Meriç Çağrı Ağır

Hamilelikte çatı muayenesi nasıl yapılır? Doğumu nasıl etkiler?

11 Mart 2019
Tıbbi adı, “Pelvik muayene” olan çatı muayenesi, hamileliğin son döneminde anne adayının pelvik kemik yapısının değerlendirilmesi ve pelvisin (kalça kemiği) normal doğuma uygun olup olmadığına karar vermek amacıyla yapılmaktadır.

ÇATI MUAYENESİ NE ZAMAN YAPILIR?

Çatı muayenesi anne adayının doğumuna yakın yapılmaktadır. Muayenenin doğuma yakın yapılmasının nedeni, bebeğin doğum ağırlığının tahmin edilebilmesi ve muayenenin bu doğrultuda devam edilebilmesi içindir.

SEZARYEN DOĞUM YAPACAKLARIN ÇATI MUAYENESİ YAPTIRMASI GEREKİR Mİ?

Çatı muayenesini, normal doğum için yapılan uygunluk değerlendirmesi olarak da ifade edebiliriz. Sezaryen doğuma kesin olarak karar verilen anne adaylarının, çatı muayenesi olmasına gerek yoktur.

[fotogaleri=4282,4255]

ÇATI MUAYENESİ AĞRILI BİR İŞLEM MİDİR?

Çatı muayenesi, temelde ağrılı bir işlem olarak gerçekleşmemektedir. Ancak muayenenin muayene çatalında yapılması nedeniyle, anne adaylarının heyecanlanması ve kötü hissetmesi doğaldır. Bu nedenle muayeneyi yapacak “hekim” veya “ebe”nin, hastayı ön bilgi vermesi gerekmektedir. Bu sayede muayene hakkında bilgi sahibi olan anne adaylarının heyecanları azaltılmış olacaktır. 

YAPILAN MUAYENE BEBEĞE VE ANNEYE ZARAR VERİRİ Mİ?

Çatı muayenesi sonrasında leke tarzında vajinal kanama, görülebilecek bir durumdur. Ancak kanamanın zamanla kendiliğinden geçmesi beklenmektedir. Yapılan muayenelerin anne adaylarına ve bebeğe bir zararı yoktur. 

ÇATI DARLIĞI DOĞUM ŞEKLİNİ BELİRLEYEBİLİR Mİ?

Çatı muayenesi sonrasında anne adayına çatı darlığı teşhisi konulmuş ise gebenin doğum yolunun normal doğum için uygun olmadığı anlamına gelebilmektedir. Bu gibi durumlarda, sezaryen doğum yöntemine karar verilebilmektedir. Ancak çatı darlığının kısmi olduğu durumlarda, doğum şeklinin belirlenme kararı, doğum başladıktan sonra netlik kazanmaktadır.

MUAYENE SONRASI NORMAL DOĞUMUN UYGUN OLUP OLMADIĞINA KARAR VERİLİR Mİ?

Çatı muayenesi sonrasında anne adayı ile doğum planlaması konusunda bir görüşme yapılarak pelvik yapının durumu hakkında bilgi verilir. Anne adayının; normal doğuma uygun olup olmadığı, bebeğin doğum kanalına girip girmediği, rahim ağzında herhangi bir açılma veya incelme olup olmadığı da değerlendirilerek bilgilendirme yapılmalıdır. 

                               

HÜRRİYET AİLE ÖZEL

Çatı muayenesi anne adayının doğumuna yakın yapılmaktadır. Muayenenin doğuma yakın yapılmasının nedeni, bebeğin doğum ağırlığının tahmin edilebilmesi ve muayenenin bu doğrultuda devam edilebilmesi içindir.

Çatı muayenesini, normal doğum için yapılan uygunluk değerlendirmesi olarak da ifade edebiliriz. Sezaryen doğuma kesin olarak karar verilen anne adaylarının, çatı muayenesi olmasına gerek yoktur.

[fotogaleri=4282,4255]

Çatı muayenesi, temelde ağrılı bir işlem olarak gerçekleşmemektedir. Ancak muayenenin muayene çatalında yapılması nedeniyle, anne adaylarının heyecanlanması ve kötü hissetmesi doğaldır. Bu nedenle muayeneyi yapacak “hekim” veya “ebe”nin, hastayı ön bilgi vermesi gerekmektedir. Bu sayede muayene hakkında bilgi sahibi olan anne adaylarının heyecanları azaltılmış olacaktır. 

Çatı muayenesi sonrasında leke tarzında vajinal kanama, görülebilecek bir durumdur. Ancak kanamanın zamanla kendiliğinden geçmesi beklenmektedir. Yapılan muayenelerin anne adaylarına ve bebeğe bir zararı yoktur. 

Çatı muayenesi sonrasında anne adayına çatı darlığı teşhisi konulmuş ise gebenin doğum yolunun normal doğum için uygun olmadığı anlamına gelebilmektedir. Bu gibi durumlarda, sezaryen doğum yöntemine karar verilebilmektedir. Ancak çatı darlığının kısmi olduğu durumlarda, doğum şeklinin belirlenme kararı, doğum başladıktan sonra netlik kazanmaktadır.

Çatı muayenesi sonrasında anne adayı ile doğum planlaması konusunda bir görüşme yapılarak pelvik yapının durumu hakkında bilgi verilir. Anne adayının; normal doğuma uygun olup olmadığı, bebeğin doğum kanalına girip girmediği, rahim ağzında herhangi bir açılma veya incelme olup olmadığı da değerlendirilerek bilgilendirme yapılmalıdır. 

Yazının Devamını Oku

Deri altı çubuğu implant nedir? Nasıl takılır? Yan etkileri var mıdır

19 Şubat 2019
Doğum kontrol implantları nedir? Deri altı çubuğu implant nasıl takılır? Deri Altı İmplantları ile Gebelikte Korunmak mümkün mü?

Günümüzde üreme dönemindeki kadınlarda, doğum kontrol yöntemlerinden biri olan deri altı kontrol implantları tercih edilirken nelere dikkat edilmedir?

Deri altı implantlar, doğrudan deri altına yerleştirilmektedir. Cildin altına yerleştirilen bu ince çubuk sayesinde implantın yerleştirilmesi kolayca sonuçlandırılabiliyor. Çubuğun uç kısmında progesteron olarak isimlendirdiğimiz hormon bulunmaktadır. Bu madde, yumurtalıklardan yumurta salınmasını önler. Ayrıca rahim boynunda spermin rahime girişini güçleştiren değişikliklere yol açarak doğum kontrolü sağlar.

Vücuda yerleştirilen implant, kişiyi yaklaşık üç yıllık süre boyunca gebeliğe karşı koruma sağlayabilmektedir. Eğer kişide aşırı kilo sorunu varsa, implant üç yıl dolmadan değiştirilmesi tercih edilebilir.

İmplantın yerleştirildiği yerden başka bir yere hareket etmesi, nadir de olsa karşılaşılan bir durumdur. Eğer implant doğru olarak yerleştirilmediyse gebeliğe karşı korunma aksayabilmektedir. Bu yüzden tecrübeli kişiler tarafından takılmalıdır.

İmplant, çok derine uygulanmadığı takdirde, yer değiştirme daha seyrek olabilmektedir. Bu yöntemin kullanılması birtakım yan etkilere de neden olabilmektedir. 

Bu yan etkiler; adet kanamalarının düzeninin değişmesi veya kanama olmaması gibi durumlar şeklinde karşımıza çıkabilmektedir. Ayrıca kanamalar, düzensiz, seyrek ya da sık şeklinde de karşımıza çıkabilmektedir.

Bütün ilaçlarda olduğu gibi, deri altı implantlarındaki etkin maddelere duyarlı kişilerde yan etkileri olabilmektedir. İmplantların sık görülen yan etkilerini şu şekilde sıralayabiliriz;

Bu gibi yan etkilerinin olması ve küçük de olsa cerrahi işlem gerektirmesinden dolayı, bir dönem çok sık kullanılan bu yönteme talep azalmıştır.

Yazının Devamını Oku

Gebelikte ideal kilo alımı nasıl seyretmeli?

4 Şubat 2019
Anne ve bebek sağlığı açısından son derece önemli olan ‘ ideal kilo alımı’ gebelik sürecinde nasıl seyretmelidir?

KALORİ HESABI İLE BESLENME

Gebeliğin ilk döneminde ek kaloriye ihtiyaç duyulmaz. Ek kaloriye ihtiyaç duyulmasa da düzgün beslenme son derece önemlidir.Rutin yaşantınızda beslenme düzeninizde aksaklıklar yaşıyorsanız, beslenme tercihlerinizi yanlış gıdalardan yana kullanıyorsanız, bu alışkanlıklarınızı bir an önce terk etmelisiniz.

Bebeğinizin zeka gelişiminin sorunsuz ilerlemesi için, dengeli ve doğru bir beslenme programı oluşturmalısınız.Eğer zayıf bir anne adayıysanız, gebelik döneminizde ekstra enerjiye ihtiyacınız olacaktır. Bu nedenle bebeğinize kavuşmayı beklediğiniz bu süreçte rutin beslenme düzeninizi biraz daha yükseltip, daha fazla kalori almanız gerekebilir.

İLK 3 AY EN AZ KİLO ALINAN DÖNEMDİR!

Hamileliğin başlangıç dönemi, yani ilk 3 aylık dönem, gebelerin en az kiloyu aldığı süreçtir.Bu süreçte alınması gereken ideal kilo 1 ila 2,5 kilo arasındadır. 3 aylık sürecin devamında da her ay yarım kilo alınması biz kadın doğum doktorlarının ideal olarak belirttiğimiz kilo alım düzenidir. Ancak aşırı kilolu anne adaylarına haftada 250 gr. alması gerektiğini özellikle belirtiyoruz.

FAZLA KİLO ALIMI PROBLEMLERE YOL AÇIYOR

Gebelik döneminde fazla alınan kilolar beraberinde çeşitli problemleri de getiriyor.

Eğer doktorunuzun tavsiye ettiği kilo alımının üzerine çıkarsanız;

Doğumun sezaryen olarak gerçekleşme olasılığı %20 ila %30 aralığında artabiliyor. Ayrıca bel ve kalça ağrılarından şikayetlenme, tansiyon yükselmesi gibi sorunlar da ortaya çıkabiliyor. Tüm bu şikayetler zor bir doğum yaşamanın kaynağını oluşturuyor.

Gebelik döneminde gerekenden daha az kilo alımı ise beslenme yetersizliğinin göstergesidir. Bu durum bebekte gelişme geriliği yaratabilir.

VÜCUT KİTLE ENDEKSİNE GÖRE HAREKET EDİLMELİ

Kilo durumu anne adayının hamile kaldığı dönemdeki vücut kitle endeksine göre değişiklik gösterebilir. Eğer hamile kaldığı dönemde anne adayı aşırı kilolu veya aşırı zayıf ise, kilo alımı doktorlar tarafından düzenlenmeli ve takip edilmelidir. Ayrıca ikiz bebek bekleyen anne adayları için de durum aynıdır.

Gebelikte ideal kilo alımının 9-12 kg arasında olması gerektiğine işaret ediyoruz. Fakat kilo durumu anne adayının yaşına bağlı olarak değişiklik gösterebilir.

Anne adayı hamile kaldığı dönemde;

İdeal kilodan daha düşük bir kiloya sahipse, yani zayıfsa: 12-18 kilogram,İdeal kilodan daha fazla kiloya sahipse: 7-9 kilogram almasını öneriyoruz.Doktorunuzun önerisiyle, 9 ay süren gebelik boyunca bir diyetisyen takibiyle beslenme alışkanlıklarınızı düzenlemelisiniz.

Gebeliğin ilk döneminde ek kaloriye ihtiyaç duyulmaz. Ek kaloriye ihtiyaç duyulmasa da düzgün beslenme son derece önemlidir.
Rutin yaşantınızda beslenme düzeninizde aksaklıklar yaşıyorsanız, beslenme tercihlerinizi yanlış gıdalardan yana kullanıyorsanız, bu alışkanlıklarınızı bir an önce terk etmelisiniz.

Bebeğinizin zeka gelişiminin sorunsuz ilerlemesi için, dengeli ve doğru bir beslenme programı oluşturmalısınız.
Eğer zayıf bir anne adayıysanız, gebelik döneminizde ekstra enerjiye ihtiyacınız olacaktır. Bu nedenle bebeğinize kavuşmayı beklediğiniz bu süreçte rutin beslenme düzeninizi biraz daha yükseltip, daha fazla kalori almanız gerekebilir.

Hamileliğin başlangıç dönemi, yani ilk 3 aylık dönem, gebelerin en az kiloyu aldığı süreçtir.
Bu süreçte alınması gereken ideal kilo 1 ila 2,5 kilo arasındadır. 3 aylık sürecin devamında da her ay yarım kilo alınması biz kadın doğum doktorlarının ideal olarak belirttiğimiz kilo alım düzenidir. Ancak aşırı kilolu anne adaylarına haftada 250 gr. alması gerektiğini özellikle belirtiyoruz.

Gebelik döneminde fazla alınan kilolar beraberinde çeşitli problemleri de getiriyor.

Yazının Devamını Oku

Hamileliği kış aylarına denk gelenlere öneriler

24 Ocak 2019
Anne adayları için gebelik süreci her anına dikkat edilmesi gereken özel bir dönemdir. Anne adayları, bu süreci daha rahat atlatabilmek için çoğu zaman doktorlarından ve bu konuda uzman olan kişilerden destek alır. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Meriç Çağrı Ağır, kış mevsiminde gebelik düşünen ya da kış aylarında hamile olan anne adayları için önemli tavsiyelerde bulundu.

Anne adayları için beslenmenin çok önemli olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçek... Bu süreçte, mevsim meyve ve sebzeleriyle bir beslenme düzeni oluşturmak oldukça önemlidir.

Mevsiminde tüketilen besinler, doğal ve sağlıklı olduğu için gebelere fayda sağlayacaktır. Ek olarak, gebeler günlük almaları gereken protein, demir ve kalsiyum oranlarını yedikleri besinlerle karşılamaya özen göstermelidir.

Omega 3 deposu olan balık, kalp sağlığını ve bağışıklık sistemini korur, hücreleri yeniler. Bu nedenle de kış mevsiminin vazgeçilmez besinlerinin başında gelir. Dolayısıyla balık, anne adaylarının beslenme düzenine mutlaka eklenmelidir. Bunun yanı sıra; et, yumurta, süt gibi besin değeri yüksek yiyecekler de beslenme programına dahil edilmelidir.

Ayrıca gebelerde artan metabolizma nedeniyle vücut sıvıya her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyar. Hamileler susuzluk ihtiyacı hissetmeseler bile en sağlıklı sıvı olan suyu bol miktarda tüketmelidir.

Kışın sık rastlanan soğuk algınlığı ve grip gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarından korunmak için anne adaylarının alabileceği bazı önlemler vardır.

Hamileler kesinlikle hastalık taşıyan kişilerden uzak durmalı ve kalabalık ortamlarda çok uzun vakitler geçirmemelidir. Bulunulan ortamlar, düzenli olarak havalandırılmalıdır. Eller sık sık yıkanmalı ve gerekli hijyen her zaman sağlanmalıdır. Herhangi bir hastalığın ilk belirtileri hissedilmeye başlandığı an doktora gidilerek erken müdahale sağlanmalıdır.

Kış döneminde gebelikle alakalı verilebilecek en önemli tavsiye ise anne adaylarının doktor kontrollerini asla aksatmaması gerektiğidir. Anne adayları düzenli olarak doktor kontrollerine gitmeli ve gebeliğin seyri hakkında detaylı bilgi almalıdır. Bunun yanı sıra kulaktan dolma bilgiler yerine alanında uzman doktorlara soru sorularak merak edilenler cevaplandırılmalıdır.

Yazının Devamını Oku

Hamilelik döneminde sağlıklı beslenme rehberi

4 Ocak 2019
Hamilelik döneminde en çok dikkat edilmesi gereken konu olan beslenme, bu dönemde bebeğiniz ve anne adayının gelişimini ciddi derecede etkilemektedir. Bu yüzden gebelik sürecinde, hangi gıdalarla besleneceğinizi çok iyi seçmeli ve bilinçli bir şekilde beslenmeye özen göstermelisiniz.

"İKİ KİŞİLİK BESLENME" DÜŞÜNCESİNDEN VAZGEÇİN

Hamilelikte sağlıklı olmanın ilk kuralı, sağlıklı ve doğru bir şekilde beslenmedir. Toplumda hala geçerliliğini koruyan “Artık sen iki kişisin, buna göre iki kişilik beslenmen gerekiyor” düşüncesi, aslında oldukça yanlıştır. Aynı şekilde hamilelik sürecinde kilo almamak için yetersiz beslenme, hem anneye hem de bebeğe zarar vermektedir.

GEBELİK SÜRECİNDE TÜKETİLMESİ GEREKEN BESİNLER

    Hamileler için, günlük ideal kalori alımı miktarı 2.500-2.700 arasıdır. Yenilen besinlerin içerisinde mutlaka vitamin, mineral ve nutrientler olmalıdır.Ayrıca protein ve kalsiyum alımı da çok önemlidir. Dört temel besin grubu olan et, süt, tahıllar, meyve ve sebzeler her gün düzenli bir şekilde alınmalıdır.Protein kaynağı olan tavuk, et ve kurubaklagil hamilelik süresi boyunca tüketilmesi büyük önem taşır. Besinlerin, mutlaka tüketilmeden önce iyice yıkanması gerekmektedir. Ayrıca, mevsim dışı olan meyvelerin tüketilmemesine önem gösterilmelidir. Hamilelikte en önemli bir diğer faktör ise sıvı tüketimidir.Vücuttaki günlük sıvı miktarının tamamlanması hem bebek için hem de anne için oldukça faydalıdır. Bu sıvı su, ayran, taze meyve suları ve sütten karşılanabilir.

GEBELİKTE UZAK DURULMASI GEREKEN BESİNLER

Şeker ve yağ miktarı yüksek, besin değeri düşük olan besinlerin hamilelere hiç bir yararı yoktur. Bu yüzden çok fazla tüketilmemesi, şeker ihtiyacının ise meyvelerden karşılanması gerekmektedir.

Kaçınılması gereken bir diğer besin ise, konserve ve paketlenmiş gıdalardır. İçerisinde katkı maddesi bulundurduğu için, konserve ve paketlenmiş ürünlerden hamilelerin kesinlikle uzak durması gerekmektedir.

Ayrıca hamileyken, sigara ve alkolden kesinlikle uzak durmalı, sigara içilen ortama bile girilmemesi gerekmektedir. Sigara dumanı bebeğinize ciddi anlamda zarar vermektedir. Toplumumuzun vazgeçilmezi konumunda bulunan çay ve kahve tüketiminde ise, hamilelik süresince aşırıya kaçmamaya özen göstermelisiniz.

[fotogaleri=4255,2632,2604]

GEBELİKTE SAĞLIKLI BESLENMENİN ÖNEMİ VE FAYDALARI

9 ay boyunca sağlıklı bir şekilde beslenmenin, hem bebeğinin gelişimine hem de hamilelik süresince anne adayına sayısız faydası söz konusu. İşte hamilelikte sağlıklı beslenme programının 9 önemli faydası:

* Bebeğin sağlıklı bir doğum kilosuyla dünyaya gelmesini sağlar.* Bebeğin daha iyi bir beyin gelişimi göstermesini sağlar.* Bazı doğum sakatlıkları riskini azaltır.* Bebeğin çocukluk yıllarında daha iyi bir beslenme alışkanlığı kazandırır.* Hamilelikte yaşanan anemi, gebelik şekeri, preeklampsi gibi durumların yaşama riskini azaltır.* Bulantı, bitkinlik, kabızlık, kramplar, tansiyon, mide yanması gibi birçok hamilelik semptomunu en aza indirerek, hamilelik süresince kendinizi daha dinç ve rahat hissetmenizi sağlar.* Duygusal savrulmaları yumuşatır. Gerginlik, hassasiyet gibi hislerinizi minimuma indirir.* Zamanında doğum yapmanızı kolaylaştırır. Çünkü genel olarak düzenli ve iyi beslenen kadınların erken doğum yapma ihtimali daha düşüktür.* Doğumdan sonra daha çabuk toparlanmanızı sağlar ve kilo vermenizi kolaylaştırır. İyi beslenmiş bir vücut daha hızlı ve daha kolay iyileşebilir.

Hamilelikte sağlıklı olmanın ilk kuralı, sağlıklı ve doğru bir şekilde beslenmedir. Toplumda hala geçerliliğini koruyan “Artık sen iki kişisin, buna göre iki kişilik beslenmen gerekiyor” düşüncesi, aslında oldukça yanlıştır. Aynı şekilde hamilelik sürecinde kilo almamak için yetersiz beslenme, hem anneye hem de bebeğe zarar vermektedir.

Şeker ve yağ miktarı yüksek, besin değeri düşük olan besinlerin hamilelere hiç bir yararı yoktur. Bu yüzden çok fazla tüketilmemesi, şeker ihtiyacının ise meyvelerden karşılanması gerekmektedir.

Kaçınılması gereken bir diğer besin ise, konserve ve paketlenmiş gıdalardır. İçerisinde katkı maddesi bulundurduğu için, konserve ve paketlenmiş ürünlerden hamilelerin kesinlikle uzak durması gerekmektedir.

Ayrıca hamileyken, sigara ve alkolden kesinlikle uzak durmalı, sigara içilen ortama bile girilmemesi gerekmektedir. Sigara dumanı bebeğinize ciddi anlamda zarar vermektedir. Toplumumuzun vazgeçilmezi konumunda bulunan çay ve kahve tüketiminde ise, hamilelik süresince aşırıya kaçmamaya özen göstermelisiniz.

[fotogaleri=4255,2632,2604]

9 ay boyunca sağlıklı bir şekilde beslenmenin, hem bebeğinin gelişimine hem de hamilelik süresince anne adayına sayısız faydası söz konusu. İşte hamilelikte sağlıklı beslenme programının 9 önemli faydası:

* Bebeğin sağlıklı bir doğum kilosuyla dünyaya gelmesini sağlar.

Yazının Devamını Oku

Düşük doğum ağırlıklı bebekler risk altında

21 Aralık 2018
Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması verilerine göre doğum kilosu belirtilen çocukların %10’u ‘düşük doğum ağırlığına’ sahip... Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Meriç Çağrı Ağır, konu hakkında detaylı bilgiler vererek, merak edilenleri açıkladı.

Düşük doğum ağırlığının bebekler için risk oluşturduğunu vurgulayan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Meriç Çağrı Ağır, “Düşük doğum ağırlığı, gebeliğin 37. haftasından sonra doğan bir bebeğin ağırlığının 2.500 gramın altında olması durumudur. Düşük doğum ağırlıklı bebekler, ultrason görüntülemesinde kadın doğum hekimlerince yakalanır. Doğum öncesinde çocuk doktorlarına bilgi verilerek doğum öncesi gerekli hazırlıkların yapılması sağlanır. Çünkü düşük doğum ağırlıklı bebekler risk altındadır” dedi.

Bazı bebeklerin anne karnında yaşadıkları problemlerden dolayı düşük doğum ağırlığı ile dünyaya gelebildiklerini belirten Op. Dr. Meriç Çağrı Ağır, “Anne karnında yaşanan sorunların neticesinde bebeğin büyümesi için gerekli oksijenin ve besin maddelerinin yeterli oranda sağlanamadığı durumlarda ortaya çıkmaktadır. Düşük doğum ağırlığı, gebeliğin herhangi bir döneminde başlayabilmektedir. Hamileliğin erken döneminde başlayan gelişme gerilikleri, genelde kromozom kaynaklı problemler veya annenin ek hastalıklarından kaynaklanan daha ciddi durumlardır. 32. hafta sonrasında başlayan büyüme geriliklerinde ise bebek artık belli bir gelişim ve ağırlığa ulaştığı için risk nispeten daha azdır” diye konuştu.

Düşük doğum ağırlığının birçok nedeninin olduğunu ifade eden Meriç Çağrı Ağır, “Düşük doğum ağırlığı tek başına anne adayından kaynaklı problemlerden oluşmamaktadır. Bebeğe bağlı; çoğul gebelik, enfeksiyon, kromozom problemleri gibi nedenler olabileceği gibi anne adaylarına bağlı rahim ve plasentaya ait faktörlerden de kaynaklanabilmektedir. Bu 3 nedenden kaynaklı risk faktörlerini belirlemek ve engellemeye yönelik girişimleri geliştirmek son derece önemlidir. Bu sayede yaşam kalitesi yüksek bireylerin oluşturduğu sağlıklı toplumlara erişmek mümkün olacaktır” dedi.

Gebelikte sigara kullanımının bebeklerde doğum ağırlığını etkilediğine dikkat çeken Ağır, “Sigara plasenta perfüzyonunu düşürür ve hemoglobinin oksijen transportunu engeller. Gebelik sürecinde sigara kullanımına devam eden anne adaylarının bebeklerinde doğum ağırlığının azaldığı gözlemlenmektedir. Sigara kullanımına devam eden anne adayları, bebekleri için risk oluşturmaktadırlar. Alkol ve uyuşturucu gibi bebeğin gelişiminde sorun teşkil edebilecek maddelerin kullanılması da düşük doğum ağırlığı riskini ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca anne adaylarında bulunan; Hipertansiyon, diyabet, anemi, kalp ve rahim hastalıkları ve enfeksiyon gibi hastalıklar düşük doğum ağırlığı riskini artırmaktadır” dedi.

Anne adaylarının beslenmelerine dikkat etmesi gerektiğini vurgulayan Ağır, “Anne adaylarının sağlıklı kilo alması gebelik süreçlerinde bebeğin gelişimi için oldukça önemlidir. Anne adayı nasıl beslenirse bebek de o doğrultuda gelişim gösterir. Anne adayının 45 kilonun altında olması, bebeğin yeteri kadar beslenememesine neden olabilmekte ve düşük doğum ağırlığı riski oluşturmaktadır” dedi.

Düşük doğum ağırlık bebeklerin, prematüre bebeklerle karıştırıldığına dikkat çeken Ağır, “Düşük doğum ağırlığı, prematüre sonucunu doğurmaz. Prematüre, gebeliğin 37. haftasından önce doğan bebeklerdir. Prematüre bebeklerin organları gelişmediği için sağlık sorunları yaşanabilmektedir. Düşük doğum ağırlıklı bebekler ise gebelik haftasına göre ağırlığı az olan bebeklerdir” dedi.

Ağır, “Gebelik süreçlerinde anne adayları düzenli bir şekilde kontrollerini gerçekleştirmeleri gerekmektedir. Anne karnındaki bebeğin gelişimi için doktor kontrolünde düzenli spor yapılması anne adayları için önem arz etmektedir” dedi. 

Yazının Devamını Oku

Gebelikte soğuk algınlığı ve grip tehlikeli mi?

14 Aralık 2018
Bir anne adayı, hamile kaldığı andan itibaren immün sistemi giderek zayıflayacaktır. Bu durum annenin vücudunun savunma hücrelerinin, bebeğe saldırmasını engelleyerek gebeliğin devamlılığını sağlaması için doğal bir süreçtir. Ancak bu süreçle beraber direnci azalan gebe vücudu, soğuk algınlığı, grip gibi hastalıklara karşı savunmasız kalacaktır.

HİÇ HASTA OLMAMAYA ÇALIŞIN

Direnci azalan gebe vücudu, soğuk algınlığı, grip gibi hastalıklara karşı savunmasız kalacaktır. Bu yüzden özellikle gebelerde soğuk algınlığıyla mücadelenin en önemli aşaması hastalıktan korunmak ve hiç hasta olmamaktır. En kötü durumda bile anne rahmindeki bebek, grip virüsüyle karşılaşmayacak, virüsün direkt geçip zarar veremediği anne karnındaki bebek, gribin sadece annede yarattığı semptomlardan olumsuz etkilenecektir.

SOĞUK ALGINLIĞININ BELİRTİLERİ NELER?

Soğuk algınlığı; burun akıntısı, hapşırma, gözlerde sulanma, hafif ateş ve kırgınlıkla devam ederken, gribal enfeksiyonlar yüksek ateş, titreme, kas ağrısı öksürük, solunumda zorluk, şiddetli baş ağrısı gibi semptomlarla daha şiddetli ilerler.

Soğuk algınlığında ateş genelde 38 dereceyi geçmezken, gripte 38 derecenin üstüne çıkabilir.

Soğuk algınlığı genelde ilaçla 7 gün, ilaçsız 1 hafta sürmektedir. Ancak hamile olan bir insanda bu durum ortalama 10-14 gün kadar sürecektir.

SOĞUK ALGINLIĞINA YAKALANAN GEBELER NE YAPMALI?

  

Bu yüzden grip döneminde iyi istirahat ederek, bol su ve vitamin alarak, doktor kontrolü altında bu süreci atlatmak gerekmektedir.Özellikle kalabalık ortamlardan uzak durulmalı, eller sık sık yıkanmalı ve el dezenfekteni ile temizlenmelidir. Grip aşısını zamanında yaptırmak gerekmektedir. Aşının, oluşan antikorların bebeğe geçerek doğum sonrası bebeği koruduğu da söylenmektedir. 

Öncelikle grip olan vücut dinlenmek isteyecektir. Bu süreçte vücudu iyi bir şekilde dinlendirmek gerekmektedir. Hasta kendini iyi hissettiği dönemlerde hafif egzersizler yaparak vücudunu daha dinç tutmaya çalışmalıdır.

Bulunulan ortam iyi havalandırılmalıdır. Özellikle geniz akıntısı ve enfeksiyondan kaynaklı hafif bir mide bulantısıyla iştah azalması yaşanabilir. Ama buna rağmen vücut direncini artırmak için doğru ve düzenli beslenmeye devam edilmelidir.Özellikle C vitamini almaya özen gösterilmelidir. Portakal, mandalina, greyfurt, kivi, brokoli, ıspanak gibi ürünlerin tüketimi artırılmalıdır.Özellikle immün sistemini kuvvetlendirmek açısından, çinko takviyesi yapılmalı ve bol bol sıvı tüketilmedir.Sıvı olarak bitki çayı, meyve suyu gibi ürünler tüketilmelidir. Grip ve soğuk algınlığı hastalıklarında vücudun sıvı ihtiyacı artacağından çeşitli sıvı tüketimleri artacaktır.

[fotogaleri=3768,2945,2456]

SIVI İHTİYACI İDRAR RENGİ İLE TAKİP EDİLEBİLİR

Vücudun sıvı ihtiyacı idrar rengiyle takip edilebilir. İdrar renginin açık ve berrak olması vücudun sıvı ihtiyacının yeterli olduğunun, koyu sarı ve turuncu ise sıvı ihtiyacının yetersiz olduğunun göstergesidir.

Doktor tarafından gebelik döneminde verilen multi vitaminlerle vücudun direnci artırılabilir. Eğer boğaz ağrısı varsa pastil kullanılabilir.Uyku öncesi yüksek yastık veya burun bandı kullanarak gece uykusundaki kaliteyi artırmak gerekmektedir. Tuzlu suyla gargara yapılabilir. Tuzlu su ve serum fizyolojik ile burun tıkanıklığının önüne geçilmelidir. İçinde bulunulan ortamı nemlendirerek, ortamdan kaynaklı sıvı kaybını ve mukozol organlardaki kuruluğu önlemek gerekmektedir. Ayrıca ortamdaki sıcaklığı da iyi dengelemek önemlidir. Ortam ne çok sıcak, ne de çok soğuk olmalıdır.

Gündelik hayatta kullanılan grip ilaçlarının birçoğu gebelik için riskli olabilir. Bundan dolayı bir hekime danışmadan ilaç kullanılmamalıdır.

BAL SOĞUK ALGINLIĞINA İYİ GELİYOR

Soğuk algınlığına iyi gelen bir diğer şey ise baldır. Bal ve karabiber karıştırılarak tüketilmelidir. Ayrıca tercihen ılık su ve limonla birlikte de tüketilebilir.

Eğer ateş 38 derecenin üzerinde seyrediyorsa, yemek yeme ve uyuma gibi zorunlu ihtiyaçları engelleyecek bir duruma geldiyse, yeşil renkte balgamlı öksürük varsa, öksürükle birlikte göğüs ağrısı ve hırıltı yaşanıyorsa, nefes almada güçlük çekiliyorsa, sinüslerde ve başta şiddetli ağrı, baş dönmesi durumu oluşuyorsa, enfeksiyon 10-14 gün geçmesine rağmen halen azalmadıysa enfeksiyon ciddi bir boyuta ulaşmış demektir. Bu süreçte hastanın doktor kontrolünde daha dikkatli tedavi edilmesi gerekmektedir.

Gebelikte grip ve soğuk algınlığı için en fazla dikkat edilmesi gereken şey vücut direncinin yüksek tutulmaya çalışılmasıdır.

Direnci azalan gebe vücudu, soğuk algınlığı, grip gibi hastalıklara karşı savunmasız kalacaktır. Bu yüzden özellikle gebelerde soğuk algınlığıyla mücadelenin en önemli aşaması hastalıktan korunmak ve hiç hasta olmamaktır. En kötü durumda bile anne rahmindeki bebek, grip virüsüyle karşılaşmayacak, virüsün direkt geçip zarar veremediği anne karnındaki bebek, gribin sadece annede yarattığı semptomlardan olumsuz etkilenecektir.

Soğuk algınlığı; burun akıntısı, hapşırma, gözlerde sulanma, hafif ateş ve kırgınlıkla devam ederken, gribal enfeksiyonlar yüksek ateş, titreme, kas ağrısı öksürük, solunumda zorluk, şiddetli baş ağrısı gibi semptomlarla daha şiddetli ilerler.

Soğuk algınlığında ateş genelde 38 dereceyi geçmezken, gripte 38 derecenin üstüne çıkabilir.

Soğuk algınlığı genelde ilaçla 7 gün, ilaçsız 1 hafta sürmektedir. Ancak hamile olan bir insanda bu durum ortalama 10-14 gün kadar sürecektir.

  

Bu yüzden grip döneminde iyi istirahat ederek, bol su ve vitamin alarak, doktor kontrolü altında bu süreci atlatmak gerekmektedir.

Yazının Devamını Oku

Rahim duvarı kalınlaşması nedir? Gebeliğe engel olur mu?

13 Aralık 2018
Rahim duvarı kalınlaşması nedir? Rahim duvarı kalınlaşması gebeliğe engel olur mu? Rahim duvarı kalınlaşmasının nedenleri nelerdir? Rahim kalınlaşması nasıl tedavi edilir?

RAHIM DUVARI KALINLAŞMASI NEDİR?

Fizyolojik olarak her sağlıklı kadının vücudu, adet başlangıcıyla birlikte östrojen hormonu salgılar. Yumurtlama döneminde salgılanan östrojen progesteron hormonu ile birleşerek rahim duvarı kalınlaşmasını önleyen bir yapıya dönüşür.

Rahim ise üç tabakadan oluşur. Endometrium, myometrium, perimetrium.

RAHİM DUVARI NEDEN KALINLAŞIR?

Halk dilinde rahim duvarı olarak adlandırılan “Endometrium hiperplazisi” her adet döneminde kalınlaşmaya başlar ve bir sonraki adet döneminde dökülerek atılır. Yani rahim kalınlaşması her ay meydana gelen bir durumdur ancak rahim iç tabakasını normalden daha fazla kalınlaşmasına sebep olma durumu rahim duvarı kalınlaşması olarak adlandırılır.

RAHİM DUVARI KALINLAŞMASI NEYE YOL AÇAR?

Uzun süre rahmin kalın kalması; adet gecikmelerine, ağrılı adet dönemine ve kasık ağrısı ve kanamalarına sebep olabilir.Uzun dönem adet görememe ya da yılda 1-2 kez adet görme durumu rahim kanseri açısından risk oluşturabilir.Böyle bir durumla karşılaşıldığında, kesinlikle jinekolojik muayene yaptırılması gereklidir.

RAHİM DUVARI KALINLAŞMASINA SEBEP OLAN ETKENLER NELERDİR?

Rahim kalınlaşmasının görünmesini artıracak ana etkenler; fazla kilo, menopoz, şeker hastalığı, polikistik over gibi durumlardır.

RAHİM DUVARI KALINLAŞMASI GEBELİĞE ENGEL MİDİR?

Hamile kalmak isteyen pek çok kadının merak ettiklerinden biri rahim duvarı kalınlaşmasının gebeliğe engel olup, olmayacağıdır.“Rahim duvarı kalınlaşması hamilelik belirtisi midir?” ya da “Rahim duvarı kalınlaşması gebelik sürecini nasıl etkiler, gebeliğe engel midir?” sorularını sırayla yanıtlayacak olursak; gebelik olması durumunda endometrium tabakası yastık görevi görerek embriyoyu yakalar embriyonun tutunarak büyümesini sağlar.

Özellikle tüp bebek vakalarında bebeği koymadan önce östrojen hormonu takviyesi ile rahmin yeterli kalınlığa ulaşmasına özen gösterilir ki koyulan embriyo rahimde tutunabilsin.

Kısaca; rahim duvarı kalınlaşması hamilelik döneminde beklenen bir durumdur ancak önemli olan bu kalınlaşmanın kaç mm olduğudur.

Yani normal bir şekilde mi yoksa anormal boyutlarda mı kalınlaşma görülmekte olduğu tespit edilmelidir.

Fizyolojik olarak her sağlıklı kadının vücudu, adet başlangıcıyla birlikte östrojen hormonu salgılar. Yumurtlama döneminde salgılanan östrojen progesteron hormonu ile birleşerek rahim duvarı kalınlaşmasını önleyen bir yapıya dönüşür.

Rahim ise üç tabakadan oluşur. Endometrium, myometrium, perimetrium.

Halk dilinde rahim duvarı olarak adlandırılan “Endometrium hiperplazisi” her adet döneminde kalınlaşmaya başlar ve bir sonraki adet döneminde dökülerek atılır. Yani rahim kalınlaşması her ay meydana gelen bir durumdur ancak rahim iç tabakasını normalden daha fazla kalınlaşmasına sebep olma durumu rahim duvarı kalınlaşması olarak adlandırılır.

Uzun süre rahmin kalın kalması; adet gecikmelerine, ağrılı adet dönemine ve kasık ağrısı ve kanamalarına sebep olabilir.
Uzun dönem adet görememe ya da yılda 1-2 kez adet görme durumu rahim kanseri açısından risk oluşturabilir.
Böyle bir durumla karşılaşıldığında, kesinlikle jinekolojik muayene yaptırılması gereklidir.

Rahim kalınlaşmasının görünmesini artıracak ana etkenler; fazla kilo, menopoz, şeker hastalığı, polikistik over gibi durumlardır.

Yazının Devamını Oku