Çanakkale Savaşı’nın efsane aşk öyküsü

Çanakkale Savaşı’nda birçok kahramanlık öyküsü anlatıldı. Ama böyle eşsiz bir sevgiyi belki de benim gibi sizler de ilk kez okuyacaksınız...

Haberin Devamı

Ragıp, Selanikliydi. Mustafa Kemal’le akrandı, 1881 doğumluydu. Askeri tıbbiyeden mezun oldu, hekim yüzbaşıydı...

Eğitim için Almanya’ya gönderildi. Görev yaptığı hastanede Erica’yla tanıştı. Hemşireydi, beline kadar örgü sarı saçlı, tipik Alman güzeliydi.

Ragıp’ın aklı başından gitti. Kaçamak bakışlarla kendisini süzen o mavi gözlere kelimenin tam manasıyla vurulmuştu.

Doğrusu Erica da ilk günden gönlünü kaptırmıştı ama mantığı engel oluyordu.

Alman gerçekçiliği ağır basıyordu çünkü ailesi bir Türk’le, bir Müslüman’la evlenmesine asla müsaade etmezdi.

Ayrıca kendisi koyu bir Hristiyan sayılmazdı ama din değiştirmek istemiyordu.

Ragıp dedi ki, “babanı sen bana bırak, dinlerimiz konusunda ise düşündüğün şeye bak. Ben seni böyle sevdim, sen beni böyle sevdin. Birbirimizi neden değiştirelim ki?” Sonra gitti, bir buket çiçekle kapıyı çaldı.

Haberin Devamı

Erica’yı istedi, “Sizi ikna etmek için ne demem gerektiğini günlerce düşündüm, inanın bulamadım. Sadece şunu söyleyebilirim, kızınıza âşığım” dedi.

Adeta sihirli iki kelimeydi.

Zor, kolay oldu. Kayınpeder ikna oldu, “Peki” dedi. Bir hafta sonra, Almanya’da evlendiler.

İşte tam bu sırada Osmanlı seferberlik ilan etti. Ragıp bir saniye bile tereddüt etmedi, vatan topraklarında kapışma başlarken, Almanya’da duramazdı.  Erica’yı karşısına aldı, “Sana bunu yapmak istemezdim ama gitmem lazım” dedi. Erica bavulunu çoktan hazırlanmıştı. Ragıp’a sarıldı, “Sen nereye, ben oraya” dedi.

İlk trenle İstanbul’a geldiler. Ragıp lisan bildiği için Almanya’da zorlanmamıştı ama Erica Türkçe bilmiyordu. Ev kiraladılar, Alman gelin açısından ne komşu vardı, ne akraba,      ne tanıdık.

 Ragıp her sabah Taşkışla Hastanesi’ndeki geçici görevine gidiyor, Erica eşini bekliyordu. 4 ay kadar böyle geçti. Ragıp, Çanakkale’ye cepheye, başhekim yardımcısı olarak atandı.

Yine aldı Erica’yı karşısına, “Gitmem lazım” dedi. Erica gülümsedi, çoktan bavulunu hazırlamıştı...

At arabasıyla Çanakkale’ye geldiler.

Erica sahra hastanesinde gönüllü hemşire olarak çalışmaya başladı.

Ragıp devamlı ameliyattaydı, Erica gazilerimizin başındaydı. Gazilerimiz Erica’ya “hemşire” diye seslenmiyordu, “ana hatun” adını takmışlardı.

Haberin Devamı

17 Aralık 1915, saat üç suları...

İngiliz keşif uçağı Eceabat’ın Yalova Köyü’ndeki Hilal-i Ahmer Hastanesi üzerinde dolaştı. 10 dakika geçti geçmedi, İngiliz zırhlılarından bombardıman başladı.

atısında 20 metre boyunda “kırmızı ay” bulunmasına rağmen, hastaneyi hedef aldılar.

Ana Hatun orada hayatını kaybetti.

Ragıp yara almadan kurtuldu ama Erica’nın cenazesini kucakladığı o saniyeden sonra yaşadı denilebilir mi, bilmiyorum.

Erica için askeri tören düzenlendi.

Sevdiği adamın vatanında, vatanımızın bağrında, Yalova köyünde, şehitlerimizin yanında toprağa verildi.

Kabrinin Osmanlıca kitabesine “İfayı vazife esnasında top mermisiyle terk-i hayat eden madam” yazıldı.

Haberin Devamı

Çanakkale dediğin, duygusuz, ruhsuz, hamasi nutuklardan ibaret değildir. Ayşe’siyle Fatma’sıyla Linda’sıyla Erica’sıyla, yarım kalan aşkların destanıdır aynı zamanda...

 

Yazarın Tüm Yazıları