Memet Eser

Aile hekimi aynı zamanda işverendir

2 Temmuz 2012


AİLE hekimlerinin statüsü ve yanlarında çalışan sağlık personeli ile diğer personelin durumu hakkında öteden beri varolan kargaşa sürüyor... Aile hekiminin sosyal güvenlik statüsü onun aynı zamanda işveren sayılmasına engel değildir.

Aile hekimininkendi sigortası
SAĞLIK Bakanlığı kadrolarındayken aile hekimi sözleşmesi imzalayanlar veya bu şekilde görevlendirilenler 4/c yani Emekli Sandığı sigortalısıdır. Kamu görevlisi olmadığı halde Sağlık Bakanlığı ile aile hekimi sözleşmesi imzalayan hekimin, o tarih itibariyle sosyal güvenlik statüsü ne ise aynen devam edecektir. Örneğin, sözleşme imzalayan hekim SSK sigortalısı ise SSK, Bağ-Kur sigortalısı ise Bağ-Kur sigortası yine devam edecektir.

Çalıştırdığı personel
AİLE hekimleri, yanlarında ebe, hemşire gibi sağlık personeli ile temizlik vb. için de personel çalıştırabilirler. Bu durumda, aile hekimi işveren/işveren vekili, aile sağlığı merkezi adresi işyeri ve çalıştırılan personel de sigortalı sayılacaktır. Böyle olunca işveren aile hekiminin yükümlülükleri başlayacaktır.
Evvela işyeri için SGK’dan işyeri numarası alıp dosya açacak, çalışanlarını sigortaya bu numara üzerinden bildirecektir. Ve buna bağlı diğer yükümlülükler. Şüphesiz aile sağlığı merkezinde temizlik vb. işlerde çalıştırılan personele asgari ücretin altında olmamak üzere ücret ödenecektir.

Yazının Devamını Oku

Hastanelerde kimlik tespitinde yeni dönem

25 Haziran 2012

Avuç içi damar okuma yöntemi geliyor

Sağlık hizmetleri SGK tarafından karşılanan sigortalıların başvurduğu sağlık tesisleri, başvuran kişinin kimlik tespitini yine nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, evlenme cüzdanı, pasaport veya verilmiş ise Kurum sağlık kartı belgelerinden biri ile yapacaktır.
Yenilik; bu kimlik tespitinin doğrulanmasının da yapılacak olmasıdır. Kimlik doğrulaması ise, avuç içi damar okuma gibi biyometrik yöntemlerle yapılacaktır. Acil hallerde kimlik tespiti ve kimlik doğrulaması, acil halin sona ermesinden sonra yapılacaktır.

----------

Uygulama ne zaman başlayacak

Kimlik tespiti ve kimlik doğrulama işlemleri özel ve kamu ayrımı olmaksızın tüm sağlık tesisleri için zorunlu. Ancak, kimlik doğrulamada kullanılacak olan biyometrik sistem ve uygulamaya geçilecek sağlık tesisleri, uygulama tarihi ile uygulamaya ilişkin usul ve esaslar SGK tarafından belirlenecek.
Daha önce kamuoyuna yansıdığı şekliyle “avuç içi damar okuma” yöntemiyle kimlik doğrulama işleminin, herhangi bir erteleme olmaz ise, 1 Temmuz 2012 itibariyle başlaması bekleniyor.

Yazının Devamını Oku

Staj sigortası kafa karıştırıyor

18 Haziran 2012

Çırak ya da stajyer öğrencilerin sigortalı sayılmaları beraberinde önemli bir karmaşayı da getiriyor. Bu karmaşa ise, hiç bitmiyor. Bitmemesi, bir ölçüde ilgililerin mevzuyu “lehlerine” düşünme eğiliminden kaynaklanırken, SGK’nın katkısı(!) da yadsınamaz...
Stajyer öğrenci, tatil döneminde bir işyerinde stajını yaparken okulu tarafından sigortalanmaktadır. Staj yaptığı işyerinin sigorta yükümlülüğü yoktur.
Okul/yüksekokul/fakülte staj yapan öğrencisinin sigortasını yaparken, “işe giriş bildirgesi” kullanmakta ve o belgedeki “işe başlama tarihi” hanesini de doldurmaktadır. Bu şekilde de SGK’ya bildirimini yapmaktadır.
Sigorta girişini yaptığı stajyer öğrencisi adına okulu, %1 kısa vadeli sigorta primi, anne babasından sağlık yardımı hakkı yok ise %5 de GSS primi yatırmaktadır.
Uygulanan sigorta
Netice itibariyle, stajyer öğrenci hakkında sadece iş kazası ve meslek hastalığı sigortası ile GSS hükümleri uygulanmaktadır. Çırak öğrenciler hakkında ise bunlara ilaveten hastalık sigortası hükümleri de uygulanmaktadır.
Dikkat edileceği gibi emeklilik bir başka söyleyişle “malüllük, yaşlılık, ölüm sigortası” hükümleri stajyer öğrenciler/çıraklar hakkında uygulanmamaktadır!

Yazının Devamını Oku

Radyoloji çalışanlarının fazla çalışma ücretlerinin hesabı

11 Haziran 2012
Radyasyona muhatap işlerde çalışan sağlık personeli olarak çalışanların fazla çalışma süreleri ve dolayısıyla ücretlerinin hesabında önemli bir farklılık bulunmaktadır.

Normal bir işçinin haftalık çalışma süresi 45 saattir. Haftalık 45 saati aşan çalışmalar da fazla çalışma sayılır. Radyasyona muhatap işlerde çalışan işçiler içinse 45 saatin altında haftalık çalışma sürelerinde bile fazla çalışmadan söz edilebilir...

Haftalık 30 saati aşmak fazla çalışmadır

Hastanelerde, radyasyona muhatap işlerde çalıştırılan işçilerin (hekim ve diğer sağlık personeli), haftalık 30 saati aşmak fazla çalışma sayılmaktadır. Yargıtayın kararları bu yöndedir. (Y.9.HD.01.06.2005, E:2004/27601, K:2005/20095) Bunlar için haftalık normal çalışma süresi olan 45 saatin aşılmamış olması önemli değildir. Bu nitelikteki işlerde çalışanlar, iş mevzuatı ve sağlık mevzuatı uyarınca özel olarak korunmaktadırlar.
Böyle olunca, özel bir hastanede radyasyona muhatap bir işte diyelim radyoloji teknikeri olarak çalışan bir işçi, haftalık 30 saatten fazla çalıştırılır ise işveren ücretini ödemek zorundadır. Fazla çalışma ücretinin bu nitelikteki işçiler açısından hesabında ise bir farklılık bulunmamaktadır. Normal saatlik ücret %50 artırılarak ödeme yapılacaktır.

Günlük çalışma süresi 5 saattir

3153 sayılı Kanun uyarınca çıkarılan Radyoloji, Radyom ve Elektrikle Tedavi Müesseseleri Hakkında Tüzüğün 21. maddesi uyarınca, radyasyona muhatap işlerde çalışanların günlük çalışma süreleri 5 saattir. Dahası, bu kişilerin günlük mesaileri dışında ışına maruz kalmasalar bile 5 saatin üzerine çalıştırılamamaları gerekmektedir. Bu şekilde çalışan işçiler, hastanelerde/sağlık merkezlerinde başka işlerde de çalıştırılamazlar.

Fazla çalışma ücretinin ödenmemesi fesih nedenidir

Eğer bu şekilde çalışan işçinin haftalık 30 saati aşan çalışmalarından dolayı işveren fazla çalışma ücretini ödemez ise işçi haklı sebeple iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu şekilde işi bırakıp gider ise işveren kıdem tazminatını ödemek zorundadır. İşveren işçiden ihbar tazminatı da isteyemez. (Y.9.HD, 01.04.2010, E:2008/23084, K:2010/8849)

Yazının Devamını Oku

Yıllık izin süreleri

4 Haziran 2012
Çalışanların yılın belli zamanlarında dinlenmelerinin sağlanması anayasal hakları. İş Kanunu kapsamında çalışanlar bu haklarını kullanırken, yani izindeyken çalışmadıkları günlerin ücretini de hak ederler.

İş Kanuna göre; yıllık ücretli izin hakkından yararlanılabilmesi için işyerinde işe başladığı günden itibaren, deneme süresi de içinde olmak üzere, en az bir yıl çalışmış olmak gerekmektedir.
Yıllık ücretli izin hakkından vazgeçilemez.

Diğer izinler mahsup edilemez

İşveren tarafından yıl içinde verilmiş bulunan diğer ücretli ve ücretsiz izinler veya dinlenme, hastalık izinleri yıllık izne mahsup edilemez. Yıllık ücretli izin günlerinin hesabında izin süresine rastlayan ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri izin süresinden sayılmaz.

İzin bölünemez

Yıllık ücretli izin işveren tarafından bölünemez ve işveren tarafından sürekli bir şekilde verilmesi zorunludur. Ancak yıllık ücretli izin süreleri, tarafların anlaşması ile bir bölümü on günden aşağı olmamak üzere en çok üçe bölünebilir.

Kullanılmayan günlerin parası

İşçi, hak kazandığı izni kullanmadığı vakit onun parasını isteyemez. Ancak, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde  işçinin hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin sürelerine ait ücreti, sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Bu ücrete ilişkin zaman aşımı iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren başlar.

Yazının Devamını Oku

İş kazasına uğrayıp ölen çiftçinin eşine maaş

28 Mayıs 2012
Okurumuz, babasının çiftçilik ile uğraştığını, tarlasında traktörler çalışırken, traktör altında kalıp vefat ettiğini, olayın 2006 yılında olduğunu, o tarihte Bağ-Kur’a başvurduklarını, ama sigortalılık süresi yeterli olmadığından annesine maaş bağlanmadığını, bu konuda başka bir şansları olup olmadığını sormaktadır.

Konu, benzer durumda olan ve çiftçi olarak çalışıp da Bağ-Kur sigortalısı olan birçok kimseyi ya da onların yakınlarını da ilgilendiriyor.

Ölüm iş kazasından dolayı ise

1 Ekim 2008’den önce olsa da çiftçinin ölümünün tarlasında çalışırken iş kazasına uğramasından ötürü olduğu iddia ediliyor ise, bu durumda da “ölüm maaşı” bağlanmasını kolaylaştıran düzenlemeler bulunmaktadır...
Bir kere, 2006 yılında yürürlükte olan 2926 sayılı Tarım Bağ-Kur Kanunun ek 3. maddesine göre, ölüm maaşı bağlanmasında 1479 sayılı Esnaf Bağ-Kur Kanunu hükümleri uygulanacaktır. Bu kanuna göre de çiftçi sigortalının en az 1800 günü olması gerekiyor...
Ancak, 1479 sayılı Kanunun 41. maddesi son paragrafına göre, çiftçi sigortalının ölümü geçirdiği iş kazası sonucu olmuş ise, 1800 prim ödeme süresi aranmayacaktır.
O tarihte 1479 sayılı kanunda “iş kazası sigorta kolu” olmayınca, çiftçinin ölümünün iş kazasından ötürü olup olmadığına nasıl karar verilecektir? Bunun içinde 1479 sayılı Kanunun 82. maddesine göre hareket edilecek, “iş kazası” teriminin kapsamının tayininde 506 sayılı SSK Kanunu hükümleri kıyas yoluyla uygulanacaktır.
Sonuçta bize göre; SSK Kanununa kıyasen, okurumuzun babasının tarlada çalışırken traktör altında kalıp ölmesi bir iş kazasıdır. Annesine yeterli gün sayısı olmadığı için ölüm maaşı bağlanmamış olsa bile, konunun iş kazası boyutuyla araştırılması durumunda gün sayısı aranmadan maaş bağlanması mümkün görünüyor.

1 Ekim 2008 sonrasıiçin sorun yok

Yazının Devamını Oku

Ölen işçinin eşine ölüm maaşı bağlanması

21 Mayıs 2012
ÖLEN işçinin geride kalan eşine, varsa çocuklarına ölüm aylığı bağlanması için bazı şartların birlikte bulunması gerekir. Ölüm tarihi itibariyle belli bir gün sayısının olması bu şartların en başında gelenidir. Şüphesiz bir de yazılı olarak SGK’ya başvurulması gerekir. Başvuru olmazsa SGK kendiliğinden aylık bağlamaz.
İşçiler açısından kolaylaştırılmış seçenek
Ölen işçilerin geride kalan eş ve çocuklarına aylık bağlanmasında, yukarıdaki genel şartın dışında kolaylaştırılmış bir seçenek daha bulunmaktadır. Buna göre, ölen işçinin ölüm tarihi itibariyle, en az 5 yıldan beri sigortalı olması ve her türlü borçlanma süreleri hariç en az 900 prim gün sayısının bulunması ile de ölüm aylığı bağlanabilecektir. Bu seçenekte aranan, en az 5 yıl sigortalılık süresi ve 900 gün şartının birlikte bulunmasıdır. 900 gün yok ise askerlik veya doğum borçlanması yapılarak 900 güne ulaşılması mümkün değildir.
Belli prim gün sayısı
Genel kural, ölüm tarihi itibariyle sigortalının en az 1800 prim gün sayısının bulunmasıdır. Burada sigortalının işçi mi, memur mu, yoksa esnaf mı olduğunun da bir önemi bulunmamaktadır. Hepsi için bu genel kural geçerlidir. Dahası ölen sigortalının (işçinin) ölüm tarihi itibariyle 1800 günü yok ise, geride kalan eş, ölen sigortalının askerlik süresini borçlanmak suretiyle 1800 gün sayısına ulaşabilir. Aynı şekilde doğum borçlanması ile de 1800 güne ulaşılabilir.
Ölüm tarihi de önemli
Belirtelim ki, işçiler açısından 900 gün şartı ölüm tarihi açısından da farklılık göstermektedir. Ölüm 1 Ekim 2008’den sonra olmuşsa yukarıdaki esaslar geçerli olacaktır. Ancak, ölüm  1 Ekim 2008’den önce ise 900 güne ulaşmak için askerlik borçlanması yapılabilecektir.
Eksik günler için hizmet tespit davası açılabilir
Ölen işçinin yeterli gün sayısı yok ise ve çalıştığı sürede sigortasının yapılmadığı dönem varsa, geride kalan eşin hizmet tespit davası açması mümkündür. Açılan dava sonucu ölen işçinin çalıştığı süreleri hizmetten sayılır ise kazanılan bu günler mevcut sigorta günlerine ilave edilir. İlave edilmekle de 1800 güne ulaşılırsa ölüm aylığı bağlanır.
Ölüm 1 Ekim 2008’den önce olmuş ise kazanılan gün sayısı ile 900 günün tamamlanması da sağlanabilir. Böylece geride kalan eşe yazılı başvuru yapması kaydı ile aylık bağlanır.
Belirtelim ki, bu durumda, yani ölüm aylığının hizmet tespitine ilişkin karar ile hak edilmesi durumunda aylık, mahkeme kararının kesinleşmesi tarihinden değil, ölüm tarihinden itibaren bağlanır.
(Y. HGK, 28.09.2011, E:2011/10-475, K:2011/560)
Yazının Devamını Oku

Çalışma yaşamı

14 Mayıs 2012
İşçi ücretsiz izinliyken rapor parası alabilir

5510 sayılı Kanun da yargı makamları da böyle diyor, ama önce SSK şimdilerde SGK olmaz diyor... Ücretsiz izin kullanan işçi bu sırada doğum yapsa veya hastalanıp istirahat raporu alsa SGK rapor parasını ödemiyor. Dahası, bir biçimde (hataen) ödemişse de geri istiyor... Belirtelim ki, yerel mahkemelerin yanı sıra Yargıtay’da SGK’nın tutumunu reddiyor ve ücretsiz izinde rapor parası ödenebileceğini kabul ediyor.

--------
SGK’nın yaklaşımı

SGK ücretsiz izin sırasında rapor parası ödemeyişini, işçinin bu sürede fiilen çalışmamasına bağlıyor. Fiili çalışma olmayan bir durumda geçici iş göremezlik halinden bahsedilemeyeceğini öne sürerek bu süreçte rapor parası da ödenemeyeceğini iddia ediyor... Sigortalılık niteliğinin ne zaman yitirileceğinden de şunu anlıyor:
“Kanunun 9. maddesinin 2. fıkrası gereğince, hastalık ve analık hükümlerinin uygulanmasında sigortalılık niteliğinin ödenen primin ilişkin olduğu günü takip eden 10. günden başlanarak yitirilmiş sayılacaktır.”
Oysa 5510 sayılı Kanunun 9. maddesinde böyle bir ibare yok! Ücretsiz izin kavramı ile “sigortalılık niteliğinin sona ermesi” kavramları hastalık ve analık halleri için “özel” olarak düzenlenmiştir. Dolayısıyla SGK’nın bu konudaki yaklaşımına katılmamız mümkün değil.

--------------

Analık ve hastalık parası şartı

Yazının Devamını Oku