Savaş Üstüne Savaş üzerine | Birçok şeyin ama en çok da umudun filmi

Bu yazı biraz gecikmiş bir yazı olacak. Aslında bahsi geçen filmi bir kez basın gösteriminde bir kez de vizyona girdikten hemen sonra heyecanla bir kez daha izledim. Ancak hakkında bir şeyler yazabilmek için içimdeki heyecanın sönmesini bekledim açıkçası…

Haberin Devamı

Sinemayla ilgilenen okurlar muhtemelen film hakkında konuşulanlardan haberdar. ABD’li yönetmen Paul Thomas Anderson’ın (yazının devamında kendisinden PTA olarak söz edeceğiz) yeni filmi Savaş Üstüne Savaş (One Battle After Another) adından bir süredir çok söz ettirmiş, sinema severlerde büyük bir merak yaratmıştı.

SALONLARI SARAN HEYECAN FIRTINASI

Filmin gösterime girmesiyle birlikte bu merak yerini son zamanlarda beyaz perdede çok rastlanmayan bir heyecan ve beğeni fırtınasına bıraktı. Ben de bu fırtınaya kapılanlar arasındayım.

Savaş Üstüne Savaş üzerine | Birçok şeyin ama en çok da umudun filmi

Yönetmenin daha önce de romanını uyarladığı (Inherent Vice/2014) yazar Thomas Pynchon’ın “Vineland” adlı eserinden yola çıkıyor Savaş Üstüne Savaş. Ancak bunun romanın bire bir değil serbest bir uyarlaması olduğunu belirtelim.

Haberin Devamı

Thomas Pynchon romanında Reagan dönemi sonrasını ele alırken PTA bu anlatıyı Donald Trump sonrası ABD’nin ahvalini ortaya koyacak şekilde değiştiriyor. Karşımızda geçmişin ve günümüzün devrimcileri, otoriter rejimlere baş kaldıranlar, örgütlenen halklar, bu dünyanın içindeki kişisel var oluş savaşları ve bir baba kızın ekseninde dönen daha duygusal bir hikâye de var…

PTA filmini iki ayrı kısma böler gibi görünürken bu iki kısım arasında 16 yıllık bir zaman atlamasıyla karşılaşıyoruz. Filmin başında muhtemelen 90’lı yılları (ana karakterimizin filmin bir noktasında yaşını söylemesinden bu sonuca varıyoruz), ikinci yarısında ise günümüzü izliyoruz.

Savaş Üstüne Savaş üzerine | Birçok şeyin ama en çok da umudun filmi

ESKİ VE YENİ DEVRİMCİLER

Kendilerine French 75 adı veren silahlı bir örgütün önce ABD’yi, oradan hareketle de dünyayı değiştirme hayalleri parçalanırken başlayan Savaş Üstüne Savaş, daha iyi bir gelecek hayaliyle yola çıkanların savaşının hiç bitmeyeceğini söyleyen 170 dakikalık bir görsel şölen çıkarıyor karşımıza.

Haberin Devamı

Örgütün önde gelenlerinden, öfkesi bedeninden diline yansıyan, ele avuca sığmaz devrimcisi Perfidia Beverly Hills (Teyana Taylor), daha sakin görünümlü, Perfidia’ya gönül vermiş bombacısı “Varoş” lakaplı Pat Colhoun (Leonardo DiCaprio) ve hayatlarına sızan ABD ordusu subayı Steven Lockjaw (Sean Penn) Savaş Üstüne Savaş’ın ana karakterleri.

Aralarına ikinci yarıda Perfidia ve Pat’in sonradan Willa adını alan kızları Charlene (Chase Infinity), örgütün bir başka üyesi Leandra (Regina Hall) ve Willa’nın dövüş hocası Sergio St. Carlos (Benicio Del Toro) katılacak.

Savaş Üstüne Savaş üzerine | Birçok şeyin ama en çok da umudun filmi

Gençliklerinde giriştikleri devrimci mücadeleyi kaybedip dağılan, dağılmayan kısmı da yer altına inip daha gizliden çalışmaya başlayan ekip, verdikleri savaş günümüzde de devam ettikçe yeniden kaosun, mücadelenin ve çatışmanın içine düşecekler…

Haberin Devamı

BİR YÖNETMENLİK ŞAHESERİ

Filmin hikâyesinin ana hatları aşağı yukarı böyle, daha fazla detay sürpriz bozan olacağı için burada durmakta fayda var. Savaş Üstüne Savaş’ın seyirciyi (ve beni de) bu kadar heyecanlandırmasının sebeplerinin bir kısmı bu hikâyede saklı ancak çoğu da PTA’nın yönetmenlik konusundaki mahirliğinden geliyor.

PTA, 35mm olarak VistaVision’la ilk kez bir IMAX film çekerken, perdeye yansıyan her karenin seyirciyi büyüleyecek kalitede olması, görüntü yönetimi, ses tasarımı ve filmin temposuna ayak uyduran hatta belki de o tempoyu sağlayan unsurlardan birine dönüşen Jonny Greenwood imzalı müziği, kısacası teknik anlamdaki her detayı büyük övgüleri hak ediyor.

Haberin Devamı

Savaş Üstüne Savaş üzerine | Birçok şeyin ama en çok da umudun filmi

Öte yandan bu 170 dakikalık film temelde klasik büyük bütçeli, büyük Hollywood filmlerinin izinden gider gibi görünse de öyle başarılı bir kurguya sahip ki sanki bir solukta izleniyor, bu uzun süresine rağmen izleyene saatine bakma gereği bile hissettirmeden sonlanıyor.

  • Gerek yurt içinde gerekse yurt dışında izleyenin ilgisini bir an bile bölmeden içine hapseden bu film için “tadına doyamadık” ya da “hemen bir daha izlemek istedik” şeklinde yorumlar yapılıyor.

Savaş Üstüne Savaş üzerine | Birçok şeyin ama en çok da umudun filmi

Savaş Üstüne Savaş belli ki ödül sezonunda adından çokça söz ettirecek ve muhtemeldir ki Oscar da dahil tüm ödülleri toplayacak. Teknik dallar, yönetmenlik, kurgu, müzik gibi dallar dışında çok başarılı oyunculuklar da mutlaka en azından adaylık alacaktır.

O YOL SAHNESİ...

Buraya bir parantez açıp filmi izleyen herkesin anlata anlata bitiremediği otoyoldaki takip sahnesinden bahsetmeliyiz. Daha önce benzerlerine belki rastlansa da yönetmenin kamera kullanımındaki ustalık sayesinde daha önce izlediğimiz hiçbir şeye benzemeyen bir sekans çıkmış ortaya. O bölümü izlerken perdede gördüğümüz şeylerin koltukta otururken hepimizde fiziksel bir reaksiyona yol açtığını söyleyelim, gerisini siz izlediğinizde görün…

Haberin Devamı

Savaş Üstüne Savaş üzerine | Birçok şeyin ama en çok da umudun filmi

Bu film PTA sinematografisinin en iyisi mi tartışılır… Bende hâlâ Kan Dökülecek (There Will Be Blood / 2007) ilk sırada yer almaya devam ediyor. Hatta Phantom Thread (2017) de bu filmden yukarıda duruyor listede. Yine de Savaş Üstüne Savaş’ın izleyici olarak üzerimde yarattığı etki büyük, tüm dünyadaki izleyiciler gibi.

TAM DA ZAMANINDA GÖSTERİME GİRMEK

Bunda filmin teknik mükemmelliğinin yanı sıra gösterime giriş zamanın da çok etkisi var. Dünyanın dört bir yanında yükselen otoriter rejimler, her yeri saran sağcı faşist söylemler, mülteci sorunu, çöken ekonomilerle birlikte omuzları da çöken halklar, ABD’de Donald Trump’la birlikte yönetime gelen anlayış, Gazze’deki soykırım, insanlığın içine düştüğü korkunç buhran…

Savaş Üstüne Savaş, sıcak bir savaşın içinde olmasak bile bize savaştaymışız hissi yaşatan bugünü, geçmişten gelip yakalıyor, eski ve yeni devrim mücadelesinin birbirinden hem çok farklı hem de birçok yanıyla benzer olduğunu anlatıyor.

Savaş Üstüne Savaş üzerine | Birçok şeyin ama en çok da umudun filmi

TÜM KÖTÜLER TEK VÜCUTTA

Tek evladını korumak için devrimi çoktan unutmuş olan, paranoyaklaşan “Varoş” Pat, 16 yaşındaki, yeni dünya düzeninin içinde, ailesinden aldığı devrimci bilinçle yetişen Charlene/Willa, ona akıl hocası olup, koruyup kollayan, Meksikalı, göçmenleri kurtarmak için inanılmaz bir dayanışma ağı kuran hocası Sergio… Tüm bu karakterler birilerimize (belki çoğumuza), geçmişimize, bugünümüze dokunabiliyor, bizi içinde yaşadığımız cehennem ateşine sokup çıkarıyor, sonra da oradan alıp umutlu bir geleceğe yürümeye başlayacağımız yerde bırakıp gidiyor.

Filmin kötüsü, başta teğmen sonrasında albay olarak izlediğimiz Steven Lockjaw (karikatür bir karakteri içine ruh üfleyerek canlandıran Sean Penn ayrı bir övgü hak ediyor), dünyayı bu korkunç noktaya taşıyan tüm kötülükleri, filmde iş birliği yaptığı diğer kötülerle birleşerek tek vücut haline getiriyor. O, bir yanıyla Trump, bir yanıyla beyaz üstünlükçü tüm faşistler, bir yanıyla homofobikler, bir yanıyla toksik erkeklik demek…

Savaş Üstüne Savaş üzerine | Birçok şeyin ama en çok da umudun filmi

 

 

BAYRAĞI DEVRET, UMUDA YÜRÜ

Her yanımız Steven Lockjaw’larla sarılmışken ne yapacağız sorusunun tek bir cevabı yok elbette. PTA Savaş Üstüne Savaş’la nesilden nesle devredilen bayrakları, mücadelenin dönüşen ve evrilen yapısını ve her şeyden önemlisi umudu işaret ediyor. Başta demiştim ya heyecanım dinsin istedim yazmadan önce diye.

İşte beni ve herkesi de en çok heyecanlandıran bu umut. Savaş Üstüne Savaş birçok şeyin ama en çok da umudun filmi. Sinemada izleyiniz.

 

Yazarın Tüm Yazıları