Melis Bayram Şirinoğlu

Çocuklarda tuvalet eğitimi ile ilgili ipuçları

29 Mart 2021
Çocuklarda tuvalet eğitimi için 24-36 ay arası genel anlamda uygundur. Ancak bu zamanlama çocuktan çocuğa farklılık gösterebilir. Daha önce olabileceği gibi daha sonra da olabilir.

Tuvalet eğitimine başlarken çocuğun hazır olduğunu anlamak çok önemlidir. Hazır olduğunun göstergeleri ise lazımlığa kolay ulaşabilmesi, lazımlıkta rahat oturabilmesi, bezin uzun süre kuru kalabilmesi, komutları anlayabilmesi, ihtiyaçlarını anlatabilmesi ve de çok önemlisi bu konuda istekli olmasıdır.

- Çocuk lazımlıkla tanıştırılmalı, üzerinde giysiler varken oturmayı denemesine fırsat verilmelidir. Aile üyelerinin tuvaleti kullanmasını gözlemlemek de çocuğu cesaretlendirecek ve motive edecektir. Bu sebeple anne, baba ve özellikle de var ise büyük kardeşin yol gösterici olup, korkulacak bir şey olmadığını göstermesinin olumlu etkileri olacaktır.

- Çocuk çiş veya kakası geldiğindeki davranışları gözlenmeli, çiş veya kakası geldiğini söylemesi konusunda cesaretlendirmeli ve övülmelidir.

- Çocuklar kendiliğinden lazımlığa oturmaya başladığında çiş ya da kaka yapmasa bile yine övülmeli ve ödüllendirilmelidir. Ödüller tabloya yapıştırılacak bir yıldız şeklinde olabilir. Yiyecek ya da şekerleme türü ödüllerden kaçınılmalıdır. Lazımlıkta kitap okuması ya da oyuncaklarla oynaması desteklenebilir. Sabah uyanınca, yemeklerden sonra, yatmadan önce lazımlığa oturmaya yönlendirilmeli ve yine cesaretlendirilmelidir.

- Tuvalet eğitimi ile birlikte el yıkama, tuvalet sonrası temizlik gibi konularda hijyen eğitimi de verilmelidir. Özellikle kız çocuklarda tuvalet sonrası kendini temizleme doğru şekilde anlatılmalıdır. Oluşabilecek enfeksiyonların önlenmesi açısından bu önemlidir. Tuvalet sonrası el yıkaması gerektiği çocuğa öğretilmeli ve bu alışkanlık kazandırılmalıdır.

- Çok önemli bir nokta da çocuklar başarısızlıklarda suçlanmamalı, “pis” “kirli” “ayıp” gibi utanmasına sebep olabilecek, onu suçlu hissettirecek sözcüklerden kaçınılmalıdır.

- Her çocuğun ayrı ve özel olduğu, gelişimlerinin belirli sınırlar içerinde kendilerine özgü olduğu unutulmamalıdır. Bu yüzden de tuvalet alışkanlığını kazanma zamanı ve şekli birbirinden farklı olabilir. Bu yüzden çocukları karşılaştırılmaması ya da zorlanmaması gerekir.

Yazının Devamını Oku

Bebek beslenmesinde ek gıdaya geçiş

19 Mart 2021
Ek gıda diğer adı ile “tamamlayıcı gıda” bebeğin almakta olduğu anne sütü ya da gerekli durumlarda başlanan formül mamaya ek olarak alması gereken gıdalara genel olarak verilen addır.

Ek gıdaya geçiş zamanı büyümesi ve gelişimi normal sınırlar içerisinde seyreden sağlıklı bebekler için 6 aylarını tamamladıktan sonra olarak önerilmektedir. Öncesinde anne sütü ya da almakta oldukları formül mama bebeklerin ihtiyaçlarını karşılamada yeterli bulunmuştur. Ancak 6. ayın tamamlanmasının ardından bebeklerin bir takım ek gıda gereksinimleri ortaya çıkmaktadır ve bu nedenle de tamamlayıcı besinlerin beslenmeye eklenmesi gerekmektedir. Ancak bunun yanı sıra anne sütü almakta olan bebeklerin 2 yaşa ya da daha sonrasına kadar beslenmelerinin anne sütü ile desteklenmesi de önerilmektedir.

6. ay tamamlanması ile birlikte ek gıdaya geçiş aşamasında başlangıç için bebeklere genel anlamda sebzeler, meyveler ya da yoğurt verilmesi uygundur. Meyveler daha tatlı oldukları için sebzelerin reddini önlemek amacı ile sebzeler ile başlangıç yapılabilir. Ayrıca ek gıdaya geçiş ile birlikte bebeklerse su da verilmeye başlanmalıdır. Ek gıda öğünlerinin sonlarında bebeklere su sunulması uygun bir yaklaşımdır. Besin değerlerini korumaları açısından sebzelerin buharda ya da az miktar su ile haşlanması, meyvelerin cam rende ile püre haline getirilmesi, yoğurdun ise evde mayalanması sağlıklı olacaktır.

Bebeklerin ek gıdaya geçiş sürecinde yeni besinlere karşı oluşabilecek alerjik reaksiyonların izlenmesi açısından 3 gün kuralı önemlidir. 3 gün kuralı bebek beslenmesine eklenen her yeni gıdanın az miktarda başlanarak 3 gün süresince azar azar arttırılması ve bu süre içerinde bebeğin ekstra yeni bir gıda ile tanıştırılmamasıdır. Yeni başlanan bir gıdanın 3 günlük süreci içerisinde eskiden denenmiş ve alerjik bir reaksiyon izlenmemiş gıdalar tüketilmeye devam edilebilir.

Meyvelerin ve sebzelerin mümkün oldukça organik ve mevsimine, ayrıca da bebeğin ayına uygun olarak tüketilmesi önemlidir. Meyve ve sebze haricinde yoğurt, yumurta, peynir, et, tahıllar gibi besinlerde de yine mümkün olduğunca organik, doğal ürünler tercih edilmelidir. Bebekler de aile ile birlikte sofraya katılmalı yemeklere eşlik etmelidir. Bu yemek yemeleri için hem bir motivasyon hem de onlar için ilgi çekici ve eğlenceli bir aktivitedir.

Ek gıdalara geçiş sırasında bilinmesi gereken en önemli noktalardan birisi özellikle ek gıdaya geçişin ilk aylarında temel gıdanın hala anne sütü ya da formül mama olduğu ve bunu sebeple bebeklerin özellikle başlangıçta ek gıda alımı açısından zorlanmaması, ek gıdaların tadım şeklinde tamamlayıcı ara öğünler olarak algılanması gerektiğidir. Bunu bilmek bebeklerin verilen ilk gıdaları reddetmesi sonucu annelerin kaygıya ve endişeye kapılmalarını bir miktar rahatlatacaktır.

Yazının Devamını Oku

3 - 6 ay arası bebek gelişimi

11 Ocak 2021
Çocuklarda “gelişim” kavramı, boy, kilo baş çevresi gibi parametreleri takip ettiğimiz “büyüme” kavramından farklı olarak daha çok beyin gelişimi ve buna bağlı olarak bebeğin yapabildiği ince ve kaba motor hareketleri, kişisel sosyal becerileri, dil alanındaki becerilerini ifade etmek için kullanılır. Gelişim takibi de en az büyüme takibi kadar önemlidir. Çünkü erken yaşlarda, özellikle hayatın ilk 3 yaşında saptanabilen gelişme geriliklerine zamanında müdahaleler ile çocuğun ileriki hayatın için büyük kazanımlar elde edilebilir. Bu sebeple büyüme ile birlikte gelişim takibi de bizler için büyük önem taşımaktadır.

Önceki haftalarda hayatın ilk üç ayındaki bebek gelişiminden bahsetmiştik. Bu hafta da ikinci üç aydan yani 4. 5. Ve 6. Aylardaki gelişimden bahsederek devam edelim.

Dördüncü ayda bir bebek yüzüstü yatınca başını kaldırıp etrafına bakabilir. Önceki aylarda olduğu gibi bu ayda da bebeğin gözetim altında “Tummy time” olarak adlandırılan karın üstü bırakılarak bu şekilde vakit geçirmesi, boyun ve sırt kaslarının gelişimini destekleyen çok faydalı bir aktivitedir. Sık sık aa-uu gibi sesler çıkarır. Renkleri ve uzağı görebilir. Gece uykuları bir miktar düzene girebilir. Nesnelere uzanmaya başlar. Bu nedenle erişebileceği uzaklığa koyulan ilgi çekici ve ayına uygun oyuncaklar faydalı olacaktır. Dönmeye başlayabilir. Bu sebeple bebekler hiç bir zaman tek başına koltukta veya yatakta yalnız bırakılmamalıdır. Düşmeler maalesef hastane başvurularına ve ciddi sorunlara yol açabilmektedir.

Beşinci ayda yüzüstü yatarken başını kaldırıp dik tutabilir. Sırtüstü yattığında ayaklarını yakalayıp ağzına götürebilir. Bir elinde tuttuğu nesneyi diğer eline geçirebilir. Elden ele geçirme bu ayın önemli gelişim basamaklarındandır. Bu ayda da dönmeye başlayabilir. Sesli bir şekilde gülebilir karşısındaki kişinin de katılması ile bu gülüşü daha da arttırır. Bebekle konuşmak, cee-e gibi oyunlar oynamak oldukça faydalıdır.

Altıncı aya gelindiğinde bebek destekli bir şekilde oturabilir. Nesnelere uzanır. Ses çıkaran bir oyuncağı salladığınızda sesine döner. Bu tarz oyuncaklar bebeğin gelişimi için faydalıdır. Yüzüstü yatınca kolları yardımı ile baş ve omuzlarını, gövdesinin üst kısmını yataktan kaldırabilir. Bu dönemde de yine önceki dönemlerde olduğu gibi gözetim altında karın üstünde vakit geçirmesini sağlamak oldukça faydadır. Anne-babası uzaklaşınca ağlayabilir. Eline aldığı şeyleri ağzına götürür. Özellikle bebeğin ağzına götürebileceği ve boğaza kaçma riski olan küçük cisimler açısından çok dikkatli olunmalıdır. Bu tarz küçük cisimlere erişimi engellenmelidir.

Burada verilen bilgiler genel bilgilendirmeler olup tanı ve tedavi amacı taşımamaktadır. Bilgiler çoğunluğu yansıtmaktadır. Unutulmamalıdır ki her çocuk birbirinden farklı ve özeldir. Aileler çocuğu için normal görmediği bir durumu mutlaka çocuk doktoru ile paylaşmalıdır.

 

Yazının Devamını Oku

Hayatın ilk üç ayında çocuk gelişimi

14 Aralık 2020
Hayatın ilk ayı yani yenidoğan dönemi hem bebek için hem de anne için çok önemli bir dönemdir. Bebek hayatla tanışır, anne bebek ile tanışır bazen de anne baba bu dönemde birbiri ile yeniden tanışır.

Bu ilk aydaki bebeklerin gelişim basamaklarına bakacak olursak; yüzüstü yatırıldığında başını yana doğru çevirerek yanağını yatağına dayayabilir. Avucunun içine parmağınızı koyduğunuzda onu eli ile kavrar. Yanağına dokunulduğunda başını o tarafa çevirir ve emmek için arayıcı hareketler yapar. Parlak ışık gelince gözünü kırpıştırır. Onunla konuşursanız yüzünü size doğru çevirir. Kucağınızda olmak, sesinizi duymak ona güven verir.

Bebeğin ilk ayının yani yenidoğan döneminin geride kalması ve anne ile bebeğin birbirine alışması her iki tarafın da hayatında çok önemlidir. Bu dönem çoğu zaman zorlayıcıdır. Halk arasında ve kültürümüzde sıkça söylenen “40 çıkması” gerçekten de bebeğin hayata adapte olduğu, yaşamın ilk 6 haftasını geride bırakmasıdır. Bu dönem anne için de lohusalıktır.

2 aylık bebeklerin gelişimine bakıldığında ise; yüzüstü yatarken başını 1-2 santimetre kaldırabilir, Yüzünüze bakar. Ona bakarken başınızı sağa-sola oynattığınızda sizi izler. Ani seslerle irkilir. Sırtüstü yatarken yaklaşık 50 cm yükseğinde sallayacağınız renkli bir nesneyi sağa sola salladığınızda izleyebilir. Yukarı-aşağı salladığınızda aynı şekilde izleyemez. Sırtüstü yatarken ellerinden tutup kaldırmaya çalıştığınızda baş kontrolünü tam yapamayıp arkaya doğru düşürebilir. Elini ağzına götürmeye başlayabilir.

3 aylık bir bebek yüzüstü yatırılınca başını kaldırıp yaklaşık 1 dakika kadar yukarıda tutabilir. Yüzüstü yatırılarak yapılan egzersizler boyun kaslarının gelişiminde çok önemlidir. Anne ve baba gibi yakın kişilerin sesini diğer yabancılardan ayırır. Bakım verici konuşunca gülerek tepki gösterir. Ellerini incelemeye başlar. Kol ve bacak hareketlerinde artış görülür. Agu gibi sesler çıkarır ve kırmızı bir nesneyi sağa sola hareket ettirdiğinizde izler.

Burada verilen bilgiler genel bilgilendirmeler olup tanı ve tedavi amacı taşımamaktadır. Bilgiler çoğunluğu yansıtmaktadır. Unutulmamalıdır ki her çocuk birbirinden farklı ve özeldir. Aileler çocuğu için normal görmediği bir durumu mutlaka çocuk doktoru ile paylaşmalıdır.

Yazının Devamını Oku

Çocuklarda bağışıklığı nasıl güçlendirebiliriz?

30 Kasım 2020
İçerisinde bulunduğumuz pandemi günlerinde herkes haklı olarak hem çocuklar hem yetişkinler için bağışıklığı güçlendirecek takviye arayışlarına girdi. Ancak bilmeliyiz ki bağışıklığı güçlendirmenin en doğal ve güzel yolu herkes için sağlıklı ve dengeli beslenmek, vitamin ve benzeri takviyeleri doğal yollarla almak, yeterince uyumak ve stres, kaygı gibi negatif düşüncelerden uzak olmaktan geçiyor.

Bazı zamanlarda içerik olarak çocuklara uygun takviyeler kullanılabilir ama çocuklarımız için bir besin, vitamin, mineral takviyesi alacağımız zaman mutlaka çocuk doktoruna danışarak gerekli olan takviyelerin alınması önemli. Gerçekten eksiklik olan, yeterince alınamayan ya da koruyuculuk sağlayacağını düşündüğümüz durumlarda takviyelerden kullanmak fayda gösterir ama her şeyin fazlasının da zarar getirebileceğini unutmayalım. Fayda sağlamaya çalışırken zarar vermeyelim. Tıpta bize ilk öğretilen şeylerden olan “Önce zarar verme” ilkesi burada da devreye giriyor.

Konu ile ilgili olarak bu aralar çok gündemde olan bir ilişki de D vitamini ve bağışıklık sistemi ilişkisi. Çeşitli çalışmalar D vitamini düzeyi düşük kişilerde koronavirüs enfeksiyonun daha ağır seyirli olduğunu göstermiş. D vitamini çocukluk çağı için de çok önemli bir vitamin. İlk iki yaşta belirlenmiş standart dozlarda rutin kullanımı önerilmekte. Sonraki yaşlar için de 1 yaştan başlayarak rutin olarak ölçümlerinin yapılması ve eksiklik halinde eksikliğin giderilmesi önem taşıyor. Bu anlamda ilk iki yaşta ve sonrasında değerlendirme için çocuk doktoruna danışılarak ihmal edilmemesi gereken önemli bir vitamin, D vitamini. Vücudumuzda D vitamini sentezinin yolu ise güneş ışığından doğru şekilde faydalanmaktan geçiyor.

Kısacası herkes için sağlıklı, dengeli bir beslenme, yeterince uyku ve stresten (mümkün oldukça) uzak bir yaşantı en güzel bağışıklık koruyucu ve destekleyici faktörlerdir.

Koronavirüs içinse maske, sosyal mesafe ve hijyen kurallarına dikkat etmeye devam…

 

Yazının Devamını Oku