Batı Roma’nın çöküşü

Roma İmparatoru I. Theodosius, ölüm tarihi olan 17 Ocak 395’te imparatorluğu oğulları arasında taksim etmişti. 75 yıl sonra Batı Roma’nın son imparatoru Romulus Augustus İtalya’yı işgal eden ve yağmalayan Odoacer’ın Ostrogotları tarafından tahtından edildi.

Haberin Devamı

Eylül 476 Batı Roma İmparatorluğu’nun son günüdür. Aslında tarihi bugünkünden 12 gün geri olarak yani Roma takvimiyle ayı hesaplamamız gerekiyor. Sadece 476 yılına başvuramayız çünkü o tarihte Hz. İsa’nın farazi doğum tarihi kabul bile edilmemişti (Ab urbe condita). Bu hesaplamalara göre Roma şehrinin kuruluşu 622 yıl geri olmalıdır.

Hristiyanlığı Roma İmparatorluğu’nun resmî dini yapan İmparator I. Theodosius ölüm tarihi olan 17 Ocak 395’te imparatorluğu oğulları arasında taksim etmişti. 75 yıl sonra Batı Roma’nın son imparatoru Romulus Augustus İtalya’yı işgal eden ve yağmalayan Odoacer’ın Ostrogotları tarafından tahtından edildi.

KONSTANTİN’İN TORUNU

Bu imparatorluğu Hristiyanlığın yıktığı söyleniyor. Belki unsurlardan biridir. Çünkü Theodosius, Büyük Konstantin’in ne kadar Hristiyan olduğunu bilemediğimiz vaftizi bile şüpheli fakat hem Hristiyanlar hem Müslümanlar tarafından mümin olarak kabul edilen Büyük Konstantin’in torunlarından biridir. Torun yeğen Julian Apostata devrinde bile Hristiyanlığı hâlâ münakaşa halinde götürüyordu. Julianus Apostata daha çok Mitra kültü ile alakalı olmalıdır (İran inancıydı). Eğer İranlılarla savaşta yenilip ölmeseydi belki hâlâ pagan Roma’yla Hristiyan hareketin kavgası sürecekti.

Batı Roma’nın çöküşü

Haberin Devamı

ASLINDA CUMHURİYETTİ

Roma nedir? İmparatorluk bizim bugün bildiğimiz anlamda değildir. Fevkalade yetkili ve hayat boyu bu göreve senato tarafından getirilen imparator unvanlıya izafeten böyle anılır. Aslında devletin adı cumhuriyettir. Böyle hayat boyu diktatör olan (Roma dünyasında kötü bir unvan değildir, tek el yetkiyi ifade eder ve seçimle tayin edilir) bir kralın yönettiği Polonya da cumhuriyetti, bir dükün fevkalade yetkilerle yönettiği Venedik de bir cumhuriyetti, yani “respublica” unvanı taşırlardı.

BÜTÜN İNSANLARIN HÂKİMİ

Roma Cumhuriyeti çağdaş hukukun doğup geliştiği yerdir. Senatonun fevkalade yetkili yöneticiyle birlikte yönetimi demektir. Roma efsaneleri kadar tarihlerin kaydı da kaale alınmalıdır. Bu devleti ahlaksızca entrikalar kadar sağlam prensipler de ayakta tutmuştur. Roma eski dünyada neredeyse yaşayan bütün insanların hâkimi demektir. “Roma est impera orbit universum”. Roma bir universttir, yani okumendir. Kiliselerini okumenik olması da bu imparatorluğun yapısıyla ilgidir. Dolayısıyla Roma Ortodoks kilisesi dediğimiz zaman okumenik vasfı tanınmış oluyor.

Haberin Devamı

HUKUKUN VE TIPIN DİLİ

Latince Romalılar öldükten sonra da yaşayan bir dil oldu. Ortaçağ boyunca Batı Roma’nın kalıntısı memleketlerin bu eğitim ve bilim dili şüphesiz zamanın aşındırmasına ve bozulmasına açıktı ama İtalya’nın büyük evladı hümanist Petrarca zamanında eski Roma metinlerine dayanarak yeniden ıslah edilen klasik Latince daha birkaç yüzyıl modern insanlığın hukuk ve tıp dili oldu. En azından 18. asır başlarına kadar da üniversitelerdeki eğitim diliydi. İster İngiltere’de, ister Bologna’da, isterseniz Prag yahut Viyana’da hukuk veya tıp okuyun Latince yeterdi. Bugün klasik diller (Latince ve klasik Yunanca) tıpkı bizim memlekette Arapça ve Farsçanın gerilemesi gibi tedrisattan Batı’da da kalkmaktadır.

Haberin Devamı

Hümanist dönemin bu şekilde sona erişinin dünyada yarattığı tahribat açıktır. Beşeriyet kendi dili kadar klasik bilim ve felsefe dillerini de hiç değilse insanların bir kısmına öğretmek zorundadır. Kültürel kaosun nedenlerinden biri bu eksikliktir.

DOĞU ROMA NASIL AYAKTA KALDI

- Doğu Roma çöken Batı Roma’nın aksine bütün Balkanlara, Suriye ve Filistin o zaman Armenia denen Doğu Anadolu’ya asıl önemlisi Yukarı Mezopotamya, öbür tarafta da Mısır ve Cyrenaica, yani Libya’ya hâkim oldu. Justinianus zamanında; İtalya, Sicilya, İspanya ve Kuzey Afrika’yı da Doğu Roma denen bünyenin içine kattı. Bu parlak yeniden dirilişin önemli eseri de bir daha uzun Bizans denen dönem boyunca hiçbir şekilde taklit edilemeyen ve kâbına varılamayan Ayasofya Kilisesi’dir. O, klasik Roma mimarisinin son eseridir.

Haberin Devamı

SON ROMA KAYZERİ

Doğu Roma ise Roma’nın Hristiyanca devamı olarak devam ededururken 900 sene geçti ve nihayet 1453’te Rum adını taşıyan ve Rum Kayzeri olduğunu unvanlarına ilave eden bir büyük Türk, Fatih Sultan Mehmed aslında son Roma Kayzeri olarak İstanbul’u fethetmişti. Artık kabul edilen bir yaklaşım, açıkça kabul edilmese bile, Osmanlı İmparatorluğu, Roma’nın devamı olan Müslüman Roma olarak değerlendiriliyor.

RUS ORYANTALİZMİNDE ORTA ASYA

Batı Roma’nın çöküşü


Şu
son dönemde “V.V. Bartold ve Rus Oryantalizminde Orta Asya” adlı çağdaş Rusya oryantalistlerinden Boris Vladimiroviç Lunin’in bir kitabı Tarih Kurumu’nda ikinci baskı olarak çıktı. Şunu hemen ifade edeyim: Üyesi olduğum bu kurumda herhangi bir tercüme eserin 5-6 sene içinde ikinci baskıya geçmesi nadirdir. Konuların uzmanca olması, dağıtımın da büyük kitapçılar kadar iyi işlememesi, basit kurallara bağlı olması bunun nedenidir.

Haberin Devamı

DİLİN ESPRİSİ ÖLÜYORDU

Türkiye çok uzun zaman bizim neslin ömrü içinde Rus edebiyatının doğrudan Rusçadan yapmak yerine Fransızca üzerinden yapan bir memleketti. Dilin bütün esprisi ölüyordu. Puşkin bile aslında gayet ustaca yapılan Fransızca çevirilerinden yapılırdı. Ama bu edebiyatın tadını vermez. Bilhassa son 30 senede Rusya’nın Türklere açılması ve gerçekten bu kültüre ve dile meraklı gençlerin yetişmesi durumu değiştirdi. Daha önce Rusyalojiden çıkan Ataol Behramoğlu gibi, Mehmet Özgül gibi, Ergin Altay gibi mütercimlerden sonra çok yaygın bir merak var.

Bazı Rusça çeviriler daha evvel de söylediğim gibi büyük ustalıkla yapılıyor. Böylelikle yeni Rusya’nın da sadece klasik edebiyatı değil ilmi eserleri de çevriliyor ve millet bunlara alaka duyuyor. Özellikle gençlerin Rus kültürünü monografik eserlere kadar takip etmeleri önemli. Bahsettiğimiz bu son eserin çevirisini yapan da Cengiz Buyar.

HEKİMLER VE SAĞLIK PERSONELİNE SALDIRI

Batı Roma’nın çöküşü


Maalesef
hemşireler ve doktorlara saldırılar artmakta. Herhalde Türkiye’deki yüksek niteliğini ispat eden bu sınıfa Avrupa’nın ihtiyacı olduğunu anlıyoruz. Kolay kaçsınlar diye bu tertipler yapılıyor herhalde. Aksi takdirde ruh hastalığına şüphe olmayan bu adamların çıkarılacak bir kanun kuvvetinde kararnameyle ilk önce sağlık kurullarının müşahede ve kararına terk edilmesi, savcıların ondan sonra gereken muameleye girmeleri düşünülebilir. Bu saldırganlık medeni dünyada böyle bir usulle önleniyor. Biz hâlâ neyi bekliyoruz? Sağlık Bakanlığı’nın sonuca ulaşmayan demeçleri dışında aktif bir girişimine şahit olmadık.

Yazarın Tüm Yazıları