Türklerin yedek akciğeri mi var?

ÖKSÜRÜYOR musunuz? Çocuğunuzda astım mı çıktı? Her hafta soğuk algınlığı belirtileri mi yaşıyorsunuz?

Haberin Devamı

Sayfiyeye, köye gittiğinizde bütün gün zıpzıp gibi geziniyorken, şehirde akşama doğru dayak yemiş gibi mi hissediyorsunuz?

 

Sebep evinizin feng shui kriterlerine uymaması değil!Havamızın AB kriterlerine uymaması!

 

Leş gibi hava soluyoruz leş! Bunda hem taşıtlardan hem ısınmadan hem sanayiden ortaya çıkan kirliliğin, ayrıca her yere bina yapılmasının da rolü var.

 

Ama esas problem, memleketin “Hava tehlike sınırına dayandı” kriterinin, “Biz Türk’üz, bize bir şey olmaz” varsayımına dayanıyor olması!

 

AB ülkelerinin kullandığı kirlilik parametrelerinin sınır değerleri nedense bizde çoook daha yüksek!

 

Haberin Devamı

Mesela hava kirletici kükürt dioksit için tehlike sınırı AB’de 350, bizde 470! Karbon monoksit için AB ülkelerinde “Evinizden çıkmayın, maskeyle gezin” alarmı verilen sınır 10 bin, bizde 14bin!

 

Havadaki partikül maddeler için AB’nin sağlıkta tehlike sınırı kabul ettiği değer 50, bizde 90!Yani devletimiz galiba bizlerin yedek akciğeri olduğunu sanıyor!

 

Avrupalılardan iki kat daha fazla kurum soluyabileceğimizi, bir buçuk kat karbon monoksidin bizim bünyede bana mısın demeyeceğini, 120 puan daha fazla kükürt dioksidin, bizde, kükürtlü sabun gibi sivilcelere iyi geleceğini filan düşünüyor!

 

Ve Avrupa’da ortalığın karışacağı, vatandaşın maskeyle dolaşacağı havalarda, biz pikniğe gidiyoruz!

 

 

‘Çalışan gazeteci’ nedir, ne değildir?

 

 

10 Ocak, Çalışan Gazeteciler Günü. 1961 Anayasası’ndaki gazetecilerin lehine çalışma şartları hükümlerinden sonra, bazı patronların protesto amacıyla üç gün gazete çıkarmayacaklarını açıkladıkları gün, 10 Ocak.

 

Haberin Devamı

Farklı kurumlardan gazetecilerin bir araya gelip, o üç gün, yani 11, 12, 13 Ocak’ta “Basın” adında bir gazete çıkarmalarından sonra, “Çalışan Gazeteciler Günü” olarak kabul edilmiş.

 

Ülkede çok şükür, tüm zorluklara rağmen, meslek ilkelerini koruyan, objektifliğinden vazgeçmeyen, enseyi karartmadan işini iyi yapmaya çalışan çok gazeteci var.

 

Yalnız ben mizah yazarıyım, kendimi tutamam!

 

Ülkemizde basının geldiği son noktadan ilham alarak, bazı yeni “özel gün” önerileri tasarladım:

 

11 Ocak Çalışamayan Gazeteciler Günü:

 

Muhalif tavrı yüzünden işsiz kalmış, yeteneğine, birikimine rağmen evinde oturan, en parlak yıllarında istediği halde hiçbir kurumda çalışamayan gazeteciler günü. 

 

Haberin Devamı

12 Ocak Çalışır Gibi Yapan Gazeteciler Günü:

 

Malum sebepler yüzünden siyasi eleştiriyi, haberciliği bırakıp, aniden daha önce hiç yazmadığı konulardan, çiçekten böcekten, chia tohumunun diyetteki öneminden dem vurmaya başlayan basın emekçilerinin günü.

 

13 Ocak Çalıştıkları Halde Çalışmıyor Sayılan Gazeteciler Günü:

 

Yukarıdaki günleri kutlamak istemedikleri için, mesleklerine internet üzerinden devam etmeye çalışan, ama bu mecradaki basın emekçileriyle ilgili hiçbir yasal zemin olmadığından, evde makrame yapan biriyle aynı haklara sahip gazetecilerin günü! 

 

14 Ocak Kapalı Mekândan Çalışan Gazeteciler Günü:

 

Yazısını dört duvar arasından, demir parmaklık arkasından yazıp gönderen, o şartlarda bile mesleği bırakmamaya çalışan gazetecilerin günü.

 

Haberin Devamı

Bu vesileyle, Çalışan Gazeteciler Günü için tüm basın çalışanlarına “İyi çalışmalar” ve bu işte pek mümkün olmasa da “Kolaylıklar” diliyorum!

 

Gördüğünüz gibi bu meslek harikulade! Gazeteciye her gün bayram!

 

 

Cuma namazı izni neyi değiştirecek?

 

 

BAŞBAKAN açıkladı.

 

Cumaları öğle tatili saatlerinin, cuma namazının rahat kılınabilmesi için esnetilmesi için Başbakanlık Genelgesi Taslağı hazırlanıyor.

 

Bu konuda tartışma çıkarmak isteyen, her farklı taraf ve görüşten arkadaşlardan vaktimizi harcamamalarını rica ederim! 

 

Cuma namazı cemaatle kılınır.

 

Onun içindir ki, yıllardır, haftanın altı günü dükkân açan esnaf cuma namazı saati kilitlediği kapısına “Cuma’ya gittim geleceğim” yazar.

 

Haberin Devamı

Bazen yandaki dükkândaki namaz kılmayan arkadaşından dükkâna bakmasını rica eder.

 

Ve ben kendimi bildim bileli, bunun benzeri devlet dairelerinde de yaşanır!

 

Memurlardan bazıları cuma namazına gider.

 

Gitmeyen arkadaşları da onları idare eder, sorumluluklarını üstlenir.

 

Ha böyle tatlı, anlayışlı, birbirine toleranslı toplum da kolay bulunmaz, o da ayrı.

 

Bu yeni uygulama hem namazı öğle tatilinin içinde alelacele kılanlar varsa onların hayatını kolaylaştırır hem de dairede onların mesaisini üstlenen namaz kılmayan arkadaşlarının.

 

Ben cuma öğle tatilinin iki saate çıkmasının hem namaz kılan hem kılmayan memurlar arasında memnuniyet yaratacağından eminim! 

 

Arıza ne zaman çıkardı biliyor musunuz?

 

 “Cuma namazı için öğle tatilini uzun, yani bir yerine iki saat kullananlar, mesai bitiminden sonra bir saat daha kalıp vatandaşın işini yapsınlar” denseydi...

 

Yani cuma namazı için öğle tatilini uzatmayı tercih edenler, o gün kaçırdığı mesainin “kaza”sını yapsın denseydi...

 

(Zira, çalışmak da bir ibadettir denir ya.)

 

İşte o zaman bu fikir hiç popüler olmazdı!

 

Vatandaşımı tanıyorum!

 

Bu haliyle, zaten pratikte var olan, resmiyete dönüşecek bir uygulama gibi görünüyor...

Yazarın Tüm Yazıları