Tuzlu dalgaların kıyılarında

Birileri aşıyla ilgili her gün ‘pek yakında’ diyerek hayali hikâyeler anlatıyor...

Gün kazanmanın derdine düşenlere karşı bilim adamları en erken üç yıl diyor...

*

Modern politik terörizm masallarıyla büyük kalabalıklar meşgul ediliyor...

Sokak lambalarının altında geçip giden ve biten sayısız insanın hayatları kimsenin umurunda değil gibi...

Her şeyin iyiye doğru gideceğine dair umut, insanoğluna özgü bir fantezi olduğu müddetçe her felaketin arkasındaki gerçekleri bilemeyeceğiz...

*

Denizlerin tuzlu dalgalarında sayısız mülteci boğularak hayatını kaybetti ve cesetleri kıyılara vurdu...

Ve kaç çocuk büyüyemeden sularda kayboldu...

Bir-iki gün yazılıyor, söyleniyor, sonra her şey unutuluyor...

Günlük yaşanan hayatın ağırlığı içindeki kaçınılmaz sorunların, herkesi geri getirdiği gibi...

Birbirine benzeyen aynı günleri bir odada geçirenlerin hayali, umudu ve çok şeyleri tükeniyor...

*

Endişelerden oluşan bir hayat her geçen gün önemini biraz daha yitiriyor...

Dönüştüğü şeyden utananların sayısı da azalıyor...

İnsana dair hazin öyküler öylesine birikiyor ki...

*

Yaşadığı çağın tanıklarından Tolstoy, Dostoyevski, Turgenyev, Gorki, Balzac, Hugo ve Hemingway,  Necip Mahfuz, Oscar Wilde, Montaigne, Stendhal, Camus, Zola, Shakespeare, Dickens, Mehmet Rauf, Peyami Safa, Yakup Kadri, Hüseyin Rahmi, Reşat Nuri, Ahmet Hamdi Tanpınar, Kemal Tahir, Orhan Kemal ve Tarık Buğra gibi yazarların çığlık atarcasına içinde bulunduğumuz günlerin isyanını dünyaya anlatan da  yok...

*

Kavga, polemik, saldırı ve tartışmaların ve kuru gürültüden ibaret yazıp çizenlerin dünyasında herkes biraz daha fazla tanınmanın, görünmenin, bilinmenin, okunmanın, konuşulmanın ve kişisel reklamlarının derdine düşmüş...

On yıl önce bu şablonun içindeki şöhretlerin hepsini unuttuk...

On yıl sonra değil beş gün sonra dahi unutulup gideceklerini biliyorlar ama dertleri günü kurtarabilmek...

Elli yıl sonra yaşadığı çağın yalancı tanıklarından hiç kimse bahsetmeyecek bile...

*

Dünya kamuoyunun gözü önünde büyük kalabalıklarla öylesine dalga geçiliyor ki...

Hangisini yazacağımızı şaşırıyoruz...

İşte bunlardan sadece bir kaçı...

Fransa, Türkiye’ye meydan okuyor...

Yunanistan’ı kışkırtıyor...

İki arada bir derede kalan Yunanistan’a Fransa iki firkateyn kiralıyor ve 18 savaş uçağı satıyor...

ABD ve diğerleri ise Arap ülkelerine silah, gemi ve uçak satmakla meşgul...

*

100 milyar dolarlık silah anlaşmasını Trump’la yapan S. Arabistan’a hiç kimse “Bugüne kadar kiminle savaştın” ya da “Kiminle savaşacaksın ki bu kadar silahı satın aldın” sorusunu sormuyor...

Yaşadığı çağın tanıkları bile...

Dünyanın her yerinde kendilerine yaşadığı çağın tanıkları diyenler, tuzlu dalgaların kıyılarında keyif çatmakla meşgul...

Bu yüzden saydığımız yazar ve şairlerden biri çıkmıyor...

Her şeyi seyrediyoruz ve her şeye karşı seyirciyiz...

Ve kıyıdaki değirmenlerde öğütülüyoruz...