DAMLA sakızı yüz yıllardır sağlıktan gıdaya, kozmetiğe birçok alanda kullanılıyor. Bir kültür, bir yaşam ve önemli bir ekonomik değer. Biz de bu önemli değerin dünü, bugünü ve yarınını akademik bir gözle değerlendirelim istedik. Ve Sakız Kokan Tarifler’e İzmir Ekonomi Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Betül Öztürk’ü konuk ettik. Tabii Betül Hoca ile sadece damla sakızının yolculuğunu konuşmadık, bir de tarif aldık. Bu sayının tarifi de damla sakızlı limonata oldu. “Sarımsı beyaz, çiğnenebilir, çam özünden daha tatlı ve daha az keskin, yenilebilir bir reçine olan sakız, mutfaklarda kullanılan çok değerli bir malzeme” diyerek söze başlayan Dr. Betül Öztürk, damla sakızının Orta Çağ Akdeniz ticaretinde tarih boyunca önemli bir yer tutuğunu söylüyor.
* Bugün damla sakızının 8 ayrı sınıflandırma ile tanımlandığı söylüyor Dr. Betül Öztürk... “Peki, hangisi en kaliteli?” sorusuna ise Dr. Öztürk’ün yanıtı, “Nispeten yumuşak, büyük ve açık sarı renkli olan” şeklinde oluyor.
HİPOKRAT’TAN İBNİ SİNA’YA
Gastronominin ilk yazılı kaynağı olarak kabul edilen Apicius’un yapıtı ‘Baharatlı Şarap’ (Conditum Paradoxum) tarifinde damla sakızının baharat olarak kullanıldığının izine rastlandığını aktarıyor Dr. Öztürk... Damla sakızının tarih boyunca sadece mutfaklarda değil, özellikle bir parfüm maddesi ve her şeyden önce tedavi edici ilaç olarak da kullanıldığını hatırlatan Dr. Betül Öztürk, şöyle devam ediyor:
ÇOK zengin ve bereketli topraklarda yaşıyoruz. Bu zenginlikle bereketi doğru okuyan ve yorumlayanlar da bugüne kadar birçok girişimi hayata geçirdi. Şermin Tunç da bu isimlerden sadece biri. Kariyerine muhasebeci olarak devam ederken Bulgaristan’daki akrabalarının, “Şermin bize doğadan topladığın kekikten gönder” sözü yeni bir kapı açmış. Önce Bulgaristan’a doğadan topladığı bitkileri gönderen Tunç, daha sonra çevresine de bunları sunmuş. Süreç içinde de odağını bu doğal ürünlere vermiş. Bugün elma sirkesinden ozonlu sarı kantoron yağına, şekersiz yaban mersin reçelinden biberiye aromalı zeytinyağına çeşitli ürünleri ‘Doğal Ürünler Çeşme’ ismiyle tüketiciye ulaştıran Şermin Tunç’la tarladan sofraya üretici hikayesini konuştuk.
ÇEŞME’DEN BULGARİSTAN’A
KURUMSAL hayatın yoğun temposunda koşuşturan birçok beyaz yakalının aklının bir köşesinde buradan uzaklaşma fikri hep vardır. Bu düşünce kimi zaman da ‘kendi işimi kursam’a evrilir. Mithat ve İzel Demir çifti de bu söylemi hayata geçirenlerden... Önce bez çuvaldan yapılan bir kıyafet, ardından tatilde görülen kırlent yastık bu girişimin fitilini ateşlemiş. İstanbul’da başlayan serüven süreç içinde Kuşadası’na taşınmış. Bugün ‘Pilloveland’ markasıyla ev tekstili alanında yolculuklarına devam Demir çifti ile kurumsaldan kaçış ve kendi işlerini kurma serüvenlerini konuştuk.
İLK KIVILCIM BEZ ÇUVALDA
ÇEŞME’nin önemli değerlerinden biri de hiç kuşkusuz damla sakızı. Sakız ağacı sadece Yunanistan’ın Sakız Adası’nın güneyi ile Türkiye’nin batısında Çeşme Yarımadası’nda yetişiyor. Bunun nedeni ise güneyden esen rüzgar, yani iklim... Tarihten günümüze sağlık ve lezzet kaynağı olarak gelen damla sakızının tekrar ekonomik bir değer olması adına Çeşme’de son yıllarda yoğun bir mesai var. Bu alanda çalışma yürüten bir kurum da Mondelez Türkiye bünyesindeki Falım... Tohum Derneği işbirliğiyle hayata geçirilen “Falım’la Yeşeren Sakız Ağaçları” projesiyle damla sakızının toplumsal ve ekonomik yönden güçlendirilmesi hedefleniyor. Mondelez International Türkiye Genel Müdürü İhsan Karagöz ile Falım’la Yeşeren Sakız Ağaçları projesini hem de yarına dair planlarını konuştuk.
* İhsan Karagöz, Tohum Derneği’yle hayata geçirdikleri Falım’la Yeşeren Sakız Ağaçları projesine ayrıca İzmir Kalkınma Ajansı, İzmir Orman Bölge Müdürlüğü, Ege Ormancılık Araştırma Müdürlüğü ve Gülbahçe Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi’nin de katkı verdiğini paylaşıyor.
ANA KONU SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
NE bir gün, bir hafta ya da bir yıl önce, ne de bir saat sonra... Her şeyin bir zamanı var. Bu, hayata geçirmek istediğiniz girişiminiz için de böyle. Ve doğru zaman geldiğinde de zor ya da kolay o yatırım hedefi oluverir. Bade Fidan Güzel Tan ile Muammer Tan çiftinin girişim hikayesi de o doğru zamanda hayat bulmuş. Farklı alanlarda kariyerlerine devam ederken yollar nefes terapilerinde kesişmiş. Bu alanda birlikte çalışan, daha sonra da hayatlarını birleştiren Bade Fidan ile Muammer’i, yeni arayışlar Bodrum’a getirmiş. Neşe ve eğlencenin pub kültürüyle buluşması hedefiyle Yalıkavak’ta Joy & Pub doğmuş. Tan çiftiyle hem kariyer yolculuklarını, hem de yarınlara dair planlarını konuştuk.
SON ANDA VAZGEÇTİ
“SAKIZ Adası’nın gözyaşları Çeşme Yarımadası’nda mutluluğa dönüşüyor” diyen şef Hüseyin Pancar, Sakız Kokan Tarifler’in bu sayıdaki konuğu... Doğma büyüme Alaçatılı olan Pancar’la hem damla sakızının hikayesini, hem de Alaçatı’yı konuştuk. Tabii Hüseyin Pancar gibi başarılı bir şeften damla sakızlı bir tarif almadan da olmazdı. Hüseyin şef sizler için ‘damla sakızlı balık suyuyla granyöz’ yaptı.
SOKAKLARI DAMLA SAKIZI KOKAR
Şef Hüseyin Pancar, Yunan tarihinde 2 bin 500 yıllık geçmişi olan damla sakızının Ege’nin de çok kıymetli inci tanesi olduğunu söylüyor. ‘Çeşme’ denince de ilk akla gelenin damla sakızlı kurabiye, lokum ve Türk kahvesi olduğunu paylaşan Pancar, Çeşme’den başka bir şehre misafirliğe gidilirken bunlardan mutlaka birinin hediyelik olarak çantada yerini aldığını aktarıyor.
2013’ten bu yana Alaçatı’nın tam kalbinde yer alan Alavya Otel’de şef olarak çalışan, bu şirin beldeyi ‘Rum ve Türk kültür mozaiğinin birleştiği, tarihi esintilerini her köşesinde görebileceğiniz, dünyanın birçok yerinden merak edilip keşfedilmeye gelinen Ege’nin tatlı bir durağı’ olarak tanımlayan Hüseyin Pancar, bu şirin lokasyonda özellikle yaz aylarında sokakların damla sakızı koktuğunu anlatıyor ve ekliyor:
KİMİ zaman günün koşuşturmacasından uzaklaşıp nefes almak adına, kimi zaman da boş zamanımızı değerlendirmek için çeşitli hobiler ediniriz. Tabii ‘hobi’ deyip geçmemek gerek, çünkü yarın bunun neye ya da nereye evrileceğini bilemeyiz. Öyle ki birçok girişimin fitilini işte bu hobiler ateşliyor. Tıpkı Serap Yurdaer Erboy’un seramik hobisini yıllar sora işi yapması gibi... Yerleştiği Alaçatı’da kurduğu atölyesinde tasarlayıp ürettiği sofra eşyalarını bugün dünyanın dört bir yanına gönderen Erboy, bir yandan hiçbir parçanın bir diğer eşi olmayan özgün eserler üretiyor, öte taraftan da Alaçatı Azmağı’ndaki kuş türlerinin yok olmaması için emek veriyor. Alaçatı Arts & Crafts Serap Yurdaer Ceramics’in kurucusu Serap Yurdaer Erboy’la hem hobisinin işine dönüşmesi serüvenini, hem de kuşlar ve çocuklar için yürüttüğü çalışmaları konuştuk.
YOL GÖSTEREN KİTAP
Erboy, 1966’da Almanya’da doğmuş, eğitimini tamamladıktan sonra 1982’de İzmir’e dönmüş. Ardından, turizm sektöründe uzun yıllar devam eden meslek hayatı başlamış. 1993’te hobi olarak seramikle tanışmış. Profesyonel seyahat danışmanı olarak hizmet verdiği yıllarda, mesleki birikimiyle, popülaritesi artan Alaçatı’yı ziyaret eden konuklara ve bölgede yaşayanlara yol gösterici nitelik taşıyan ‘Alaçatı Gezi Rehberi’ni Türkçe ve İngilizce olarak yayımlamış. 2000’li yılların başında emekli olan Serap Yurdaer Erboy, Alaçatı’ya yerleşme kararı almış.
HOBİSİNİ İŞİ YAPTI
FARKLI olanın peşinden gitmek, herkesin gittiği yoldan gitmemek ya da ilklere imza atmak... Bu ve bunun gibi birçok özellik sizi çalışma hayatında apayrı noktalara taşıyabilir. Gonca Dicle Akça Gonca da birçoğumuzun adını bile duymadığı ‘prop sanatı’ ile bu farkındalığı gerçekleştirmiş. Kuşadası’nda yaşayan ve eşi Özgür’le kurduğu ‘Atölye Mübalağa’ ile tiyatro, sinema, TV ve diğer canlandırma projeleri için kimi zaman gerçekçi yapay bitkiler, kimi zaman ise insan bedeni tasarlıyormuş. Sıradışı tasarımlara imza atan Gonca Dicle Akça Gonca ile hem kariyer yolculuğunu, hem bu sanatla yolunun kesişme serüvenini, hem de yarınlara ilişkini planlarını konuştuk.
DEĞERLİ MATERYALLERİ İŞLEDİ