Yoksulun hakkı için savaştan ‘Cihat’a

Eski TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, bir süredir, 29 Mayıs Üniversitesi’nin kurduğu Kuran Araştırmaları Merkezi’nin (KURAMER) Yönetim Kurulu’nda görev yapıyor.

Haberin Devamı

6 yıllık TMSF Başkanlığı döneminde yaşadıklarını, ülkemizdeki soygunun boyutlarını ‘Soygunu Gören Adam’ adıyla kitaplaştırmıştı.

 


‘Soygunu Gören Adam’. Ahmet Ertürk, 6 yıllık Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanlığı döneminde gördüklerini, yaşadıklarını, siyaset ve ticaret işbirliğiyle gerçekleştirilen soygunun boyutlarını anlattığı kitabına, işte bu ismi vermişti. Ertürk, adları ekonomi ve magazin basını ile ulusal ve uluslararası zenginler listelerinde her zaman yer bulan, pek çok kişiyle halk adına hesaplaşmanın, daha doğrusu bir dönemin yolsuzluklarının tahsilatının baş sorumlusu oldu. Bu yüzden, seveni de var, sevmeyeni de...

Ancak onun döneminde devletin aslında pek de batık olmayan batık banka patronlarından yaklaşık 25 milyar dolar tahsilat yaptığını, sadece Uzanlar’ın Telsim’in İngiliz Vodafone satışından devlet kasasına 6-7 milyar dolar girdiğini not olarak düşmek gerek.

 

 

MÜCADELE ETTİ

 

Haberin Devamı

Yoksulun hakkı için savaştan ‘Cihat’a


Peki kimdir bu Ahmet Ertürk? Malatya’da doğmuş. Babası Sait Ertürk emekli din görevlisiymiş. Adı, 1997’de Muhammed Esed’in “Kuran Mesajı” adlı kitabını Türkçe’ye çevirenler arasında yer almış. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden 1975 yılında mezun olmuş. Ve sayıları çok olmayan saygın maliye müfettişleri arasında yer almış. Sonra devri AK Parti’de, geçmişle hesaplaşmanın en zorlu alanındaki koltuklarından birinin başına geçmiş. Yani TMSF Başkanlığı’na. Benim de çok yakından tanık olduğum bu dönemde Ertürk, görevi süresince batık bankaların patronlarıyla mücadele etti. Yazının başında, seveni de var sevmeyeni de demiştim ama hakkında yazılanlara, konuşulanlara ve yaptıklarına baktığımda, galiba toplumun büyük çoğunluğu, hizmetlerinden memnun. Ertürk’ün TMSF’deki görevi bittiğinde kendisini ekonomi başdanışmanlığına getirdiğine göre, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de ondan memnun olmalı...

 

 

Haberin Devamı

ARAŞTIRMA MERKEZİ

 

 

Yoksuldan, ya da kendi vurgusuyla “tüyü bitmemiş yetimden” kaçırılmaya çalışılan parayı takip eden ve devlet kasasına geri kazandıran Ertürk, bir süredir İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi’nin kurduğu Kur’an Araştırmaları Merkezi’nin (KURAMER) Yönetim Kurulu’nda görev yapıyor. KURAMER Diyanet İşleri Eski Başkanı Ali Bardakoğlu başkanlığında 100’e yakın akademisyen ve uzmandan oluşan bir grupla 6 ana dalda kapsamlı araştırma projeleri yürütüyor. Ürünler külliyat halinde kamuoyuna sunulacak.
Ertürk “Ortadoğu’da Müslüman gruplar, Müslümanlık adına birbirini katlediyor. Yaşanan bu olaylar durumun aciliyetini artırdı. İslam dininin temel kaynağı Kur’an nasıl anlaşılmalı, bunun araştırmalarını yapıyoruz” diyor. Önümüzdeki günlerde yapılacak bir sempozyumda ise yine yanlış yorumlanan “Cihat” konusunun tartışılacağını söylüyor.

Haberin Devamı


İŞİD’in temel dayanaklarından biri olan cihat anlayışı, gerçekten de İslam dünyası içinde tartışılmaya muhtaç. Din adına işlenen cinayetler, kıyımlar, gerçekten masum gösterilebilir mi? İşte, Ertürk’ün içinde bulunduğu bu merkez, İslam algısını da temelden bozan bu kavramı sorgulamak için çalışacak. Yani bir dönem bankalarını soyan patronlarla mücadele eden Ertürk, şimdi de kendi dininin yozlaşmasına ve algısının bozulmasına yol açanlarla mücadeleye girişmiş vaziyette. Modern zamanlarda dinin felsefesi tartışılmayınca, din temsilcisi kılığında bir sürü farklı figürler de boy gösteriyor. Ertürk, toplumdaki din algısının bozulmasına yol açan din adamlarına da eleştiriler yöneltiyor. Eleştirilerinden, Jet Fadıllardan, Jet Skili şeyhlere, TV ikonu din alimlerine herkes nasibini alıyor. Bunun daha fazlasını, belki önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Belki Ahmet Ertürk’den “Soygunu Gören Adam” kitabı gibi yeni bir kitap beklemeliyiz.

 

 

 

Haberin Devamı

TMSF ne yaptı kayyum ne yapıyor

 

 

TÜRKİYE’de ne yolsuzluk bitiyor, ne usulsüzlük. 2001’de bankalarını soyan patronlar vardı, şimdi de iddialara göre şirketlerini politik amaçları için kullanan ve finansman sağlayan paralel yapı çıktı.
Gün geçmiyor ki bir şirkete “kayyum” atanmasın.
Kayyum’ kelimesinin hukuki karşılığı şöyle: “Belli bir malın yönetilmesi ya da belli bir işin yapılması için görevlendirilen işin uzmanı kimse.”
Yani kayyumun ana görevi, usulsüzlük ya da yolsuzluk yapılan bir şirketi yönetmek, çalışan insanların ekmeklerini, haklarını korumak.
Ertürk demişken, o dönemdeki uygulamalar geldi aklıma. Birçok şirkete kayyum atandı, ancak çoğunlukla işi bilen yöneticiler değişmedi. Yaratılan değerler korundu, hatta yukarıda yazdığım gibi değer kazandı.
Ben de TMSF’ye düşmüş bir gazetede, böyle bir süreçte, Star Gazetesi’nde çalışan bir gazeteci olarak hiçbir hakkımı kaybetmedim. Star Gazetesi daha sonra satıldı, hala çok sayıda insana iş kapısı.
Oysa son günlerde bir şirkete kayyum atanırsa, o şirketin geleceğinden endişe ediliyor artık.
Türkiye’nin kaynakları kısıtlı. Suç varsa cezasız kalmasın ama yaratılan değerleri, çalışanların haklarını korumak herkesin görevi. Suçu olmayan çalışanları, emekçileri haksız yere mağdur etmemek, hakkını yememek, esas olmalı değil mi?

 

 

Haberin Devamı

Tahtalar hazır ama altyapı yetişmedi!

 

Yoksulun hakkı için savaştan ‘Cihat’a

 

FIRSATLARI Arttırma ve Teknolojiyi Geliştirme Hareketi... Yani kısaca Fatih Projesi... Türkiye’nin bilgi toplumunu yakalaması için düşünüldü.
Örgün ve yaygın eğitimde tüm okulların bilişim teknolojilerini kullanabilecek alt yapıya kavuşturulması hedeflendi. Türkiye’nin tüm yörelerinde okullar akıllı tahtalar ve tabletlerle dijital dünyaya girecekler ve yeni dünya düzenini yakalayacaklardı. Proje o kadar cazipti ki dünyanın en büyük bilişim şirketlerinin sahipleri görüşmeler yapmak için Türkiye’ye geliyordu.
2006’da gündeme gelen, 2011’de somutlaşan proje beş yılda tamamlanacaktı. Akıllı tahta ve tabletlerin tamamen dağıtılmış olması için belirlenen takvim 31 Aralık 2015’ti. 2015 bitti. Bu iddialı projede son durum ne?
Yapılan ihalelerde akıllı tahtaların üreticisi Vestel’di. Geçen günlerde Vestel Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu ile sohbet ediyorduk. Fatih projesini de sordum. Zorlu, kendilerine verilen süre içinde akıllı tahtaların tamamlandığını ve 360 bin akıllı tahtanın okullara verildiğini söylüyor.
Zorlu’nun verdiği bilgiler şöyle:
“Üretim bizde şubat sonunda bitti. Önceki 380 bin adetti, bitti. Daha sonra  346 bin adet daha yapıldı. Tahtaların 250 bin tanesi kuruldu. 20 bin adeti Doğu’ya kurulacaktı, kuramadık. Martın sonunda da kurulmayan okul kalmayacak.”
Vestel kendi üzerine düşeni yapmış. Ancak proje ne yazık ki uygulanamıyor. Çünkü internet altyapısı yapılamayan yerlerin oranı hayli fazla. Zorlu altyapıyı yapacak şirketin zor duruma düştüğünü ve başka bir şirketin yatırıma başladığını belirtiyor.
Projenin tamamlanması için yeni tarih 2017.
Dünyada tabletle eğitim başarılı mı değil mi tartışılıyor.
Fatih projesi Türkiye’de çocuklara, gençlere ne sağlayacak başlarsa göreceğiz!

 

 


“Turizmde bilineni unutun”

 

Yoksulun hakkı için savaştan ‘Cihat’a

 

Taksim’de canımızı yakan dünkü intihar eylemi, sosyal ve psikolojik sonuçlarının yanı sıra, ekonomik sonuçlar da doğurabilir. Aslında epeydir turizmde işler sarpa sarıyordu. Rus turistlerin Antalya’yı terk etmesinin ardından, durumu aşmak için çaşitli adımlar atılıyordu. Örneğin Belediye Başkanı Menderes Türel, bir Yüksek İstişare Konseyi oluşturmuş, turizmcilerle toplantılar yapıyordu.
Turizmde 2016 yılı, yüzde 40-50 kayıplarla kapanacak gibi görünüyor. Bu gelişmeler sürerken, Turizm eski Bakanı Bahattin Yücel’le bir araya geldik. Günlük sorunlar tabii ki en önemli konularımız arasındaydı. Ancak geleceğe yönelik anlattıkları daha ilginçti. Sohbetimiz bir ufuk turuna dönüştü.
 Yücel, turizmde sorunların siyasi gelişmeler olmasa da yaşanacağını anlatıyor. Dünyada turizm sektörünün internet çağıyla birlikte yeni bir yola girdiğini söylüyor.
Kitle turizmi döneminin sonuna gelindiğini savunuyor ve “Turizmde analog dönemi kapanıyor, dijital döneme geçiliyor” diyor. Bu görüşünü de şöyle açıklıyor:
 “Tur operatörü, konaklama, taşıma ve finans dörtlüsünden oluşan geleneksel yapılar, yeni kuşak pazarlama ve satış karşısında yenik düşüyor. Tatil planlarını kendileri yapan, üstelik hızlı karşılaştırma olanağı veren sistemler yaygınlaşıyor. Bu sistemleri çok basit işlemlerle kullanan yeni tüketici profilini, eskinin geleneksel tanıtım ve pazarlama alışkanlıklarıyla etkilemenin mümkün olamayacağı bir süreç yaşanıyor. Artık seyahat acentaları dönemi kapanıyor. İşte bu nedenle, kriz döneminde herşey dahilden, pazarlama yöntemlerine, bölgelerin ulaşımdan çevresel sorunlarına kadar her şeyi gözden geçirebiliriz.”
 Yücel’in bu uyarıları, turizmde bir makyaj operasyonundan çok, zihniyet değişikliği gerekliliğini işaret ediyor.

Yazarın Tüm Yazıları