Dedelerimize Kayıp...
Babalarımıza ise Sessiz...
Bize ise X yani Soğuk Savaş kuşağının çocukları...
Bir bilinmeyenli denklemlerin daima X’i olmuştuk...
Ya şimdi?
Y, Z ve Alfa kuşakları var...
*
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de tartışmalara katılıyor ve ilginç şeyler söylüyor...
ABD’de yaşanan gelişmelerin dünya demokrasileri için “uyarı” niteliğinde olduğunu vurguluyor...
Kongre binasında yaşananlara işgal diyen Borrell:
Kongrenin işgali demokratik değerlerin bozulmasına ve dezenformasyonun sosyal medyada yayılmasına fırsat verilmesiyle oluşan tehlikelerin bir yansımasıdır...
*
Sosyal medya adreslerindeki sınırsızlık ve hukuksuzluk bireyleri demokrasi dışı bir alana doğru sürüklüyor...
Yıllardan beri süren kuralsız davranışlarını alışkanlık haline getiren sosyal medya kullanıcıları gün geçtikçe demokrasiyle yetinmemeye başlıyor...
Kongreyi işgalin küresel çapta meydana gelen endişe verici gelişmelerin tepe noktası olduğunu söyleyen
Ya da gerçek yüzünü gösteriyor...
Ve kendi içindeki birlikteliğini sağlayan ruh halinin de gittikçe bozulduğu bir süreçten geçiyor...
Renklerin, düşüncelerin farklılıklarını halkına kabul ettirmeyi ve bir arada yaşamayı sanatlaştıran ABD, sanki yeniden eski savaş geleneklerine dönüyor...
Irkçılık da bir virüs gibidir...
Yaygın olduğu her yerde insanları evlerine değil, mezarlarına kadar götürebilen bir yoldur...
Kendi geçmiş tarihinde ‘kuzey’ ve ‘güney’ savaşlarıyla yaşayan, sonunda ortak değerlerin çatısı altında birleşen ABD’nin açılımı da bu yüzden Amerika Birleşik Devletleri’dir...
Yani, her eyalet kendi içinde bir devlet gibi...
Tek bayrak ve tek anayasa altında birleşmişlerdir...
Dünyayı yönettiğini, güvenliğini sağladığını iddia eden ABD’de yaşananlar demokrasiyle ilgili alarm zillerini de çaldırıyor...
Amerika’daki entelektüeller diyor ki:
- Dünyaya demokrasi ihraç eden Amerika’da demokrasi kalmamış!
*
Kişilerin seçme ve seçilme hakkı gittikçe seçilenleri engelleme noktasına taşınıyor...
Cumhuriyetçi partinin büyük bir yara aldığını belirten uzmanlar, ikili parti sisteminin değişebileceğini ve sistemin yeni bir parti kurmaya müsait olduğunu vurguluyor...
Trump’ın hukuken yalnız kaldığını savunan analistler ise hukukun üstünlüğünün ülkede devam ettiğine ve Trump’ın büyük ihtimalle yargılanacağına dikkat çekiyor...
*
Herkesin merakla beklediği ve cevabını aradığı bu soruya birçokları farklı tahminlerde bulunuyor...
Dünyada birçok ülke tedirgin durumda...
Çin, Rusya, İran ve Suriye listenin başını çekiyor...
Uzlaşılacak mı?
Veya yeni savaş defterleri mi açılacak?
Biden “Yaraları sarma zamanı” diyordu...
Kendi halkının yaraları mı yoksa herkesin yaraları mı?
Bekleyip göreceğiz...
Toplu ölümler kıyamet belirtisidir...
*
Düşünmeliyiz...
Değişmeliyiz...
Düzeltmeliyiz...
Toplu ölüyoruz, sonra da toplu kurtarmaya çalışıyoruz...
Bu nasıl yaman bir çelişkidir böyle!
*
Sayılarını bilmediğimiz kadar insanları alıp götürerek...
Koronavirüs kor düşürdü nicelerin yüreğine...
Daha ne kadar süreceği de belli değil...
Tek umut aşıydı...
Ve aşı da geldi...
Lakin, milletin aklı, sosyal medya adreslerinde yazılıp çizilenlerle terörize edildi...
*
Hangi aşı sorusuyla başlayan ve sayısız şüpheyle kamuoyunu günlerden beri oyalayan, aklını karıştıranların içinde kim doğru, kim yalan söylüyor bilmiyoruz...
PKK’nın siyasi uzantısı olmadıklarına da...
*
Diyarbakır’da HDP binasının önünde çocuklarını isteyen ailelerin feryadını ve isteklerini hiç gündeme getirmeyenler teröristlerini kahramanlaştırmakla meşgul...
Selahattin Demirtaş’ın Kandil sevdasını ve uzantısını bilmeyen kalmadı...
Avrupa Birliği ve ABD hariç.
Ve de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi...
*
Darbecilere, teröristlere yıllardan beri açıktan destek veren, koruyan ve finanse eden AB kendi içinde ise ırkçılığı ve terörü lanetleyerek dünya kamuoyunu kandırdığını zannediyor...
Ve her geçen gün yeni bir skandala imza atmayı başarıyor...
Geçen hafta Paris’te Mısır’ın darbeci generali Sisi’ye ‘Büyük Haç’ şeklindeki Legion d’Honneur, yani şeref nişanı verildi...
Neden?
Çünkü milyarlarca Euro verip silah satın alıyor...
*
Milyarlarca Euro’yu Fransa’ya kazandıran Sisi’nin nişan töreni görüntüleri Mısır’ın devlet televizyonunda yayınlanıyordu...
Fransa’daki medyaya ise görüntüler servis edilmiyordu...
TMC kanalı
Birini unutuyoruz...
Ve rahatlıyoruz...
Sonra birileri daha elini kulağına götürüp ya yeni bir şeyler söylüyor ya da unuttuğumuz bir gerçeği hatırlatıyor...
*
Virüs, aşı stresiyle insanlar ayakta durmaya, yaşamaya çalışırken yetmezmiş gibi ya deprem ya terör ya da savaş uyarılarıyla yıkılmamak için olağanüstü bir direnç sergiliyor...
Bir denizin kenarına oturup dalgaların bitmesini bekleyenler gibi...
Prof. Naci Görür diyor ki:
- İstanbul depreminin eli kulağında!
Vapurlar usulca gidiyor...
Rüzgâr alabildiğine esiyor...
Telefonlarına dalıp gitmiş insanların yüzü gülmüyor...
Öfkeler biriktiriliyor ve büyütülüyor...
Bir gün ‘Hiç’ olacağımız unutuluyor...
*
Bakış açımızı her şey için çok geç olduğunda değiştirmek affedilemez olacak...
Karantina sürecinde etrafımızdaki ülkelere bakıyoruz...
Ve “pandeminin yoksullaştırdığı hayatlar”a dair insanların hikâyelerini seyredince üzülüyoruz... Son 300 yılın en kötü ekonomik felaketiyle yüzleşecekleri bir dönemi beklediklerini vurgulayan İngiltere Maliye Bakanı Rishi Sunak, ekonomik acil durumun daha yeni başladığını belirtiyor...
*
BBC Türkçe’den Berza Şimşek’in hazırladığı habere göre İngiltere’de gelinen noktanın hiç de iyi olmadığını öğreniyoruz...
“Hükümetin işten çıkarmaları ve iflasları önlemek için aktardığı hibe ve kredilere rağmen, gelecek yıl ortasında işsiz sayısının 2.6 milyona çıkmasını öngörüyoruz” diyen Bakan Sunak, kış şartlarının durumu daha da ağırlaştırdığından ve gıda bankalarında yiyecek kuyruğunda olan insanlardan söz etmiyor bile...
Ve gazeteciler Maliye Bakanı Rishi Sunak’a sesleniyor:
Durum ne kadar kötü?
Bakan Sunak sessiz kalmayı tercih ediyor ve ekonominin eski duruma dönmesinin ne zaman gerçekleşebileceğine dair tek bir cümle söyleyemiyor...
*
1974 yılı temmuz ayı...
Türkiye, ABD’ye rağmen Kıbrıs Barış Harekâtı’nı yapıyor...
Beş ay sonra üç yıl süren ABD’nin ambargosuyla karşı karşıya kalıyor...
*
İngiltere ile birlikte hareket ettiği için Türkiye’ye gözdağı veriliyor...
Bugün adada İngiliz üslerinin oluşu da bu yüzdendir...
Londra’da ateşkes anlaşmasının yapılma nedeni de...
Rumların zulmüne ‘Dur’ diyebilmek için savaşan Türkiye’ye Libya lideri
Kimse kendinden bir yere gitmiyor. Yaşıyoruz sessizce, yaramızı severek...
*
Sessizce yaşamaya çalıştığımız karantina günlerinde bile kimse sessizce yerinde duramıyor...
Ve kimsenin bir ders aldığı, çıkardığı veya çıkaracağı da yok gibi...
Ne savaşlar, ne de kavgalar bitiyor...
Bitirilmiyor...
*
Dünyanın birçok yerinde yaşananları seyrettikçe, okudukça bir şeylerin değişmediğine şahit oluyoruz...
İsrail doğdu, insanlık öldü!
*
Bugünlerde bu sözün ülke kısmına hangi ülke yazılsa, niye yazıldığına kimse şaşırmayabilir...
ABD, AB ve Arap ülkeleri ile İsrail’in ya da Rusya, İngiltere ve Çin’in dünyaya yaşattıklarını sıralamaya başlasak bitiremeyiz...
Olağanüstü çıkar çatışmalarının yaşandığı ihtilaflı günlerden geçiyoruz...
Son durağı da belli değil...
*
Trump,
Piyasalar ABD yaptırımlarına kilitlenmiş...
Ve AB Liderler Zirvesi’nden çıkacak yaptırım kararlarına...
ABD tek taraflı bir dayatma stratejisiyle ülkeleri dize getirme alışkanlığını terk etmiyor...
AB ise “Türkiye ile ilişkilerinin geliştirilmesinde stratejik çıkar” gerekçesiyle Fransa, Yunanistan ve G. Kıbrıs’ın yaptırım isteklerini mart ayına kadar askıya aldı...
Politik terörizmin zirvelerinde geziniyorlar...
Bize tersine kürek çektiriyorlar...
ABD ve AB’nin politik terör uygulamaları yüzünden yüreğimiz soğuyor...
Hesaplara dair yığınla farklı projeden bahsediliyor.
AB liderleri bu hafta toplanıyor ve Türkiye’ye yaptırım olup olmayacağına karar verecek...
Ekonomik yaptırımların dışında bazı siyasi kararların alınabileceğini belirten uzmanlar, Doğu Akdeniz, Libya ve Suriye’deki Türkiye varlığının sona erdirilmesine yönelik sert uyarıların da olabileceğini vurguluyor...
Ve AB liderlerinin ise ABD’nin ilk somut yaptırımlarını beklediklerini...
*
ABD ne istiyor?
Türkiye’nin yıllardan beri hava savunma sistemi Patriot taleplerine ciddi bir karşılık verilmediğini biliyoruz.
Rusya’dan S-400 almaya başlayınca da yaptırımlarla tehdit ediliyor.
“Türkiye her şeyi yanlış yaptı. Yalnız Avrupa’yı değil, herkesi karşısına almak için elinden geleni yaptı. Bunun da maliyeti vardır” diyen Schinas yanlışların detaylarından söz etmiyor...
*
Almanya, Fransa, İspanya ve İtalya sınırımızdaki Irak ve Suriye’ye gelip kırk oyun oynayacak, Türkiye oyunları bozduğunda ise kısa ve uzun vadeli yaptırımlarla tehdit edilecek...
Yıllarca PKK ve uzantılarını finanse eden, büyütüp besleyen ve silahlandıranlar, siyasete, ekonomiye ve yargıya müdahale edenler ilişkilerimizi yeniden gözden geçirmek istiyor...
Darbecilere, kaçaklara, katillere ve hainlere sahip çıkan, teröristleri destekleyen ve dünyanın her yerindeki illegal yapılanmaların içinde hem parmak hem ayak izleri olan AB ülkeleri, çıkarlarına ters düşen Türkiye ile ilişkilerini kısa ve uzun vadeli gözden geçirmek istiyormuş...
Bir gözü kör bir kulağı sağır olan yol bir ülke olmamız isteniyor...
Ya da yol geçen hanı gibi...
*
Ve sahte dünyalarına dair her geçen gün hileli yeni şeylerini öğreniyoruz...
Koronavirüs ile ilgili öyle senaryolar yazılıyor ki...
Bill Gates hakkında suçlamalar gittikçe ciddileşiyor...
Nereye kadar gidilecek ve durulacak belli değil...
*
Kimileri virüsün Çin’de laboratuvar ortamında üretildiğini iddia ediyor...
2013 yılında yayınlanan haberleri okuyoruz...
Çinli bilim insanlarının ölümcül grip virüsü geliştirdiklerini, virüsün yayılmasından korkulduğunu yazmışlar...
Siyaset, görüşü ne olursa olsun, her zaman nefretin sistematik organizasyonudur.
*
Dünya siyasetini belirleyen liderlerin söylediklerini dinledikçe nefret körüklediklerini ve kazanabilmek için düşmana ihtiyaç duyduklarını görüyoruz...
Sonra da barıştan yana olduklarını ifade ettiklerini...
Kendilerini değiştiremeyenler dünyayı değiştirmeye kalkışıyor...
Ve ülkeyi...
Ya da dünyayı...
Üretilen siyasi sloganlarla halk yönlendiriliyor...
Ağlama duvarının dibi
ABD’de başkanlık seçimini Biden kazandı gibi...
Neden?
Trump her ne kadar “Ben kazandım” diye açıklama yapsa da...
Dünyanın tüm liderleri Biden’a kutlama mesajı gönderiyor...
Trump ise kaybettiğini kabullenemiyor...
Oysa “ABD kazandı” diyerek çekilmeliydi...
Halkına veda etmeli...
Ve özür dilemeliydi...
*
Trump, 2016 seçimlerinde Hilary Clinton’dan daha az oy almasına rağmen seçiciler kurulunda 227 üyeye karşılık 304 üye alarak başkan seçilmişti...
4 yıl boyunca neler yaptı da kaybetti?
Bu soruyu sokaktaki bir çocuğa sorsaydı kaybedeceğini anlayacaktı ve nedenlerini de...
Biden ise Trump’ın hataları yüzünden kazanmıştır... Trump ise her geçen gün öfkeli kalabalığı büyüttüğünü ve bu yüzden kaybettiğini anladığı gün artık sandıklar toplanmış olur...
*
Trump, demokrasinin bir tahammül sanatı olduğunu anlayamadı...
Tweet’le devlet yönetilemeyeceğini de...
Şimdi herkes birbirine soruyor:
Tehlike çanları kimin için çalıyor?
Veya çalacak...
*
Biden kazandı gibi...
Birileri avuçlarını okşuyor...
Çanların Türkiye için çalacağını dört gözle bekleyenler de yanılıyor...
Yalnız bizim kapımızı çalacağını bekleyenler büyük hayal kırıklığına uğrayacak...
*
Trump’ın en büyük hatası bir polisin işlediği cinayetin üzerini örtmeye çalışmasaydı...
Dünya kamuoyunun gözleri önünde bir cinayeti savunması, arkasında durması kendisine karşı duyulan öfkeyi büyüttü...
Halkın can ve mal güvenliğini, ayrıca eşitliğini sağlamak için halkın oylarıyla göreve gelenler, devletin tepesine çıktığı andan itibaren devletin avukatı rolünü üstlenmeye bayılıyor...
Ve bir kesimi de ayrıcalık yapmaya çalışıyor...
Bu geleneksel duruş da büyük kalabalıkları öfkelendiriyor...
*
Trump neden kaybetti?
Alışılmadık bir lider ve başkan profili çiziyordu...
Kovboy stratejisiyle devleti idare etme yolunun sonu geleceği belli idi...
“Benim her dediğim olur” diyerek yola çıkan Trump, elinde bir çantayla ülkeleri dolaşıyordu...
Aklına geleni söylüyor, tehdit ediyor ve olmadık hakaretler ediyor ve olağandışı aykırı duruşlar sergiliyordu...
Arjantin ve Japonya’daki G-20 Zirvesi’ni takip ettiğimizde bunlara şahit olmuştuk...
*
Daha da önemlisi, Müslümanların asırlık şehri Kudüs’ü siyasi hesapları uğruna İsrail’in başkenti ilan etmişti...
Ve bir bugün karşılığını da böyle alacağını biliyorduk...
Trump’ın sonu artık Kudüs’teki ağlama duvarının dibidir...
Şimdi ailece ağlama duvarına gidip gözyaşı dökme vaktidir...
*
Trump’a ABD’deki Yahudilerin de ihanet ettiğine dair açıklamalar yapılıyor...
Eski İsrail İletişim Bakanı Eyüb Kara, Amerikan Yahudilerinin büyük çoğunluğunun başkanlık seçiminde Demokrat Parti’nin adayı Joe Biden’a destek vererek Başkan Donald Trump’a “ihanet” ettiğini iddia ediyor...
*
Demokrasi ile yönetilen ülkelerde hiç kimsenin aklına estiği gibi, hoyratça halkı ve dünyayı yönetmeye hakkı yok...
Aşağılamaya...
Ve duyarsız kalmaya da...
Empati yoksunluğunun karşılığını bir gün herkesin alacağı da bilinmeli...
*
“Her dediğinin yapılmasını isteyen ilahlık iddiasında bulunur” diyen güzel dostumuzun sözleri aklımıza düşüyor...
Bu yüzden makul yaşamak, davranmak ve kararlar almak lazım.
Trump makul bir lider değildi.
Dış politikanın perdelerini kaldırarak, diplomasiyi açıkta bırakarak ilerleyen Trump, masayı düzenlemek için değil sanki dağıtmak için gelmiş gibiydi..
*
Pandemi süreciyle başlayan tehlikenin çanları için dünyayı perde arkasından yöneten güçlerin aktörleri diyordu ki:
Dünyada hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!
*
Şimdi bu sözün anlamını biraz daha anlıyoruz...
Trump gidiyor...
Putin için ise Parkinson hastalığı yüzünden ocak ayında istifa edeceği söyleniyor...
Merkel, Macron ve Johnson’un halleri de ortada...
Peki, bundan sonra neler olacak?
Velhasıl, dünya kimseye kalmıyor...
Çarşamba günkü yazımızda...