Paylaş
Daha konuşmasının başında Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın toplantıya bizzat katılamamasından duyduğu üzüntüyü dile getirip, “Sesi kısılmak istenen Filistin halkının hissiyatına tercüman olmak için buradayız” dedi. Bu ifadeler, Erdoğan’ın bu kez küresel sahnede Filistin davasını en ön sıraya koyduğunu gösteriyordu. Üstelik yanında getirdiği Gazze fotoğraflarıyla birlikte verdiği mesajlar, sadece sözcüklerle değil görsel olarak da dünya liderlerinin vicdanına seslenen bir tablo çizdi:
“ARTIK GÖRMEZDEN GELEMEZSİNİZ”
◊ BM kürsüsünden ilk kez bu kadar net bir biçimde “soykırım” kelimesini telaffuz etti.
◊ Her saat başı bir çocuğun öldüğü vurgusu dünyaya yapılan güçlü bir sitemdi.
◊ Üstelik bu sözleri söylerken Erdoğan, yanında getirdiği fotoğrafları delegelere göstererek anlatımını güçlendirdi. Bu yaklaşım BM Genel Kurul’da pek alışık olmadığımız bir yöntem. Daha önce farklı liderler ellerinde grafikler veya belgelerle kürsüye çıkmış olsalar da Erdoğan’ın savaşın mağduriyetini anlatan fotoğrafları doğrudan sergilemesi, Gazze’deki insani dramı soyut rakamların ötesinde somut bir insanlık trajedisi olarak dünya gündemine taşıdı.
◊ Bu hamle diplomatik bir manifesto niteliğindeydi: “Artık görmezden gelemezsiniz.” Erdoğan, uluslararası topluma sorumluluğunu hatırlatırken sadece sözlere değil, görsellere de başvurarak vicdanlara dokunmaya çalıştı.
◊ Özellikle Batılı ülkelerin İsrail’e destek veya sessiz kalma politikalarını üstü kapalı da olsa eleştirerek “değerleriniz yara aldı” mesajını verdi. Nitekim konuşmasında, İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan insan hakları, ifade özgürlüğü, adalet gibi değerlerin İsrail’in saldırganlığına tepki göstermeyen Batı’da büyük yara aldığını vurguladı. Bu, aslında Erdoğan’ın “çifte standart” eleştirisinin küresel sahnedeki yankısıydı.
◊ İsrail’in komşu ülkelere (Suriye, İran, Lübnan, Yemen) yönelik saldırılar düzenlediğini, arabulucu rolündeki Katar’daki ateşkes görüşmelerine dahi saldırdığını belirterek, Tel Aviv yönetiminin kontrolden çıktığını dile getirdi. Bu noktada Netanyahu hükümetini doğrudan hedef aldı: Böylesine sert bir eleştiriyi dünya sahnesinde yapmak Türkiye’nin artık diplomatik nezaketten öte açık sözlülüğü tercih ettiğinin göstergesi.

FİLİSTİN DEVLETİ TANINIRKEN VERİLEN MESAJ
160’a yakın devlet artık Filistin’i egemen bir devlet olarak tanımış durumda. Bu gelişme, Filistin meselesinde uzun zamandır görülmeyen bir diplomatik ivmeye işaret ediyor. Dünya nüfusunun ve ülkelerinin büyük çoğunluğu nezdinde Filistin halkının bağımsız devlet talebi meşruiyet kazanıyor. Erdoğan’ın vurgusu da tam olarak burada: Eğer uluslararası toplumun kahir ekseriyeti Filistin’i tanıyorsa, hâlâ tanımayan azınlık da tarihin bu akışına ayak uydurmalı. Bu aynı zamanda iki devletli çözüm vizyonunun küresel çapta yeniden destek bulduğunu gösteriyor. Filistin Devleti’nin tanınması yönündeki adımlar, İsrail üzerindeki diplomatik baskıyı artırabilir ve müzakereler için yeni bir zemin hazırlayabilir. Elbette birçok Batılı ülke tanıma kararlarını belirli şartlara (örneğin Filistin yönetiminde radikal unsurların olmamasına) bağlayarak alıyor; ancak yine de bu politik hamle sorunun çözümü için siyasi iradenin güçlendiği bir döneme girildiğine işaret ediyor.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ VE BM’DE SÖYLENMESİNİN ÖNEMİ
Erdoğan konuşmasında sadece eleştiri getirmekle kalmadı, aynı zamanda çözüm için somut önerilerini de paylaştı: Gazze’de derhal bir ateşkes sağlanmalı, sivillere yönelik saldırılar durdurulmalı ve insani yardımların bölgeye engelsiz girişine izin verilmeli. Bu üç maddelik acil eylem planı aslında birçok ülkenin ve BM Genel Sekreteri’nin de dile getirdiği talepler. Ancak Erdoğan bunları dile getirirken bir adım daha ileri giderek, “soykırım kadrosunun uluslararası hukuka hesap vermesi” gerektiğini söyledi. Yani, Gazze’de yaşananların faillerinin savaş suçlarından yargılanması gerektiğini BM kürsüsünden açıkça beyan etti. Bu, doğrudan uluslararası ceza yargısı vurgusu içerdiği için diplomatik açıdan cesur ve iddialı bir talep. BM ortamında İsrail’in üst düzey yetkililerinin yargılanması konusunu gündeme taşımak, Türkiye’nin Filistin konusunda ne kadar prensipli bir duruş sergilediğini tüm dünyaya gösterdi.
ULUSLARARASI HAFIZAYA KAZIMAK
Tüm bu mesajların BM Genel Kurul’da dile getirilmesi ayrı bir önem taşıyor. BM Genel Kurul, dünya liderlerinin en geniş katılımla seslerini duyurduğu platform. Erdoğan’ın burada dile getirdiği ifadeler, kayıt altına alınarak uluslararası toplumun hafızasına kazındı. Sonuç olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM 80. Genel Kurul’daki konuşması hem içerik hem üslup olarak tarihi nitelikteydi. Filistin davasını dünya gündeminin tam merkezine koyduğu bu konuşmada, duygusal ve çarpıcı bir anlatımla uluslararası toplumu harekete geçmeye davet etti. Türkiye’nin yıllardır savunduğu tezler, bu defa somut görüntüler eşliğinde ve sert ifadelerle dile getirildi. Bu cesur çıkış, elbette Türkiye’nin bazı müttefikleriyle diplomatik gerilim riskini barındırsa da Ankara’nın “mazlumun yanında olma” prensibini her şeyin önüne koyduğunu gösterdi. Küresel vicdana hitap eden bu çağrının dünya liderlerini ne kadar etkileyeceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ancak şurası kesin: Gazze’deki insanlık dramı artık BM salonlarında dahi görmezden gelinemeyecek kadar güçlü bir şekilde gündeme taşınmıştır. Erdoğan’ın fotoğraflarla perçinlediği mesajı, diplomasi tarihine Filistin için yapılmış en güçlü çıkışlardan biri olarak geçecektir.
Paylaş