Genç sinemacılar bunalımda

39. İstanbul Film Festivali’nin ‘Ulusal Yarışma’ ve ‘Ulusal Kısa Film Yarışması’nın yarışma filmleri geçen cuma akşamından itibaren Sakıp Sabancı Müzesi’nde kurulan açık hava sinemasında gösterilmeye başlandı.

Haberin Devamı

Bu yılın bir özelliği filmlerin hem açık havada hem de çevrimiçi olarak gösteriliyor olması. Mekâna sınırlı sayıda izleyici alınabiliyor sosyal mesafe kurallarınca. Ama İKSV tarafından verilen linkten ücretli olarak da yarışma filmlerini izleyebiliyorsunuz.

Püfür püfür Boğaz havasında film izlemek kuşkusuz büyük keyif. Ben fiziki şartlar nedeniyle filmleri çevrimiçi olarak izleyenlerdenim.
Her akşam saat 21.00’de yarışma filmlerinden biri dijital platformda erişime açılıyor ve 30 saat açık kalıyor.

Genç sinemacılar bunalımda

Yarışmanın ilk üç filmini izledim: ‘Körleşme’, ‘Şair’ ve ‘Plaza’.

Yönetmenliğini Hacı Osman’ın yaptığı ‘Körleşme’ görme engelli bir şairin hikâyesini anlatıyor. Dar bir edebiyat çevresinde, klişe konuşmalarla ilerleyen senaryo ne yazık ki yeni bir şey söylemiyor. Karikatürize edebiyatçı tiplerin meyhane masasında laf ebeliği yaptığı bir edebiyat ortamı.

Yarışmanın ikinci filmi ise Mehmet Emin Yıldırım’ın yönettiği ‘Şair’di. Filmin adının niye ‘Şair’ olduğunu anlayamadım çünkü orada anlatılan da yazma sıkıntısı çeken bir romancının bunalımları. Kendini oradan oraya atıyor yazmak için ama nafile. Hele katıldığı bir edebiyat söyleşisinde uzun uzun edebi anlayışını anlattığı, katılımcıların sorularına cevap verdiği bir sahne var ki bileklerinizi kesersiniz.
Anıl Gelberi’nin ‘Plaza’ filmi seyirciyi entelektüel dünyadan çıkarıp boş bir plazada güvenlik görevlisi olarak çalışan atanamayan bir öğretmenin yalnızlığına götürüyor.

Türk sineması 12 Eylül sonrasında uzun bir bunalım dönemine girmişti.

Haberin Devamı

Üç film beni alıp 80’lerde başlayıp 90’ların ilk yarısına kadar devam eden o bunalım dönemine ışınladı.

Yaratma sancısı çeken yazarlar, film çekemeyen yönetmenler, şimdi burada ne demek istedi acaba diye aklını kaçıracağın uzun uzun sahneler. Kısaca bunalımlardan bunalım seçeceğin filmler gençliğimizin kâbusu olmuştu.

‘Sarı Tebessüm’den ‘Su da Yanar’a, ‘Yağmur Kaçakları’ndan ‘Çözülmeler’e kadar gençliğim eyvah dedirten uzun bir liste geçti gözümün önünden.

Haberin Devamı

Bütün bunlar 30-40 yıl geride kalmamış mıydı?

Yeni nesil sinemacılara ne olmuş böyle?

Umarım sonraki filmler biraz günümüze dair yeni şeyler anlatır.

Yoksa jürinin işi çok zor.

KLASİK MÜZİKTE YAŞA TAKILANLAR

Pandemi döneminin yasakları bu şekilde devam ederse kültür-sanat dünyasında en büyük darbeyi klasik müzik alacak demektir.

Malum 65 yaş üstüne akşam saat 20.00’den sonra sokağa çıkmak yasak.

Klasik müzik konserlerine giden müzikseverlerin yaş ortalamasını düşününce salonların yarısından fazlasının boş kalacağını öngörmek mümkün. Bünyelerinde orkestra bulunduran kurumlar şimdi kara kara bu soruna çözüm arıyormuş.

Genç sinemacılar bunalımda

Konserlerin erkene alınması ya da gündüz konserleri düzenlenmesi gibi çözümler üzerinde duruluyormuş.

Haberin Devamı

Seyircide durum bu, peki ya solistler ve şefler?

Sanırım onların özel izinleri var ve sahneye o şekilde çıkabiliyorlar.

Dün İdil Biret ‘2. Muğla İdil Biret Müzik Festivali’ kapsamında Bodrum Antik Tiyatro’da konser verdi. İdil Hanım 1941 doğumlu.
Böyle bir izin olmasa şef Gürer Aykal da orkestra yönetemeyecek. O da 1942 doğumlu. Bir diğer ünlü şefimiz Rengim Gökmen ise 1955 doğumlu. 19 Ağustos doğum günü, sonrasında o da yaşa takılacak.

Pop dünyasına hiç girmeyeyim. Ajda Pekkan hâlâ konser veriyor ama o yaşa takılmayanlardan.

HEMINGWAY'İN TEKNESİ YENİDEN ÜRETİLECEK

Amerikalı yazar Ernest Hemingway’in meşhur ettiği 38 feet’lik spor balıkçılığı teknesi Pilar, yeni donanımıyla yeniden inşa ediliyormuş.

Haberin Devamı

İsmini, Hemingway’in üçüncü eşi Pauline’in takması Pilar’dan alan özel yapım Wheeler Playmate marka tekne, Nobel ödüllü yazarın Küba, Key West ve Bimini arasındaki balık avı maceralarına ev sahipliği yapmıştı. Hemingway Amerikan Doğal Hayat Müzesi’nin bir çevre araştırmasını da Pilar ile yönetmişti.

Genç sinemacılar bunalımda

1930’ların çizgilerine sahip olan, ancak yeni teknolojiyle donatılmış olan yeni Wheeler 38’in 1.5 milyon dolara alıcı bulması beklenirken, dünyanın en ünlü balıkçı teknesi olacağı düşünülüyormuş.

Bizim edebiyatçılarımızın ilk çıktıkları Mavi Tur teknesi için böyle bir yeniden üretim yapılamaz mı acaba? Halikarnas Balıkçısı, Azra Erhat ve Sabahattin Eyüboğlu gibi isimleri tekrar hatırlatmak adına?

Yazarın Tüm Yazıları