Ne zirvede, ne dipte

Dün dündür, bugün bugündür anlayışının hakim olduğu şu futbol ikliminde tepkiler, övgüler, eleştiriler de skorlara dayanıyor.

Haberin Devamı

Bursaspor’da da şu süreçlerde gördüğümüz durum bundan ibaret.
Tıpkı önceki yıllarda olduğu gibi; iyi giden süreçte bir anda hedef ‘şampiyonluk’ken, başarı pek çok kesim tarafından sahipleniyor, irili ufaklı sarsıntılarda ise hep bir hedef tahtası arayışı hakim.
Öncelikle şunu kabullenmeliyiz ki, Bursaspor çok özel bir süreçten geçiyor.
Uzun süre sonra 1’inci Lig’de oynama tecrübesi, mali sıkıntılar, transferlerin gecikmesi, genç-tecrübeli oyuncu harmanı vs. gibi pek çok konu bünyesinde 7 hafta geride kaldı.
Özellikle üst üste galibiyetlerin geldiği Akhisarspor, Eskişehirspor ve Osmanlıspor maçlarının ardından istisnasız herkes tarafından övgülere boğulan takım, üst üste kaybedilen iki deplasman maçının ardından bir kez daha bazı kesimler tarafından karamsarlığa büründürüldü.
Kısa bir hatırlatma...
3-1 kazanılan Osmanlıspor maçının ardından Beykan Şimşek’in son anlarda kaçırdığı gol fırsatını –ki gol olsa skor 2-2’ye gelecekti- daha önce dile getirmiştik.
Eskişehirspor’a karşı görece kötü oyuna karşın alınan 3 puanı da, Fatih Karagümrük karşısında alınan yenilgiye karşın ortaya konan direnç ve mücadeleyi de...
Baktığımızda Bursaspor, yalnızca içerideki veya dışarıdaki maçlarında değil, maçların kendi içerisinde de farklı karakterlere bürünüyor.
Bazı anlar rakibi ısıran, nefes aldırmayan; bazı anlar da rakibi geride kabul ederek teslimiyetçi görüntü çizen...
Bunun nedeni için pek çok şey söyleyebiliriz ancak en nihayetinde bu dalgalanmayı da çözecek olan bir teknik heyet var takımın başında.
Camiaya düşen tek şey ise bu noktada eleştiri düzeyini karamsar havaya büründürerek, bu senenin iyi geçmeyeceğini vurgulamamak, tıpkı üst üste 3 lig galibiyetinin alındığı dönemde ‘Bu takım şampiyon olarak Süper Lig’e çıkacak’ iddiasında bulunmamak gibi...
Zira her iki duyguyu da zirvelerde yaşamak, kısa vadede iyi sonuçlar doğurmuyor.
Lig uzun bir periyot; futbolcuların da dalgalanmaları olacak.
Misal gençlerimiz...
Ligin ilk haftalarında üst üste attıkları gollerle sükse yaparken ne ligin en iyi futbolcularıydı; ne de gole hasret kaldıkları son dönemlerde ligin en kötüleri...
Bizim yaptığımız naçizane durum tespitleri.
O sebeple; Bursaspor, eğer ki hedefini ‘şampiyonluk’ olarak belirlediyse, karamsar bir hava oluşturmaktan ziyade deplasman kabusunun nedenleri ortaya koyulmalı, teknik heyet tarafından çözüme kavuşturulmalı.
Baktığımızda en kötü sonuçların, hep kısa vadeli planlar ve geçici çözümler üretmekten kaynaklandığını tecrübe ettik.
1 maçın kaybedilişinin şampiyonluğu kaybettirip kaybettirmeyeceğini de ancak bu şekilde deneyimleyebiliriz.
Nasıl ki üst üste alınan 3 galibiyet, size bir anda şampiyonluğu getirip tepeden tırnağa her şeyin iyi olduğunu göstermiyorsa, Altay mağlubiyeti de şayet gerekli dersler çıkarılır, sonraki İstanbulspor deplasmanında eksik parçalar tamamlanırsa ‘hayırlı’ bir mağlubiyet de olabilir.
Bunun için lazım gelen tek şey zaman.
Ve şunu da unutmamak gerekiyor;
1’inci Lig’de, Süper Lig’de olduğu gibi bazı takımlar hedeflerini orta sıralarda yer almak ya da küme düşmeyeyim düşüncesiyle belirlemiyor, burada mali açıdan oldukça kötü durumdaki birkaç kulüp dışında takımların çok büyük bir kısmı şampiyonluk için kadrolarını kurdu ve bu ekiplerden biri olan Bursaspor da, kendisi gibi Süper Lig iştahına sahip ekiplerle mücadele ediyor.

Yazarın Tüm Yazıları