Osmanlı’da doğup 500 yıl yaşayan ve Türkiye’de ölen bir dil bir mutfak

“Kuando el vapor esta yanaşayando a la iskelende Büyükada, va yamar al hamal ke taşiyede mi bavules.” (Vapur Büyükada iskelesine yanaşınca, git de bavullarımı taşıyacak bir hamal tut.)

Haberin Devamı

Bu cümle İspanyolca veya İtalyanca gibi görünse de, onu bir İtalyan’a veya İspanyol’a söyleseniz hiçbir şey anlamaz.
Türkiye’de oturan ve azıcık İspanyolca veya İtalyanca bilen biri ise anlar.
Cümle yapısı İspanyolca olsa da fiiller, sözcükler Türkçe, Rumca, Arapça gibi dillerden ödünç.
Bu dil Ladino.
Gazeteci Deniz Alphan’ın “Kaybolan Bir Dil, Kaybolan Bir Mutfak” belgeselinde, 1492’de İber Yarımadası’ndan göçe zorlanan ve Osmanlı’ya yerleşen Sefarad Yahudilerinin anadili Ladino’yu bu örnekle özetliyor yemek kültürü yazarı Aylin Öney Tan.
Türk Sefaradları, Rumca, Türkçe, Arapça, Ermenice ile donattıkları dillerini Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde asırlarca korudular.
500 yıl muhafaza edildikten sonra, 20’nci yüzyıldan günümüze geldikçe kaybolan bir dili ve mutfağı öğreniyoruz bu belgeselden.
Prof. İlber Ortaylı ve Mario Levi gibi pek çok ismin yer aldığı filmde, Sefarad yemeklerinin kokusu burnunuza, Ladino’nun melodisi kulağınıza geliyor.
Son 50 yılda hızla yok olan bir dil ve mutfak.

Haberin Devamı


ANADİLLERİ YERİNE TÜRKÇEYİ SEÇTİLER
1860’larda Sefaradların büyük kısmının gittiği Fransızca tedrisatlı Allians Israelite Universelle okulları açıldı ve Ladinoya en büyük darbeyi Fransızca vurdu.
Mario Levi’nin dediğine göre bu okullar, Fransa’daki Yahudilerin “Osmanlı İmparatorluğu’ndaki kardeşlerimiz yeteri kadar eğitimli değiller ve yoksullar” gerekçesiyle yaptıkları, Fransız İhtilali’nin etkilerini taşıyan bir yatırımdı.
Fransızcanın yanında Türkçeyi de öğreten bu okulların etkisiyle Türkçeyi anadilleri yapma eğiliminde olan bir bürokrat ve tüccar sınıfı yetişti.
Sefarad Kültürü Araştırma Merkezi Koordinatörü Karen Gerşon Şarhon Sefaradları hakimiyetine alan Fransızcanın Osmanlı’nın da hayranlık duyduğu bir dil olduğunu anlatıyor:
“Bu okullardan mezun olup Fransızca konuşanlar çok kültürlü insanlar, Ladino konuşanlar ise ikinci sınıf vatandaş olarak görülürdü.”
Fransızcanın zirvede olduğu 1970’lerde Ladino yok olmaya yüz tuttu. Gençler “Bu dil değil, salata” diyerek dillerini küçümsedi.
Levi, anneannesi sokakta Ladino konuştuğunda utandığını, sırf bu duygu yüzünden kusursuz Türkçe konuşabilmek için çok gayret ettiğini anlatıyor.
Soli Özel ise Ladino öğrenmek istemediğini hatırlıyor.
Levi pişman; “Büyük bir haksızlık etmişim” diyor.
Özel ise İspanyolcanın ne kadar değerli bir dil olduğunu öğrendikten sonra üzüldüğünü anlatıyor. “Ama bir yandan da” diyor, “Türkiye’nin ulusallaşmasının hızlandığı, cemaatlerin giderek daha çok iç içe yaşadığı bir dönemde bu dilin muhafaza edilmesi mümkün olmayacaktı.”
Modernleşmeyle beraber Sefarad yaşam biçimi değişti, gevşemeler ve kaybolmalar başladı.
“Ladino giderek konuşulan değil de sadece özel günlerde yapılan yemek isimlerinin diliymiş gibi bir hale dönüştü.Böyle bir kader birliği var Ladino ve Sefarad mutfağının” diyor Tan.
36. İstanbul Film Festivali ile geçtiğimiz hafta 20. Randevu İstanbul Film Festivali kapsamında gösterilen belgeseli bulursanız kaçırmayın.
Keşke herkes izlese, Osmanlı’da doğup yeşeren ve Türkiye’de ölen bu kültürü tanısa.
(Not: Deniz Alphan akrabam değil, bizimkisi soyadı benzerliği.)

Yazarın Tüm Yazıları