Acı bayram - Bu kriz bekleniyor muydu?

“İYİ senaryo Filistin seçimlerinin yapılması ve birinin öyle ya da böyle seçilerek, idare etmesi. Kötü senaryo ise seçimin olmaması ve ortamın kaosa sürüklenmesi. Bu İsrail için de bölge için de kâbus olur.”

Haberin Devamı

Bu sözler İsrailli bir kaynağıma ait... Bu sözleri söylediğinde İsrail seçimlerine çok az bir süre kalmıştı, Filistin’de ise seçimler ertelenmemişti. Gündemde Türkiye ve İsrail ilişkilerinin normalleştirilip, normalleştirilemeyeceği vardı. İsrailli yetkili konuşmasında Filistin’de taraflar yani Hamas ve El Fetih arasındaki mücadeleye de dikkat çekmişti.

İsrail ve Filistin’in amacının bunca acının ardından sadece “barış” olması gerekirken, hem birbirleriyle mücadele ediyorlar hem de iki ülke içinde de aktörlerin güç savaşı yaşanıyor. Bir de perdenin arkasındaki muhtelif güçler var... Barıştan çok kendi çıkarlarını düşünen ABD, Rusya, İran, Arap ülkeleri gibi muhtelif güçler... Böyle bir sahnede patlayan krizde, sonuç tam bir kaos. Çocuklar ölürken, yaralanırken, şiddet aralıksız sürerken, roketler atılırken, kara harekâtı hazırlıklarından bahsedilirken, bu bayram acı hem de çok acı. Bu acının sorumluları ise belli... Ramazan ayı boyunca gerginlikle, hukuksuzlukla Filistinlileri çileden çıkaran İsrail ve buna sessiz kalan, göz yuman, sesini yeteri kadar yükseltmeyen ABD başta olmak üzere diğer tüm ülkeler...

Haberin Devamı

OBAMA YÖNETİMİNİN GERİSİNE DÜŞTÜNÜZ...

“Filistin’in her türlü kırmızı çizgiyi aştığını” düşünen İsrail’in başından beri amacı ise Müslüman dünyanın kırmızı çizgilerini yerle bir etmek. Nasıl mı? Kudüs ve civarının dini ve hukuki statüsünü değiştirerek. Bu amaca ABD’nin yakın zamandaki olağanüstü (!) katkılarını da hatırlayalım:

Trump başkanlığındaki ABD yönetimi,

6 Aralık 2017’de Kudüs’ü resmi olarak İsrail’in başkenti olarak kabul etti.

14 Mayıs 2018’de ABD’nin İsrail Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşıdı.

25 Mart 2019’da İsrail’in işgali altındaki Golan Tepeleri’ndeki hâkimiyetini tanıdığına dair başkanlık beyannamesini imzaladı.

2020’de damadı Kushner’in çabalarıyla İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Sudan, Fas arasında normalleşme ve diplomatik ilişkilerin yeniden tesis edilmesine yönelik anlaşmaların imzalanmasına önayak oldu.

Bu sicile sahip ABD’nin yeni başkanı Biden ve yönetimi ise son krizde ne yaptı, ne yapıyor? Bir sessizlik, bir belirsizlik hâkim. Üstelik Trump döneminde atılan ve yukarıda sıraladığımız adımları da etkisiz kılmıyor. Demokratlar ve Filistin meselesine hassasiyet gösteren uluslararası kamuoyu tarafından eleştiriliyor. Türkiye de eleştirisini ve beklentisini ABD yönetimine iletti. Hamas’ın roketlerini gündeme getiren ABD yönetimine, Türkiye “O roketler atılmadan önce İsrail’in yaptıklarına bir bakın” yanıtını verdi. Ayrıca “Obama’nın ilk dönemde sürdürdüğü politikanın gerisine düştünüz” denildi.

Haberin Devamı

NEREDE O BİRLİKTELİK...

Ankara’da üst düzey bir kaynağıma Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Filistinli sivilleri korumak için bölgede uluslararası bir koruma gücü konuşlandırılması fikri konusunda çalışılması gerektiği” açıklamasını hatırlattıktan sonra “Ne olur, İbrahim anlaşmalarını imzalamış Arap ülkeleri Filistin için bir araya gelip, güçlü bir adım atabilir mi?” diye sordum. Kaynağım “Aslında Arap ülkeleri, Türkiye, Pakistan, Hindistan gibi ülkeler bir araya gelerek, ABD ve AB’ye, ‘Bu sorunun çözülmesi için gereken adımların atılmaması durumda biz de sizlerle şu, şu ilişkileri kesiyoruz’ diyebilmeliler” yanıtını verdi. Olması gereken şüphesiz böyle bir birliktelik ve cesaret. Ancak nerede o birliktelik...

Haberin Devamı

ÜÇÜNCÜ İNTİFADA MI GELİYOR?

Uluslararası kamuoyunda yapılan değerlendirmelerde, üçüncü intifada ihtimalinden bahsediliyor. İlki taşlarla, ikincisi intihar saldırılarıyla hatırlanıyor. Üçüncü intifada olursa tarihte nasıl bir iz bırakır bilinmez... Ancak bayram dileğimiz ise kangrene dönen Orta Doğu sorununda ölümlerin ve acının son bularak, barış ihtimalinin yeşermesidir.

 

Yazarın Tüm Yazıları