Köşem Sultan

Kışın renkli yüzü

12 Kasım 2011
GEÇEN hafta, kullanmadığımız giysileri yeni sahiplerine ulaştırmanın, yeni sezonda dolaplarımızda yer açmanın bize ne kadar iyi geleceğini yazmıştım. Artık sonbahardan sıyrılıp kışa geçtiğimiz bu günlerde dolaplarınızda yer açtıysanız sıra geldi yeni sezon için doğru parçalarla gardroplarımızı doldurmaya.
Kışın favori rengi siyahla bu sezon da karşılaşacağız ama bu kışı diğer kışlardan ayıran en belirgin özellik şüphesiz, yaz sezonunun cıvıl cıvıl renklerini de barındırıyor olması. Başta turuncu olmak üzere, sarılar, kırmızılar, yeşiller kışın da bizimle. Özellikle Balenciaga, Chole, Jil Sander ve Prada’da ağırlıklı olarak neon renkleri görebiliyoruz. Turuncu, kahve-krem renkleri, kırmızı ve petrol yeşili, bordo ve mor rahatlıkla kombin yapabileceğimiz renkler arasında. Renkler dışında desenler de bu sezon bizimle. Yılan derisi ve panter desenleri ile ayakkabıdan gömleğe, çantadan pantolona her yerde karşılaşıyoruz.
Ve puantiye... Stella McCartney’nin tül üzerine payet gibi işlediği yuvarlak diskler, Marc Jacobs’un baştan aşağı puantiye dolu kombinleri bu sezon puantiyeyi fazlasıyla kullanacağımızı gösteriyor. Gucci, Lanvin ve Jeremy Laing’in puantiyeyi gece elbiselerinde de kullanmaları, Paul Smith’in günlük giyisilerde noktalara yer vermesi, Louise Gray’in neon renklerini puantiyelerle kombinlemesi, bize bu sezon istediğimiz her yere nokta koyabileceğimizi hatırlatıyor.

İspanyol paçanın muhteşem dönüşü

Sizlere 70’lerin favorisi İspanyol paça pantolonların gelişini de müjdeliyorum. Yüksek topuklu botlarla ve kürklü parkalarla kombin yapabileceğiniz İspanyol paça pantolonlar bence sezonun içerisinde en rahat hissedilecek parçalarından. Maksi etekler ve uzun hırkalar da yine içerisinde sıcacık ve rahat hissedebileceğimiz giysiler arasında. Parka demişken havalar daha da soğumadan bir tane edinmenizi tavsiye ederim, ve mutlaka kırmızı veya bordo ojelerle birlikte kullanmanızı.
Ve kürkler... Bu sezon belki tüm sezonlardan daha fazla kürk kullanılmış. Kürk yelekler, kürk paltolar, kürklü kar botları, ceketler... Eski çağlarda yalnızca ısınmak için kullanılan kürklerle, kadınlar arasındaki ilişki gün geçtikçe yerini estetik amaçlı kullanımlara bıraktı. Ancak biz kadınların hayvan sevgisi kürk tutkusuna ağır basınca, imitasyon kürklerin de kalitesi gerçeklerini aratmayacak duruma geldi. Siz de tercihlerinizi hayvan sevgisi-kürk tutkusu terazisinde yapabilirsiniz.
Bu sezon eşinizin, erkek arkadaşınız veya babanızın gardrobuna bir göz atın derim. Çünkü bu sezon bizim için de smokinler oldukça fazla. Kanıt isterseniz Kristen Dunts ve Phoebe Philo’nun 2011 CFDA Ödül törenlerde smokinleri ile ne kadar şık göründüklerine göz atabilirsiniz. Unutmadan bu tip ceketleri giymeden omuzlarınıza atarak da kullanabileceğinizi hatırlatayım.
Yazının Devamını Oku

Cadılar bayramı mı kostüm partisi mi

5 Kasım 2011
İNGİLTERE’den döndüm.

Haftasonunu da İstanbul’da geçirdikten sonra Ankara’ya kavuştum sonunda. Yahya Kemal Beyatlı “Ankara’nın en güzel yanı İstanbul’a dönüşü” dese de ben gidişlerin en çok Ankara’ya dönüşünü seviyorum.
Ama İstanbul’da da eğlenceli bir haftasonu geçirdiğimi inkar edemeyeceğim. 31 Ekim olan Cadılar Bayramı için kostüm partileri 29 Ekim Cumartesi gününden başlamıştı. Nişantaşı’ndaki 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları ve Taksim’de, Asmalımescit’te Cadılar Bayramı kostüm partileri...
İstanbul hafta sonu çok renkliydi.
31 Ekim Cadılar Bayramı ilk olarak bir Pagan festivali olarak İngiltere’de kutlanmaya başlanmış ve 19. Yüzyılda Amerika’ya göç edenler tarafından da devam ettirilmiş. Aslında Hıristiyanların bir Pagan (zamanla bu kelime bizden olmayan anlamında kullanılmaya başlanmış) festivalini kutlamalarından da tahmin edilebileceği gibi festivalin eğlence boyutu dini ve kültürel boyutunun üzerinde artık. 29 Ekim Cumartesi günü anladım ki eğlencenin her türü küresel bir festivale rahatlıkla dönüşebiliyor. Hele ki o eğlence tebdil-i kıyafet dolaşma imkanı yaratıyorsa, bir günlük de olsa başka biri olmanızı sağlıyorsa katılımcısı da o kadar çok oluyor.
Taksim ve Asmalı, cumartesi gecesi vampirlerle, çeşit çeşit cadılarla, zombilerle doluydu.  Kısacası bayram bahane, eğlence, kostümler ve tebdil gezme imkanı şahaneydi gecede.

Dolaplarda yer açın

Artık kış geldi. Baharlıklardan sonra artık kışlıklarımızı da çıkarma zamanı geldi. Bu kış, diğer kışlardan biraz farklı, rengarenk yazlık kıyafetlerimizi kaldırıp, grileri siyahları önlere almak zorunda değiliz. Kış da olsa yine rengarenk giyinebileceğiz. Fakat eminim ki her mevsim dönüşü olduğu gibi bu sefer de hepimiz dolaplarımızı açacağız ve giyecek hiçbir şeyimiz olmadığından şikayet edeceğiz. Ama şikayete başlamadan önce gardroplarınızı iyice bir gözden geçirin. Belki de “kıyafetim yok” demek için çok kıyafetimiz vardır ve bu sezon giyeceklerimize ulaşmak için önce biraz gardrop boşaltmamız gerekiyordur.

Yazının Devamını Oku

Önce biraz alışveriş

29 Ekim 2011
BU haftaki program biraz alışveriş ve bir tam gün Tate Modern ziyaretiydi.

Bir gün yolunuz düşerse ve yolunuz düşmüşken Londra’da alışveriş yapmak isterseniz, uluslararası markaları ve İngiliz markalarını bir arada bulabileceğiniz Oxford Street ve Regent Street’e birer tam gün ayırmanızı tavsiye ederim. Yürürken bir mağazayı kaçırdım diye de sakın üzülmeyin biraz ileride aynı mağazayı mutlaka tekrar göreceksinizdir.
Covent Garden’da ise yine uluslararası markalara ulaşabileceğiniz gibi yerel butiklerden de alışveriş yapabilirsiniz.
Eğer isteğiniz biraz daha lüks bir alışveriş programı yapmaksa tercihiniz Harrods olacaktır. Fakat içeri girdiğinizde alışveriş yapanların neredeyse tamamının Araplar olduğunu görüp panik yapmayın. Hayır alışverişte kendinizi kaybedip başka topraklara geçmediniz, hala İngiltere sınırları içerisindesiniz.
Harika markaları uygun fiyatlara almak isterseniz de Bicestervillage Outlet tam size göre olacaktır.
Antikalara, vintage takılara, değişik poster ve biblolara meraklıysanız da cumartesi günleri açılan Portobello pazarını sakın kaçırmayın derim.
Ve Primark... Kıyafet alışverişi için A’dan Z’ye ne ararsanız bulabilirsiniz. Fakat iddia ediyorum içeri girdiğinizde dört beş takım pijama almadan çıkamayacaksınız. Fiyatlarsa oldukça uygun, şöyle ki isteyen bir pound’a ayakkabı bile bulabilir. Ama bu mağazaya girdiğinizde hiç bitmeyecekmiş gibi görünen kabin ve kasa kuyruklarına hazırlıklı olmalısınız. Ve tabi devasa Primark sepetlerini sürüklemeye çalışan turistlere... İnanılmaz bir kargaşa ve kalabalık içerisinde bile ben aradığımı bulabilirim diyorsanız Primark tam size göre...
Zaten içeri girip de eli boş çıkan hiç görmedim, hiçbir şeye ihtiyacınız olmasa bile üç beş pound’a ayakkabıdan çantaya, bikiniden pijamaya ne arasanız bulabiliyorsunuz. Hal böyle olunca da herkes uygun fiyatlara Primark torbalarını dolduruyor ve kimse eli boş çıkamıyor.

Paçavraların Venüsü mü oldum?

Yazının Devamını Oku

Seçim Sizin Sarah Burton ya da Tuvalet Kağıdı

22 Ekim 2011
Bu hafta, Londra’da yapılacaklar listesinde Ripley’s Belive It or Not Museum (Ripley’in İnan ya da İnanma Müzesi) ve London Eye vardı. Yediğim içtiğim benim olsun, bu şehirde modaya dair bulduklarımı anlatayım istedim size. İlk hafta Buckhingam Sarayı’nı ziyaret etmiştim. Sarayda bu yaz Ekim’in ilk haftasına kadar Cambridge düşesi Kate Middleton’un gelinliği sergilendi. Ben de son günlerinden birine yetiştim sanırım. Gelinlik Alexander Mcqueen’den Sarah Burton’ın tasarımı. Kate Middleton’un gelinliği son derece sade ve zarif. Özellikle de Elizabeth-David Emanuel’in tasarladıkları Lady Diana’nın gelinliğine kıyasla oldukça sade. Tüm işlemelerin ve dantellerin el yapımı oluşu gelinliğe ayrı bir zariflik kazandırmış. Gelinliği tamamlayan ayakkabılar da aynı şekilde Alexander Mcqueen ekibinin tasarımı.
Saray’da ayrıca gelinliğin nasıl tasarlandığı ve nasıl dikildiği, işlendiği barkovizyonda Sarah Burton tarafından detaylı olarak anlatılıyor.
Cambridge Düşesi’nin gelinliği kesinlikle hayranlık uyandırıcı. Fakat ben Ripley’s Müzesi’ndeki gelinliklere de en az Kate’in gelinliği kadar hayran kaldım. Bu gelinlikler ve gelinliği tamamlayan takılar tümüyle tuvalet kağıdından yapılma. Evet yanlış okumadınız tuvalet kağıdı! Tabi bunlar da Kate’in gelinliği gibi tümüyle el yapımı ve inanılmaz bir emek sonucu yapılmış. Bu gelinliklerde fikre ve emeğe bayıldım. Fotoğraflara bakın siz karar verin.
Gözleriniz Londra’nınki Kadar Güzel Olsun
London Eye (Londra’nın Gözü) Londra’nın simgelerinden biri? Burada büyük kapsüller içinde, hareketli olarak panoramik Londra manzarasını seyretmek büyük keyif... Bu kapsüllerde özel partiler, doğum günü kutlamaları yapabileceğiniz gibi, evlenme teklifi için de ayrı bir organizasyon yapabiliyorsunuz. Bir de Hen Parties (Tavuk Partileri) var ki bu partiye beyler alınmıyor. Kapsülde manzara eşliğinde şarap veya şampanyanızı yudumlarken kız arkadaşlarınızla muhabbet ediyorsunuz. Ve 50’ler stilindeki uzman makyaj ekibi Powderpuff Girls (Pudra ponponu kızları) de sizlere mini bir retro makyaj tecrübesi yaşatıyor.
Dumanlı bakışlar için Marlene, kırmızı dudaklar için Dita, bronz bir makyaj için Sahara, oyuncak bebek olamk için Rosie, renkli bir göz makyajı için Scarlet ve oldukça doğal bir makyaj için Venus seçenekleri var.
Kararı makyajdan sonra verebilirsiniz, Londra’nın mı gözü güzel sizinki mi?
Denemedim ama kulağa eğlenceli geliyor. Bir gün olur da denemek isterseniz http://www.londoneye.com adresinden detaylı bilgi alabilirsiniz. Şimdilik bu kadar. Haftaya sizin için biraz daha gezeceğim.
Yazının Devamını Oku

Her dilde moda

15 Ekim 2011
KISA bir süreliğine sizlere Londra’dan bildiriyorum.

Modayla bu kadar iç içe, aynı zamanda da bu kadar kozmopolit bir şehirdeyken de farklı ülkelerden gençlerin modayla ilgili görüşlerini sizin için bir araya getirdim. İşte sorularım işte cevaplar...

-Moda senin için ne ifade ediyor?
-En sevdiğin modacı?
-Sence karşı cinsin ve hemcinslerinin moda adı altında yapabileceği en kötü şey nedir?
-Bu sezon favori parçan nedir?
Carine (26 yaşında-İsviçre)
-Bence moda insanları aynılaştırmadıkça güzel. Zaman zaman değişik hissetmek isteyip, değişik giyindiğinizi düşündüğünüzde bile sokaklarda birçok ‘siz’ görmek sıkıcı olabiliyor. Bu nedenle farklı tasarımları seviyorum.

Yazının Devamını Oku

Ünlü markalar marka ünlüler

1 Ekim 2011

BÜYÜK kadranlı saatleriyle tanınan Hollandalı saat firması TW Steel’in “Kıvanç Tatlıtuğ Special Edition” saatlerinin tanıtımı geçen hafta, Suada’da yapıldı. Bu Türkiye’de bir ilk. Çünkü ilk kez bir Türk sanatçı için özel olarak tasarlanan saatler Türkiye, Ortadoğu ve Türki Cumhuriyetler de dahil olmak üzere tüm dünyada satışa sunulacak.
Saatin deri kayışı Kıvanç Tatlıtuğ’un gözlerinin renginden esinlenerek mavi deriden yapılmış. Mavi renk TW Steel için de bir yenilik olmuş ve ilk kez koleksiyonlarında mavi deri kullanmışlar. Saatin tasarımı şık ve kullanışlı. Daha da önemlisi marka yüzü olarak özellikle Ortadoğu’da ve Balkanlar’da geniş bir hayran kitlesine sahip olan Kıvanç Tatlıtuğ’un seçilmesi pazar payına etkisi açısından oldukça akıllıca olmuş.
Kağıt bebeklerle dünyası
Sanat camiasının yıldızları ve podyumların kağıt bebekleri moda dünyasıyla her zaman içiçe olmuşlardır. Hatta bazen bu içiçe olma durumu yalnızca tanıtımlar ve reklamlarla da kalmaz. Yıldızlar bilfiil tasarımlara imza atarlar.
Kendi adına bir marka oluşturan Jennifer Lopez’in 2008-2009 yıllarında defilelerini görmüştük. Fakat J-Lo’nun moda dünyasındaki macerası pek uzun sürmedi. Penelope-Monica Cruz kardeşler 2009 yılında Mango için tasarım yaptılar ve tasarımları büyük ilgi gördü.
Brezilyalı top model Gisele Bündchen, Ipanema Gisele Bündchen markasıyla kendi tasarladığı sandaletlerden her yıl yaklaşık yirmi milyon çift satıyor. Elle MacPherson iç çamaşırları on dört ülkede satışta. Heidi Klum’ın kendi tasarladığı mücevherlerinin yanı sıra, Birkenstock için tasarladığı terlikleri bulunuyor. Robbie Williams yakın zamanda büyük babasının ismi olan Jack Farrell adında bir marka yaratarak moda dünyasına adım attı. Kate Moss 2007 yılından itibaren uzun bir süre Top Shop için tasarım yaptı. Jessica Simpson, giyim adına A’dan Z’ye herşeyin yer aldığı bir marka yarattı.
Türkiye’de Ahu Yağtu Second Chance isimli vintage bir butik açtı ve ek olarak kendisinin “gardrop detoxu” diye tanımladığı stil danışmanlığı yapmaya başladı. 350 TL’ye beyaz tişört satılmasına sinirlenen Hülya Avşar, bir dönem Mudo mağazaları için tişört tasarımı yaparak, tasarımlarını 19 TL’ye satışa sundu. En son geçen yaz Süper Star’ımız Ajda Pekkan Twist için harika tasarımlar yaptı ve Ajda imzalı ürünler kapışıldı.

Yazının Devamını Oku

Spor aşkına

24 Eylül 2011
Yazın bitmesi, sonbaharın başlamasıyla spor salonları da eski kalabalık günlerine dönmeye başladı. Tabi ‘eski kalabalık günler’den kastım aletlerin başında sıra beklemek zorunda kaldığımız Nisan Mayıs ayları değil... Herkesin kışın alınan kiloları yazın da taşımamak için kendini spora adadığı Nisan, Mayıs bazen de Haziran aylarında salonlarda sıra beklemekten spor yapılmaz. Yazın da tatil programı yapmaktan spora vakit bulunmaz. Zaten tatil sonrası da spora ihtiyaç duyulmaz. Çünkü genelde amaç, yaza fit girmek ve tatil sonunda tatil programlarının alkol, açık büfe gibi ayrılmaz unsurlarından minimum zarar alarak yazı kapatmaktır. Bu aylardaysa sporu zorunluluktan yapanlar değil, yaşam biçimi haline getirmiş olanlar kalır spor salonlarında.

SEÇİMLER ÖNEMLİDİR

‘Gerçek Sporseveler Sezonu’nun açılmasıyla ‘bugün spora ne giysem?’ düşüncesi alır sporseverleri... Bir kere en önemli seçim spor ayakkabı seçimimizidir. Günlük olarak giyilen spor ayakkabılarla, spor yapmaya kalkmak hem çabuk yorulmanıza neden olabilir hem de sağlığınızı olumsuz etkileyebilir. Günlük olarak kullandığımız spor ayakkabılarımıza göre gözümüze kaba da gelse bol renkli fitness ayakkabıları spor salonları için ideal. Ayakkabımızı bulduysak sıra geldi üzerine ne giyeceğimize. Hazır bu kadar modayken renkli olun derim. Yorulduğunuz yerde renklerin enerjisi koşsun imdadınıza. Heyecan ve enerji veren sarı-turuncu tonları, neşeli yeşiller, canılık veren kırmızılar, tüm neon renkleri... Özellikle spining, koşu gibi yüksek tempolu kardio çalışmaları için ideal renkler. Ama siz de benim gibi daha düşük tempolu pilates, streching, allegro veya yoga çalışmalarını seviyorsanız pastel renkler sizin için daha iyi olacaktır.
En önemlisi artık sentetik kumaş korkumuzu bir kenara bırakmamız gerekiyor. Nanoteknolojiyle üretilen yeni nesil kumaşlar hem daha fazla nefes alma özelliğine sahip hem de kullanımları çok daha rahat ve sağlıklı.

SAKIN KOMİK OLMAYIN

Bir de tabi ki yapacağımız sporun çeşidine uygun giyinmekte fayda var. Örneğin pilates için bol eşofmanlar giymek yerine yine akıllı kumaşlardan bir tayt giymek daha iyi olacaktır. Böylece hareketleri daha kontrollü yapabilirsiniz. Spining veya koşu içinse şortlar ideal olacaktır.
Ve spora giderken makyaj yapmanın gereksiz ve sağlıksız olduğunu hatırlatmak istiyorum. Hem cildinize yazık hem de pür makyaj spor salonunda terlemek biraz komik oluyor.
Artık spora hazırsak havlumuzu ve su mataramızı alıp, çalışmaya başlayabiliriz. ‘Bu Pazartesi kesin başlıyorum’ dediğimiz spora artık düzenli devam ettiğimiz ve yazı aratmayacak kadar fit olduğumuz bir kış diliyorum, herkes için...
Yazının Devamını Oku

Sizin diziniz hangisi?

17 Eylül 2011

İLKOKULDA yazın bittiğini ayva, mandalina ve narın çıkışından bilmeyi öğretmişti öğretmenlerimiz. Artık mevsimleri televizyon programlarına bakarak da takip edebiliyoruz. Eylül ayıyla birlikte sonbaharın en büyük habercisi dizilerimiz de ekranlardaki yerlerini almaya başladı.
Hem yaz başında sezon finalleriyle ekranlara veda eden bildik dizilerimiz hem de bu sezon yeni tanıştıklarımız haftanın tüm günlerini dolduruyor. Geçen sezonun favorileri Öyle Bir Geçer Zaman ki, Muhteşem Yüz Yıl, Fatmagül’ün Suçu Ne, Adını Feriha Koydum... Hepsi tam da ‘en heyecanlı yerinde’ sezon finali yapmışlardı. Öyle Bir Geçer Zaman ki’de Ali Kaptan öldü mü, Hikmet Karcı (Balıkçı) yaşıyor mu merak ettik. Yine Muhteşem Yüz Yıl’da herhalde zehirli lokumları Leo yiyecek ve Hürrem’i kurtarıp kendisi ölecek diye düşünürken tahminlerimiz doğru çıktı.
Ve bu sezon bir baktık ki Öyle Bir Geçer Zaman ki’de ölen (Balıkçı) Hikmet Karcı’yla Muhteşem Yüz Yıl’da ölen Leo Al Yazmalım’da yeni bir hayata başlamışlar. Fatmagül’ün Suçu Ne dizisinin Vural’ı da Kuzey Güney’deki yeni hayatında aklını başına toplamışa benziyor.
Ankara’nın medarı iftiharı Behzat Ç. sezona Kurban Bayramında, yani diğer dizilerden iki ay kadar geç başlayacak. Ama artık kemikleşmiş olan izleyici kitlesini başka dizilere kaptıracağını hiç zannetmiyorum.
Desperate Housewives’ın yerli versiyonu Umutsuz Evkadınları, Müjde Ar’la tanıdığımız yeni sezonda Deniz Çakır’la tekrar buluşacağımız İffet, Sensiz Olmaz, Bir Çocuk Sevdim, Yalancı Bahar... Bu kış akşam progamları yapmak biraz zor olacak gibi görünüyor.
Her zaman olduğu gibi geçen sezon da dizilerle moda içiçeydi. Öyle Bir Geçer Zaman ki 60’larda geçtiği için, tam da 60’lar modasını geri getiren 2010 modasıyla paraleldi. Muhteşem Yüz Yıl takıları, Hürrem’in saç rengi derken izleyiciler de setten fırlamış gibiydi.
Yeni dizi sezonu kadın modasını nasıl etkiler hep birlikte göreceğiz ama bu sezon erkek modasının olmazsa olmazı Kuzey kasları derim. Tüm beyler şimdiden çalışmalara başlasın.

Artık bizim de sırrımız olacak

Yazının Devamını Oku