Modern mitoloji

Son yıllarda Hollywood’un çizgi roman öykülerinin sinema veya televizyon adaptasyonlarına olan merakı malum...

Haberin Devamı

Hollywood da kitlelerin nabzını tutuyor aslında, süperkahraman öykülerine olan ilgi, dönemin ruhuyla doğrudan bağlantılı. Sadece bugün değil, her dönemin adalet noksanlığı sebebiyle oluşan büyük duygusal boşluğu dolduruyor aslında bu hikayeler. Kimileri tarafından “Modern mitoloji” olarak değerlendirilmeleri tam da bundan. (Hatırlayalım, ilk süperkahraman hikayelerinin çıkış noktası savaş zulmüydü. Örnek, Captain America okuruyla 1941’de ilk defa Hitler’e yumruk atan bir kare ile buluşmuştu...)

Süperkahraman hikayeleri iki sebepten ötürü rağbet görüyor. Birincisi, “adaletin tesisi” hissini karşılaması... O kötü adam illa yeniliyor, dünya, kahramanların omuzları üzerinde yükseliyor.

Bu hikayelerin rağbet görmesinin diğer nedeni ise kaçış... “Bu hikayeler insanlara gerçek hayattan kaçış imkanı veriyor” diyor Jessica Jones’a hayat veren oyuncu Krysten Ritter. Bugünün süperkahramanları daha az egolu, daha mütevazı. Sokak suçlarıyla mücadele eden süperkahramanlardan biri olan Jessica Jones’un popülerliğinin en önemli nedeni, izleyiciye bağ kurma fırsatı tanıması. Jones, herkes gibi arızaları olan, yanlış kararlar da verebilen ama kendi ayakları üzerinde durma mücadelesi veren güçlü, gerçek bir kadını temsil ediyor. İzleyici, kendi karakterinden de parçalar bulabildiği bir süperkahramana bağlanıyor. Haliyle, süperkahraman öyküleri sadece “kaçış” veya “adalet tesisi” kavramlarının karşılığı değil, “bağ kurma” ihtiyacının da yanıtı oluyor. Jessica Jones, 2018’de Netflix’te ikinci sezonuyla izleyiciyle yeniden buluşacak.

Günümüz süperkahraman öyküleri, modern mitoloji olarak da değerlendiriliyor. Kitlelerin süperkahramanlara olan bu büyük ilgisini, sunduğu görsel zenginlik ve aksiyonda olduğu kadar, hikayelerin satır aralarında aramak da gerekiyor. Süperkahramanlar, koşullar ne olursa olsun, hayattan, kendinden vazgeçmemen gerektiği mesajını gönderiyor izleyicilerine. Umut aşılıyor, “Hak yerini bulur” diyor, ders veriyor. Kahramanlar zor durumlar içine düşüyorlar, ölüme teğet geçiyorlar ama izleyici sonunda biliyor ki süperkahraman yaşayacak, kötü adam alt edilecek, dünya kurtulacak...

Modern mitoloji


Bugün Netflix’in Marvel çizgi romanlarından uyarladığı yapımlara bir yenisi daha ekleniyor: The Defenders. Çizgi roman meraklıları The Defenders’a yabancı değil aslında. 46 yıl önce, 1971’de ilk kurulduklarında Dr. Strange, Hulk, Namor ve Silver Surfer’dan oluşan ekip, çizgi roman dünyasında bir “ekol”.
“Ekol” meselesinin dinamiğini, çizgi roman dünyasından uzakta olanlara meşhur İngiliz dizisi Dr. Who üzerinden tarif edeyim: Kavram yerinde kalıyor ama insanlar değişiyor... The Defenders ‘ta da matematik böyle. İsmi kalıyor ama dörtlüyü oluşturan süperkahramanlar değişiyor.

Haberin Devamı

Türkiye izleyicisine büyük sürpriz

Haberin Devamı

Marvel ve Netflix ortaklığı ile sekiz bölümlük bir mini dizi olarak ortaya çıkan The Defenders ise Netflix’te kendi dizileri aracılığıyla da pek sevdiğimiz Marvel süperkahramanları Luke Cage, Jessica Jones, Iron Fist ve Daredevil’i bir araya getiriyor.

The Defenders, içinde Luke Cage gibi “eski toprak”ları barındırsa da süperkahramanlar pekala bugünün kodlarını taşıyorlar. Kendilerine süperkahraman dahi demiyorlar, bu kelimenin çağrıştırdığı “cilalı” hallere uymuyorlar. Arızaları var, travmaları var; hem kendilerine, hem başkalarına güvenmekte zorlanıyorlar, kendi dünyaları içinden pek çıkmıyorlar...

Modern mitoloji


Buraya kadar bildiğimiz süperkahraman çizginin dışındalar ama bundan sonrası o tanıdık örgüye uyuyor: Hepsi kendi dizilerinde, kendi “kötü”leriyle uğraşıyorlar. Kendi dünyaları, kendi sorunları, kendi mücadeleleri ve birbirlerinden geceyle gündüz kadar ayrı yaşantıları var. Genellikle yalnız olmayı ve çalışmayı tercih ediyorlar. Gezegen olan dünyanın değil ama kendi dünyalarının yaralarını sarmakla uğraşıyorlar.

Fakat şimdi dünyayı öyle büyük bir tehlike bekliyor ki, kendi dünyalarından çıkmayan süperkahramanlar, ancak beraber olduklarında bu ölçüde büyük bir kötülüğü yenebileceklerini fark ediyorlar ve ortaya “The Defenders” çıkıyor.

The Defenders’ın iki büyük sürprizi var. Birincisi, kötü karakter rolünde insanın tüylerini diken diken eden, diziyi benzerlerinden çok yukarıda bir klasmana oturtan bir isim: Sigourney Weaver. Diğer sürpriz ise Türkiye seyircisini keyiflendirecek bir ayrıntı. Ne olduğunu çıtlatıp sürprizin tadını kaçırmayayım, sadece 3. bölümde karşılaşacağınızı söyleyeyim.

Kısa bir süre önce dizinin ana karakterlerinden Luke Cage’i canlandıran Amerikalı aktör Mike Colter ile bir araya geldik. Arka sayfadaki röportajımızı kaçırmayın...

Haberin Devamı

 Modern mitoloji

 

Yazarın Tüm Yazıları