Sarayın mütevazı muhafızı

Bu hafta salı günü, Türkiye müzeciliğinin en saygın ve öncü simalarından Dr. Filiz Çağman’ı Edirne’de ebedi yolculuğuna uğurladık. Orada doğmuştu, emekliliğinden sonraki yıllarında oraya sığındı ve rahmete yürüdü. Kınalızâde’nin ve Arkeoloji Müdürü Rıfat Osman Bey’in de mezarı bulunan Nazırçeşme Mezarlığı’na defnedildi.

Haberin Devamı

Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü’nden mezun olduktan sonra Topkapı Sarayı Müzesi’ne girmişti. Sanat tarihçilerimiz ve hatta bütün tarihçilerimiz, gerek bizimkiler gerekse yabancı meslektaşların içinde Osmanlıcası onun kadar düzgün olan az bulunur. Bu özelliği dolayısıyla ele aldığı bütün eserleri minyatür, tezhip, kâğıdın cinsi konusunda orijinal bilgiler ileri sürdü, yorumlar yaptı. Kalabalık makale listesinde bu konuların hepsine değinir. Mesela Osmanlı minyatürleri ve kitap sanatları üzerinde (Kat’ı - Osmanlı Dünyasında Kâğıt Oyma Sanatı ve Sanatçıları kitabı) yaptığı araştırma kayda değerdir. Sağlık sorunlarına rağmen son günlere kadar çalıştı, üretti ve ölümünden sonraya kalan iki önemli kitabı baskıdadır. Bir tanesinin konusu müdürlüğünü yaptığı Topkapı Sarayı’dır. Bir meslektaşımız olan Nazan Ölçer’in dediği gibi: “Topkapı’ya gösterdiği ihtimamı kendi sağlığına da gösterse daha uzun yaşardı”.

Sarayın mütevazı muhafızı

Haberin Devamı

SARAYDA YAŞADI

17 Ağustos depreminden sonra sarayın üzerine daha çok titredi. Kadıköy’deki evini terk edip sarayın bir odasına sığınıp gece gündüz orada kaldı. Acil onarımlar için bakanlığı ve kurumları zorladı. Kütüphanede yetişmesi dünya çapında ünü olan Topkapı Sarayı Yazmalar Kütüphanesi’nin onun elinde ayrı bir değer kazanması ve tanınması için bir neden olmuştur.

Sarayın mütevazı muhafızı

Dr. Nazan Ölçer ve Royal Galery’nin baş küratörü David Roxburgh’le Londra’da düzenlediği “The Turks”, “Türkler” sergisi St. Petersburg Ermitaj’ı müdürü profesör Piotrovski’nin de desteğiyle buradaki eserlerin de katkısıyla Türk sanat tarihi için hazırlanan en önemli serginin ortaya çıkmasını sağladı. Sergi yankı yarattı ve o yolda birtakım yeni sergiler açılmasına vesile olmuştu.

Saray kütüphanemizdeki “Nizami’nin Hamsesi’nin Minyatürleri” konulu tezi şark tarihine vâkıf bir âlimin işidir. Bu seçkin tarihçimizin halefi olmak talihine eriştim. Ömrümün yedi yılını o müzeye verdim ve her konudaki soruma ve müzenin sorunu hakkında başvurduğumuzda yakın ilgisini esirgemedi. Minyatürlerin yanındaki metinleri okumak ve değerlendirmek kadar, sarayın hiç dile gelmemiş yanlarını keşfetmek de onun vasıfları arasındaydı.

Haberin Devamı

60 YILINI VERDİ

Her zaman için kendisini sarayın mütevazı bir muhafızı ve hâdimi olarak adlandırırdı. Doğrusu ben de öyle düşünüyorum. Bir fark onu bu sarayın “Nazırı” olarak gördüm. Aslında 81 yılık yaşamının 60 yılını o sarayın içinde onu düşünerek geçirdiği çok açık. Sarayı seven meslektaşlarını o da sevdi ve kolaylık gösterdi. Sevmeyenlere yerli veya yabancı olsun soğuk davranırdı; bu bir sır değil.

UNUTULMAYACAK BİR MÜDÜR

Onu unutulmayacak müdürlerimiz arasında görüyorum. İstemihan Talay kendisini müdürlüğe tayin ettiğinde çekingendi. Ciddi insanlar gibi tereddütlüydü. Onu müsteşar muavini Dr. Hüner Tuncer’le ikna ettik. Sayın Atilla Koç beni de müdür olarak düşündüğünde o cesaret ve icazet verdi. Bir sürü müze müdürünün ismi bile yaşamaz. Bu, dünyada da böyledir. Çok azının ise yaşadığı ve hizmet ettiği kurumla ismi aynîleşir. Dr. Filiz Çağman onlardandır.

Haberin Devamı

ŞEMSİ PAŞA CAMİİ ALTÜST OLUR

İstanbul Büyükşehir Belediyesi açıklama yaptı; mantıklı. Üsküdar ve Şemsi Paşa’nın etrafını berbat etmek daha evvelki belediyelerin işi. Metronun oraya gelmesini kastetmiyorum. Sahil yolunun birtakım lüzumsuz restoranlarla doldurulmasına, bu restoran ve çayhanelerin kaldırımları örtmesine dolayısıyla gelen geçenlerin sıkıntı çekmesi eski tabirle “turuk-u ammeden mürur ve uburun düşvar olması”, eski geleneksel şehirde bile en büyük imar suçuydu. Ama bu düşüncesizliği zamanın belediyeleri yaptı.

Sarayın mütevazı muhafızı

Halk ister istemez Şemsi Paşa Camii’nin önündeki bir metrelik geçide daha doğrusu taştan yapılan rıhtıma yığılıyor, tabii ki bu geçiş tehlikeli olur ve yolu genişletirsiniz ama sorunu halletmez. Yayaların geçtiği yerden önce belediyenin kamyonları, sonra şirket kamyonları, sonra kendini bilmez özel arabalar geçer ve Şemsi Paşa Camii’nin bütün yapısı altüst olur. Herhalde orada yol yapılacak olsa Mimar Sinan ve Şemsi Paşa karar verirlerdi. Denize kazık çakarak bu işi mükemmelen yapan adamlar da vardı; 16-17. asrın “dalgıç” unvanı taşıyan mimarlar gibi... Sorun, bu milletin hiçbir kesiminin ne Mimar Sinan’ı ne de Şemsi Paşa gibi ince zevkli bir veziri bilmemesi ve umurlarında olmaması.

Haberin Devamı

PEKİ, YA YALILAR?

20 milyonluk keşmekeş içindeki bir şehir başka türlü oraya çıkamaz. Şu anda belediyenin karşılaştığı sorunun farkındayız. Ama yavaş yavaş asıl kordon yolunun etrafındaki kaldırımları işgal eden binaları oradan çekmek gerekir. Bazılarının tabii istimlak bedeli ödenecektir. Bazılarının da kaçak çıkıp çıkmadığını Allah biliyor.

Acaba sahipsiz ve avukatsız olan Mimar Sinan ve Şemsi Paşa’nın aksine kıyılardaki yalıların da önünden yol geçirebilir misiniz? Geçirmenizi pek temenni etmeyiz ama sadece bu soruyu soralım yeter.

Yazarın Tüm Yazıları