Yemek, siyaset ve simgesellik

“Süt Uyanınca”, “Ölmez Ağacı Peşinde”, “Nimet Geldi Ekine”, “Boğazın Beş Efendisi” başta olmak üzere Artun Ünsal’ın Türkiye’nin yemek kültürü üzerine çalışmaları hep başucu kitaplarımın arasında olmuştur.

Haberin Devamı


Zeytinyağı, peynir ya da tahıllar üzerine bir şey mi merak ettim ya da yazacağım, açar mutlaka bakarım.
Ünsal, Paris Üniversitesi’nde hukuk eğitiminin ardından doktorasını siyasal bilim alanında yapmış, akademik hayatıyla gazeteciliği ve araştırmacı yazarlığı başarıyla harmanlamış bir akademisyen. Ama sanırım en çok yemek kültürümüzün temelini oluşturan yerel ürünlerin bilinmesi, tanınması ve korunması için gastronomi dünyamıza yaptığı katkıyla tanınıyor.
3 ay kadar önce de içinde yemek kadar antropoloji, sosyoloji, tarih, siyaset, diplomasi barındıran kapsamlı araştırması “İktidarların Sofrası: Yemek, Siyaset ve Simgesellik”i yayınladı. Everest tarafından yayınlanan 832 sayfalık kitap bu konularda çalışan herkes için referans kaynağı niteliğinde. “Yemek, Ziyafet, Ritüel ve Siyaset” bölümüyle başlıyor.
“Yemek Sadece Yemek Değildir” ve “Ziyafet Tarımla Başlar” alt başlıklarının yer aldığı bu bölümde yemek hakkında farklı yazarların, sosyologların, antropologların görüşlerine, tanımlarına yer veriliyor. Yemeğe, onun tarih içindeki toplumsal ilişkisine değiniliyor.
Kitap, “Tanrılara Kurban: Ritüel ve Simgesellik”, “Orta Asya’dan Payitaht İstanbul’a İktidarların Sofrası” bölümleriyle devam ediyor.
Tek kelimeyle etkileyici bir çalışma, ardındaki emek de büyük.
Artun Bey konuştuğumuzda, ki kitabının ön sözünde de vurguluyor, bu çalışma için 10 yılını verdiğini söyledi. Sadece kaynakçası 38 sayfa. 500’ün üzerinde kitaptan yararlanmış, okumuş, incelemiş.
Bazı bölümleri bana Oslo Üniversitesi’nde Sosyal Antropoloji okuduğum günleri hatırlattı. Artun Bey sayesinde geçmişi andım.
Eminim siz de kitapta kendinizden bir şey ya da kendiniz için bir şey bulacaksınız.
Yemeğin, beslenme dışındaki toplumsal önemine, kurgulayıcı rolüne, siyasi ağırlığına dikkat çekiyor...

Haberin Devamı

İstanbul’un organik pazarları

Mart-haziran arası evlere kapandığımız, sosyal yaşamımızın neredeyse sıfırlandığı, korku ve kaygı içinde yaşadığımız 3 ay boyunca en önem verdiğimiz konu sağlıklı beslenme oldu. Ulaşabildiğimiz oranda organik ürünlere yöneldik.
Organik ürünlerin önemini anladık.
Bu arada ekolojik tarımı ve organik ürünleri yaygınlaştırmanın en önemli araçlarından biri olan Ekolojik Pazarlar da talepler doğrultusunda büyüyor, sayıları yavaş yavaş da olsa artıyor.
Şişli, Kadıköy, Beylikdüzü ve Kartal’ın ardından İstanbul’un beşinci organik semt pazarı, “Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği” danışmanlığıyla, Kazlıçeşme sahilde, Büyükyalı yaşam kompleksinin içinde açıldı.
Tarihi yapıların önünde cumartesi günleri kurulan pazar tüm İstanbullulara açık...

Haberin Devamı

Doğal besinlerle güçlü bağışıklık

Covid-19 virüsüne karşı önleyici ya da iyileştirici bir ilaç bildiğim kadarıyla henüz yok. Uzmanların bizlere önerdiği, doğal besinlerle, vitaminlerle, sporla, uykuyla, güneşlenmeyle bağışıklık sistemini güçlendirmek.
Prof. Dr. Metin Özata, Dr. Atilla Bektaş ve Biyolog Sinan Çetin ortak çalışmayla iki ayrı kitaba imza atmış.
İlki “Yaşamı Destekleme Sanatı”, ikincisi de “Korona ve Sonrası İçin Güçlü Bağışıklık”.
İkisi de Hayykitap’tan yayınlanmış.
Her iki çalışma da halk sağlığı konusunda aydınlatıcı bilgiler veriyor.
“Yaşamı Destekleme Sanatı”nda mineraller, vitaminler, probiyotikler, prebiyotikler, birçok hastalık için destek otlar ve bitkiler hakkındaki bilgileri toplu olarak okuyabiliyorsunuz.
“Korona ve Sonrası İçin Güçlü Bağışıklık”ta ise süper ya da fonksiyonel gıdaların neler olduğu ortak özellikleri, faydaları ve bağışıklık destekleri basit ve net bir biçimde anlatılmış.
Sağlıklı bir yaşam için doğal beslenmenin önemini göz ardı edebiliyoruz. Bu yüzden okumakta yarar var. Tabii ki doktorun yerini tutmayacaklarını akıldan çıkarmamak koşuluyla.

Haberin Devamı

100 Restoran 100 Tarif

Cemre Torun’un Covid-19 salgınıyla boğuştuğumuz, restoranların kapalı olduğu dönemde düşündüğü ve kısa sürede bir sosyal sorumluluk projesi olarak hayata geçirdiği “Restoranlar Evde” kitabı satışa çıktı.
Kitapta İstanbul’un önde gelen 100 restoranından 100 tarif ve yeme-içme yazarlarının, kanaat önderlerinin, şeflerin İstanbul yeme-içme sahnesine dair düşünceleri yer alıyor.
Projeden elde edilen tüm gelir, baskı ve gönderim maliyeti dışında, restoran çalışanları yararına kullanılacakmış.
Bu arada “Restoranlar Evde”de yer alan mekanların büyük bir bölümünün -yeni açılanlar ve zincir kafeler hariç- Hürriyet Gazetesi ve Karaca işbirliğiyle gizli müfettişlerin değerlendirmesiyle hayata geçirdiğimiz, bu yıl üçüncüsü yayınlanan “İncili Gastronomi Rehberi”nin İstanbul bölümünde de olması beni ayrıca çok mutlu etti.

Haberin Devamı

Bebek’te yeni bir mekân

Restoranların kapandığı, kimilerinin akıbetinin henüz belli olmadığı bir dönemde yeni açılacak restoran haberi almak çok güzel.
Genç kuşağın önde gelen şeflerinden Müge Ergül bir süre önce Sanayi 313 ile yolarını ayırmış, mekânın şefliğini bırakmıştı.
Biraz dinlenmek, yeni projesi için düşünmek istiyordu ama Bebek’te çok uygun bir yer bulunca açmaya karar vermiş.
Ergül, çekirdek ekibini yanına almış, mekânın adını da belirlemiş. İtalyancada “herkes, her şey” anlamına gelen Tutti koymuş.
Menü, meze ya da tapas gibi çeşitlerden oluşacakmış. İster oturup bir şeyler atıştıracağınız, ister yemek yiyeceğiniz, ister masa tasarımına ilişkin objeleri satın alıp çıkacağınız bir yapı kuruyormuş.
Yeniden yapılan mutfak biterse, eylül ayı ortasında açmayı planlıyor. Merakla bekliyoruz...

Yazarın Tüm Yazıları