nüfusun yüzde 12’si. Bu Avrupa ortalamalarının üzerinde ve bu yüksek oranla akraba evliliklerinin arasındaki bağın da araştırılmaya ihtiyacı var.

Ama konumuza dönersek, ensest ne yazık ki ciddi bir sorunumuz ve ciddiyetle yaklaşmak gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları