Biz yazlara nasıl hazırlanıyorduk?

Bir zamanlar yaz gelmeden kendimize çekidüzen verme işine girerdik. Bir anda bunu hatırladım. Araya giren uzun zamandan sonra “Yeter artık bize ettiklerin pandemi” diyerek eski aktif günlere dönmeyi denedim. Şöyle gitti...

Haberin Devamı

Biz yazlara nasıl hazırlanıyorduk

Tek tek saydım. 17 sabahtır 6.30’a saat kuruyorum. Çünkü bu yolun sonu artık yol değil. İyice patates olduk. En azından sabahları biraz koşayım diyorum. Ve bunu 17 sabahtır beceremiyorum. Sonunda zorlamanın âlemi olmadığına kanaat getirdim. Sabah olması şart değil, artık hangi saat müsaitse orada deneyeceğiz koşmayı. Tabii benim gün içindeki diğer müsait saatim ancak mesai sonrası. Olsun, deneyeceğim.

Bir kere önüme çıkan ilk engel bir yılı aşkın süredir dolapta kendi başına bir hayat sürdüren spor kıyafetlerinin ahının gidip vahının kalmış olması. Güve yemiş. Dert değil. İçine tayt mayt bi şey giyeriz. Zaten spor yapmaya azmetmiş insanın kılığına kıyafetine bakılmaz, yazılmamış bir toplumsal kuraldır bu.

Haberin Devamı

Sonra aklıma ısınma meselesi takılıyor. Şu kolu kaldır, bacağı çektir işini evde salonda yapıp aradan çıkarmak mantıklı geliyor. İki dakika kadar deniyorum. Ne kol bükülüyor, ne bacak kıvrılıyor. Savsaklamak var ama dönmek yok. “İyi işte, olay mahalline yürürken de az ısınırız yeter, yanacak halimiz yok ya” diyerek çıkıyorum alana doğru.

Alanda çok temel bir sorun var. Yer yok! Elime bir tenis topu alıp parka doğru atsam minimum altı kişinin kafasından sekmeden yere düşme ihtimali yok. Sadece ilk turda altı insan, bir bisiklet, iki martı, iki de çocuk arabasıyla çarpışma tehlikesi atlatıyorum. Yine de vazgeçmek yok. Pistte trafik yaratanlara karşı diklenmeden dik durarak yoluma devam ediyorum.

İkinci turun başında biri koluma taktığım maskeyi ağzıma takmam için uyarıyor. Şimdi durup Sağlık Bakanı’nın da bir yıl rötarlı olarak altını çizdiği üzere açık havada, aramızda minimum 2 metre mesafe varken maske takmamıza gerek olmadığını söyleyebilirim. Ama açıkçası şu anda karlı bir yola girmiş TIR gibiyim. Eğer herhangi bir sebeple durursam tekrar harekete dönebilmem kesinlikle mümkün değil.

SANKİ KARAYOLU!

İkinci turu da zikzak yaparak tamamlıyorum. Bu turda karşıma bir adet motosiklet bile çıktı. İçerilerde bir yerlerde inat edip yapmış olmanın mutluluğuyla “Benden geçmiş bu işler arkadaş, neyi zorluyorum ya” hissinin verdiği karamsarlık birbirine karışmış durumda. Allah’tan birkaç dakika içinde her yerimden gelen kas ve eklem ağrılarının sesi kafamdaki diğer sesleri duyulmaz hale getirecek.

Haberin Devamı

Şimdiki hedefim bunu bir 17 gün daha geçirmeden tekrar deneyecek motivasyonu bulabilmek. Ama bu yolu yürümeye devam edeceksek sabah kalkıp yapma işini halletmemiz gerek. Günün diğer saatlerinde parkta koşmakla bildiğin karayoluna çıkıp orta şeritte koşmak arasında çok az fark var çünkü.

Yazarın Tüm Yazıları