Dorileon

Türk dünyasının Doğu Roma ile olan kavgasından sonra, Batı Hıristiyanlığıyla ilk ciddi karşılaşması 1147 yılının ekim ayının sonunda gerçekleşti. Muharebenin tam yeri (Dorileon) hâlâ münakaşalıdır.

Haberin Devamı

Bugünkü Sarısu Irmağı’nın yakınında Alman Haçlı ordusunun kamp kurduğu ve yol boyu, Sultan Mesud’un süvarileri tarafından hücumlara maruz kaldığı ve aynı yerde kesin bir gece baskınıyla darmadağın oldukları bellidir. Muharebenin tam yeri neresi? Yine buradaki kuvvetlerin sayısı üzerinde abartmalar vardır. Bölgenin topografyasına bakıldığında, bu kadar büyük bir ordunun iaşesinin temin edilemeyeceği açık. Dolayısıyla Haçlılara az sayıda Türk’ün direndiği Anadolu’da ilk ciddi savaşla bölgeye damgalarını vurdukları anlaşılıyor.

Dorileon

HEDEF SAPMALAR VARDI

Haçlıların nasıl olup da doğuya geçtikleri bir muammadır. Kilisenin güçlenmesi, Pierre l’Ermite gibi misyoner keşişlerin propagandası, şövalyelerin yanında fakir halkın yağma için bu sefere katılması gibi nedenler buna açıklık getiremiyor, kaldı ki Haçlı seferleri bir yıl, iki yıl, üç yıl değil daha uzun bir süreyi kapsamaktadır. Arada hedef sapmalar vardı. Birinci hedef, daha ordular Almanya ve Fransa’dan sefere çıkarken etraftaki Yahudi cemaatlerini katletmeleri, yağmalamalarıdır. İkincisi ise sefere katılan gençlerin bazılarının bilhassa İtalyan gemicileri tarafından Mağrib limanlarına götürülüp köle diye satıldıkları biliniyor. Sekiz büyük seferde böyle olaylar oluyor. Nihayet IV. Haçlı Seferi, 1204’te Venedik Cumhuriyeti tarafından Kudüs yerine düpedüz Doğu Roma’nın merkezine yöneltilmiş ve Konstantinopolis 50 yıllık feci bir Latin hâkimiyetine girmiş, katliam ve yağma birbirini izlemiştir.

Haberin Devamı

Haçlı seferleriyle ilgili bilinmesi gereken önemli bir nokta ilk Haçlı seferinin, her şeye rağmen Anadolu ortasından geçip Antakya’ya inen bir ordu, daha doğrusu düzensiz kalabalık sayesinde Kudüs’ün kuşatılıp alınmasıdır. Bu 80 küsur yıllık hâkimiyet Batı ve Doğu dünyası arasındaki tezatın sadece Hıristiyanlık olmadığını gösterecektir. Doğu Hıristiyanlarının, Haçlıların elinden çektikleri hâlâ tarihçilerin kaleminde ve halkın söyleminde devam etmektedir.

Haberin Devamı

TARİHİN ÇARKI TERS DÖNDÜ

Joshua Prawer ünlü bir İsrailli ortaçağ tarihçisidir. Almanya ekolüyle yetişen bir uzmandır. Onun değerli eserinde (Haçlı Seferleri) Haçlıların, Doğu’dan bize okullarda öğretilenin (yani Haçlıların Doğu medeniyetini öğrendiği efsanesi) aksine pek bir şey öğrenemedikleri, kendi muhafazakâr hayat ve yapılarının devam ettikleri; mesela çocuklarının mutlaka Batı’daki üniversitelerinde okutmak için gönderdikleri, kıyafet ve günlük yaşamlarından, âdetlerinden kolay vazgeçemedikleri kaleme alınmaktadır. Bu kıymetli eser Doğu-Batı farkının, dinin de ötesinde doğrudan doğruya insanların yaşadığı coğrafya ve eski kültürlere tabi olduğunu gösteriyor. Doğu, beş bin yıllık tarihiyle Doğu’dur. Batı Avrupa ise yeni bir kıtadır. Roma İmparatorluğu’nun medeni dünyaya açmaya kalkıştığı bu bölgenin, eski dünyanın verilerine uyum sağlaması geç ve güç olmuştur ama sonunda gelecek asırlarda tarihin çarkı terse dönmüştür.

Haberin Devamı

LOUIS’NİN KAYBI BÜYÜKTÜ

1147 yılında Almanya İmparatoru III. Konrad, Papa’nın pek de iyi gözle bakmamasına rağmen Anadolu’ya ulaştı. Bizans İmparatoru Manuel’in ittifakını kabul etmiş ve zarar vermeyeceğine yemin etmişti. Onların rehberliğinde de Küçük Asya’ya geçti. Ne var ki bu dönemde İznik’te yerleşen Selçuklu Devleti ve Konya’daki Sultan Mesud’un süvarileri tarafından da taciz edildi. Bu tıpkı I. Haçlı Seferi sırasındaki dağınık ve kozmopolit ordunun, Selçuklu’nun ileri karakoluyla muharebesiydi. Birinci Haçlı Seferi’nde Sultan Kılıçarslan İznik’te hüküm sürüyordu. Sultan Mesud ise artık Konya’da Türkiye Selçuklu Devleti’nin tahtındaydı.

Dorileon aslında Türklerin Anadolu’da yerleşmelerini kesinleştiren bir savunmadır. III. Konrad’ın, Selçuklu sultanı ile giriştiği muharebede yaralanması İstanbul’a ve geriye dönmesine rağmen müttefiki Fransa kralı VII. Louis Antakya’ya kadar ulaşmıştır. Louis’nin kaybı büyüktür. II. Haçlı Seferi, birincisi gibi Kudüs’ün fethi ve krallığın kurulmasıyla değil Kuzey Suriye’deki yerleşmelerle sonuçlandı. Ama Batı Haçlılarının, doğudaki hâkimiyeti bu memleketleri farklı zamanlarda terk etmelerine rağmen genelde bir asrı ancak bulur.

Haberin Devamı

ORTAK KAHRAMAN OLDU

Haçlı seferleri sonucunda Doğu Akdeniz’de yerleşimlerini pekiştiren daha çok Venedik oldu. Bu da nihayet bir ikbalin başı sayılabilir. Her şeye rağmen Batı toplumlarının kısırdöngülerini ve karanlık yaşamlarını değiştiren olayların başında Haçlı seferleri ve bunun getirdiği açılım gelir. Doğu Müslümanlığının ve Hıristiyanlığının kendi dünyası içerisinde daha sağlam oturuşu ise yine Haçlı seferleri dolayısıyladır. Bu savaşlarda Doğu’nun efsane hükümdarı haline gelen Selahaddin Eyyubi, bir ortak kahraman haline dönüşmüştür.

LALELİ CAMİİ’Nİ DE ZEVKSİZLİK SARDI

III. Mustafa
, sanatkâr ruhlu bir padişahtır. İstanbul’a üç cami hediye ettiği halde; birincisini kiliseye kaptırmış (Üsküdar Ayazma Camii), ikincisini suya kaptırmış (Kadıköy İskele Camii), üçüncüsünü de dervişe kaptırmıştır ki Laleli Camii derler. Büyük bir depremden sonra yerle yeksan olan Fatih Camii’ni de yeniden yaptırdı.

Dorileon

Haberin Devamı

Laleli Baba üzerinde menkıbeler çoktur. Ama evliyanın türbesine istinaden, semt de cami de bu adla anılır. Bir tarihte haziresi ve camii restore edilirken mezar taşlarının sayısının eksildiğini beyan etmiştik. O yıllarda haziredeki taşları restorasyonda götürme âdeti vardı. Laleli halkı, İstanbul Türkçesinin hasını konuşurdu. Bu bizim neslin çocukluğumuzda bile böyleydi. O Türkçeyi duyanlar, hafızalarına nakşedenler talihli sayılırdı. Bugünkü Laleli gibi değildi. Bolluktu.

DEVAMLI GÖZDEN GEÇİRİLMELİ

Laleli Camii, Nuruosmaniye’deki bağıran barok üslubun aksine biraz daha Osmanlılaşmıştır ama orijinal ve güzel bir eserdir. Medresesi 1911 yangınında dört duvar haline gelmiş. Mübahat Kütükoğlu Hoca bunu tespit etmişti. Kütüphanesinin encamını İsmail Erünsal Hoca anlatıyor. İçindeki yazmalar eksiksiz olarak Süleymaniye Kitaplığı’na nakledildi.

Bir zevksizlik, bu camii de sardı. Muhteşem avizeye takılan lambalar, haklı olarak sosyal medyanın dikkatini celbetti. Tarihi İstanbul’u imar eden insanlara göre zevkimiz yok. Daha doğrusu o zevki taşıyanlar buradan gitmiş, yerlerine başkaları gelmiş.

Bazı camilerimizde çok meraklı, hatta eserin tarihini tetkik eden imamlar ve müezzinler var. Bazılarında ise hiç böyle bir eğilim görülmüyor. Suriçi’ndeki tarihi camilerin personelinin Osmanlı estetiğinden (bediiyatından) anlamaları lazım. Vakıf Genel Müdürlüğü’nün de devamlı bir teftiş kuruluyla bu tarihi eserleri gözden geçirmesi şarttır.

Yazarın Tüm Yazıları