Nereden çıktın ey sevgili!

İlk sevgili kavramımı hatırlıyorum.

Haberin Devamı

Lisedeyim, dayımın ilkokul gömleğini giyiyorum.
Hiçbir okul gömleğinin yakası bu kadar güzel olamaz diye... Eskiye özlemim o zamandan başlamış...
Okulun içine kapanık, rock’n roll tipli bir çocuğuna âşığım...
Ama ne aşk!
Bir yandan yemek yiyip bir yandan hüngür hüngür ağlamak nedir o sıra öğrendim.
Eş, dost akraba bağırıyor “Kızım geçer, geçer” diye.
Dinler miyim?
O zamanlar tabii geçip çocuğun karşısına diyebilir misin “Merhaba kardeş, âşık olduğumuzda beynimiz feniletilamin üretir. Benimki de üretti işte... Ne yapsak, üretimi desteklesek de sarılsak mı” diyemiyorum tabii...
Ağla ağla gözlerim şiş.
Derslerim süper lakin sürünüyorum.
¡¡¡
Seviyorum Sevgililer Günü’nü anımsamayı.
Bir “an”ı var sevmenin. Adı olmayan, insana “işte bu” dedirten.
Onu seviyorum. Onu anlamlandırmak için yaşamayı da...
17 yaşındasın...
Ders zili çalmadan önce bir an, gözlerin son bir ihtimali arıyor.
Yeni öğrendiğin bir bilginin tüm yumağını, üst kata, içine kapanık, başı önde, kulaklıkla müziğini dinleyen o gence sarmalıyorsun...
Fakat yetmiyor zaman kendini anlamaya...
Aldıklarını geri vereceğin gün dışında, seni görmek istemeyen bir sevimsiz akraba gibi içli bir pintilikle seni bekliyor zaman...
Koca koca elleriyle dünyayı değiştirmeye karar vermiş çocukların kalbinden avuç avuç toprak çalıyor zaman...
O eksikliğin içinde üşüyen tohumlar gibi bekleşiyor çocukluğunuz...
Hele ki ayrılmış anne babanın çocuklarıysanız...
Ve omzunuza sımsıkı sarılan elleri arıyorsanız...
Neyse 32 yaşındasın...
Yemeğin altını belki de şu anda açık unuttun...
Koş bir bak bakalım...
¡¡¡
Bir ilkokul aşkım var. Bursa’da geçen çocukluğumun adıdır. Şimdi de can dostum.
Birkaç yıl önce bir araya geldik.
Bir Bursa seyahatim vardı iş için.
Dedim bu fırsat kaçmaz.
Hep gemilerde geçen zamanından biraz vakit ayırıp bize katılmıştı.
11 yaşında gözümde yaşla İstanbul’a taşınırken kamyonu kullanan ‘şoför amca’ klimanın sıcağını o kadar çalıştırmıştı ki doğru düzgün akamamıştı gözyaşım.
Hep bir borçlu kaldım bu aşk mevzularına... Klimadandır...
Buluştuk, sohbet ettik.
En komiği de saatlerce kar topu oynadık.
O sıra magazin, iş güç koşturuyorum, bir yandan kardan adam yapıyoruz bir köşede.
Dönüp dedim ki; “Emrah, çocukluğuma dair çok az şey hatırlıyorum. Nasıl biriydim ben?”
“Gonca” dedi; “İnanılmaz komiktin. Neyi merak ediyorsun ki, o zaman da tek derdin oyunculuktu.”
Aşk, dostluğun da sevgililiğin de emanet edildiği, sahip arayan bütün duyguları tamlayan dünyanın en güzel duygusu.
Benim en büyük aşklarım, sahip çıktığım bağlarım.
Hafızası kuvvetli bir dostunuz varsa hele.
Ne âlâ...

Haberin Devamı

Gonca hanım neden sustunuz?

Haberin Devamı

Yamuk yumuk uçuyor demiş Eduardo Galeano.
İnsanlık kırık kanatlı kuş...
Doğru demiş...
“Bu gidişat iyi değil” deriz ya hani.
Gideni de tanımlıyor bu kırık kanat.
Günlerdir içimiz kan ağlıyor..
Yazmayayım diyorum asker sülalesinden geldiğimi...
Anneannemin, pilot oğlu için yıllar evvel çatışmaya gittiğinde nasıl uyuyamadığını bilirim...
O telefonun başında kara haber gelmesin diye beklerken, gelenlere ağladığını...
Memleketini sevmek, savaşmanın anaların yüreğini nasıl kavurduğunu bilmektir bir açıdan...
Belki de en büyük ve derin açıdan...
Sosyal medyada bu meseleyle ilgili yanlış anlaşılma ve şiddet içerikli konuşmalardan dolayı herkesin birbirini yıpratmasına tanık olmak üzücü.
Birkaç tanesi bana da “Gonca hanım neden sustunuz?” diye tweet attı.
Sosyal medyayla ilgili tavrım net: İnternet, karakterim değildir ama ürettiklerimin kesinlikle karakterimle bağı vardır.
Çalışmaya bu yüzden devam ediyorum zaten...
Çok kitap okuyup internette daha az dolaşılan günlere “aksilik” dediğimiz bu çağda bunu da anlıyorum elbet.
Şu anda ülkesini koruyan bütün askerlerimiz için dua ediyoruz, evlerine sağ sağlim dönmeleri için.
Onlar bu ülkenin tarihi ve eşsiz parçası...
Allah her birinin yardımcısı olsun...
Hepsinden öte yaşanılan hiçbir şey “manevi” duygumuzu ve duyarlılığımızı yıpratmamalı...
Bu söylemler şu an çocukları askerde görev başında olan ailelere yapıcı bir şey söylemiyor.
Tüm desteğimiz yapıcı olmalı.
Hayatın “Şu an neler yaşadığımı bir Allah bilir bir ben” diyen bir sesi var...
O sesi duyalım, o ses zincirlenirse şahane bir kolektif bilinç elde ederiz.
Lütfen daha duyarlı ve daha sakin bir yaklaşımla bu hassas konularda bireysel düşüncelerin yapıcılığına odaklanalım.
Faydası olan şeyden kimseye zarar gelmez.
Hele ki faydalı düşünceden, faydalı bir kalpten...
Buna sahip olduğumuzu biliyorum.
Dünyaya fark atan duyarlı günlerimizi çok özlüyorum.

Haberin Devamı

Tehlikeli Karım geliyor

Zaman yaklaşıyor, ben de köşemde kendimi dillendirdim.
Yazdan beri üzerine konuştuğumuz “Tehlikeli Karım” dizisi Çağrı Bayrak tarafından çekilecek.
Benim dışımda Seçkin Özdemir ve Bige Önal var kadroda.
Az kaldı dizimiz geliyor yani.

Yazarın Tüm Yazıları