Trablusgarp

29 Eylül 1911’de İtalya bir yılı biraz aşkın süre devam edecek Trablusgarp Savaşı’na kendi tabirleriyle Libya Harbi’ne başladı. Resmi tarihlerde, İtalya’nın savaşı zaferle bitirdiği söyleniyor. Bu sadece Uşi Antlaşması’ndaki neticelerle böyle görünüyor. Genç İtalya’nın büyük devletler safında kolonyal isteklere sahip olmasına rağmen bu gibi savaşları yürütecek gücü olmadığı hem bu savaşta hem de Habeşistan Harbi’nde başarısızlığıyla görüldü.

Haberin Devamı

Trablusgarp Savaşı, İtalyanların tam donanımla ve hiç şüphesiz ki Osmanlı bahriyesiyle mukayese edilmeyecek bir deniz gücüyle saldırmalarına rağmen varlık gösterememelerine neden oldu. Osmanlı bahriyesinin durumu çok hazindi. Uzun süre Haliç’e çekilen donanma, subayların yetiştirilmesi dışında, bir ölçekte bahriye erlerine talim yaptırılmasına rağmen yeterli teknik sınıfların yetiştirilmesini sağlayamamıştır ve donanmanın teknik bakımı da sağlanamıyordu. Bu nedenle denizden Kuzey Afrika’daki bu son imparatorluk parçasının savunmasına destek mümkün olmadı. Osmanlı diplomasinin ağır bir atalet içine girdiği yıllardı. Bizzat sadrazamın, İtalya’yla ilişkilerin iyi olduğunu iddia ettiği bir nutuktan sonra ani hücum yaşanmıştı.

Trablusgarp

Haberin Devamı

KOLONYALİST UZLAŞMASI

İtalya’nın tasarladığı hücum uzun zamandan beri tartışılıyordu. Daha 1878 Berlin Kongresi’nde Fransa ve Britanya’nın Tunus ve Kıbrıs’ı işgalleri sorunu, kolonyalist devletlerin uzlaşması olarak görülürken İtalya, bu işi tasdik edip etmeyeceğini belirsizce ima etmiştir. Ve bu arada Trablusgarp’ın İtalya’ya ait olduğunu İngiltere ve Fransa kabul etmiştir.

SORUN DÜNYAYI PAYLAŞMAK

Basında uzun zamandır, Afrika’daki Türk idaresinin çok ilkel ve çok geri kaldığı, halka zulmettiği ve yerli halkın İtalya’yı istediği yolunda bir propaganda yapılıyordu. İtalya 19. yüzyılın sonunda bu gibi iddiaları ileri sürebilecek ortam bulmuştu. Avrupa milliyetçiliği dünyanın geri kalan parçasını “medenileştirme misyonunu”, hak ve vazife olarak görüyordu. Sorun, büyük devletler arasında kimin hangi dünya parçasındaki kavimlere öğretmenlik ve ebeveynlik yapacağı meselesiydi.

20 GÜN KADAR DAYANDI

Fas Agadir Buhranı’ndan sonra İtalya, Fransa’ya karşı yanaşmakta olduğu Alman ve Avusturya cephesine güvenerek Osmanlı Kuzey Afrikası’nda hak iddia etti. Meşrutiyet döneminde bazı alanlarda çokça başarılar sağlayan hükümetin dış politikayı yönetme niteliği ve gücü düşüktü. Ekim ortalarında İtalyan birlikleri yoğun bombardıman altında Trablusgarp’a çıktılar. Bununla birlikte yerli Müslüman halkın, kendilerini pek hoş karşılamadığı; Derne, Humus ve Bingazi’nin daha uzun zaman dayandığı, Trablusgarp’ın ise İtalyan birliklerine 20 gün kadar direndiği anlaşılıyor. Türk birliklerinin asker ve subay sayısı çok düşüktü. Bir müddet evvel Yemen’deki isyanı bastırmak için nakledilmişlerdi. Üstelik Tunus ve Mısır üzerinden İngiliz-Fransız ittifakı dolayısıyla kuvvet sevk etmek mümkün değildi. Subaylar gönüllü olarak ve değişik kimliklerle oraya gittiler. Enver Bey, padişahın damat adayı olarak halifeyi temsil eden bir kişiliktir. Senusiler ile gayet kolay anlaşma sağlayabildi. Gidenlerin arasında Mustafa Kemal Bey, Ali Fethi Bey, Cami Bey gibi mutena genç komutanlar vardı. Birinci Dünya Savaşı ve İstiklal Savaşı’nın komuta kuvvetlerinin ilk büyük talim tecrübe yeri Trablusgarp olmuştur denebilir.

Trablusgarp

Haberin Devamı

İLK KEZ SAVAŞ UÇAĞI

Yerli Senusiler ve Libya halkıyla Türk subayların işbirliği muhteşemdi. Karşı tarafın donanımı yüksekti, o derecedir ki ilk keşif ve bombardıman uçağını dahi İtalyanlar kullandılar. Yüzbaşı Carlo Piazza, dünya tarihinde ilk savaş uçağını kullanan pilot sayılıyor. Bir başka teğmenin kullandığı Etrich Taube marka uçakla da birliklerimizin üzerine ilk bomba atıldı. Türk birliklerinin elinde hava savunması silahı tabii ki yoktu. Bildiğimiz makineli tüfeklerle bu uçaklar düşürüldü. Bu da ilk uçak düşürme olayıdır. İtalyanların birliklerinin haberleşme imkânları yüksekti. Hatta Guglielmo Marconi bizzat İtalyan birliklerinin başındaki mühendisleri örgütleyip bilgilendirmek işin Trablusgarp’a geçmiştir.

Haberin Devamı

RODOS’A HÜCUM EDİLDİ

Bu bir yıl boyunca İtalyan birliklerinin Trablusgarp, Bingazi, Tobruk ve Derne’de şehirlere girmelerine rağmen iç kısımlara birkaç kilometreden fazla girip kontrol edemedikleri açıktır. Savaşın selameti bakımından İtalyan donanması başka bir yol denedi. Kıyıların ve limanların savunmasız olduğu bilindiği için önce Beyrut’u denizden bombaladılar ve ağır hasar yarattılar. Ardından Rodos’a hücum edildi. Rodos’taki 900 kişilik Türk kuvveti Kemal Beydilli’nin de ifade ettiği gibi “beklenenin çok üstünde savunma” göstermesine rağmen teslim olmak zorunda kaldı.

İSTANBUL BİLE TEHLİKEDEYDİ

On İki Adalar’a ve Beyrut’a saldırı netice vermiştir ama asıl ağır darbe Trablusgarp Savaşı’nın son anlarında Balkan milletleri arasındaki ittifakın açığa çıkmasıdır. Nitekim 8 Ekim 1912’de Balkanlar’ın en küçük devleti Karadağ Prensliği açıkça savaş ilan etti. Felaketin patlama noktası ortaya çıkmıştı. İstanbul bile tehlike altındaydı. Trablusgarp boşaltılma evresine girdi. Bundan sonra uzun bir barış anlaşması tartışması başladı.

Haberin Devamı

MESELE MUHTAR İDARE KURMAK

Bugün Lozan’ın adeta bir kıyı semti sayılan Ouchy’den önce İtalyanlar ve Türkler Lozan’da görüştüler. Bütün mesele, burayı terk etmiş manzarasını önlemek için Senusilerin de dahil olduğu bir Libya hükümetinde, İtalyan kapitülasyonları ve üstünlük hakları tanınarak bir muhtar idare kurmaktı. Bu gerçekleşemedi fakat Trablusgarp Savaşı sonunda vakıfları ulema reisi yöneteceği ve naiblerin tayin edileceği, Avusturya ile Bosna’nın ilhakından sonraki anlaşmaya benzer paralel bir anlaşmayla Libya üzerindeki haklar tanındı.

RUMELİ VE EGE’DEKİ KAYIPLAR

İtalyanlara, Libya’ya karşılık Düyun-u Umumiye’den bir hisse borcu ödemesi kabul ettirildi ve bir tazminat alındı. Akdeniz’deki (Ege) On İki Ada’yı terk etmeleri ise maalesef Balkan Savaşı sonundaki yeni durum dolayısıyla İtalya tarafından tehir edildi, ne var ki İkinci Dünya Savaşı sonunda adalar Yunanistan’a bırakıldı. Bu terk edilmede şüphesiz ki Rodos, İstanköy, Sakızlı gibi adalardaki Türk nüfusun konumu ve hakları iyi tespit edilememiştir ve ihlale uğramaktadır.

Haberin Devamı

Trablusgarp Savaşı maalesef Osmanlı İmparatorluğu’nun Afrika, Akdeniz (Ege bölümü) ve Balkanlar’dan çekilişinin hazin görünümüdür. Bu trajik çöküntüyle milli tarihimizde, bir imparatorluğun kaybından çok Rumeli ve Ege’deki anavatan parçalarının elden çıkışından söz etmeliyiz.

Yazarın Tüm Yazıları