Sistematik organizasyon

ABD’li tarihçi Henry Brooks Adams siyaseti şöyle özetliyor:

Haberin Devamı

 Siyaset, görüşü ne olursa olsun, her zaman nefretin sistematik organizasyonudur.

*

Dünya siyasetini belirleyen liderlerin söylediklerini dinledikçe nefret körüklediklerini  ve kazanabilmek için düşmana ihtiyaç duyduklarını görüyoruz...

Sonra da barıştan yana olduklarını ifade ettiklerini...

Kendilerini değiştiremeyenler dünyayı değiştirmeye kalkışıyor...

Ve ülkeyi...

Ya da dünyayı...

Üretilen siyasi sloganlarla halk yönlendiriliyor...

Ürün pazarlar gibi siyasi kampanyalar yapılıyor...

Şarkılı, türkülü klipler...

Ya kutsallaştırıyoruz...

Ya destanlaştırıyoruz...

Ya da efsaneleştiriyoruz...

Veya markalaştırma oyunları ile kahramanlaştırıyoruz...

*

Şirket kurulur gibi her gün yeni bir parti kuruluyor?

Ki şirketler sermaye koymak zorunda...

Ve risk almak...

Öyle partiler kurulmuş ki...

Sayılarını bilmiyoruz bile...

Haberin Devamı

Parti, dernek, vakıf, üniversite ve medya enflasyonu yaşanıyor...

Yeni bir şeyler bulan da yok, yeni bir şeyler söyleyen de...

Sistematik bir organizasyon içerisinde hep aynı siyasetçiler var...

Siyasetçiyim diye geçinenler var...

Ya da siyasetten geçinenler...

*

Yeni diye kamuoyuna ambalajlanarak sunulan portrelerin kim olduklarına bakıyoruz...

Kırk yıldan beri bilinen ve yüzleri eskiyen sadece slogan atan kişilerin olduğunu gördükçe anlıyoruz ki yeni bir şey yok...

Kırk türküleri var hepsi de iktidarı aşağı indirmeye yönelik...

Siyaseti meslek haline getirenler için engelleyici yasaların çıkması lazım...

Yeni partiler kuruluyor ama liderleri yeni değil...

Ülkeyi yönetmek istiyorlar...

Yani bizleri...

Neden?

*

Halkın cebinden toplanan parayla halkı yönetmek dünyanın en risksiz işi...

Sermayesi de birkaç slogan...

Diyorlar ki, hazine eksi 40 milyar dolar...

Ve ülke batıyor...

Siz doları nasıl bulacaksınız?

Ne üretip dünyaya ne satacaksınız?

Belli değil...

*

Daha şimdiden belli olan yapılacaklar ise şöyle:

 Yabancı fonları ülkeye sokabilmek için yığınla tavizler verilecek...

 Yüksek faize çağrı yapılacak...

 Gelenler dövizi bozdurup TL alacak ve sonra bankalardaki yüksek faizlere koşacak veya borsaya girecek...

Ya sonra?

Haberin Devamı

Çıktı, düştü oyunlarıyla milyarlarca para kazanacaklar ve işlerine geldiği zaman da TL’yi dövize çevirip ülkeyi terk edecekler...

Dünyayı modern kumarhaneye çevirenler paradan para kazanıyor...

Reel yatırıma gelen ise oldukça az...

Ya zor durumda olan şirketleri satın alıyorlar ya da kendi işlerinin uzantıları olan şubelerini ülkemizde açıyorlar...

Son kırk yıldan beri küresel sermaye dünyanın her yerini böyle dolaşıyor...

*

Kısacası, yeni bir şeyler bulmamız lazım...

Ve yeni bir şeyler üretip satmamız...

Ya da başka devletlerin sermayelerini yatırım amacıyla ülkemize gelmesini sağlamalıyız...

Veya uluslararası büyük şirketlerle ortaklıkların kurulmasını... 

Haberin Devamı

Yoksa, fon paralarına talip olmak rüzgârı yakalamak gibi bir şey...

*

ABD uzantılı veya AB eksenli ittifakları iktidara taşıyarak bir şeyleri değiştirmek dünyanın en kolay yolu...

Kendimizi değiştirebilmeliyiz...

Ve alışkanlıklarımızı, beklentilerimizi, hayallerimizi, umutlarımızı...

Başkalarının gemilerine binerek okyanuslar geçilmiyor...

Bunun birinci yolu da birlik ve beraberliği korumak...

Daha önemlisi bir arada yaşayabilmeyi, düşünebilmeyi ve hareket etmeyi başarabilmek gerekiyor...

Ve iç savaşlardan ve siyasi kavgalardan bıkıp usanmalıyız...

Bilmeliyiz ki, kimsenin elinde ne sihirli bir değnek var...

Ve ne de kimse yüzüklerin efendisi...

Sistematik organizasyon adresleri sayılan siyasi partileri nefretin değil sevginin odağı haline getirmeliyiz...  

Haberin Devamı

Yoksa hiçbir şey değişmeyecek...

Yazarın Tüm Yazıları