Osmanlı’da aşk için de savaş için de tılsımlı gömlekler

Nurbanu Sultan elinde tuttuğu gömleği dikkatle inceledi...

Haberin Devamı

Üzerindeki desenlere bakarken, içinden muhtemelen “Bu sefer amacıma ulaşacağım” diye geçiriyordu.
Oğlu bir türlü Safiye Sultan’ın etkisinden kurtulamıyor, gözü başka hiçbir kadını görmüyordu.
İmparatorluğun devamı için bir şehzade hatta şehzadeler gerekliydi.
Nurbanu Sultan sözleriyle yaptıramadığını, elindeki tılsımlı gömlekle yaptırabileceğine inanarak, emin adımlarla oğlu III. Murat’ın yanına gitti...
Hemen panik yapmayın, ne roman yazarlığına başladım, ne de sıcaklardan kafayı sıyırdım!
Bugünlerde İstanbul’da turist olmak çok hoşuma gittiğinden yolum Topkapı Sarayı’na düştü.
‘Hürrem etkisi’ midir bilmem ama sarayda neredeyse turistten çok Türkler’le karşılaşmak çok hoşuma gitti.
Gerek İstanbul’da gerekse Anadolu’da öylesine bir tarihi hazine içinde yaşıyoruz ki, zaman zaman duruma ‘bağışıklık’ kazanıp, elimizdeki değerlerin kıymetini unutuyoruz.
Bunun yavaş yavaş değiştiğini görmek gerçekten umut verici.
Neyse efendim, bırakalım ‘sosyal içerikli mesaj’ vermeyi de asıl konumuza gelelim.
Topkapı Sarayı’nda en çok dikkatimi çeken Osmanlı’dan kalma ‘tılsımlı gömlekler’ oldu.
Saray ‘ahalisi’, özellikle de padişahlar ve şehzadeler için hazırlanan bu gömleklerin ‘büyüsü’, kumaşlara işlenen motiflerde ve hatta kıtabilerde.
Gömleklerin çoğunun üzerinde Yasin, Ayet-el Kürsi, Fatiha, İhlas, Felak ve Nas sureleri, çeşitli hadisler, Hz. Muhammed’in mührü, Kadem-i Şerifi, Hz. Ali’nin meşhur kılıcı Zülfikar, Hz. Süleyman’ın mührü, çeşitli gök cisimleri gibi semboller var.
Ayrıca bazı tılsımlı gömleklere kare ve dikdörtgen içinde bulunan harf ve rakamlar işlenmiş ki, işte bunların sırları halen çözülememiş.
Hatta Harvard ve Princeton gibi dünyanın en önemli üniversiteleri, ‘gömleklerin şifrelerini’ çözmek için tüm olanaklarını seferber etmişler.
Bu gömleklerin ‘tılsımı’, giyeni nazardan, hastalıklardan ve her türlü kötülükten korumalarından geliyor.
Tılsımlı gömleği giyenin savaş sırasında ‘görünmez’ olduğuna bile inanılıyor.
Osmanlı zamanında devrin ünlü din adamları, gömleklerin üstüne işlenecek ‘desenlere’ karar verdikten sonra en başarılı hattatlar ve nakkaşlar bir araya getirilirmiş. Müneccimlerin tayin ettiği ‘eşref saatine’ göre tılsımlı gömleğin ‘imalatına’ başlanırmış.
3-4 yıl süren hummalı bir çalışma sonucu da bir diğer adı Zırh-ı Kamis olan tılsımlı gömlek hazır olurmuş.
Kıyafetlerin altına giyilen bu gömlekler, üzerlerindeki ‘sihirli’ motifler silinmesin diye asla yıkanmazmış.
Hem koruyucu hem de şifa verme özelliği olduğuna inanılan gömlekleri Nurbanu Sultan gibi ‘farklı amaçlar’ için kullananlar da olmuş tabii.
Peki III. Murat’ta annesinin hediyesini giydikten sonra ne değişmiş dersiniz?
Gömleğin etkisinden midir bilinmez ama III. Murat kendisine Safiye Sultan’ın haricinde eşler seçerek, arkasında 19 erkek 20 tane de kız çocuğu bırakarak vefat etmiş. Ancak taht kavgalarından dolayı bu şehzadelerin hiçbiri imparatorluğun başına geçemediğinden, Nurbanu Sultan da tam anlamıyla amacına ulaşamamış.
Topkapı Sarayı’ndaki en eski tılsımlı gömlek ise 1477-1480 yılları arasında Cem Sultan için yapılmış.
Ancak ne yazık ki bu gömleği giymek Cem Sultan’a nasip olmamış. Kim bilir belki de hayatının son 14 yılı gurbet ellerde tutsak olarak geçiren Cem Sultan tılsımlı gömleğini giyseydi, başına gelenlerden korunup, tarihin akışını değiştirecekti...
DİPNOT: Önceleri sadece padişahlar için hazırlanan Zırh-ı Kamis’ler daha sonra ‘hali vakti yerinde’ pek çok kişi tarafından kendilerine özel olarak yaptırılmış. Hatta bunlardan bir tanesi ünlü müzayede evi Christie’s tarafından 12.750 Sterlin’e satışa çıkarılmış durumda.
* Bilgiler Doç. Dr. Hülya Tezcan’ın ‘Topkapı Sarayı Müzesi Koleksiyonundan Tılsımlı Gömlekler’ adlı kitabından alınmıştır.

Haberin Devamı


Kader kartları karıştırır

Haberin Devamı

Geçenlerde eskileri karıştırırken Amerika’nın en karizmatik iki başkanının kaderleri arasındaki inanılmaz benzerlikleri anlattığım satırlara rastladım.
Abraham Lincoln ile John F. Kennedy her ne kadar yüz yıl arayla yaşamış olsalar da, sanki göbek bağları aynı ebenin elinden kesilmiş gibi...
Cumhurbaşkanlığı seçiminin, başkanlık tartışmalarının içimizi daralttığı şu günlerde, tarihi gerçeklerle dans edip; “Vay be bu kadarı da olmaz” demeye ne hazır mısınız?
Bir
Lincoln ABD’nin 16’ncı başkanıydı, Kennedy 35’inci... İlkinin seçildiği yıl 1846, ikincisinin ise 1946...
İki
Lincoln 1860 yılında başkan oldu, Kennedy 1960 yılında...
Üç
Her iki başkanın eşlerinin, Beyaz Saray’da ikametleri sırasında düşükle biten hamilelikleri oldu.
Dört
Lincoln ve Kennedy’nin soyadları yedişer harften oluşur ve her ikisi de insan hakları savunucusu olarak bilinir
Beş
Veee can alıcı noktalara geliyoruz. Her iki başkan da kafalarına sıkılan birer kurşunla öldürüldü. Ve ikisinin de ölüm günü cuma!
Altı
Lincoln’ün sekreterinin soyadı Kennedy, Kennedy’ninki de Lincoln.
Yedi
Her iki başkan da Güneyli. Ve hatta onların yerine geçenler de Güneyli. Her iki başkanın yerine geçenlerin ilk ismi altışar harfli. Andrew ve Lyndon. Sıkı durun, her ikisinin de soyadı Johnson.
Sekiz
Bu kadarı olmaz diyorsanız devamı da var: Lincoln’ün yerine geçen Andrew Johnson 1808 doğumlu, Kennedy’nin yerine geçen Lyndon Johnson 1908...
Dokuz
Lincoln’ü öldüren John Wilkes Booth ile Kennedy’yi ortadan kaldıran Lee Harvey Oswald, üçer isimli olup toplamı 15 harftir.
On
Lincoln, Kennedy isimli bir tiyatroda öldürüldü, Kennedy ise markası Lincoln olan bir otomobilde.
Onbir
Lincoln’un katili Booth, tiyatrodan kaçmaya çalıştı ve bir binada ele geçirildi, Kennedy’nin katili Oswald ise bir binadan kaçtı ve bir tiyatroda ele geçirildi.
Oniki
Her ikisinin suikastçıları daha mahkemeye çıkmadan vurularak birer suikasta kurban gitti...
Onüç
Lincoln öldürülmeden iki hafta önce Monroe Maryland’de tatildeydi, Kennedy öldürülmeden iki hafta önce Marilyn Monroe’nun kollarında...
Kartları kader karıştırır, bize sadece oynamak kalırmış... Haydi gel de inanma...

Haberin Devamı


Hoşlanmadıklarım

Bir
Bir türlü sadede gelemeyenler.
İki
Kendi seslerini duyurmak adına sürekli boş konuşanlar.
Üç
Egolarını ‘vestiyere’ bırakamayanlar.
Dört
Bir mekanın patronunun boynuna atlayıp, servis yapan garsona saygısız davrananlar.
Beş
Birinin yüzüne söyleyemeyeceklerini sosyal medya üzerinden söyleyenler.
Altı
İki kitap okuyup ‘yaşam koçu’ olanlar.
Yedi
Sürekli mutluymuş gibi etrafta dolananlar.
Sekiz
Telefonu kadar akıllı olamayanlar.
Dokuz
Toplum içinde telefon görüşmelerini herkesin duyacağı şekilde yapanlar.
On
Bu sıcaklarda klimasını açmamakta direnen taksiciler.

Yazarın Tüm Yazıları