Paylaş
COĞRAFYA ve iki ülke açısından kritik yıllarda Ankara’da görev yapan Büyükelçi Aleksey Yerhov, yola çıkmadan önce Hürriyet gazetesinin sorularını yanıtlayarak, dikkat çeken mesajlar verdi. Fransa Lideri Emmanuel Macron, 26 ülkenin Ukrayna’ya güvenlik garantisi sağlaması konusunda anlaştığını açıklamış, Rusya Lideri Vladimir Putin, NATO üyesi Avrupa ülkelerinden Ukrayna’ya ayak basacak askerlerin meşru hedef sayılacağını ilan etmişti. Büyükelçi, bu konuda Rusya’nın bakış açısını şöyle özetledi:
KAYIPLAR ONLARIN VİCDANINA KALIR
“Bu nahoş fakat sarih terim; tam anlamıyla ve tam olarak ‘meşru hedefler’.
- Peki onlar ne istiyor? Silahlı faaliyetler yaşanıyor ve uluslararası ortaklardan biri çatışmanın taraflarından birine siyasi, mali, silah tedariki gibi yardımlar sağlıyor. Bu meselenin bir yüzü, ancak elbette Kiev’e sağlanan bu tür yardımların çatışmayı sadece uzattığını anlıyoruz.
- Ancak tamamen farklı diğer yüzü de taraflardan birinin silahlı kuvvetlerine yardım etmek için birilerinin kendi kuvvetlerini göndermeye niyetlenmesidir. Bu durumda böyle bir kararı veren, bunun sonuçlarının tüm olası ağırlığının bilincinde olmalıdır.
- Sayın Avrupalılar, eğer askerlerinizin Ukrayna topraklarına ayak basmasını (shoes on the ground) istiyorsanız, o zaman kayıplar (Bunlar sadece mümkün olmakla kalmayıp, hatta öngörülebilirdir) tamamen sizin vicdanınıza kalmış olacaktır.”

NİHAİ GÜVENLİK GARANTİLERİ
Gelelim Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’nin önerdiği çok uluslu güvenlik garantilerine ve Rusya’nın bu modeli kesin reddine… Büyükelçi, bu konuda da net uyarılarda bulundu:
“Sözde ‘İstekliler Koalisyonu’ tarafından oluşturulan nihai ‘güvenlik garantilerinin’ NATO’nun kolektif savunmasıyla pek az ortak noktası olduğunu düşünüyorum.
- Hatta burada tam tersi geçerli. Kuzey Atlantik İttifakı üyesi olanlar da dahil olmak üzere bazı devletlerin, İttifak’ın resmi çerçeveleri ve mekanizmalarının dışında, Doğu Avrupa sahasındaki yoğun askeri varlıklarını güvence altına almalarına ve Ukrayna üzerindeki askeri-siyasi kontrollerini pekiştirmelerine olanak sağlayacak tamamen yeni bir yapı oluşturma girişimleri aşikârdır. Ukrayna’ya da çeşitli cazip vaatlerde bulunulduğu anlaşılmaktadır.
- İşte tam burada ‘Rusya’yı dizginlemeye’ yönelik olası eylemlerin Washington Antlaşması hükümleri ve İttifak’ın eylemlerini düzenleyen diğer normatif belgelerle nasıl ilişkilendirileceği gibi ilkesel öneme sahip bir soru ortaya çıkıyor.
TÜRKİYE’NİN TUTUMU
- Bir dizi NATO üyesi ülkenin birliklerini Ukrayna topraklarına gönderdiği ve aniden (nasıl ve neden sorusu başka bir soru, sonuçta hiçbir tesadüfi olay göz ardı edilemez ve orada bolca provokatör var) kendilerini Rus ordusuyla çatışma durumunda buldukları varsayımsal bir durumu tahayyül edelim, sadece tahayyül edelim. NATO nasıl davranacak? Washington nasıl davranacak?
- Ve bu arada Ankara nasıl davranacak? Türkiye, blokun etkili bir üyesi ve kimsenin onun tutumunu görmezden gelmesini tavsiye etmem.
- Demek ki güvenlik garantileri konusunda çeşitli görünüşte iyi niyetli yaklaşımların çok tehlikeli bir maceraya dönüşmesi tamamen mümkün.
2022’DEKİ MÜZAKERELER
- 2022 yılında İstanbul’da yapılan Rusya-Ukrayna müzakerelerinde çözüm için Türkiye’nin de dahil olabileceği bir garantör ülkeler grubu oluşturma olasılıkları en ciddi şekilde tartışıldı ve müzakerelere katılanlar bu garanti formatına çok olumlu baktılar. Çok ilgi çekici fırsatlar ortaya çıktı. Sonra Anglo-Saksonlar her şeyi bozdu ancak belki de fikir henüz ölmemiştir?”
TANGO İÇİN İKİ KİŞİ GEREKİR...
Merak edilen soru ise tarafların hangi koşullar altında masaya döneceği ve İstanbul görüşmelerinin yeniden başlayıp başlamayacağı… Rusya’nın konuşmaya hazır olduğunu belirten Büyükelçi, “Devlet Başkanımız Vladimir Putin, İstanbul platformu’nda başlatılan müzakerelere devam etmeye hazır olduğumuzu defalarca vurguladı” diyerek şöyle devam etti:
“Rusya olarak, bu platformun imkânlarını ve potansiyelini hakkıyla takdir ediyoruz, orada üç tur görüşme gerçekleştirildi ve mesela bu görüşmeler sırasında bazı insani konularda anlaşmaya varmayı başardık. Demek istediğim, çalışmaları sürdürmek için heyetlerin düzeyinin yükseltilmesini düşünmeyi önerdik. Ayrıca siyasi, askeri ve insani nitelikteki belirli konuları görüşmek üzere üç çalışma grubu oluşturulmasını önerdik.
- Bir aydan fazla zaman geçti, ancak Ukrayna tarafından henüz bir yanıt yok.
- Bundan dolayı ciddi ve esaslı müzakerelere ne kadar hazır oldukları sorusu ortaya çıkıyor; zira ne derler, tango için iki kişi gerekir. İstekli olan fırsat, isteksiz olan ise bahane arar. Kısacası, top bizim tarafımızda değil.

PUTİN-ZELENSKİ GÖRÜŞMESİ OLUR MU
- En az bunun kadar önemli bir diğer husus ise son haftalarda çokça konuşulan Vladimir Putin ile Vladimir Zelenski’nin olası görüşmesi. Vurgulamak isterim ki mevcut Kiev yönetiminin ve özellikle de Vladimir Zelenski’nin ne kadar meşru olduğu zor bir soru.
m Ancak buna rağmen Rusya görüşmenin iyi hazırlanması ve olumlu sonuçlar doğurması gerektiği anlayışıyla, onunla görüşmeyi hiçbir zaman reddetmedi, aksi takdirde eksiye oynama riskiyle karşı karşıya kalır. Bu, birkaç gün önce bizzat Vladimir Putin tarafından bir kez daha teyit edildi. Peki bu ne anlama geliyor? Zirvenin, parametreleri ancak müzakerecilerin hummalı çalışmalarının sonucu olabilecek gerçek ve uzun vadeli bir çözümle taçlandırılması gerektiği anlamına geliyor. Uluslararası ilişkilerde her zaman olan da budur.”
‘HÜZÜNLE AYRILIYORUM’
Aleksey Yerhov, Türkiye’de 6 yıl İstanbul Başkonsolosu, 8 yıl Ankara Rusya Büyükelçisi olarak görev yaptı. Neredeyse 14 yıllık süreci “Hayatının bu dönemini kesinlikle son derece ilgi çekici ve aynı zamanda çok ama çok zor” ifadesiyle tanımlayan Büyükelçi, “Neler olmadı ki...” diyerek pandemiden depreme yaşanan tarihi anlara ve işbirliklerine dikkati çekti:
“Özellikle önemli bir noktaya değinmek istiyorum. Türk toplumunun kelimenin tam anlamıyla en tepeden en alta kadar, selefim Büyükelçi Andrey Karlov’un trajik ölümü karşısında hissettiği acı, beni derinden sarstı. Türkiye’ye geldiğimde, Türk muhataplarımın samimi bir başsağlığı dile getirmediği, merhumun ailesine yardım etme arzusunu dile getirmediği tek bir konuşma, tek bir toplantı dahi olmadı. İnsani açıdan çok dokunaklıydı, bir şekilde teskin etti.
- Benim için bir başka önemli anı daha. 2017’de Ankara’ya Büyükelçi olarak geldikten sonra hemen güneye, Akkuyu Nükleer Güç Santralı’nın inşaat sahasına gittim. O zamanlar fiilen oldukça ıssız bir yerdi, birkaç binanın olduğu bir bölgeydi. Şimdi her şey nasıl da değişti! Şu anda orada dört güç ünitesinin görkemli inşaatı devam ediyor ve ilk reaktörün fiziksel devreye alma anına doğru kararlılıkla ilerleniyor. Bu, pandemiye, depreme ve yaptırımlara rağmen böyle. Bu, halklarımızın, inşaatçılarımızın, hükümetlerimizin ve başkanlarımızın tartışmasız bir başarısıdır. Nükleer alandaki Rus-Türk işbirliğinin parlak bir geleceği olduğuna ve kesinlikle ikili ilişkilerin en önemli bileşeni olmaya devam edeceğine inanıyorum.
- Dolayısıyla genel itibarıyla bu harika ülkede yaptığım çalışmalardan memnunum ve buradan sadece 14 yılımı değil, kalbimin bir parçasını da bırakarak hüzünle ayrılıyorum. Görüşmek üzere Türkiye!”
ZENGEZUR KORİDORU’NUN BÖLGEYE ETKİSİ
'Dünyanın gözü Zengezur Koridoru’nda. Bölgeye getireceği olası etkiler gündemde. Büyükelçi Yerhov Zengezur Koridoru’nu Moskova açısından değerlendirdi. “Ciddi ve ilgi uyandırıcı bazı soruların cevaplarını tarih verecek” dedikten sonra şu açıklamalarda bulundu:
“Güney Kafkasya’da, hem Rusya hem de Türkiye’nin önemli ve dinamik bir rol oynamaya devam ettiği bir hayli zor ve çelişkili süreçler yaşanıyor. Moskova ve Ankara, bu bölgede bir istikrar ve refah alanının oluşturulmasına eşit derecede ilgi duyuyor ve burada güvenliğin sağlanmasına ve karşılıklı yarar sağlayan işbirliğinin kurulmasına katkıda bulunan tüm çabaları destekliyor.
Bunun temeli Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Barış Anlaşması’na istinaden Ermenistan-Azerbaycan normalleşmesi olmalıdır. (Hatırlatayım, bu süreç, Rusya’nın desteği ve merkezi rolüyle 9 Kasım 2020 tarihli Üçlü Ateşkes Bildirisi’nin kabul edilmesiyle başlamıştır). Anlaşma henüz imzalanmamış olup şimdilik sadece paraflanmıştır.
- Güney Kafkasya’daki sorunların çözümü için önemli bir koşul, ‘bölgesel sahiplik’ (‘regional ownership’) olarak adlandırılan şeydir; yani karar alma ve onları uygulama süreçlerinin en başta bölge ülkeleri tarafından, yakın komşuları Rusya, Türkiye ve İran’ın desteğiyle yürütülmesidir. Bölge dışı aktörlerin katılımı yeni ayrım hatları oluşturmamalıdır.
- Bu aynı zamanda ulaşım hatları önündeki engellerin kaldırılması gibi önemli bir konuyu da kapsıyor. Syunik bölgesinden geçen sözde ‘Donald Trump Yolu’ da dahil olmak üzere bu konuda birçok konuşma ve hatta söylenti mevcut.
- Bu noktada belirtmeliyim ki şu anda tartışılan senaryolar ve projeler hakkında henüz pek fazla ayrıntı bilmiyoruz. Kim, ne, nasıl ve ne zaman soruları gibi burada belirsiz olan çok fazla şey var, çok fazla soru işareti var. Ermenistan’ın Avrasya Ekonomik Birliği’nin ortak gümrük bölgesine üyeliğinin, bu ülke toprakları üzerinden transit kargo taşımacılığı açısından da olmak üzere tüm bunları nasıl etkileyebileceğini anlamak da önem arz ediyor.”
Paylaş