Koronavirüs gölgesinde seyahat notları

Geçen hafta sonu eşim ve bir grup arkadaşımızla birlikte cengâverce bir işe kalkışarak Avusturya’nın doğusundan başlayıp Almanya’nın güneyine uzanan yolda maceraya çıktık.

Haberin Devamı

Ertelenmesi pek mümkün olmayan seyahat sırasındaki izlenimlerimi “koronavirüs” günlerine küçük bir katkı olabileceği düşüncesiyle sizlerle de paylaşayım...

Seyahat günü gelip çattığında (6 Mart) havaalanında günün modasına uygun vaziyette, “tam teçhizatlı kameraman Cevat Kelle” toplanıldı.

Maske ve dezenfektan görevini üstlenen spreyler hazır vaziyette gidilen havaalanında “yanılma payını göze alarak” yolcuların yüzde 30 kadarının maske taktıklarını gözlemledim öncelikle.

Maskenin ilk feda edilen obje olduğu gerçeğiyle kısa sürede ekibimiz de yüzleşti.

Kimi “sıkıntıdan”, kimi “kaşıntıdan”, kimi “Yav zaten bunu hastalanmamak için değil, hasta olursan yaymamak için takman gerekiyor” argümanına sığınarak maskeyi fora ettiğinde henüz uçak körükten ayrılmamıştı.

Haberin Devamı

Elbette ıslak mendillerle ve adı “fıs fıs” olarak kısaltılan dezenfektan özellikli spreylerle oturulacak koltuğun kolları, tepsisi vesairesi silindi, kafalar da kapüşon veya şapkayla korundu.

Seyahat süresince (9 Mart gecesi dönüldü) en sık kullanılan tedbir “fıs fıs” olarak kaldı. Dönüşte havaalanına kadar maske takanı görmedim.

Maske takan görmedim demişken... Viyana’da da, Bregenz’de de Augsburg’da da Münih’te de pek maskeyle dolaşana rastlamadım.

Sokakların kalabalık veya boş olduğunu söyleyebilecek kadar “data”ya sahip değilim ancak restoranlar, kafeler, barlar gayet doluydu...

Mesela İtalya’ya çok yakın olan Münih’in tarihi ve meşhur bir lokantası “tıka basa” diyebileceğim şekilde doluydu...

Bu tür mekânların büyük bölümünde tuvaletlere sıvı sabun tertibatının yanında sıvı dezenfektan içeren şişeler konulduğunu da eklemeliyim.

Abartılı bir panik yoktu ancak hiç endişe duyulmadığını söylemek de elbette mümkün değil...

Dönüş yolunda yine maskelere davranıldı, fıs fıslar çekildi, koltuklar vesaire silindi...

Peki döndükten sonra?..

“14 gün kuralına” uymak için kendimi evde tecrit etmek kararı aldım.

Bunu zorunlu bir ev istirahati olarak görmek yerine “sosyal detoks”, “kafa dinleme fırsatı” olarak değerlendirmekten yanayım. Ancak BEDAŞ’ın hamlesini hesaplayamadım işte...

Haberin Devamı

Yazıyı yazacağım saatlerde “elektrikler kesildi, çalışamadım” ve mecburen mahalle kahvesine inmek zorunda kaldım.

Güzel havaya rağmen içeride, kuytuda oturmam ve hem otururken, hem kalkarken ortamı fıs fısa boğmam da hem kendime hem halk sağlığına saygımdandır...

Raporum bundan ibarettir...

Yazarın Tüm Yazıları